Değerli Arkadaşlar,
Aşağıda, sizlere sunduğum Raporun DENETİM bölümünden alıntı yaptığım kısım denetimin neden doğru düzgün yapılamayacağını açıklamaktadır. Sorun bir SİSTEM sorunudur ve bu sistemin tek kaybedeni de maalesef çocuklarımızdır.
Bu sistem, Bakanlığın biz rehabilitasyon merkezlerini olması gerektiği gibi kullanmasına imkan vermemektedir. Eğitimi değil "TÜCCARLIĞI" özendirmektedir. Çocuğu engelli gibi değil, aksine biz yetişkin ve sağlıklı bireyler gibi sağlıklı kabul etmektedir. Hatırlarsanız telafiyi bile ilk başlarda aynı hafta verilmelidir diye dayatan YÖNETMELİKLERi gördük ve buralara öyle geldik.
Bana Özel Eğitim ile ilgili bir kelimeyi ve buna bağlı yapılamayacak uygulama nedir diye sorsalar, tereddütsüz, kelime olarak "TELAFİ" ve uygulama olarak da "TELAFİ UYGULAMASI derdim.
Sistemin telafiye dayalı yapısına bir de kurumlar arası HAKSIZ REKABETE imkan verecek yapısal özellikler eklenince bugün yaşadığımız sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Bu sistemi biz değil, Bakanlık kurmuştur. Dolayısıyla sorumludur ancak bizleri geldiğimiz noktada bakanlıktan daha suçlu hale getiren şey bu sistemi değiştirecek bir yapısal birlikteliği bir türlü sağlayamamış olmamızdır.
Bakanlık "çocuk gelmediği halde parasını alıyorlar" derken biz sadece tepki verdik. Çözüm üretmedik. Bakanlık sorun var demese ve 1000 yıl geçse, biz sesimizi çıkartmayacaktık.
Bu yüce Devlet bu işe para ayırabildi ancak ne Bakanlık bu parayı etkin ve verimli kullanabildi, ne de biz "TÜCCARLIKTAN" vaz geçmeye çalıştık. Yıllar böyle geçti. 2006 dan buyana 13 yıl!!
Sanki bir "DELİ GÖMLEĞİ" gibi bu akla zarar sistemle cebelleştik durduk. Sayın Bakanlığımız bunun bir sistem sorunu olduğunu görüp, uzmanlar ve bilir kişiler marifetiyle uygun sistemi uygulamaya koyup, sorunu kolayca çözeceğine, yani SONUCU değil SEBEBİ çözeceğine, KAMERA dedi, Velilere SMS mesajları atmak gibi, toplamda aslında bu işe ne kadar kötü yönettiğini itiraf eden uygulamalara yönelirken,
Öte tarafta başta Derneklerimiz olmak üzere tüm sektör olarak sadece Bakanlığa reaksiyon göstermeden öteye gitmedik. Oysa ki, Rehabilitasyon merkezleri olarak halimiz okadar kötü ki;
Kamuoyu nezdindeki itibar sıfır
Kurumlar sistemin doğası gereği bir biri ile rekabet değil adeta savaş ediyor.
Haksız ve Kirli rekabet adım adım sektörü zehirliyor.
Özetle, Milletçe en temel değerlerimizin, üstelik Engelli Eğitimi gibi çok kutsal bir alanda erozyona uğraması en vahim olan şeydir. Bu sistem değişmedikçe bu şikayetlerden de kurtulamayız.
Çözümsüz şikayet anlamsızdır.
ÇÖZÜMÜ Bireye Özel Destek Eğitim Sistemi olarak ortaya koydum. Ancak maalesef ne kurumlar, ne Dernekler, kısaca sektör olarak sahip çıkmadınız. Tartışmadınız bile. Oysa çözümü kendini ispat edecek şekilde ortaya koydum.
Sizlerin sahip çıkmadığı Raporu ve içindeki çözümü MEB'e sundum. Hatta bizzat Ankara'ya gidip yetkililerle birlikte görüşme fırsatı buldum.
Sizlerin göstermeği ilgiyi çok acıdır ama eleştirdiğimiz Bakanlık göstermiştir. Burada olduğu gibi orada Bakanlık yetkililerine de çözümün arkasında olduğumu, herkesle tartışabileceğimi ifade ettim.
Ortada çözüm var da, sahip çıkacaklar nerede?
Hepinize selamlar,
DENETİM
Denetim her sistemin doğal, olmazsa olmaz bir gereğidir.
Bir sistemde gerekli tedbirler alınmadan denetim doğru, dürüst ve hakkaniyetli bir şekilde yapılamaz. Çünkü tedbirler denetimin destekleyici ve onu kolaylaştırıcı mekanizmalarıdır. Dolayısıyla tedbir mekanizmalarının olmadığı bir sistemde denetimin kendisi tedbir haline gelir. Tedbirden ibaret hale gelmiş bir denetim, o sistemin kabul edilebilir bir sistem olmadığını gösterir. Sektörün şuan içinde bulunduğu durum tam da budur.
Mevcut sistemin önce PLANLAMA mantığı yanlıştı. Yanlış planlama mantığı bu planlamayı mümkün kılacak İMKANLARIN doğru ve eksiksiz belirlenmesine engel olmuştur. Yanlış ve eksik belirlenmiş imkanlar aynı zamanda onları destekleyici ve kolaylaştırıcı unsurlar olduğundan, gerekli TEDBİRLERİ zafiyete düşürdü.
Tedbirin esas unsuru olan yetki ve sorumluluklar da hem yanlış hem eksik dağıtıldığından tedbirleri büsbütün ortadan kaldırmıştır. Ortada DENETİMİN doğru, düzgün ve hakkaniyetli bir biçimde yapılmasına destek olacak tedbirler olmayınca denetimin kendisi tedbir haline gelmiştir. Tedbirden ibaret hale gelmiş bir denetim, o sistemin kabul edilebilir bir sistem olmadığını gösterir.
Bu durumda karar vericinin ya mümkünse sistemi değiştirmek ya da işin yapılmasına son vermek şeklinde iki mantıklı tercihten birisini seçmesi beklenir. Her ne kadar bir sistemin ıslahı da 3. bir tercih olsa da, ıslah ancak çalışan bir sistemde zamanla çıkan aksaklıkların giderilmesi durumunda sözkonusu olabilir. Yoksa planlamadan başlayarak denetime kadar tüm yönleriyle yanlış bir sistemin tedbirden ibaret hale gelmiş bir denetimle ıslahı mümkün değildir.