FORUM HAKKINDA ÖNEMLİ NOKTALAR
Lütfen Dikkat Edelim
* Yeni konu (başlık) açarken, kategorimizi doğru seçelim ki ihtiyacı olan diğer kayıtlı- kayıtsız kullanıcılarımız konuları bulmakta zorluk çekmesin.


* Lütfen Caps Lock açıkken yani büyük harflerle gönderi atmayalım.


*Ekleyeceğiniz dosyalarınızın, bilgisayarınız tarafından virüs taramasını sorunsuz geçtiğine emin olun. Eğer emin değilseniz ekli dosyanızı 3. parti linklerle ekleyebilirsiniz.


*Tüm dünyanın kullandığı en güvenli resim yükleme araçlarını kullanarak, dosyalarınızı tamamen ücretsiz yükleyip link kullanarak yayınlayabileceğiniz siteler:
http://thumb.it/
http://imageshack.us/
Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Kurumsal Dosya ve Belgeler Arşivi

BAŞLIK: ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 11:12 #25

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
PARMAK İZİ İLE MESAİ TAKİBİNİN “KİŞİSEL BİLGİLERİN GİZLİLİĞİ İLKESİ

5/30/2011






Parmak izi ile mesai takibi uygulaması, “kişisel bilgilerin gizliliği” ilkesine aykırı olduğu iddiası ile son dönemde yoğun olarak eleştirilmektedir. Konunun açıklığa kavuşturulabilmesi adına uygulamanın başta Anayasanın ilgili hükümleri, sair mevzuat ve Türk iç hukukunda üstünlüğü kabul edilen Uluslararası Sözleşmeler açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.



Çalışanın parmak izinin kişisel bilgilerden olup olmadığının tespiti açısından öncelikle “kişisel bilgi” kavramının sınırları belirlenmelidir. Buna göre; kişisel bilgi, “doğrudan veya dolaylı olarak özellikle de bir kimlik numarası veya psikolojik, zihinsel, ekonomik, kültürel veya sosyal kimliğe bağlı olarak belirlenebilir ve belirlenmiş bir gerçek kişiye ait her türlü bilgi” olarak tanımlanmaktadır. Parmak izi de bireyin fiziksel olarak belirlenmesini sağlayan bir bilgi olması nedeniyle kişisel bilgiler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla elde edilen bilgi, parmak izinin tamamı olmasa dahi bireyi belirlemek için yeterli ise “kişisel bilgi” kavramı içersinde kaldığının kabulü gerekmektedir.



Kişisel bilgilerin korunması ise, gerek evrensel ve gerekse bölgesel insan hakları sözleşmelerinde “özel yaşamın korunması” çerçevesinde değerlendirilmektedir. Özel yaşamın korunması ise bireyin temel haklarından olduğu cihetle Anayasada ve Uluslararası Sözleşmelerde sıklıkla yer bulmuştur.



Gerçekten de Anayasa’nın 20.maddesine göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir ve özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacaktır. Yine Anayasa’nın 13.maddesi uyarınca; temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.



Bunun yanı sıra; Türkiye Cumhuriyeti tarafından 15.08.2000 tarihinde imzalanan ve 04.06.2003 tarihinde TBMM’de onaylanan Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi, 48687 sayılı Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 18.06.2003 günlü ve 25142 sayılı Resmi Gazetede yayınlanması ile yürürlüğe girmiştir.



Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’nin 17.maddesinde “Mahremiyet Hakkı” düzenlenmiş ve hiç kimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemeyeceği belirtilmiştir.



Yine Türkiye Cumhuriyeti tarafından 18.05.1954 tarihinde onaylanarak bağlayıcılık kazanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Özel hayatın ve aile hayatının korunması” başlıklı 8.maddesi uyarınca; “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir” şeklindedir.



İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, AB Temel Haklar Şartı gibi hukuk kaynaklarında da aynı doğrultuda hükümler mevcuttur.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin içtihatlarında; “Özel Hayatın Gizliliği” hakkının sınırlanabilmesi için “yasallık” ilkesinin şart olduğu ifade edilmiştir. Bu ilke ile birlikte, sınırlamanın meşru bir amaç için yapılması, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olması, orantılı olması, müdahaleyi gerekli kılmak için gösterilen gerekçenin uygun ve elverişli olmasını aramaktadır.



Parmak izi ile mesai takibi uygulamasının kişisel bilgilerin gizliliği ve temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediği hususu yakın bir geçmişte iç hukukta da tartışma konusu edilmiş olup; Tarim Ormancılık ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası tarafından Hatay Valiliği aleyhine ikame olunan “İdari İşlemin İptali” konulu dava ile; Hatay İl Tarım Müdürlüğü personelinin mesai giriş-çıkışlarında parmak izi ile tanıtma ve parmak izi kullanma zorunluluğunun kaldırılmasını talep etmiştir. Dava gerekçesi olarak Sendika Yönetimi; kişisel bilgi niteliğindeki parmak izinin yetkili olmayan kişilerce-yetkilendirilmiş kolluk kuvvetleri haricinde kalan kişilerce- toplanmasının hukuka aykırı olduğu, bilgilerin başka amaçla kullanılmasını engelleyecek hiçbir tedbir bulunmadığı, bu itibarla çalışanların kişisel güvenliği açısından sakıncalı olduğu, işyeri çalışanları arasında büyük bir tedirginliğin yaşandığı gösterilmiştir.



Davalı İdare ise savunmasında; Parmak izi cihazıyla mesai kontrolünün personelin çalışma saatlerine riayeti ve disiplinin sağlanması amacıyla yapıldığı, kontrol sağlanınca iş veriminin arttığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.



Ne var ki; Hatay İdare Mahkemesi kararında, Anayasal ve uluslararası sözleşmesel hükümleri teati edildikten sonra; kişisel veri olan “parmak izinin” kamusal alanda da olsa “özel hayatın gizliliği” kapsamında kaldığı ifade edilmiştir. Yine bireyin izni olmadan parmak izinin alınması, bu uygulamanın idare ajanları tarafından değil bu işi yüklenen firma çalışanlarınca yapılacak olması, toplanan verilerin ilerde başka bir şekilde kullanılmayacağına dair bir güvencenin bulunmaması nedenlerine dayanılarak idari işlemde hukuka uyarlık bulunamamış ve idari işlemin iptali cihetine gidilmiştir.

Yine aynı tip bir uyuşmazlık Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın uygulamaya koyduğu “Personel Devam Çizelgesi ve Kontrol Projesi” kapsamında Belediye'de görev yapan tüm memur işçi ve sözleşmeli personelin parmak izlerinin alınması uygulamasına ilişkin olarak gündeme gelmiştir.

Uyuşmazlığa bakan Ankara 1.İdare Mahkemesi, idari işlemin kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığından bahisle iptal davasına konu edilemeyeceğini belirtmek suretiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Karar davacı tarafça temyiz edilmekle dosyaya bakan Danıştay 12.Daire Başkanlığı; işin esasına girilmeden davanın reddedilmesini yasaya aykırı bulmuş ve İdare Mahkemesi kararını bozmuştur.

Danıştay 12. Daire Başkanlığı bozma gerekçesinde usulü nedenleri sıraladıktan sonra; Uluslararası İnsan Hakları Hukukunun temel belgelerinden olan ve Türkiye tarafından da kabul edilerek onaylanan Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "özel yaşamın gizliliği" hakkına ilişkin hükümlerinin uyuşmazlığın çözümünde uygulanmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Daire parmak izinin “kişisel veri” niteliğinde olduğuna değinmiş ve bireyin izni olmaksızın parmak izinin muhafaza edildiği güvencesiz bir sistemin uygulamaya geçirilmesinin uluslararası sözleşmeler ve yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Kanaatimizce; bahse konu davalarda; sistem, yargı merciine yeterince izah edilememiş ve savunmalar bu yönde geliştirilememiştir. Gerçekten de günümüzde pek çok firmada kullanılmakta olan parmak izi sistemleri, çalışanın parmak izinin resmini çeken ve istenmesi halinde bu resimleri çoğaltabilen şekilde tasarlanmamıştır. Kişinin parmak izinin çeşitli kimyasallar yardımıyla parmaktan kopyalanarak cihazda okutulabileceği de yine asılsız bir iddiadır.
Söz konusu tartışmalarda parmak izinin bir kopyası alınarak bir başka amaçla kullanımı mümkün olmadığı cihetle uygulamanın, insan haklarını ihlal edecek bir suistimale yol açma ihtimali bulunmamaktadır. Bu cihaz, sadece canlılığını sürdüren kişinin, yani damarları kesilmemiş ve ter bezleri hala aktif olan bir kimsenin bir kez kaydedilerek bir takip numarasına (ID Number) dönüştürülen parmak izi verisi ile daha sonra tekrar gelen parmak izinin kodlarının benzerliği hızla kontrol edilmesini sağlamaktadır. Parmak izi cihazında bir parmak izi resminin kesinlikle saklanmamakta olduğu ve esasen bahse konu cihazların kapasitelerinin de buna müsait olmadığı bu sistemin kurulması hususunda iştigal eden firmaların ortak iddiasıdır. Yine sistem kaydında kopyalanan parmak izinin bir fotoğrafının basımının da imkan dahilinde olmadığı işbu firmalar tarafından vurgulanan sair bir husustur.

Anılan davaların uygulamayı benimseyen taraf aleyhine neticelenmesinin bir sebebi de, çalışanların uygulamaya rıza göstermemesinden kaynaklanmakta olup, çalışanın iş sözleşmesi yahut bağımsız bir tebliğ ile onayına sunulan ve çalışanca kabul gören uygulamanın hayata geçirilmesinde benzer bir sonuç ile karşılaşma riski minimize edilmiş olacaktır.


Av. Özge TOĞAY
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 11:14 #26

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
Avukat Alper YILMAZ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.



PARMAK İZİ İLE PERSONEL DEVAM KONTROL SİSTEMİ (PDKS) UYGULAMASININ HUKUKİ BOYUTU



Mesai saatlerinin takibi konusunda uygulanan yöntemler, değişen teknolojinin de etkisiyle farklılık gösterebilmektedir. Son dönemlerde gerek kamuda ve gerekse özel sektörde parmak iziyle Personel Devam Kontrol Sistem (PDKS) uygulamalarının sıklaştığı görülmektedir.



Parmak izi kişisel veri niteliğindedir. Kişisel veri niteliğindeki tüm bilgilerin özel hayata ilişkin olduğu şüphesizdir. Gerek ulusal ve gerekse de uluslararası düzenlemeler incelendiğinde özel hayata müdahale niteliğindeki tüm uygulamaların ancak belli şartların varlığı halinde kanunda öngörülen usullerle yapılabileceği ifade edilmektedir.



Bu yazımızda, parmak izi ile personel devam kontrolünün hukuki niteliğini, güncel mahkeme kararları ve mevcut düzenlemeler yardımıyla incelemeye çalışacağız.



I- BAŞLICA ULUSAL VE ULUSLAR ARASI DÜZENLEMELER



Anayasamızın 20. maddesine göre “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usûller kanunla belirlenir.”



AB Temel Haklar Şartı Madde 8 uyarınca “Herkes kendisi hakkındaki kişisel verilerin korunması hakkına sahiptir.” Ayrıca “Bu tür veriler açıkça belirtilmiş amaçlarla dürüst biçimde ve ilgili olduğu kişinin rızası temelinde ya da yasalarca/hukuk tarafından öngörülen diğer meşru temellerle işlenmelidir. Herkes kendisi hakkında toplanmış verilere ulaşım ve düzeltme hakkına sahiptir.”



Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 12 çerçevesinde “Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.”



Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8 kapsamında “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.”



II- PARMAK İZİNİ KİMLER HANGİ DURUMLARDA ALABİLİR ?



Parmak iznin alınması kanun tarafından öngörülen durumların varlığı halinde ancak kolluk güçleri tarafından alınabilir. Bu konuda Ceza Muhakemesi Kanunu madde 81 uyarınca “ Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur. Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.”



Yukarıda da görüleceği üzere, Kanun tarafından kişilerin parmak izi veya fiziki kimliğin tespiti yönündeki yetki Cumhuriyet Savcılarının emri ile kolluk tarafından yerine getirilmektedir. Mevcut yasal düzenlememiz çerçevesinde işverenlere işçilerin mesai takiplerinin yapılması kapsamında parmak izi alınmasına yönelik bir yetki verilmemiştir. Ancak uygulamada işverenler yönetim hakkına istinaden bu düzenlemeyi yaptıkları görülmektedir.



III- İLGİNİN AÇIK RIZASI



Parmak izi belirli veya kimliği belirlenebilir bir kişiye ilişkin bilgi niteliğinde olduğundan kişisel veri kapsamındadır. Bu verinin; personelin mesai saatlerinin takibi için bile olsa toplanmasının ilgilinin açık rızasına bağlı olduğu kanaatindeyiz. Uygulamada çoğu işçinin, işveren tarafından yapılan tek taraflı düzenlemeye istinaden bu tür uygulamalara zımnen rıza gösterdiğini görmekteyiz. İş ilişkisinde güçsüz tarafın işçi olduğu düşünüldüğünde işçilerin söz konusu uygulamanın sonucunu bilmeden rıza göstermeleri de muhtemeldir. [1] İşten çıkarılacağı veya hakkında idari işlem tesis edileceği endişesi ile verilen rızasının işçinin gerçek ve açık rızası olmadığı açıktır.



Bu konuda verilecek rızanın yazılı olması ispat ve uygulamanın kapsamını göstermesi bakımından yerinde bir düzenleme olacaktır. Ayrıca işverenin, işçinin başlangıçta vermiş olduğu rızayı her zaman geri alabileceği, parmak izi kayıtlarının asla ifşa etmeyeceği ve başka amaçlarla kullanmayacağı, her ne amaçla olursa olsun üçüncü kişilerle paylaşmayacağı ve işçinin talebi halinde tam ve kesin bir şekilde imha edeceğini açık bir şekilde taahhüt etmesi de son derece önemlidir.



Bu taahhüt işverenin işçiyi gözetme borcunun da bir sonucudur. Çünkü İş Kanunu madde 75 hükmünde belirtildiği gibi İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.



Kişinin rızası hilafına bu işlemleri yapan işverenin Ceza Kanunu madde 134, 135 maddeleri uyarınca özel hayata müdahale ve kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydetmek nedeniyle sorumlu olabileceğini de belirtmek isteriz.



IV- ÜSTÜN YARAR VARSA İŞÇİNİN RIZASI YİNE DE GEREKLİ MİDİR?



Konu hakkında değerlendirilmesi gereken bir diğer konu da işçi rıza göstermese bile işverenin “Üstün Yarar” ilkesinden hareketle bu şekilde tek taraflı bir düzenleme yapıp yapamayacağıdır.



Üstün yarardan bahsedebilmek için, öncelikle işveren uygulaması ile varılmak istenen sonucun orantılı olup olmadığına bakmak gerekmektedir. İşverenin bu uygulamadaki temel amacı, personelinin mesai saatlerine uygun davranıp davranmadığını denetlemektir. Personelin mesai saatlerine riayeti sonuç olduğuna göre, bu sonuca orantılı yöntemler kullanarak ulaşılabilir. Parmak izi alınması bu sonuca ulaşmak için tek ve zorunlu yol değildir. Kart okutma, imza sistemi vb yollarda mesai saatlerinin takibi sağlanabilir. Şu halde kişisel mesai saatlerinin takibi daha basit ve özel hayata müdahale niteliğini taşımayan diğer yöntemlerle alınabileceğinden, işverenin bu noktada işverenin “üstün yararından” bahsedilemeyeceği kanaatindeyiz.



V- EMSAL MAHKEME KARARLARI



Hatay İdare Mahkemesi’nin 2009/915 Esas ve 2010/803 Karar 06.07.2010 tarihli konu hakkında verdiği kararda [2] ulusal ve uluslar arası yasal dayanaklar ayrıntılı bir şekilde incelenerek “….Anayasa ve uluslar arası sözleşmelerle ilgili yapılan değerlendirmelerden sonra kişisel veri olan parmak izinin kamusal alanda da olsa özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bireyin izni olmadan parmak izinin alınması uygulamamanın yasal dayanağının bulunmaması, dosyadan anlaşıldığı kadarıyla bu uygulamanın idare ajanları yerine bu işi yüklenen firma çalışanlarınca yapılacak olması, toplanan verilerin ileride başka bir şekilde kullanılmayacağına dair bir güvencesinin bulunmaması göz önüne alındığında davacı sendika ve üyelerinin ve diğer çalışanların hukukunu etkileyen bu uygulama Anayasa ve Uluslararası Sözleşme hükümlerine aykırı olduğundan tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamıştır” sonucuna varılmıştır.



Aynı zamanda Danıştay 12. Dairesinin 2005/6811 Esas, 2006/1959 Karar ve 15.05.2006 tarihli kararında, [3] “Kamu görevlilerinin mesaiye devam durumlarının kontrolü konusunda ayrıntılı bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Gelişen teknolojinin idarelerce kamu hizmetlerinin etkin ve verimli yürütülmesini kolaylaştırıcı etki sağlaması amacıyla kamu kesiminde kullanılmaya başlamasını doğal karşılamak gerekir. Ancak; teknolojinin kullanılarak kişisel verilerin kayıt altına alınması uygulamasına maruz kalan kamu görevlilerinin hukuki durumlarında değişiklik yarattığının da göz önünde bulundurulması zorunludur. Davacı sendika üyelerinin, işe devamlarının kontrolü amacıyla parmak izlerinin bilgisayar ortamına aktarılması, her mesai günü uygulamanın yinelenerek devam edecek olması ve personelin başlangıçta parmak izlerini alacak kişilerin kamu görevlisi olmaması hususları birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, dava konusu işlemin çalışanların hukuki durumlarında değişiklik yaratan kesin ve yürütülebilir bir işlem olduğu kanaatine varılmaktadır. Bu nedenle, dava konusu işlemin idari yargı denetimine tabi, yürütülmesi zorunlu ve davacı açısından hukuksal sonuç doğuran bir işlem olması hususu gözetildiğinde, iptali istemiyle dava açabileceğinin kabulü zorunludur.” Sonucuna varılarak, idarenin parmak izi uygulaması ile mesai takibi yapması işlemine karşı dava açılabileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuya ilişkin verdiği kararların ana fikrine bakıldığında; “Özel Hayatın Gizliliği” hakkının sınırlanabilmesi için meşru bir amacın bulunması, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olması, orantılı olması, müdahaleyi gerekli kılmak için gösterilen gerekçenin uygun ve elverişli olması ile “yasal” bir dayanağın bulunması gerektiğinin altı çizildiği görülmektedir. [4]



SONUÇ



Parmak izinin kişisel veri olup, kişinin özel hayatına ilişkindir. Kişinin özel hayatına müdahale Yasa ile verilen yetkiler dahilinde yapılabilir. Mevcut yasalar kapsamında bu yetki Cumhuriyet Savcılarının emri ile kolluk kuvvetlerine aittir. Kaynağını Yasadan almayan hiçbir yetki kullanılamaz. O halde özel hayata müdahale niteliği taşıyan parmak izi alınması yöntemiyle personel devam takip sistemi uygulaması önceden belirlenmiş, objektif ve işçiyi aydınlatma yükümlülüğü tam olarak yerine getirilmiş bir düzenleme ve işçinin açık rızası ile mümkün olabilecektir. Şu halde işverenin tek taraflı işlemi veya işçinin zımni rızası ile bu sistemin uygulanmasının hukuki geçerlilik anlamında yeterli olmadığı kanaatindeyiz. İşçinin başta gösterdiği rızayı her zaman geri alabileceği, sistemde toplanan tüm kişisel kayıtların talep üzerine imha edileceği, hiçbir şekil ve suretle üçüncü kişilere ifşa edilmeyeceği gibi beyan ve taahhütlerin açık bir şekilde işveren tarafından verilmesinin şart olduğunu düşünmekteyiz. Her hak ve özgürlüğün sınırı karşı tarafın hakkının ve özgürlüğünün başladığı yerde sona erer ilkesinden hareketle, işverenin “üstün yarar” dan hareketle, bu tarz uygulamaları tek taraflı yönetsel işlemlerle hayata geçirmemelidir. İş ilişkisinde güçsüz taraf olan işçinin mutlaka açık ve yazılı onayı aranmalı, bu sistemin farklı amaçlarla kullanılmasının önüne geçilmesi için gerekli tüm önlemler işveren tarafından alınmalıdır. Bu kapsamda Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı vakit kaybedilmeksizin yasalaşarak, bu ve buna benzer yöntemler hakkında usul ve esaslar yasal boyuta kavuşturulmalıdır. Özel hayata müdahalenin kural değil; demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla “istisnai” bir durum arz ettiği asla unutulmamalıdır.









[1] Ayrıntılı bilgi için bkz Ahmet Sevimli, İşçinin Özel Yaşamına Müdahalenin Sınırları, Legal yayınları, 2006 Basım, sf 95vd

[2] Karar metni için bkz www.iscile...eme-karari

[3] Karar için bkz www.legalb...|2006/1959 |

[4] Bkz Niemietz-Almanya davası 16 Aralık 1992 tarihli karar, Peck-Birleşik Krallık 28.01.2003 tarihli karar, Olsson-İsveç davası, 24 Mart 1988 tarihli karar.
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: sabak

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 11:15 #27

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
KAMU PERSONEL PARMAK İZLİ MESAİ TAKİBİNE MAHKEME İPTALİ

Kamuda bazı işyerlerinde uygulanan ancak insan hak ve hürriyetlerine aykırı olan parmak iziyle mesai takibi yöntemine mahkemeler geçit vermiyor.






Kamuda bazı işyerlerinde uygulanan ancak insan hak ve hürriyetlerine aykırı olanparmak iziyle mesai takibi yöntemine mahkemeler geçit vermiyor.



Bem-Bir-Sen’in Osmaniye İl Özel İdaresi’nden sonra Isparta Yalvaç Belediyesi’nin antidemokratik parmak izi ile mesai takibi uygulamasına karşı açtığı dava da çalışanların lehine sonuçlandı.



Adana 1. İdare Mahkemesi’nin ardından Isparta İdare Mahkemesi de, parmak iziyle mesai takibi uygulamasını “İnsan haklarına ve kişinin özel hayatının gizliliğine aykırı” olduğu gerekçesiyle iptal etti.



Bem-Bir-Sen tarafından Isparta Yalvaç Belediyesi’nde uygulanan işe giriş çıkış saatlerinin parmak iziyle takip edilmesi uygulamasının “kamu yararına dayanmadığı, insan hakları ile Anayasa’ya aykırı” olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi yönündeki davayı karara bağlayan mahkeme, “parmak izini” bireyin fiziksel olarak belirlenmesini sağlayan bir bilgi olarak kabul etti ve kişisel bilgiler kapsamında görerek, “Özel yaşamın gizliliğinin korunması, bireyin temel haklarından olması nedeniyle anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır” dedi. Bem-Bir-Sen’in Yalvaç Belediyesi’nde parmak iziyle mesai takibi işleminin kaldırılması için açtığı davanın kararında şöyle dedi:



“ Olayda, personelden kişisel veri alınması olan parmak izinden tanıma uygulamasının kamusal alanda da olsa “özel hayatın gizliliği” ilkesi kapsamında bulunduğunun anlaşılması karşısında, mesai takibinin parmak izi yöntemiyle yapılmasında, uygulamanın sınırlarını, usul ve esaslarını gösteren bir yasal dayanağının bulunmaması, toplanan verilerin ileride başka bir şekilde uklanılamayacağına dair bir güvencenin mevcut olmaması gözönüne alındığında, temel haklar ve Anayasal ilkelerle bağdaşmayan dava konusu işlemde, hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmıştır”

Bem Bir sen
Alıntı: www.kamuda.../5727.html
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 11:16 #28

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
Avuç içi okuma sistemi mahkemelik


-
HÜRRİYET

Cumartesi, 01 Şubat 2014

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Beyazıt İlhan, hastanelerde kimlik kontrolü için ‘biyometrik avuç içi ve parmak damar izi” alınmasının hukuka ve insan haklarına aykırı olduğu iddiasıyla Danıştay’a dava açtıklarını bildirdi.


Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Beyazıt İlhan, hastanelerde kimlik kontrolü için 'biyometrik avuç içi ve parmak damar izi" alınmasının hukuka ve insan haklarına aykırı olduğu iddiasıyla Danıştay'a dava açtıklarını bildirdi.

İlhan, "Bu durum kişisel verilerin ve özel hayatın korunması ilkesine aykırı. Alınan veriler süresiz saklanacak. Kötü ellere geçmesinin garanti edilememesi de ayrı bir konu" dedi. İlhan hiç kimsenin biometrik yöntemle avuç içi parmak damar izini vermek zorunda olmadığını belirterek, "Vermeyin" çağrısı yaptı.

Alıntı: www.medima...56138.html
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 11:20 #29

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
Danıştay'ın mesaiye giriş-çıkışta parmak izi kararı

Enerji Bir-Sen tarafından Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) Genel Müdürlüğü'ne mesaiye giriş çıkışta parmak izi uygulaması için açılan davada Ankara 2. İdare Mahkemesi'nin verdiği red kararı Danıştay tarafından yeniden değerlendirilmek üzere bozuldu.


11 Mart 2014 14:00
Enerji Bir-Sen yönetiminden yapılan yazılı açıklamada, "Kamuda çalışan memurları yakından ilgilendiren kararda, kamu grevlilerinin mesaiye giriş çıkışlarında parmak izi alınmak suretiyle takip yapılması uygulamasının kişisel bilgilerin paylaşımı ve Anayasa teminatı gerekçeleriyle sendika tarafından yargıya taşınmıştı. Ankara 2. İdare Mahkemesi verdiği kararda idarenin bu uygulamasında mevcut yasalara ve Anayasa'ya aykırılık bulunmadığını tespit etmişti. Üst mahkemeye temyize götürülen dosya ile ilgili olarak Danıştay 5. Dairesi bozma kararı verdi ve dosyanın tekrar görüşülmek üzere Ankara 2. İdare Mahkemesi'ne geri gönderdi." denildi.



www.memurl...er/460134/

This image is hidden for guests.
Please log in or register to see it.



This image is hidden for guests.
Please log in or register to see it.


This image is hidden for guests.
Please log in or register to see it.

Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Son Düzenleme: 15 Mar 2014 11:22 yazan sizgin.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

ŞOK-DAMAR OKUMA DAVASI YALANI 15 Mar 2014 12:08 #30

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
AYRICA

BM ENGELLİLER SÖZLEŞMESİNDE

o. Engellilerin kendilerini doğrudan ilgilendirenler de dâhil olmak üzere politika ve programlarla ilgili karar alma süreçlerine etkin olarak katılabilmeleri gerektiğini dikkate alarak, (Mevcut damar okuma sisteminde hangi STK ve engellilerin önerileri ve görüşleri soruldu?)
v. Fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, sağlık ve eğitim hizmetlerine, bilgiye ve iletişime erişimin engellilerin tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam yararlanmasını sağlamadaki önemini kabul ederek, (tam tersine eğitim imkanları kısıtlanmaktadır)
MADDE 4/1/f. Standartlar ve rehber ilkelerin geliştirilmesinde Sözleşme’nin ikinci maddesinde tanımlandığı gibi evrensel tasarımdan yararlanılması ve engellilerin özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere evrensel olarak tasarlanmış ve mümkün olduğunca az değişikliği ve düşük maliyeti gerektiren ürünler, hizmetler, ekipman ve tesislerin araştırılması, geliştirilmesi, temini ve kullanılabilirliğini sağlamayı veya desteklemeyi;
Madde 22/ Özel Hayata Saygı
2. Taraf Devletler engellilerin kişisel, sağlık ve rehabilitasyon bilgilerinin gizliliğini diğer bireyler ile eşit koşullar altında korur.

Madde 24
Eğitim
1. Taraf Devletler engellilerin eğitim hakkını tanır. Taraf Devletler, bu hakkın fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim sisteminin bütünleştirici bir şekilde her seviyede engellileri içine almasını ve ömür boyu öğrenim imkanı sağlar. Bunun için aşağıdaki hedefler gözetilmelidir:
a. İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temel özgürlüklere ve insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi;
b. Engellilerin; kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının, zihinsel ve fiziksel becerilerinin potansiyellerinin en üst derecesinde gelişiminin sağlanması;
c. Engellilerin özgür bir topluma etkin bir şekilde katılımlarının sağlanması.
2. Taraf Devletler bu hakkın yaşama geçirilmesi için aşağıda belirtilenleri sağlar:
a. Engelliler engelleri nedeniyle genel eğitim sisteminden dışlanmamalı ve engelli çocuklar engelleri nedeniyle parasız ve zorunlu ilk ve ortaöğretim olanaklarının dışında tutulmamalıdır;
b. Engelliler yaşadıkları çevrede bütünleştirici, kaliteli ve parasız ilk ve orta öğretime diğer bireylerle eşit olarak erişebilmelidir;
c. Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır;
d. Engellilerin genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almalıdır;
e. Engellilere yönelik bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirler, engellilerin tam katılımı hedefine uygun olarak, akademik ve sosyal gelişimi artırıcı ortamlarda sağlanmalıdır.
3. Taraf Devletler engellilerin toplumun eşit üyeleri olarak eğitime tam ve eşit katılımlarını kolaylaştırmak için yaşamı ve sosyal gelişim becerilerini öğrenmelerini sağlar. Taraf Devletler bu amaçla aşağıda belirtilen tedbirleri alır:
a. Braille ve diğer biçemlerdeki yazıların okunmasının öğrenilmesi, beden dilinin ve alternatif iletişim araçları ve biçimleri ile yeni çevreye alışma ve bu çevrede hareket etme becerilerinin öğrenilmesi, akran desteği ve rehberlik hizmetlerinin kolaylaştırılması;
b. İşaret dilinin öğrenilmesine, işitme ve konuşma engellilerin dilsel kimliğinin gelişimine yardımcı olunması;
c. Görme, işitme veya hem görme hem işitme-konuşma engellilerin özellikle çocukların eğitiminin en uygun dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve sosyal gelişimini artırıcı ortamlarda sunulmasının sağlanması.
4. Taraf Devletler bu hakkın yaşama geçmesini sağlamak için, engelli olanlar dahil olmak üzere, işaret dilini ve Braille alfabesini bilen öğretmenlerin işe alınması ve eğitimin her düzeyinde çalışan uzmanların ve personelin eğitimi için uygun tedbirleri alır. Sözkonusu eğitim engelliliğe ilişkin bilincin artırılmasını, alternatif iletişim araç ve biçimleri ile destekleyici eğitim tekniklerinin ve materyallerinin kullanılmasını içermelidir.
5. Taraf Devletler engellilerin genel yüksek okul eğitimine, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömürboyu süren eğitime ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle eşit koşullar altında erişimini sağlar. Taraf Devletler bu amaçla engellilerin ihtiyaçlarına uygun makul düzenlemelerin yapılmasını temin eder.
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.564 saniye
Sistem Kunena Forum