Her konu açıldığında verdiğim cevabı yazmak istedim.
Sorun aslında kurumlar.
Kuralları, kuralsızlıklarla yok ettik.
Her şeyi bedava yaptık.
Buna uymaya direnenler, iş yapamayınca, düzene uymak zorunda kaldılar.
Servis bedava.
Ram ve hastane işlemleri, götürüp getirilmeler bedava.
Rapor bitip, aylarca yenilenmese de eğitim bedava.
Hatta maaş iş ve işlemleri de bedava.
Eğitim için ödenen ücretin çok büyük kısmı buralara aktarıldı.
Yetkililere, servis ücretimizi de ödeyin talepleriyle gidilmeye başlandı.
Çocuk taşımanın yükümlülüğünden bir haberler, bu kuralları da yok etmek istiyor.
Kaynaklar eğitime değil bu promosyon hizmetlerine harcanıyor.
Promosyon vermeyen kurumun 100 öğrenciyle kazandığını, diğeri 300 öğrenciyle kazanıyor.
Kota gelecek söylentileri ile zaten fazla olan kurum sayıları 2500’lere doğru gidiyor.
Bu ortalama kurum başına 140 öğrenci demek.
Böyle bir ortalama da yok zaten.
Ayı çeviremeyen çok sayıda kurum, borç batağına her geçen gün biraz daha batıyor.
Zaten burada sorulan sorulara baktığınızda da anlaşılacağı gibi, çoğu yaptığı işten bihaber.
Bu nedenle en çok okunan konu hep “ÖDENEK NE DURUMDA?” başlıklı konular.
İnsan neden bir iş yeri açar?
Ekonomik kazanç elde etmek için.
Peki kazanamıyorsan?
Çoğu kurumun durumu bu.
O yüzdendir ki, gününü kurtarmanın derdinde çoğu.
Yönetmelik vs. umurlarında değil.
Hatta trajik komik bir şey söylemek isterim ki, güncel birçok konudan, mesela damar tanımadan dahi haberleri yok.
Yaptığımız iş bu kadar basit, değersiz, bedava değil.
Bunu her şeyi bedava yaparak biz yaptık.
Kısacası, gördüm ki benim işim eğitim. Servis başkalarının işi. Bam başka bir organizasyon.
Yaparım ben diyorsan ücretini al.
Rapor velinin işi. Zamanında yenilemek de onun işi.
300 öğrenci demek, 600 anne baba, yaklaşık 30 personel demek.
Üstelik, 100 öğrenci 6-7 personelle aynı kazançları sağlarken..
Elbette ki bunlar benim düşüncelerim.
Kolaylıklar dilerim.