DAMAR TANIMA SİSTEMİNE TEPKİLER ÇIĞ GİBİ BÜYÜRKEN ENGELLİ AİLELERİ VE KURUMLAR HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA BEKLİYOR
Hastanelerde bile uygulanırken 12 yaş altı çocuklar ve her yaş grubu özürlü insanlarımız muaf tutuldugu halde iptal edilen fakat Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Rehabilitasyon Merkezlerinde Özürlü çocuklarımıza uygulanmakta olan Damar tanıma Sistemine gerek yazılı basında,Gerek Görsel basında gerekse sosyal medyada tepkiler artarak devam ediyor.
İşte bazıları ;
http://www.milliyet.com.tr/yilda-20-bin-engelli-ozel-egitim-2018690/
https://www.facebook.com/video.php?v=10152661605852548&pnref=story
http://www.haber7.com/egitim/haber/1304358-20-bin-engelli-ozel-egitimden-mahrum?wr=1
http://www.egitimajansi.com/haber/ozel-egitim-merkezleri-guven-istiyor-haberi-37829h.html
https://www.facebook.com/1087298054629572/photos/a.1087563574603020.1073741828.1087298054629572/1088879627804748/?type=1&theater
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=433252956833998&set=pcb.433252993500661&type=1&theater
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=433252973500663&set=pcb.433252993500661&type=1&theater
https://www.facebook.com/pages/Damar-Okuma-Sistemine-Hayır/1087298054629572?pnref=story
ENGELLİ ÇOCUKLARA DAYATILAN KİMLİK DOĞRULAMA ( FİŞLEME ) SİSTEMİ
MEB, Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği gereğince; Özel Özel Eğitim Okulları, Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinden devletin mali desteği ile yararlanan engelli bireylerin takibini sağlamak, ödemelerin yerini bulup bulmadığını öğrenmek, böylece Merkezlerin çalışmalarını denetlemek amacıyla Damar Tanıma Sistemi’ni uygulamaya geçirmiştir. Amaçlarının “Merkezlerin yaptığı yolsuzlukları denetlemek” olduğunu ileri sürerek engelli bireyleri de bu uygulamanın içine almışlardır. İnsan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu Danıştay, Anayasa Mahkemesi tarafından defalarca karara bağlanmış olmasına karşın 17 ilden sonra, 01 Nisan 2015 tarihinden itibaren tüm illerde uygulamaya geçilmesi için talimat verilmiştir.
Her ne kadar bu alanda birçok yolsuzluk yapan, ticari amaçlı merkezler bulunmaktaysa da merkezlerin denetimi için onlarca yol varken, engelli bireylerin buna alet edilmesi manidardır. Evet, bu alanı sömüren merkezler kapansın ama engellileri kullanarak, onları sıkıntıya sokarak değil.
Ayrıca ilginçtir ki Damar Tanıma Sistemi için gerekli olan cihazın satışını, tek bir firma yapmaktadır!!
Bizler bu konudaki rahatsızlığımızı, gerekçeleriyle birlikte “KAMUOYUNA” başlığı ile yazdığımız yazıyla ifade etmeye çalıştık. Birçok sivil toplum kuruluşuna, kurum ve kuruluşlara da iletmeye çalışıyoruz. Bu konuda direnmeye çalışıyoruz ancak her zaman olduğu gibi “yalnız’ız”… Sizlerin birçok konuda olduğu gibi bu konuda da hassasiyetinizin olduğunu gördüğümüz için bilgilendirmek, değerli fikir ve önerilerinizi almak, sesimizi duyurmada destek istemek için yazıyoruz.
İlginize teşekkürler…
Başarılar diliyor, Saygılarımızı sunuyoruz.
Melda Fügen ŞENYURT Psikolog
Devrim Doğan AYDOĞAN Sosyal Hizmet Uzmanı
KAMUOYUNA
Konu: Özel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nde Damar Tanıma Sisteminin uygulanmasına itiraz edilmesi.
İlgi:
1. 18 Mayıs 2012 tarih ve 28296 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği
2. T.C. Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 2014/4562 Esas no’lu kararı
3. Anayasa Mahkemesi’nin 2013/122 Esas Sayılı, 2014/74 Karar Sayılı, 26.07.2014/29072 Resmi Gazete’de yayınlanan Kararı
Biyometrik yöntemler, ölçülebilir fizyolojik ve bireysel özellikleri aracılığıyla gerçekleştirilen ve otomatik şekilde doğrulanabilen kimlik denetleme tekniklerini ifade etmektedir. Bu yöntemler arasında parmak izi, avuç içi damar izi, retina gibi yöntemler bulunmaktadır. Tüm bu biyometrik yöntemler kullanılarak bireyin kimliği tespit edilebilmekte, kendisine özgü özellikleri, kişisel verileri kayıt altına alınabilmektedir. Bu veriler, kişilik hakları kapsamında korunan verilerdir.
Daha önce çeşitli kurumlarda uygulamaya konulmak istenen ancak Danıştay ve Anayasa Mahkemesi Kararları ile uygulanamayan Damar Tarama Sistemi işlemi, öncelikle 17 ilin Özel Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nde uygulamaya geçilmiş ve şimdi de diğer illerde uygulanmak istenmektedir. İlgi kararlarda da belirtildiği üzere; Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde, "Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilerek kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlandığı ve bu şekilde kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruma altına alındığı; uygulamanın Anayasa’nın 20. Maddesine aykırı bulunarak iptal edilmesi nedeniyle de Anayasa’nın 2., 7. ve 13. Maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmediği ifade edilmiştir.
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, kişisel verilerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” başlıklı 8. maddesi kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Bu maddede; herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesinin, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabileceği kurala bağlanmıştır. Buna göre; kimliğini, kanunda sayılan “nüfus cüzdanı, pasaport, evlilik cüzdanı, sürücü belgesi veya kurum tarafından verilen resmi sağlık kartı” olarak sayılan belgelerden biriyle kanıtlayan kişilerin, biyometrik verilerini paylaşmaya zorlanamayacağı ve alacağı herhangi bir hizmete erişiminin engellenmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
İlgi kararlarda da belirtildiği üzere insan hak ve özgürlüklerine aykırı bir uygulama olması dışında bu işlemin Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nde uygulanması konusunda da sakıncalar bulunmaktadır:
İlgi Yönetmelikte; “Özel Eğitim Okulu veya Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde görev yapan eğitim personeli ile destek eğitimi alan özürlü bireylerin kuruma giriş ve çıkışlarında avuç içi damar izi yöntemiyle kimlik doğrulama sistemi üzerinden kimlik doğrulamasını yapmaları gerekmektedir.” denilmektedir. Her ne kadar cihazın tanıtımında; kullanılan sensörün “insan sağlığına tamamen zararsız, yakın kızılötesi ışınlarını kullanarak avuç içinden damar izi yapısını okumaktadır.” denilse de gerek yaş sınırının konulmuş olmasının nedeninin bilinmemesi gerekse haftada ortalama 3 kez destek almak için gelen engelli bireylerin haftada 6, ayda 24 kez; haftada 5 gün çalışan eğitim personelinin haftada 10, ayda 40 kez bu “zararsız” ışına maruz kalmasının ne gibi sorunlar yaratacağı bilinmemektedir. Ayrıca yine yönetmelikte belirtilen “Serebral palsi, üst ekstremite felci ve tıbbi nedenlerden dolayı avuç içi damar izi alınamayan bireyler…” dışında özellikle engelli bireylerde sıkça rastlanan nörolojik sorunlar (epileptik nöbet gibi) yaşayan veya işitme engelleri nedeniyle işitme cihazı kullanan bireylerin (ki alış-veriş merkezlerindeki arama cihazlarından bile geçirilmezken) bu ışınlardan etkilenme düzeyi hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Zaten engelleri dışında birçok sağlık sorunu yaşayan, bu nedenle hastanelerde sürekli radyasyona maruz kalan, sağlık konusunda normal bireylere oranla daha fazla hassasiyetleri olan, bu nedenle daha fazla korunmaları gereken bireylerin böylesine risk altına girmeleri ciddi bir sorundur. Ayrıca engelli bireyin tek sorunu engeli değildir. Bu engelin oluşturduğu ya da daha farklı nedenlere bağlı psiko-sosyal (özgüven eksikliği, yüksek kaygı düzeyi, takıntı, saldırganlık, içe kapanma gibi) yönden de ciddi sorunları bulunmaktadır. Bu nedenlerle birçoğu tıbbi tedavi görmektedir (ilaç kullanma gibi). Zaten özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine gelme nedenlerinden biri de bu yöndeki sorunları üzerinde çalışmak, rehabilite etmektir. Bu durumda bu işlemin uygulanması sırasında ciddi sorunlarla karşılaşılması kuvvetli bir olasılıktır.
Yönetmelikte belirtilen; avuç içi damar izi yöntemi uygulanamayan engelli bireylerin “Birinci dereceden akrabası (annesi, babası veya 18 yaşından büyük kardeş ya da çocukları) olan en fazla üç kişinin; belirtilen akrabaların özürlü bireye refakat etmemeleri durumunda özürlünün veli veya vasisi tarafından yazılı beyanatla önerilen her bir özürlü için (özürlü kardeşler hariç) 18 yaşından büyük bir kişinin avuç içi damar izi yöntemiyle kimlik doğrulama sistemine özürlü bireye refakat edebilmesi için kimlik tanıtılması yapılacaktır.” ifadesi bulunmaktadır. Bu konuda herhangi bir uygulamaya geçilmeden önce, özellikle engelli bireylerin sosyolojik, psikolojik yaşamları ve ayrıca merkezlerin çalışma sistemleri ile ilgili gerekli ve yeterli sosyal araştırmaların yapılması gereklidir.
Bu uygulamanın bir diğer uygunsuzluğu, konulan yaş sınırlarındaki farklılıklardır. Bu yaş farklılıklarının nereden kaynaklandığı, daha önemlisi belli yaş gruplarına zararlı olduğundan mı yoksa başka nedenlerle mi işlemin uygulanmayacağı açıklanmamıştır. SGK için 0-12 yaş arası işlem yapılması istenmezken Özel Eğitim Merkezi ve Rehabilitasyon merkezleri için 0-6 yaş arası belirlenmiştir. 65 yaş sonrasına neden uygulanmadığı açıklanmamıştır.
İlgi Kararlarda da belirtildiği üzere; engelli birey, aile ve yakınları, öğretmenler ve diğer çalışanlar, kişilik hak ve özgürlükler kapsamında kimlik doğrulama işlemini kabul etmeme hakkına sahiptir.
Özel Özel Eğitim Okulları, Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinden devletin mali desteği ile yararlanan engelli bireylerin takibini sağlamak, ödemelerin yerini bulup bulmadığını öğrenmek, böylece Merkezlerin çalışmalarını denetlemek amacıyla olduğu söylenen bu uygulamanın; engelliler ve ayrıca işlemin uygulanabilirliği ile ilgili gerekli ve yeterli araştırmaların yapılmadan, üstelik kişi hak ve özgürlüklerini ihlal etme pahasına keyfî olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. İş yerlerinin denetlenmesi konusunda birçok yol bulunmaktadır. Bu uygulamanın zorunlu olmasının nedenleri açık değildir ve sunulan gerekçeler de tatmin edici değildir. Denetimi sağlamak için bu kadar maliyetli, engelli bireyleri ruhsal ve fiziksel zarara uğratma olasılığının yüksek ve insan haklarına aykırı bir yola başvurulması düşündürücüdür.