Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: SİSTEME ALTERNATİF

SİSTEME ALTERNATİF 22 Mar 2015 23:12 #49

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
egemenege yazan:
sayın sevgiisiği;

bu bağlamda; sizin yazdıklarınız, yada başka arkadaşların yazdıkları bazı fikirlerin; tartışma zeminini değiştirdiğine inanıyorum. bu nedenle, zeminin doğru kurulması adına "alan temizliği" yapmamız gereken bazı konular olduğunu düşünüyorum... başka kuruma kayıt, maaş kesme gibi meselelerin, böyle bir tartışmada argüman olmasını da istemiyorum...

tabi ki bu benim kişisel bakışım...

aslında bir kaç gündür "bölük pörçük" şunu ifade etmeye çalışıyorum; hem teknolojinin bu şekilde kullanılması, hem kurum değişikliği, hem maaş meseleleri gibi konulardaki tartışmalar ile kalıcı politikalar oluşturulması arasında büyük bağlantılar kurmamak gerekiyor... bunlar bu alanla ile ilgili politika tartışmaların da hiç bir önem arz etmemektedir...

şunu ifade etmeye çalışıyorum; bir kaç ay sonra kurumların MEB e devredilişinin 9. yılı dolacak...

9 yıl nasıl geçti anlamadık, bir kaç nefesli gün dışında, hep gerilim, hep kaos, hep yeni düzenlemeler vb.

peki bu dokuz yıla bakıp; 3 yıl sonrası için, sürecin tüm tarafları için "şu şöyle olacak" kesinliğinde bir şey söylemek mümkün müdür...

örneğin;

- üç yıl sonra; zorunlu seans sisteminin devam edeceği belli midir?

- üç yıl sonra; kurumlarda çalışan eğitimci tanımı belli midir?

- üç yıl sonra; aile eğitimi ile ilgili bir düzenlemenin olacağı belli midir?

- üç yıl sonra hangi kriterlere göre zam alacağımız belli midir?

- üç yıl sonra; kurumların standardının ne olacağı belli midir?

- üç yıl sonra; alt sınıfa, iş okuluna, OÇEM e devam eden ve kaynaştırma eğitimine tabi olan engellilerin, kurumlarımız ile ilişkisi belli midir?

- üç yıl sonra; günlük, haftalık, aylık dağılım ile, iş planı ile, telafili veya telafisiz bir sistem ile devam edeceğimiz belli midir?

- üç yıl sonra; RAM raporlarının verilişi ilgili bir standart oluşturulacağı belli midir?

- üç yıl sonra; program yapılarının bu şekilde devam edeceği, yada nasıl devam edeceği belli midir?

bundan 9 yıl önce, bundan 7 yıl önce, bundan 5 yıl önce bu başlıklarda nasıl bir netlik oluşturulmuştur ki; 3 yıl sonrasına dair plan yapalım...

yazdıklarım sadece size dair değildi. ama bundan üç yıl sonrasına; önerdiğiniz sistem ne kadar cevap veriyor; bu değerlendirmeyi size bırakıyorum...

ısrarla; bu devletin, bu alana dair bütünlüklü politikası yok diyorum... bu politikayı üretmekle sorumlu bakanlıkların veya ilgili devlet kurumlarının "yan gelip yattığını düşünüyorum"...

Sayın egemenege,

Öncelikle bir alınganlık içinde bulunmadığımı ifade etmek isterim. Aksine bana hitap edip etmediğinizi anlayamadığım için sordum. Çünkü nezaket gösterip fikir beyan eden siz değerli arkadaşımı ıskalamaktan çekindim. Yoksa açılan bir başlık ile ilgili olması gereken şeyler hakkında sizinle farklı düşündüğümüz bir şey yok.

Daha steril bir ortam adına benim ve bazı arkadaşların fikirlerinden kaynaklı alan temizliği fikrinize katılmadığımı belirtmek istiyorum.

Nedenlerine gelince, bir defa arkadaşların fikirlerinden önce önemli olan ilgisidir.Bu nedenle bize düşen imkanlar dahilinde onları sorunun çözümüne davet etmek ve anlatıp desteklerini talep etmektir.

Kendime gelince, tartışma zeminini değiştirdiğini düşündüğünüz fikirlerim tartışmanın var olma nedenini oluşturmaktadır.Yani o fikir ve sorunları düşünmeden bu konuyu açamazdım ki :)

9 yıldır mebin hem kendisini hemde bizi türlü çeşit sıkıntılara sokan uygulamalarıyla yamalı bohçaya dönen sistem işlemiyor.Bunun nedeni sizinde ifade ettiğiniz gibi ne salt bir bakanlığın kendi içinde nede diğer bakanlıkla koordinasyon halinde optimum fayda sağlayan politikalarının olmamasıdır. Yani sadece politika olması yetmez bir de onun fayda analizide yapılmalıdır. Buna en yakın örnek içinde bulunduğumuz sektördür.

Alt alta sıralayarak belirttiğiniz o soruların hepsi her tasarlanan sistemde cevabı verilmesi gereken sorulardır. Bunları belirttiğiniz için de teşekkür ederim.

Benim önerdiğim sistemin bu soruların hangilerine cevap vermediği tartışılır ama geçen 9 yılın en başına dönüp bu güne baktığımızda sistemi tasarlayanların ne bu soruları hali ile nede cevapları olduğunu görürüz. Örnek gerekirse çocuğun aldığı eğitimin ne niteliğinde nede niceliğinde bir değişiklik olmuştur.

Hayal kurun şimdi.Düşünün ki bir rehberlik merkezi eğitim raporu dolmak üzere olan çocuk için randevu düzenliyor. Sağlık kurulu raporu için sağlık bakanlığı ile yapılmış protokol çerçevesinde ram aileyi yönlendiriyor ve hastane ona VIP hizmet sağlıyor. Aynı il ve ilçede bulunan kurumlar savaş değil rekabet ediyor. Her yılın belli ayında Özel Eğitim çalıştay ya da seminerleri düzenlenip.....Uzaya gitmek gibi bir şey değil mi?

Güldüğünüzü biliyorum ama haklısınız :)
Son Düzenleme: 23 Mar 2015 00:35 yazan sevgiisigi.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 23 Mar 2015 01:05 #50

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
sevgiisigi yazan:
Maksat üzüm yemek bağcı dövmek değil. Dolayısı ile önerimin bir çözüm sağlayabileceğini görmüş olmanızdan memnuniyet duydum.

Sn. sevgiisigi,

İlk mesajımda katıldığım ve katılmadığım tespitleriniz olduğunu, ancak, ayrıntıları konuşmadan önce temel prensipleri belirlemek gerektiğini söylemiştim. Hala aynı şeyi düşünüyorum.

Uzlaştığımız noktalar, -genel olarak- dikkat ettiyseniz parasal olmayan konular. Eleştirilerimin dayanak noktası ise, kurguladığınız sistemin yine paraya dayalı bir yapı olmasıydı. Belli noktalarda muhakkak ortak görüşlerimiz olacak. Hiç birimiz külliyen haklı veya haksız olduğumuzu iddia edemeyiz.

Sizin yola çıkış noktasından bakış açınız doğru olabilir. Diyorsunuz ki, MEB'e öyle bir sistem sunayım ki, MEB beni denetlemeye gerek duymasın. Ben de diyorum ki, MEB beni neden denetlesin, işimi nasıl yapacağımı söylesin ki? Ben özel kuruluşum!

Şimdi hayalci, gerçekçi demeden önerdiğiniz sistemin -ayrıntısına değil- mentalitesine neden karşı çıktığımı özetlemek isterim. Sizin kurduğunuz yapı da mevcut "çocuk başına ödeme" veya sizin tabirinizle "seans başına ödeme" den farklı değildir. MEB bugün sizin önerinizi alıp birebir uygulasa dahi, hiç bir şekilde tek tek çocuk seanslarını ve kalem kalem ödemeleri kontrol etme ve neyin nasıl yapılacağını tebliğ etme arzusundan vazgeçmeyecektir. Çünkü önerdiğiniz yapı kurumlara bir düzenli, sabit ödeme planı içeriyor ama MEB'in derdi kurumlara sabit, düzenli ödeme yapmak değil, olabildiğince kısıtlanmış, uçan kuşu ıskalamayacak bir ödeme yapmaktır.

Bu çerçevede MEB ne damar tanımadan vazgeçer, ne de mevcut sınırlayıcı uygulamalarından...

Bakın ne diyor bürokratlarımız? Hiç gelmeyen, veya gelip de kurumda oyalanan çocuklara kiralık diplomalı öğretmenler kahvede oyun oynarken ders yapmış gösterip parasını alıyorsunuz! Sizin önerdiğiniz sistem bu kaygıları ortadan kaldırmıyor ki.

Diğer taraftan, benim önerdiğim konu altyapıyı eğitimden başlayarak oluşturmak, sonrasında buna monte edilecekse para konusunu konuşmak! Bu bir hayal veya ideal değil! İşin doğrusu bu! Yapması da hiç zor değil!

Neden derseniz... Şimdi sizin önerdiğiniz, rapor, grup meselesi vs. gibi konularda uzlaştığımızı görüyorsunuz. Bunların geliştirilmesi sonucu yapılacak tek bir şey var.... Seans sayılarının ve ücretlerinin serbest bırakılması, ücretlendirme işine velinin de dahil edilmesi! Haftalık dağılımmış, RAM raporuymuş falan filan tüm dertler biter.

Bana göre bunun ideali ödemelerin veliye yapılmasıdır ama bu da şart değil. Mutlaka bunu çözecek formüller bulunabilir.

********************

Ayrıntılara geçecek olursak;

Grup ödemelerinin yapılmasına MEB'in yanaşmayacağını söylemiştim. Ne yazık ki bu kasıtlı yürütülen bir politika ve bunun öyle veya böyle MEB kanadında çözüleceğini sanmıyorum. Bu ancak bütçe uygulama talimatı (yani Maliye Bak.) ile çözülebilecek bir durum. MEB, grup ödemelerini kısıtlayarak ödemeleri kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu bir gerçek, ve değişme olasılığı çok düşük.

RAM'ların tümüyle altyapı değişikliğine gitmesi gerektiğini söylemiştim. Siz bunu bir anlamda çözüm yolu gibi değerlendirmişsiniz. Ancak, RAM'ların bu değişikliği yapabilmesi için önce böyle bir eksiklik hissetmeleri ve değişikliğe arzu duymaları gerekir. Ne yazık ki karşımızdaki tablo bunun tam tersidir. Gücü elinde tutanlar asla bundan vazgeçmek istemez. Üzülerek söylemeliyim ki, önerdiğiniz bazı şeyler RAM'lara başka güçler de sağlayacaktır.

Örneğin bir çocuğun eğitiminin başarıyla tamamlanıp tamamlanmadığına RAM tarafından karar verilmesi mevcut yapı içinde tümüyle subjektif ve kişiye bağlı bir çözümdür. Suistimale açıktır. Hele ki, tek bir RAM ve 1-2 kurumun bulunduğu küçük yerleşim yerleri için düşünürseniz, bu durumda RAM istediği kurumu ihya edip, istediğini batırabilir. Böyle bir gücü kullanmalarını arzu eder misiniz?

Eğitimcilerle ilgili olarak; MEB' devir sırasında eski eğitimcilerin haklarını korumak anlamında, 2 yıldan uzun çalışmış eğitimcilerin haklarının saklı olduğu ve bu kişilerin eğitimci olarak çalışmaya devam edeceği belirtilmişti. Ancak sonrasında, program modül, zorunlu eğitimci furyasında bu kişilerin hakları gasp edildiği gibi, mevcut durumları da kötüye gitti. Şimdi yine, belli bir süre çalışmış ve gerekirse belli hizmet içi eğitimleri almış kişilere bu haklar verilebilir. En basit olarak uzaktan eğitim sistemiyle bu kişiler sertifikalandırılabilir. Nitekim MEB bunu kendi personeli için yıllarca uygulamıştır.

**************

Benim alanım değil ama;
Tek program kısmını biraz açayım...
Şimdi BEP dediğimiz şey Amerikalıların keşfettiği (ya da geliştirdiği diyelim) bir model. Bu model esas olarak diyor ki, bir çocuğun bulunduğu yaş itibariyle sahip olması gereken ortalama gelişim noktaları vardır.
Örneğin, şu yaşa gelince renkleri öğrenir, şu yaşa gelince kalem tutabilir, şu kadar aylıkken desteksiz oturabilir, vs. vs. vs... Bunlar zaten modüllerin hedeflerinden iyi kötü bildiğimiz şeyler.

O zaman, bir çocuk için, çocuğu herhangi bir tanı altında kategorize etmeden gelişim düzeyleri tespit edilebilir. Çünkü tüm çocuklarda beklentilerimiz aynıdır. Buradan, hangi gelişim alanlarının geride olduğuna bakarak, bu alanlarda daha fazla ilerleme gösterebilmesi için -çocuğun kaynakları da dikkate alınarak- strateji planı hazırlanır.

İşin esası bu olduğuna göre, Zihin Engellilere ayrı, Otistiklere ayrı, disleksiklere ayrı vs. vs. program hazırlamaya da gerek yoktur. Çünkü MASTER PLAN tüm çocuklar için geçerlidir. Bu noktada tek ayrışan şey, uygulamada izlenecek yöntem ve tekniklerdir.

Dolayısıyla, tek bir program aslında her ayrıntıyı içerir.

Bunu biraz daha detaylantırmak mümkün. Yurtdışında gördüğüm örneklerde mesela şöyle bir şey de vardı. Çocuğun gereksinimlerine göre farklı uzmanlar görüp değerlendirme notu ve öneriler yazıyor. Uygulamacı-eğitimci bu doğrultuda eğitim veriyor. Örneğin bir Dil-Konuşma uzmanı çocuğu 2-3 ayda 1 kez görüyor. BEP planına kendi notlarını koyup gidiyor. Uygulamayı yapan eğitimci...

Yani söylediğim şey kategorize edilmiş değil, holistik bir plandır. Böyle bir planda çocuğun engelinin ne olduğu değil, gereksiniminin ne olduğu öne çıkar. Ayrıca şu an ödeme yapılmayan dikkat eksikliği ve hiperaktivite gibi sorunlar için de eğitim verilebilir.

Bunun için tek yapılması gereken şey, tüm programların ortak bir potada birleştirilmesinden ibarettir.

Elbette tek programın hazırlayıcısı da kurumlar olmalıdır. Çünkü böyle kapsamlı bir programı değerlendirmek RAM'ın 10 dakikada altından kalkabileceği bir iş değildir.

Tek program zorunlu eğitimci sorununu da çözer. Sadece programların ilgili bölümleriyle ilişkilendirilen kişilerin programda değerlendirme ve katkı yapmaları yeterlidir. Mutlaka uygulamacı olmaları, fiilen derse girmeleri gerekmez.

Fatura kısmında başka kurumlar nasıl yapıyor bilmiyorum ama biz MEBBİS onay listesini otomatik olarak program yardımıyla faturaya dönüştürdüğümüz için yaklaşık yarım saatimizi alıyor. Ayrıca, bildiğim kadarıyla bu fatura meselesi MEB'e devredildiğimizde kurum içerisinde epey tartışıldıktan sonra her çocuk için ayrı fatura kesilmesine karar verildi. Yani bu konuşulmuş ve kararlaştırılmış bir konu. Elbette geri dönüşü yok değil ama diğer konular yanında bunun dediğim gibi ayrıntı olduğu kanısındayım.

Şu konuştuğumuz konulardan 1 tanesi çözüme ulaşsa ben değil her çocuğa, her seansa ayrı fatura kesmeye bile razıyım. :)
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: salih, AliGalipDursen, ozeltercih

SİSTEME ALTERNATİF 23 Mar 2015 12:24 #51

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
ısrarla zemin arayışı içerisindeyim...

bu alanın tüm bileşenlerinin "dertli" olduğu bir yapı var ortada...

sistem böyle olduğu sürece; sadece kurumları suçlayarak çıkamayız bu tartışmalardan...

bu alan ile ilgili en büyük sorun; bağlı olduğumuz bakanlıktır...

kanımca; bu alanın hizmet üreticilerinin; odaklanması gereken tek bir şey var. bu bakanlıkla hiçbir yere gidemeyeceğimizi görüp ona göre politika üretmesi gerekliliğidir... seans sayısı, eğitimci durumu, telafi, odalar, programlar, vb. hepsi boş tartışmalardır... çünkü bu bakanlığa bağlı olduğumuz sürece bu tartışmaların sonu gelmeyecektir...

bu bakanlığın kadroları, "engellilik" üzerine, hiç bir fikre ve eğitime sahip değildir. bu nedenle "biz" sorunlarımızı tartışırken, karşımızda "duymaz" bir yapı ile karşı karşıya kalıyoruz. yine bu nedenle genelikle "sorunlarımızın" çözümünde bu bakanlığın kadrolarını değilde siyasileri "kurtarıcı" olarak görüyoruz...

şu şöyle olsun, bu böyle olsun tartışmaları bu bakanlığa bağlı olduğumuz sürece boştur...

önerim şudur; sağlıklı bir zemin için "boş işlerle" uğraşmak yerine; bu alanın mağdur tüm bileşenlerinin (özellikle derneklerin) bu bakanlıktan kurtulup; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına geçiş mücadelesi vermesidir...

yıllar boyunca MEB in "saçma sapan" uygulamaları ile kavga ederek harcadığımız enerjinin, onda birini bunun için harcasak yeterli olurdu...

buradan şunu sormak istiyorum; MEB in, "engelli bireyler" için sağlıklı bir politikası olduğuna, yada olacağına inanıyor musunuz?
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 23 Mar 2015 13:17 #52

  • AliGalipDursen
  • AliGalipDursen Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 343
  • Teşekkür Sayısı: 655
  • Başarı: 16
Sayın egemenege,

2006 yılında bu alanda faaliyet gösteren tüm kurumlar MEB çatısı altında toplandığında MEB bürokrasisinin "dert eksikti, bir de bu çıktı!" isyanı ve kurumlarımıza gösterdiği alerjik tutum aradan geçen yıllara ve defaatle değişen siyasi ve idari kadrolara rağmen ne yatıştırılabilmiş ne de iyileştirilebilmiştir.

Belki de tüm sorunlarımızın kökeninde bu durum, bu bizi kendine ait saymama, dışlama tepkiselliği bulunmaktadır.

Evet neden olmasın, ASPB'nin bünyesinden geldik ve yeniden oraya dönmekte bir yol olabilir.. Bunun tüm taraflarca telakkisinin belki de herkes için hayırlı bir çıkış olabileceği hakkında düşünmeliyiz.

Kolaylıklar dileğiyle,
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: egemenege

SİSTEME ALTERNATİF 23 Mar 2015 16:53 #53

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
barisltd yazan:
[Sn. sevgiisigi,

Sizin yola çıkış noktasından bakış açınız doğru olabilir. Diyorsunuz ki, MEB'e öyle bir sistem sunayım ki, MEB beni denetlemeye gerek duymasın. Ben de diyorum ki, MEB beni neden denetlesin, işimi nasıl yapacağımı söylesin ki? Ben özel kuruluşum!

Şimdi hayalci, gerçekçi demeden önerdiğiniz sistemin -ayrıntısına değil- mentalitesine neden karşı çıktığımı özetlemek isterim. Sizin kurduğunuz yapı da mevcut "çocuk başına ödeme" veya sizin tabirinizle "seans başına ödeme" den farklı değildir. MEB bugün sizin önerinizi alıp birebir uygulasa dahi, hiç bir şekilde tek tek çocuk seanslarını ve kalem kalem ödemeleri kontrol etme ve neyin nasıl yapılacağını tebliğ etme arzusundan vazgeçmeyecektir. Çünkü önerdiğiniz yapı kurumlara bir düzenli, sabit ödeme planı içeriyor ama MEB'in derdi kurumlara sabit, düzenli ödeme yapmak değil, olabildiğince kısıtlanmış, uçan kuşu ıskalamayacak bir ödeme yapmaktır.

Bu çerçevede MEB ne damar tanımadan vazgeçer, ne de mevcut sınırlayıcı uygulamalarından...

Bakın ne diyor bürokratlarımız? Hiç gelmeyen, veya gelip de kurumda oyalanan çocuklara kiralık diplomalı öğretmenler kahvede oyun oynarken ders yapmış gösterip parasını alıyorsunuz! Sizin önerdiğiniz sistem bu kaygıları ortadan kaldırmıyor ki.

Diğer taraftan, benim önerdiğim konu altyapıyı eğitimden başlayarak oluşturmak, sonrasında buna monte edilecekse para konusunu konuşmak! Bu bir hayal veya ideal değil! İşin doğrusu bu! Yapması da hiç zor değil!

Neden derseniz... Şimdi sizin önerdiğiniz, rapor, grup meselesi vs. gibi konularda uzlaştığımızı görüyorsunuz. Bunların geliştirilmesi sonucu yapılacak tek bir şey var.... Seans sayılarının ve ücretlerinin serbest bırakılması, ücretlendirme işine velinin de dahil edilmesi! Haftalık dağılımmış, RAM raporuymuş falan filan tüm dertler biter.

Bana göre bunun ideali ödemelerin veliye yapılmasıdır ama bu da şart değil. Mutlaka bunu çözecek formüller bulunabilir.

********************

)

Sayın barısltd,

Her ne kadar detay noktalarda birlikte çeşitli paylaşımlara ulaşabilmiş isek de çıkış noktalarımızın farklı olması nedeniyle kısır bir döngüye girdiğimizi düşünüyorum. Ancak ilgi gösterip izah etmeye çalıştığınız görüşlerinize hem cevap vermek hem de sizden bazı sorularıma cevap vermenizi isterim.

Bir defa Sunmuş olduğum öneri,bürokratların belirttiği "kahvede oyun oynamaya gidiyorlar" gerekçesi ile bakanlığın bu kaygılarını karşılamıyor diye, sistem olmaktan çıkmaz. Bahsettiğiniz örneğin nedeni tüm sorumluluğun üzerlerine yıkıldığı rehabilitasyon merkezlerinin içinde bulunduğu haksız rekabet koşullarıdır.

Bakın iyi değil normal işleyen bir sistemde bile o kabil örnekler algı içinde münferit iken, bizim mevcut sistemimizde ise var olarak değerlendiriliyor. Söz konusu olan bakanlığın; toplamı, yerçekimi kanununa muhalefet olmaktan başka bir şey olmayan, yola çıkıştan başlayarak, tüm kural ve mevzuatları ile kurumları hem çamurlu yolda yürütüp hem üzerlerinde çamur görmek istememesidir. Buda kurumları haksız rekabete yöneltmiştir. Burada kusur direkt bakanlığa aittir.

Mesele şudur ki önerdiğim sistem belki her çocuğun o ders saatinde gelip gelmediğini tespit imkanı vermediği için bakanlığın kaygılarını ortadan kaldırmaz ancak bu sistem özet olarak ticari kaygılarına son vermesi nedeniyle kurumları haksız rekabetten çıkaracağı için bakanlığın bugün genel olarak algıladığı "kahve" örneğini münferit hale gelir. Münferit olan şeyler de kamuoyu nezdinde itibar kaybına neden olmaz.

Önerdiğim sistem mevcut şartlarda gayet pratik bir şekilde hayata geçebilir. Yani bu kadar somut. Tek sıkıntı bunu bakanlığa anlatıp ikna etmek.

Buradan sizin belirttiğiniz öneriye geçelim.

Diyorsunuz ki,

Yapıyı üzerinde aynı düşündüğümüz eğitim altyapısından başlayarak kuralım. Bundan sonrası seans sayılarının ve ücretlerin serbest bırakılmasıdır.

Seans sayılarının artırılmasını zaten bende önerdiğim için pratiği de teorisi de mümkün.

Teorisini serbest bırakılsın diye ifade ettiğiniz seans ücretlerinin pratiği nasıl olacak?

Seans ücretlerinin veliye ödenmesi idealdir demişsiniz. Peki pratiği nasıl olacak?

Sonra illa veliye ödeme şart değil, mutlaka başka formüller bulunur dediğiniz bir formül var mıdır?


Vereceğiniz cevaplardan sonra görüş bildirmek isterim.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 23 Mar 2015 23:33 #54

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Mevcut sistemin işlemediği gayet net bir şekilde ortadadır. Hatta bence de Meb bizi kendine sıkıntı görüyor. Ve hatta bize üvey evlat muamelesi bile yapıyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tekrar bağlanmayı istemek yetmez bunun altını da doldurmak lazım.

Yani demem o ki, daha mevcut sistemi düzeltmek için bir araya gelip bir şey ortaya koyamayan ve bu nedenle bağlı olduğu bakanlığa söz anlatamayan bizler nasıl yapıp da bakanlık değiştirmek gibi çok daha büyük bir işi başaracağız? kaldı ki bende ASPB na bağlanmayı tercih ederken...

Bu forumlarda tabiri caiz ise sineklerle değil hep bataklıkla mücadele eden konularda görüş bildirdim. Çünkü kötü olan bir sistemde öğretmen eksikliği, teknik sorun gibi şeyler dediğim gibi sivrisinektir ancak sistem bir bataklık gibi.

Hakkında kaç kez yazıp, çeşitli platformlarda da belirttiğim etkin bir dernek yapısıyla sonuca varma önerilerimin sayısını bilmiyorum. Karıncanın ısırığından file gam olmaz dolayısı ile meseleyi kamuoyuna taşımak lazım diye 2007 yılından beri öneride bulunuyorum.

Bakın şurada bir alternatif sistem önerisinde bulundum. Beğenilir ya da beğenilmez. Ancak kaç kişinin katkı sağlayacak eleştiri ve görüş beyan ettiği ortadadır.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 01:19 #55

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
sayın sevgiişiği;

sorunlarımızdan kurtulmanın yolunu;o bakanlıktan bu bakanlığa geçiş gibi, kolaycı bir yöntemle çözmek gibi bir söylemim yok...

herşey ortada durduktan sonra; ha MEB e ha Milli Savunma Bakanlığına bağlı olmuşuz bunun da önemi olmadığını düşünüyorum...

bakınız MEB e geçiş dönemini; çeşitli nedenlerle çok yakından izledim. sayın AliGalipDursen; bir cümle ile bakışı açıklamış. "dert eksikti, bir de bu çıktı" görüşü hemen hemen tüm MEB bürokrasi için geçerliydi.

bakın başka bir örnek daha vereyim; aynı dönemlerde, SHÇEK izniyle açılan, teftişi yine SHÇEK tarafından yapılan "Kreş, Gündüz Bakımevi ve Çocuk Kulüpleri" içinde benzer bir devir söz konusuydu... konuya ilişkin MEB ile uzun süre anlaşmazlık yaşandı. bakış açısı aynıydı; "dert eksikti, bir de bu çıktı"... süreç sonunda bu kurumlar MEB e bağlanmadı. hatta bu kurumları açan bir kaç kişi ile görüşmüştüm o zamanlar. genelikle şunu söylüyorlardı; MEB bizi anaokulu kategorisinde görüyor; o mevzuatla kurum işletmemiz imkansız diye...

MEB bizi Rehabilitasyon Merkezleri olmaktan çıkardı; garip bir Özel Eğitim tanımı içerisine sıkıştırdı... "Kreş, Gündüz Bakımevi ve Çocuk Kulüpleri" sahiplerinin itiraz ettiği şey tam da buydu, bizim hizmet alanlarımız ile MEB in ortaya koyduğu yaklaşım arasında uçurum var diye...

bakın diyorsunuz ki;

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tekrar bağlanmayı istemek yetmez bunun altını da doldurmak lazım.

Yani demem o ki, daha mevcut sistemi düzeltmek için bir araya gelip bir şey ortaya koyamayan ve bu nedenle bağlı olduğu bakanlığa söz anlatamayan bizler nasıl yapıp da bakanlık değiştirmek gibi çok daha büyük bir işi başaracağız? kaldı ki bende ASPB na bağlanmayı tercih ederken...


bir kere bütün kurumların aynı düşünmesi mümkün değil, o yüzden herkesin yan yana gelmesi gibi bir durum olması mümkün değil... ama bir çok yerden takip ettiğim kadarıyla, (evet bir arada olmadan belki) kurum sahiplerinin çoğunluğunun ortaklaştığı 10-15 madde var...

bu 10-15 madde etrafında, fikir olarak birleşmiş kurumları; karşımızda ki yapı dinliyor mu?

daha da önemlisi; NEDEN DİNLEMİYOR...

Milli Savunma Bakanlığına bağlı olmak ile MEB e bağlı olmak arasındaki fark nedir?

ifade etmeye çalıştığım şu; MEB in bu alanla ilişkisi Milli Savunma Bakanlığının ilgisi kadar... kaldı ki Milli Savunma Bakanlığının gazilerimiz için verdiği FTR hizmeti MEB in verdiğinden bin kat daha iyi... bunu yalnızca ben ifade etmiyorum; dönemin MEB bürokratları bu alanı devraldıklarında bu alana ne kadar yabancı olduklarını ifade ettiler. üzücü olan aradan neredeyse 9 yıl geçmiş olmasına rağmen "bir arpa boyu yol" alınmadığıdır...

biz ne yaparsak yapalım; unutmamamız gereken şey; başlangıcından beri bu alanı zül olarak gören bir yapı ile karşı karşıyayız. bu bakış açısından ne bekleyebiliriz ki...

bugün ilgili MEB bürokratlarına, bu alan ASPB na devredilecek diye söyleyin; kahverengi kapılarını kapatıp "çiftetelli" oynayacak kadar bu alandan kurtulmak istiyorlar...

kısacası; bizim yan yana gelip üreteceklerimizin, başka nedenlerden dolayı işe yarayacağını söyleyebilirim ama MEB nezdinde hiç bir karşılığı yok...

kaldı ki; anlamadığım bir şey var. neden biz yan yana gelip Mevcut Sistemi düzeltmeye çalışalım. evet görüşlerimizi ifade edelim, baskı grupları oluşturalım ama madem önerileriniz engellileri koruyor; MEB neden kendisi bu düzenlemeleri yapmasın...

açıkçası istediğiniz kadar ayrıntılı sohbet edebiliriz burada; bugün ki gerçekliğimizde, en azından söylediklerimize kulak kabartacak bir bakanlığa geçme çabasının en doğru yol olduğuna inanıyorum...

kimseye sıkıcı gelmesin niyetiyle daha fazla uzatmadan; "bataklık-sinek" anolojisi üzerine, bence kendi önerilerinizi tekrar gözden geçirmenizi rica ederim...

düzeltme nedenim; eksik yazmam...

bakın; böyle bir tartışma başlığı açtım, bu tartışmaya katılan insanlar neden daha fazla değil diye bir serzenişte bulunmuşsunuz...

neden böyle diye kendinize sordunuz mu? burada yazan birçok kişinin konu hakkında yazacağı bir çok şey olduğunu, bu deneyime ve olgunluğa sahip olduğuna inanıyorum...

peki neden daha fazla kişi yazmıyor? çünkü "duvara" konuşuyoruz... bunu birçok kişi biliyor...
Son Düzenleme: 24 Mar 2015 01:35 yazan egemenege. Sebep: eksik yazı
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 01:45 #56

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
sevgiisigi yazan:
Bir defa Sunmuş olduğum öneri,bürokratların belirttiği "kahvede oyun oynamaya gidiyorlar" gerekçesi ile bakanlığın bu kaygılarını karşılamıyor diye, sistem olmaktan çıkmaz. Bahsettiğiniz örneğin nedeni tüm sorumluluğun üzerlerine yıkıldığı rehabilitasyon merkezlerinin içinde bulunduğu haksız rekabet koşullarıdır.

Aynı kanaatte değilim. Bir kurumun eğitim vermeden, miş gibi yapıp ödeme almakla itham edilmesi haksız rekabetle açıklanabilecek bir olgu değildir. Bu, doğrudan Bakanlığımızın kurumları yolsuzlukla itham etmesidir. Eğer haklı olduğu yolsuzluklar varsa, bu kurumların "haksız rekabetten" böyle olduğu söylenemez. Sadece sahtekar oldukları söylenebilir.
sevgiisigi yazan:
tüm kural ve mevzuatları ile kurumları hem çamurlu yolda yürütüp hem üzerlerinde çamur görmek istememesidir. Buda kurumları haksız rekabete yöneltmiştir. Burada kusur direkt bakanlığa aittir.

Evet, bu işin bir boyutu... ama tamamı değil. Sektörde herkesin püripak olup sadece mevzuat nedeniyle kötü yola düştüklerini iddia edemeyiz. Gerçekten kötü yolda olan kurumlar mutlaka vardır. Bakanlık herhalükarda bunları engellemek ister.
Mesele şudur ki önerdiğim sistem belki her çocuğun o ders saatinde gelip gelmediğini tespit imkanı vermediği için bakanlığın kaygılarını ortadan kaldırmaz ancak bu sistem özet olarak ticari kaygılarına son vermesi nedeniyle kurumları haksız rekabetten çıkaracağı için bakanlığın bugün genel olarak algıladığı "kahve" örneğini münferit hale gelir. Münferit olan şeyler de kamuoyu nezdinde itibar kaybına neden olmaz.

Önerdiğiniz sistem ticari kaygıları da ortadan kaldırmıyor, haksız rekabeti de önlemiyor. Öncelikle haksız rekabet, iyi niyet kurallarına aykırı olarak başkasının malını kötülemek, kendi malını olduğundan iyi göstermek, sahtekarlık yapmak vs. gibi unsurlardan oluşur. Burada en büyük haksız rekabet unsuru dediğiniz gibi bakanlığın kendisidir. Çünkü gücünü kullanarak "tek fiyat, tek hizmet" politikasını zorunlu kılmaktadır. Bu koşullarda zaten ortada bir rekabet yoktur.

Ticari kaygılar ise, uygun işe uygun ücret verilerek ortadan kaldırılır. Seanslar ister öyle düzenlensin, ister böyle düzenlensin, ister programlar şöyle hazırlansın, kaliteli bir hizmet için tatminkar ücretin verilmedi her durum ticari kaygı taşıyacaktır. 10 yılda sadece enflasyonun beşte biri kadar artış alabilmiş bir sektörün ticari kaygısı sabit gelir garantisiyle aşılamaz.

*********************

Bu kısmı ayrı tutmak istedim. Çünkü önemli!
Seans sayılarının artırılmasını zaten bende önerdiğim için pratiği de teorisi de mümkün.

Teorisini serbest bırakılsın diye ifade ettiğiniz seans ücretlerinin pratiği nasıl olacak?

Seans ücretlerinin veliye ödenmesi idealdir demişsiniz. Peki pratiği nasıl olacak?

Sonra illa veliye ödeme şart değil, mutlaka başka formüller bulunur dediğiniz bir formül var mıdır?

Dikkat ettiyseniz ben seansın arttırılmasından bahsetmedim. Seansların serbest bırakılmasından bahsettim.
Burada kasdettiğim şey ayda 8 bireysel, 4 grup eğitimi verilir diktesinin ortadan kaldırılmasıdır.

Seansların ve ücretlerinin serbest bırakılmasının pratiği daha önce denenmiş, yaşanmış ve gayet iyi uygulanmış bir modeldir. 1988'den 2006'a MEB'e devir yapılana kadar kurumlar bunu uygulamıştır. Her ilde valilik başkanlığında her yıl toplanan ücret tespit komisyonu o il için TABAN ve TAVAN fiyatları açıklamış, kurumlar da bu sınırlar içinde kendi birim fiyatlarını deklare etmiştir. Bu çerçevede, kurumların öyle sanıldığı gibi çok uçuk fiyatlar seçmediği, genelde aylık 6-7 seansdan, 10 seansa kadar yetecek bir banda oturduğu görülmüştür.

Daha önceki bir mesajımda "NEDEN 8 SEANS?" diye sormuştum. İşte 6-8 seans yıllar öncesinde SERBEST PİYASANIN genellikle kabul ettiği ortalama olduğu için MEB nedenini bile bilmeden bu sayıları kriter almıştır.

Şimdi bana hiç bir aklı evvel çıkıp da 8 seans olmasının nedeni o değildir, akademik olarak şöyledir, böyledir, şu yararı vardır falan diyemez. Yoktur! 6-8 seansın nedeni, paranın bu kadarına yetmesidir.

Şimdi seans ücretlerinin (ve sayısının) serbest bırakılmasının MEB'in kesesine 1 delikli bakır para kadar etkisi olmaması bir yana uygulamada korkulacak sonuçları da yoktur. Çünkü kurumlar, rekabetçi bir ortam içerisinde kendi ücretlerini belirler. Devletin ödediği para ile isterlerse 8, isterlerse 18 seans eğitim verirler. Para az geliyorsa fark ücreti talep ederler. Müşteri kaçırmak istemiyorlarsa fark talep etmezler.

Veli ister fazladan para ödeyerek daha çeşitli hizmet sunan kurumları tercih eder, ister cebinden para ödemeden daha fazla seasn veren kurumları...

Yani bir anlamda bugün özel hastanelerde uygulanan sistemdir bu. İster fark parası vermeyeceğiniz hastaneye gidersiniz, ister farkına katlanıp Amerikan Hastanesine... Herkes dilediği hizmeti alır, devletin cebinden yine aynı para çıkar.

Bu sistemin MEB'e hiç bir ekstra yükü, maliyeti yoktur.

*****************

Ödemelerin veliden alınması kısmına gelince...
Yukarıda bahsettiğim sistem zaten yerine göre veliye de ödeme yükümlülüğü getirmektedir. Diğer taraftan, MEB'in yaptığı ödemeler zaten mevzuata göre VELİ ADINA yapılan ödemedir. Yani hak sahibi velidir. Eskiden bazı kamu kurumları, velilere ödemeyi çekle yapıyordu ve veliler de çekleri getirip kurumlara veriyordu. Benzer bir sistem kurulabilir. Elbette, hizmet almayan veli parasını ödemek istemeyecektir. Veya aldığı hizmet kadar para ödemek isteyecektir. Böyle bir durumda kurum sadece verdiği hizmet kadar fatura kesmek zorunda kalır. Çünkü fazla fatura kesse bile bunu veliden tahsil edemez.

Belli bir parayı KENDİ ödeyen veli her zaman karşılığını da almak ister. Yani burada ayrı bir denetleme mekanizmasına gerek yoktur. Veli, en önemli denetleme unsurudur.

Bunun sakıncaları yok mu? Elbette vardır. Görülmüş en büyük olumsuzluk, velilerin düzenli ödeme yapmamasıdır. Ancak; bu ödeme alamama olayı, günümüzde çeşitli yöntemlerle aşılabilir. Örneğin kredi kartı ile düzenli ödeme talimatı, veya otomatik ödeme talimatlı kredili banka hesabı, vs. vs.

Hukuki tahsilat ve garanti yöntemlerine hiç girmiyorum bile... (Senet, sözleşme, teminat vs. gibi)

İşin bir diğer zayıf noktası ise, veli ile kurumun anlaşıp, hizmet verilmese dahi ödemeyi alarak paylaşmaları durumudur. Geçmişte bunun örnekleri görülmüştür ancak sayısal olarak fazla değildir. Çünkü bu açık bir şekilde hukuka aykırı, haksız kazanç elde etme ve dolandırıcılık olur. Ayrıca, neredeyse her şeyin digital ortama kaydedildiği günümüzde uygulanması eskisinden çok daha zordur.

******************

Özetleyecek olursak; Hiç bir sistem sahtekarlık geçirmez değildir. Damar tanıma bile!!! Ancak, müşteri ile hizmet sunan arasında parasal ilişki varsa, malı veya hizmeti alan kişi parasının karşılığını almak ister. Bu parayı başkası temin ediyor olsa bile böyledir.

Şöyle düşünün. Ben size getirip bir televizyon versem, bunun uydu alıcısı yok, kumandası da kötü falan demezsiniz. Ama elinize 2000TL verip git istediğin televizyonu al dersem, o paraya alabileceğiniz en iyi televizyonu seçer, hatta televizyon bozuk çıkarsa veya beklediğiniz özellikleri yoksa gidip satıcıyla kavga edersiniz.

Benim tek yapmam gereken şey, televizyonu alıp almadığınızı bilmemdir. Aldığınız televizyonun iyi mi, bozuk mu, gelişmiş mi falan olup olmadığına karışmam gerekmez. O sizin kendi sorununuzdur.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.279 saniye
Sistem Kunena Forum