Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: SİSTEME ALTERNATİF

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 01:52 #57

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Yeri gelmişken...

SHÇEK'in MEB'e devir öncesinde yayınlamış olduğu ve kadük olan son yönetmeliği neredeyse her yönüyle yeterli bir yönetmeliktir. Şu anda MEB'in kullandığı defalarca revize edilmiş yönetmelikten de iyidir. Bu mevzuat elden geçirilip, günün şartlarına uyarlanıp kolaylıkla kullanılabilir.

Yani ASPB'a geçmek için altının doldurulmasına gerek yoktur. Altı gayet oturaklıdır.

Ne yazık ki MEB'e devir de sektör içinden bazı işgüzar arkadaşlarımızın "her şey çok güzel olacak" temennisiyle gerçekleşmiştir. Devir yapıldığı sırada MEB'in kullandığı eğitim programları 70'li yıllardan kalma ve çalakalem daktiloyla falan yazılmış programlardı. Standartlar yönergesi bile SHÇEK'den aparmadır.

Ancak, şimdiki siyasi profille bir geri dönüş olasılığının yok denecek kadar az olduğunu düşünüyorum.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: etik, egemenege

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 02:09 #58

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
sayın barışltd;

tamda şunu ifade etmeye çalışıyorum; 9 yıl öncesinden daha gerideyiz...

MEB ile bir adım daha ileri gideceğimizi sanmıyorum...

bana kalırsa tamda şuan da varolan siyasi profil üzerine çalışmak gerekiyor... açıkçası varolan zeminin buna müsait olduğunu düşünüyorum...

kişisel fikrim şu; topumuzla tüfeğimizle :) ASPB e geçiş için kavga vermemiz gerekiyor...

daha derin bir tartışma; Engelliler Bakanlığının kurulması üzerine olabilir; ancak ASPB şuan da kendine bağlı Genel Müdürlük ile hemen hemen tüm engelli hizmetlerini kendi bünyesine katmıştır... şimdilik bu da olur diye düşünüyorum...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 02:27 #59

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
egemenege arkadaşım,

Önceki yıllarda ASPB yetkilileriyle bir kaç kez aynı ortamda görüştüğümüz bazı kişiler aslında bu konunun onların alanı olduğunu dile getirdiler. Ancak, bu bakanlık siyasi olarak çok küçük ve etkinliği olmayan zayıf bir yapısı var. İşin Türkçesi kolay kolay lafını geçirtecek bir bakanlık değil.

Diğer taraftan, sektör öylesine büyüdü ki, paralel olarak büyümeyen SHÇEK şu anda bu yapının altından kalkmakta güçlük çekecektir. Çünkü yıllardır atıl durumda kaldı.

Topumuzla Tüfeğimizle ASPB geçme mücadelesi yapabilmek için, SHÇEK'in bu arzusunu çok güçlü bir şekilde ortaya koyması, ayrıca, bu talebi hükümetten söke söke alacak bir Bakanı olması lazım. Seçime gittiğimiz bu dönemde hiç kimse böyle dertlerle uğraşmaz.

Sanıldığının aksine bizim sektörümüzün oy potansiyeli veya siyasi bir tehdit gücü yoktur. Ne veli kitlemizin, ne de kadrolarımızın uygulanacak politikalarda söz sahibi olma becerisi yoktur. Engelliler içinde dahi AKP'lisi Şafak Pavey'i yerden yere vurur, CHP'lisi Lokman Ayva'yı...

O yüzden karşı değilim ama umutlu da olamıyorum maalesef...
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 03:14 #60

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
sayın barışltd;

ASPB nın gerçekten de; bu büyüklükte bir alanı kapsayacak gücü olmadığını biliyorum...

açıkçası; bakanlığına bağlı hizmetlerde "müracaatçılarına" bile yeteri kadar hizmet götürecek gücü olmadığını da biliyorum...

ilk bakım ücretleri ve bakım merkezleri düzenlemesinden sonra o dönem Başbakanlığa bağlı bir Devlet Bakanlığının, sorumluluğu altında ki; ancak bir Genel Müdürlük olarak hizmet veren bir yapı olarak, SHÇEK: bu yapıyla, biz bu kadar işin altından kalkamayız diye serzenişte bulunduğunu bu alanda ki bir çok kişide biliyor...

ama ortada bir doğru var; bu alanın sorunlarına, taleplerine, ihtiyaçlarına vb. MEB in 1 milyon fazla personelle, ve iki kat bütçe ile bile cevap üretemeyeceği çok açık...

MEB in bakış açısını değiştirmenin, aradan geçen 9 yıldan sonra imkansız olduğuna inanıyorum...

gücü belki şuanda bizi kapsayacak yeterlilikte olmasa da, ASPB'nin; bizi "duyacak" bir bakanlık haline geldiğini, ve kapsama kapasitesini geliştirebilecek olduğuna inanıyorum... bu alanın kaybedecek 9 yılı olmadığına, ASPB nın bir kaç yıl kayıp ile kendini buna göre tekrar yapılandırmasının daha doğru olduğu düşüncesindeyim... tabi ki haklısınız; kolay değil...

bu tartışma başlığı altında tek öneri olarak ASPB bağlanalım demiyorum, ama MEB in de birçok yapılması gereken düzenlemeyi yapacak kapasitesinin olduğuna dair hiç bir işaret görmüyorum...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: barisltd, AliGalipDursen

SİSTEME ALTERNATİF 24 Mar 2015 03:23 #61

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Doğru!

İşte o yüzden hukuki ve siyasi mücadele çok önem kazanıyor. İster SHÇEK olsun, ister MEB olsun artık "her şey güzel olacak" temennilerini bir tarafa bırakıp "hayır kardeşim, olması gereken budur" dönemine geçmemiz lazım.

Biz şu ana kadar sadece sürüklendik, savrulduk. Şikayet etmeye de hakkımız yok. Kabul edelim, herkes MEB'e geçtik, tıkır tıkır tüm çocuklar için ödeme banka hesabımıza yatacak diye sevindirik oldu. Paramız yatsın da, meb ne yaparsa yapsın diyen çok oldu.

Forum eski mesajları siliyor ama arşivinde varsa 8 yıl önce yazdığım eleştirilerle bugün yazdıklarım arasında fark yoktur. O zamanlar bu sektör "günü" değil de "yarını" hesap etseydi şimdi bu halde olmazdık.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: etik, AliGalipDursen, ozeltercih ve bu kullanıcının diğerlerinden 1 teşekkürü var

SİSTEME ALTERNATİF 25 Mar 2015 18:24 #62

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Sayın barısltd,

Rekabet koşullarından bahsedebilmek için bir mal ve hizmetin tüketici tarafından ne kadar arzu edildiğine , ödemeyi kimin yaptığına, pazara ve bir de mevcut duruma bakmak gerekir.

Ortada bulunan talep şayet net bir şekilde tüketici tarafından şekillendirilmiş olsaydı o vermiş olduğunuz televizyon örneği meseleyi gayet net bir şekilde izah ederdi.

Oysa bizde mevcut olan talep devlet tarafından oluşturulmuş bir taleptir. Bu nedenledir ki ortada gerçek bir pazarda yoktur. Bugüne bu temel gerçekten geldik. Devletin bu talebi oluşturması doğru muydu? Evet doğruydu derim. Ancak yöntemi yanlış oldu. Yapının daha çok küçük olduğu shçek zamanı ıskalanmayıp üstüne üslük meb'e devir yapılmasaydı bu gün sektörün doğasına uygun bir pazardan bahsedebilecektik.

İçinde bulunduğumuz sorunu sadece pazar yok gerçeğinden hareket ederek izah etmek , meseleyi çözmez.
Evet Meb bir tüketici gibi, çocuk adına aldığı her noktadaki hizmeti denetleyemezdi ama en azından sorumlulukların düzgün dağıtıldığı bir yapı kurmak suretiyle bu gün çözümü damar tanıma sisteminden medet umarak sağlamaya çalışmazdı.

Meb sırf buna uygun hareket etmiş olsaydı geçen 9 yılın ardından, biz belkide bu gün çözüm adına bir pazar oluşturmaktan bahsetmeyecektik. Kaldı ki normal rekabet koşullarına dayalı bir pazar yapısının oluşmasını istememe rağmen...

Televizyon için oluşmuş pazarın bilenşenleri ile bizim olmasını dilediğimiz pazarın bileşenleri aynı değildir. Parayı, hizmeti ya da malı direkt alanın vermediği bir yerde tam rekabeti geçtim rekabete dayalı bir pazarı bile bileşenlerini iyi tespit etmeden kuramayız.

Şimdi içinde bulunduğumuz sektöre bir daha bakalım.

İhtiyacan Farkındalığı geçen 9 yıla rağmen çok düşüktür. Enazından beklenenin altındadır.
Peki talebin beklenenden daha az olmasının nedenleri nelerdir?

Sosyo ekonomik yapı, eğitimsizlik gibi nedenler talebin bu kadar düşük olmasını izah etmeye yetmez. Talebin bu kadar düşük olmasının en temel nedeni bizim vermeye çalıştığımız hizmeti MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'nın da veriyor olmasıdır.

Şimdi bana hiç bir aklı evvel çıkıp YAYGIN ve DESTEK eğitim kavramları ile devletin bizden bizim devletten farklı bir eğitim verdiğimizi söylerek MEB ile rakip olmadığımızı söyleyemez.
Dolayısı ile rakibimiz bal gibi devlettir. Bizler birbirimizi rakip zannederken aslında Meb ile rakip olduğumuz gerçeğini ıskalıyoruz.

Bu gerçek doğrultusunda, Meb'i ve bizi rekabet imkanlarını kıyaslayarak değerlendirirsek talebin neden beklenenden daha düşük olduğunu daha iyi anlarız.

Rakibimiz olan MEB;

Çocuğa duruma göre yarım ya da tam zamanlı eğitim imkanı sağlarken biz ancak örgün eğitime de engel olmayacak zaman dilimlerinde belirlenmiş ve mukayese edildiğinde az eğitim verebiliyoruz.
Bu kim ne derse desin veli ve çocuk için bizi daha az tercih etmelerine neden oluyor. Tam gün okula giden bir çocuğu hem veli hemde çocuk açısından ele alalım. Okuldan çıkıp bize 16:00 ya da 17:00 dersine girebiliyor. Yorgun argın ve bir de veli buna zaman ayırmak durumunda kalıyor. Bu da kurumları zayıf kılıyor.

Öğretmen ve uzman tarafından baktığınızda ise büyük bir fark yok. Hatta MEB sağ olsun yaptığı atamalarla elimizde olan alan mezunu öğretmenleri de kendi bünyesine kattı. Başka diğer faktörlerden de bahsedilebilir. Ancak fizyoterapi ve konuşma terapisti (ki konuşma terapisti ülke genelinde azdır) dışında pek üstün olduğumuz bir personel üstünlüğümüz de yok.

Özür dilerim ancak şu televizyon örneğinize çok takıldım.

Bakın ben size televizyon örneğinden değil de bizatihi uyguladığımız bir alan olan Fizyoterapiden örnek vereyim. Bakın personel bulma sıkıntısını bir kenara koyarsanız bu kurumların veli ile an sağlıklı kurulan iletişim bu gurup veliler ile olmuştur.

Sizce neden? Çünkü bu işi devlet yapmıyor da ondan. MEB bu alanda bize rakip değil ve hizmet çok net! İster eğitimli - isterse eğitimsiz, ister fakir – isterse zengin olsun insan gördüğüne inanır. Diğer alanlar fayda tespiti bakımından göreceli olarak hem daha soyut hem de devlet tarafından da veriliyor.
Elimizde neredeyse üstünlük adına fiziki olanaklarımız dışında bir şey kalmıyor.

Siz, bizlerin rakip olduğunu var sayarsanız çözümü tam olarak oturtamazsınız.

Biz özel sektörüz demiştiniz. Şimdi sıkı durun! Biz “Özel sektör” filan DEĞİLİZ! Sadece öyle olduğumuzu sanıyoruz. Hepsi bir “ilüzyon”

Bu şartlar altında bizler neyiz biliyor musunuz? Maalesef TAŞERONUZ!

Sizin tam bir pazar olan“televizyondan” gördükleriniz, bir fiil içinde olduğumuz Fizyoterapi penceresinden işte böyle görünüyor.

Bakanlık maalesef iyi niyetle de olsa bir talep oluşturmak suretiyle bir hizmet tasarladıysa bile aynı çocuğa hem kendi okulunda hemde bizde eğitim vermek suretiyle bana soracak olursananız hem iki kez ödemeye yapmak suretiyle verimsizliğe sebep olmuş hemde biz rehabilitasyon merkezlerini gerektiği gibi kullanamamıştır.

Pazardan ve özel sektörden bahsedebilmemiz için bir defa Bakanlığın kendi okullarında verdiği özel eğitim hizmetinden derhal vazgeçmesi gerekir.

Kanımca en büyük hata bu işin ASPB'dan alınarak MEB gibi cumhuriyet tarihimiz boyunca en büyük ve iş yükü en fazla olan bir bakanlığa verilmesidir. İkinci kritik hata ise kulağa hoş gelen örgün ve destek eğitim kavramları ile bu işin bir de kendi okullarında yapılması kararıdır.

Son hata ise, hadi özel eğitimi devir almasına aldı. Bu kez de sorumluluğu Rehberlik merkezleri, veli ve Rehabilitasyon merkezleri arasında dağıtacak şekil de değil de sadece kurumların üzerine bıraktığı bir yapı kurarak işi büsbütün çığrından çıkarmıştır. Bakınız geçen 9 yıla.
Tüm bunlardan sonra ne yapılabilir?

Anımsarsanız size önce ıslah sonrada ihya demiştim. Bu kapsamda Bakanlığın Damar Tanıma gibi işi büsbütün çığrından çıkarıp başta kendisini ve biz kurumları daha fazla mağdur edecek uygulamayı hazır ilgili mahkemece yürütmesinin durdurulmasını bir fırsat bilerek derhal iptal ederek bunun yerine;

1- Bakanlık önce olması gerektiğini sandığı tek sorumlunun Rehabilitasyon merkezleri olmadığını görerek, bu sorumluluğa veli ve ilgili Rehberlik merkezlerini de dahil edecek adımları atmalıdır. Bu adımları daha önce anlatmıştım. Önce bu adımları atarak kurumları haksız rekabete sürükleyen sorunları ortadan kaldırmalıdır.

2- Sorunların nispeten makul ve kabul edilebilir bir noktaya gelmesi adına makul bir zaman dilimi belirlemeli.

3- Nihayet şu 3 tercihten birini devlet politikası olarak belirlenerek nihayi karar verilmelidir.

A- Ya biz Rehabilitasyon merkezlerinden alınmakta olan Özel Eğitim Destek hizmetinden vazgeçilip, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okularda yapılmakta olan eğitimle devam edilmeye,

B- Ya da şuan Milli Eğitim Bakanlığının okullarında sağlanan eğitim iptal edilmek suretiyle bu hizmet top yekun biz Rehabilitasyon Merkezlerine devir ederek yine Milli Eğitim Bakanlığı'nca yürütülmesine,

C – Ya da son şık olarak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon hizmeti top yekün Milli Eğitim Bakanlığından alınarak yine Rehabilitasyon merkezlerince bu kez Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yürütülmesine; karar verilecek.

Bu saydığım 3 tercihten başka bir yol yoktur. Bunlar da ancak ISLAH tan sonra mümkün olabilir.

Sayın Barısltd,

Şimdi size ne söylemek istiyorum biliyor musunuz?

Keşke bir imkanım olsaydı da Cumhurbaşkanı, Başbakan'dan geçtim, Milli Eğitim ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının bir arada olduğu halde bana hepi topu 30 dk izah edebilme imkanı sağlansaydı.
Emin olun toplamı bir verimsizlik olan bu kabusa son vermek için ellerinden gelini yaparlardı. Sorun şu ki biz rahmeti külfete çevirmeyi çok iyi beceriyoruz.

Harcanan kamu kaynakları, bizlerin yatırımları bir gün bir bir şekilde telafi edilebilir ancak peki 9 yıldır bu çocukların harcanan zamanı nasıl telafi edilecek?

Ve son olarak, Bakanlık demeyeceğim, nasıl olurda ben küçük kafamla bu kadar şeyleri geçen 9 yılın ardından görebildim de, Devlet gibi çok büyük ve bunların dik alasını görmesi gereken büyük akıl görememiştir?

Not: Bir dahaki sefere bu 3 tercihten hangisi daha uygun olabilir hakkında görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

Herkese Selamlar,
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 26 Mar 2015 01:06 #63

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Sayın sevgiisigi,

Gerçi bu konu gittikçe teorik ve temennilerden oluşan bir yöne doğru gidiyor ama tartışmaktan zarar gelmez mantığıyla bir kaç şey yazmak istiyorum.

Öncelikle buradaki pek çok arkadaştan eski olduğumu belirtmek isterim. Bu işe 1993'de başladım, 1988'den beri de içindeyim. Bunu yazmamın nedeni, daha bir avuç kurumken ve değil devletin, vatandaşın bile böyle bir hizmetten haberi olmadığı, hastanelerde, okullarda velilere "gitmeyin, para tuzağı bunlar" denildiği zamandan beri "pazarın" içinde olduğumu belirtmek içindir. Bu alanda arzı da, talebi de ilk başta başlayan kurumlar belirlemiştir.

1997 yılına kadar da böyle gittikten sonra 572 KHK ile SGK işin içine girince işin boyutu da değişmiş, arz, talebin önüne geçmiştir.

Yazdıklarınızda haklılık payı yok değil. Ancak, 2006'dan sonra devlet tarafından oluşturulmuş bir pazarın 9 yılda hala gerçek bir rekabet oluşturamamasının özrü yoktur. Bunun kabahatlisi de -katılıyorum- MEB'dir. Ama tek sorumlusu MEB değil, aynı zamanda işine gelene göz yuman sektörün kendisidir.

Şimdi rakibimizin MEB olduğu fikrinize katılmıyorum. MEB bizim en önemli partnerimiz olmalıdır. Her şeyden önce, iddia ediyorum, MEB hiç bir zaman ve hiç bir şekilde benim verdiğim hizmeti sağlayamaz. MEB'in tatmin etmediği kişiler için ise rehabilitasyon merkezlerine her zaman gereksinim olacaktır.

Hayatım boyunca ne MEB'i, ne büyük vakıfları, ve dernekleri yaptığımız işe rakip göremedim.

Olaya söylediğiniz boyuttan bakarsak, yaptığımız işi savunamayız. Biz, devletin veremediği hizmeti, onun yetersiz kaldığı yerde veriyoruz.

**********

Rekabet demişken... bakın Ankara'da 100 küsür kurum var. MEB'in sabit ücret ve düşük kalite standartlarıyla oluşturduğu rekabete aykırı koşullara rağmen bizler birbirimizle rekabet etmek durumundayız. Daha iyi olabilmek için başka şansımız yoktur. Rekabetten de korkmamalıyız, rekabet bizi hep daha iyiye götürür.

*************

Özel sektör olmayıp taşeron olmamız kısmına gelince... sanıyorum bu forumda "taşeron olduğumuz" ifadesini ilk ben kullandım. :) Evet taşeronuz. Biz özel sektörüz derken kasdettiğim şey, silkinip kendimize gelelim ve taşeron değil, özel sektör olduğumuzu anımsayalım anlamındadır. Hala taşeron gibi düşünüp, ona göre çözümler ararsak taşeronluktan asla kurtulamayız.

*************

Diğer söylediklerinize gelince... Beni batırabilecek çok şey olabilir. Bunların başında kuşkusuz MEB var. Haksız uygulamaları, rekabeti engelleyici yapısı, yanlış mevzuatları beni batırabilir. Ancak ne özel eğitimin okullara devredilmesi, ne okullarda destek eğitimi verilmesi, ne de buna benzer uygulamaları batıramaz.

Okullaşma kısmına gelince... buna katılmıyorum. Biz okul değiliz! Okullar müfredat eğitimi verir. Biz tam tersine bireye özel eğitim veriyoruz. Her ne kadar program-modül vs. gibi saçmalıklar bizide bir nevi müfredat kalıbı içine sokuyorsa da, en azından kendi bildiğimiz gibi yapabildiğimiz yöntem ve tekniklerimiz var.

Diğer taraftan; devlet 8 saat eğitimle elde edilen verimi bir okulda ayda 150 saatle elde edemeyeceği gibi, bunun finansmanını da karşılayamaz.

**********

Tekrar arz-talep-rekabet kısmına dönecek olursak; şimdi bu alanda 2000'e yakın kurum var ve artık eskisi kadar hızla çoğalmıyor. Kurumların ellerini vicdanlarına koyma ve "köy köy, kapı kapı ne kadar çocuk toplarsam kardır" hesabından vazgeçmeleri gerekiyor. Pazar belli bir doygunluğa ulaşmıştır ve artık kaba kuvvet kar mantığından, verimliliği ve Katma Değeri yüksek kar dönemine geçmelidir.

Her zaman ifade ettiğim gibi, ülkedeki tüm engelli çocukları eğitmek, hepsinin sorunlarını çözmek bizim işimiz değildir. Bu devletin sorumluluğudur. Eğer biz rekabetçi ve doğru düzgün hizmet sağlayabileceğimiz koşullara kavuşursak bugün bir bacağı eksik olan talep de kendiliğinden oluşur.

Fizyoterapi örneğiniz güzel bir örnek. O zaman eğitim kısmında da biz okullarda OLMAYAN eğitimi sunmalıyız. Bunu yapmanın da çok sayıda yolu, yöntemi var. :)
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: gulumse, etik, AliGalipDursen ve bu kullanıcının diğerlerinden 1 teşekkürü var

SİSTEME ALTERNATİF 26 Mar 2015 12:01 #64

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
barisltd yazan:
Sayın sevgiisigi,

Gerçi bu konu gittikçe teorik ve temennilerden oluşan bir yöne doğru gidiyor ama tartışmaktan zarar gelmez mantığıyla bir kaç şey yazmak istiyorum.

Her zaman ifade ettiğim gibi, ülkedeki tüm engelli çocukları eğitmek, hepsinin sorunlarını çözmek bizim işimiz değildir. Bu devletin sorumluluğudur. Eğer biz rekabetçi ve doğru düzgün hizmet sağlayabileceğimiz koşullara kavuşursak bugün bir bacağı eksik olan talep de kendiliğinden oluşur.

Sayın Barısltd,

Daha önce yazdıklarınızın tamamının özeti bir tüketici talebinin var olduğundan hareket ederken şimdi bu talebin eksikliğini ifade etmek çelişkidir.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.451 saniye
Sistem Kunena Forum