burada yazılanların ortak paydası, sektörde gelmeyen öğrencilere fatura kesilerek devletin dolandırıldığı gerçeği. bunu herkes kabullenmiş durumda yalnızca oranlarda sapmalar var, kimisi yüzde 50 fire derken, iyimserler ya da evin içinde olanlar yüzde 5-10'ları telaffuz ediyor.
sn gezenti, kamera sistemi geldiğinde hırsızlık bitecek diyenler oldu mu hatırlamıyorum. kamera sistemi bu haliyle yalnızca dürüst insanları biraz daha dikkatli olmaya teşvik etti, diğerleri yukarıda yazdığınız gibi 1500 türlü hileye başvurdu ya da hileye gerek duymadan direkt devletin denetçisini satın aldı!
yüz tanıma sistemi kaçağı önler, önlediği gibi hırsızları da sektörden uzaklaştırır ama kaliteyi arttırır mı? hayır. biz dil konuşma terapisti, ergoterapist, ağırlıklı olarak alan mezunlarıyla çalışırken, aynı ilçedeki diğer kurum sertifikalılarla dil konuşma eğitimi veriyor. o da devletten aynı ödeneği alıyor, biz de. ama o aynı zamanda vergi ve sgk'dan da tasarruf (!) ettiği için bizim 2 katımızı kazanıyor, biz yapılandırmalarla, kredilerle boğuşuyoruz, onlar dört çekerlerle...
bu tartışma yıllardır sürüp gidiyor, işimiz yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar sorunsalına döndü. sistem iflas etti, herkes şikayetçi, kurumlar şikayetçi, çalışanlar şikayetçi, aileler memnuniyetsiz, çocukların aldığı eğitim yetersiz, meb kurumları hırsız olarak görüyor. çözüm nedir? avrupa ülkelerindeki gibi devlet eğitim ödeneğini aileye versin ve aileyi denetlesin. yurdum insanı para ve hapis cezasından korkar. belki bu şekilde eğitimin kalitesi artar, avrupalı bunu yapıyor biz neden yap(a)mıyoruz???