BAKANLIĞIMIZIN ÖZÜRLÜ BİREYLERİN EĞİTİMİ POLİTİKASI

BAKANLIK ÇALIŞMALARINDAN ALINTI

 

Merhabalar,

İlk toplantısı 10-11 Eylül tarihlerinde yapılan Özürlülere Sunulan Hizmetlerin Geliştirilmesi adlı çalışma grubunda ele alınan konulara ilişkin alt raporlar Ek’te yer almaktadır.

31 Ekim tarihinde yapılacak olan toplantıda özellikle politika önerileri üzerinde durulacak olup rapora bu konuda katkı vermeniz beklenmektedir.

Toplantı sonrasında Kalkınma Bakanlığınca raportörle birlikte yapılacak çalışmalar sonucunda rapor  nihai hale getirilecektir. Raporun nihai hali katılımcılarla yeniden paylaşılacak ve rapor  basıma hazır hale getirilecektir.

 NOT: Toplantıyla ilgili ulaşım v.b. hizmetler için Flap Tour’un sizlerle iletişime geçmesi gerekmektedir. İletişime geçilmemesi halinde onlara aşağıdaki numaradan ulaşabilirsiniz.

Flap Tour: 0312 454 00 00

 Toplantıda görüşmek üzere.

İyi bayramlar.

 

Özürlü Bireylerin Eğitimi

İçindekiler

1. Giriş

2. Mevcut Durum Analizi

2.1. Özel eğitim hizmetleri ve örgün eğitimde özel eğitim

2.2. Özel özel eğitim

2.3. Özel eğitim toplamı

2.4. Özel Eğitime İhtiyacı Olan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Ücretsiz Sağlanması

2.4. Özel eğitimde personel

2.5. 6287 sayılı (4+4+4) Kanunla getirilen değişiklikler

2.6. Yükseköğretim

3. Özürlülerin Eğitimi Konusunda Ülkemizde Yaşanan Sorunlar ve Gündeme Alınması Gereken Konular

4. Özürlülerin Eğitimi Konusunda Dünyadaki Gelişmeler

4.1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

4.2. İngiltere

4.3. Genel Olarak Avrupa Birliğine Üye Ülkelerde Özel Eğitim

4.4. Polonya

4.5. Fransa

4.6. İsviçre

5. Politika ve Çözüm Önerileri

 

 

 

 

 

EK- Özürlülerin Eğitimine İlişkin Yürürlükteki Mevzuat

 

 

 

 

 

 

ÖZÜRLÜ BİREYLERİN EĞİTİMİ

1. Giriş

Eğitim sisteminin en önemli amacı; tüm çocukların gelişim süreçlerindeki olası sorunlarını çözmeye yardımcı olmak ve onlara gereksinim duydukları eğitim hizmetlerini sağlamaktır.

Özel eğitimin amacı ise; farklı özellik ve gereksinimlere sahip olan özürlü bireylerin,

* toplum içindeki rollerini gerçekleştiren, başkaları ile iyi ilişkiler kuran, iş birliği içinde çalışabilen, çevresine uyum sağlayabilen, üretici ve mutlu bir vatandaş olarak yetişmelerini,

* toplum içinde bağımsız yaşamaları ve kendi kendilerine yeterli bir duruma gelmelerine yönelik temel yaşam becerilerini geliştirmelerini,

* uygun eğitim programları ile özel yöntem, personel ve araç-gereç kullanarak; eğitim ihtiyaçları, yeterlilikleri, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda üst öğrenime, iş ve meslek alanlarına ve hayata hazırlanmalarını sağlamaktır.

Bu nedenle, farklı özellik ve gereksinimleri olan özürlü bireylerin öğrenme gereksinimlerinin karşılanabilmesi için; özel programlara, yöntem ve tekniklere, araç gereç ve uygun fiziksel düzenlemelere sahip ortamlara ve insan kaynağına ihtiyaç vardır. Öğrenme ihtiyacının karşılanabilmesi ve çağdaş eğitimin sağlanabilmesi için belirtilen tüm bu düzenlemelerin yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bu yönüyle özürlülerin eğitimi, kapsamlı uygulamaları içeren ve rehabilitasyon sürecinin içerisinde gerçekleştirilmesi gereken çalışmalar bütünüdür. Rehabilitasyon ise en erken dönemde tıbbi tanılama ve değerlendirme ile başlayan gerektiği durumda cihazlandırma yapılan ve sonrasında tedavi, eğitim, istihdam ve bu süre içerisinde tüm desteklerin verildiği süreçtir.

Özel eğitimde bireylerin akranları ile birlikte eğitilmeleri temel ilkedir. Bunun gerçekleşemediği durumlarda dahi, özel eğitim sınıf ve okullarında uygulanan programların temel amacı, bu bireyleri normal okullarda eğitim alabilecek yeterliliğe ulaştırmaktır.

Eğitim hizmetinin özürlü bireyler için erişilebilir ve eşit olarak yararlanılabilir kılınması, bu kişilerin toplum içinde kendine yeterli, üretken bireyler olmaları ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmeleri açısından büyük öneme sahiptir.

Özürlü bireyin toplumla bütünleşebilmesi için eğitim ve destek hizmetlerinden yararlanması ne kadar önemli ise ailelere yönelik doğru bilgilendirme, yönlendirme ve bilinçlendirme yapılarak, etkin aile eğitim programlarının uygulanması ve özürlü bireyin eğitimine aktif katılımının sağlanması da büyük önem taşımaktadır. Aile eğitimi ile ebeveynler çocuklarının gelişimini, güçlü ve zayıf yönlerini öğrenerek, çocuklarının eğitiminin bir parçası olarak neler yapabileceklerini görmeye başlamaktadır. Özürlü çocuklarının eğitimine katılmasıyla, çocuğun şimdi ve gelecekteki en önemli kaynaklarının farkına varılması ve aile-uzmanlar işbirliğiyle çocuğunun desteklenmesi, aileleri psikolojik olarak da rahatlatmaktadır.

2002 Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre; ülkemizde % 12,29 olan toplam özürlü nüfusun yaklaşık % 10’u 0-14 yaş grubundadır. 6 ve daha yukarı yaştaki özürlü nüfusun % 36’sı okuma yazma bilmemekte olup % 14,8’i bir okul bitirmemiştir; bir başka ifadeyle 6 ve daha yukarı yaştaki özürlü nüfusun yarısı eğitim almamıştır. 6 ve daha yukarı yaştaki özürlü nüfusun % 33’ü ilkokulu, 1,5’i ilköğretimi, % 5,4’ü ortaokul veya dengi meslek okulu, % 6,9’u lise veya dengi meslek okulu, % 1,9’u yükseköğretimi bitirmiştir.

Bu nedenle özürlülerin eğitiminde hedef; bütün özürlülerin eğitim almalarının sağlanması, eğitime ihtiyacı olan tüm özürlü bireylere ulaşılması ve verilen eğitimin kalitesinin artırılması olmalıdır.

2. Mevcut Durum Analizi

Anayasamızın 42. maddesi; “Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” hükmüyle özel eğitim hakkını güvence altına almıştır.

1961Anayasasını temel alan 1961 tarihli 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda mecburi ilköğrenim çağında bulundukları halde zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmelerinin sağlanacağı belirlenmiş ve ilköğretim kurumları arasında “özel eğitime muhtaç çocuklar için kurulacak okullar ve sınıflar” sayılmıştır. 1973 tarihli 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda da özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınacağı hükme bağlanmıştır.

1983 tarih ve 2916 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu” özel eğitimle ilgili ilk yasadır ve özel eğitimin genel eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğunu, her özel eğitime muhtaç çocuk, özür türü ve derecesine bakılmaksızın özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılacağı hükmünü koyar, kurum ve bireylerin sorumluluklarını ve eğitim ilkelerini belirlemiştir.

Özürlülere yönelik eğitimin geçmişi uzun yıllar öncesine dayanmakla birlikte şube müdürlüğü düzeyinde yürütülen hizmetler 1980 yılında Genel Müdürlük olarak örgütlenmiş, 1982 yılında dairesi başkanlığına dönüştürülmüş, 1992 yılında ise ülke genelinde özel eğitim ve rehberlik alanında ihtiyacın artması sonucu, hizmeti daha etkin ve yaygın olarak yürütebilmek amacıyla Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

Tüm gruplara yönelik özel eğitim esasları ise 1997 yılında çıkarılan 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiştir. 573 sayılı KHK, özel eğitim gerektiren bireylerin, Türk Milli Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda, genel ve mesleki eğitim görme haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik esasları düzenlemektedir. Ayrıca, özel eğitim gerektiren bireylere doğrudan ya da dolaylı olarak sunulacak eğitim hizmetleri ile bu hizmetleri sağlayacak okul, kurum ve programları kapsamaktadır. KHK ile özürlü terminolojisinin de gözden geçirildiği birçok düzenlemeye gidilmiş, erken eğitim ve müdahale, ana baba katılımı, okul kademelerine geçişler ve uygulamalar, özel eğitim desteği, kurumlar, personel ve denetim konularını düzenleyen en kapsamlı yasadır.

KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmekte olan özel eğitim hizmetlerinin kapsamı genişletilmiş ve yeni bir yapıya kavuşturulmuştur. Daha önce özel eğitim okulu ağırlıklı olan yapılanma çağdaş bir anlayışla kaynaştırma yoluyla eğitim uygulamalarını esas almakta ve özel eğitime ihtiyacı olan bireylere okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmektedir.

Özürlü bireylerin eğitiminde bütünleştirmeyi amaçlayan bu uygulama, yetersizliğin tanılanmasından sonra, gelişimin en üst seviyeye çıkarılması ve gereksinimlerinin en uygun şekilde karşılanması için her türlü gerekli düzenlemelerin yapılmasını, özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için Bireysel Eğitim Planı (BEP) geliştirilmesi ve eğitim programlarının bireyselleştirilmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin erken dönemde desteklenmesinin önemini vurgulayan ve özel eğitime ihtiyacı olan çocukların okulöncesi eğitim alabilmesi için her türlü olanağın sağlanacağını ifade eden bu kararname ülkemiz erken çocukluk dönemi özel eğitimi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır. Anılan KHK’ye dayanılarak 2000 yılında Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, 2001 yılında Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği yayımlanmıştır. Yönetmelik, il/ilçe düzeyinde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin ve bu hizmetlerin verildiği rehberlik ve araştırma merkezlerinin kuruluşu ile eğitim-öğretim kurumlarındaki rehberlik ve psikolojik danışma servislerinin kuruluşu, görevleri ve işleyişine ilişkin esaslar ile bu kurumlarda çalışan personelin görevlerini düzenlemiştir.

2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda da; hiçbir gerekçe ile özürlülerin eğitim almasının engellenemeyeceği, özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanacağı belirlenmiştir.

Özürlüler Kanunu’nun getirdiği değişiklik ve yeniliklerin yansıtılabilmesi ve uygulamada yaşanan güçlüklerin giderilebilmesi için 2006 yılında “Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” yeniden düzenlenmiştir. Bu değişiklikle de, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin sadece okulöncesi eğitim kurumlarına değil, zorunlu öğrenimlerini sürdürecekleri diğer okul ve kurumlara kayıtlarında da eğitime erişim fırsatı sağlanmasına yönelik düzenlemeler getirilmiş, özel eğitim okul ve kurumları bünyesinde özel eğitim sınıfları açma yetkisi verilmiştir.

Yapılan bu düzenlemeler özel eğitim hizmetlerinden yararlanan özürlü birey sayısında doğrudan bir artışa yol açmış, uygulayıcı kurumlara da iş yükü ve sorumluluklar getirmiştir.

Ayrıca, işitme özürlülerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması amacıyla Türk Dil Kurumu Başkanlığı tarafından Türk işaret dili sistemi oluşturulması da 5378 sayılı Kanunun getirdiği yeniliklerdendir. Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik 2006 yılında yayınlanmış, 2011 ve 2012 yıllarında gerekli görülen değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda Türk Dil Kurumu, Aile ve Sosyal Politikalar ve Milli Eğitim Bakanlıkları ile ilgili kurumlarca yapılan çalışmalar sonucunda hazırlanan Türk İşaret Dili Sözlüğü 2012 Temmuz ayında kullanıcılara sunulmuştur. Haziran 2012 tarihinde yapılan Yönetmelik değişikliği çerçevesinde de işaret dili tercümanlarına MEB onaylı sertifika verilmesi sağlanmış olup bu sınava girmek için adaylardan 21 Eylül 2012 tarihine kadar başvurmaları istenmiştir. (http://www.ozurluveyasli.gov.tr/tr/haberler/s/157) Bu uygulama sonunda işaret dili tercümanlarının eğitim kurumlarında istihdam edilmesi önemli bir gelişme sağlayacaktır.

Yine 5378 sayılı Kanun ile ilk kez yükseköğrenim gören özürlü öğrencilerin, öğrenim hayatlarını kolaylaştırabilmek için Yükseköğretim Kurulu bünyesinde araç-gereç temini, özel ders materyallerinin hazırlanması, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve barındırma ortamlarının hazırlanmasının temini gibi konularda çalışma yapmak üzere Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezi kurulacağı öngörülmüştür. Bu hükme dayanılarak 2006 yılında Yükseköğretim Kurumları Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Yönetmeliği yayınlanmış, 2010 yılında ise yeniden düzenlenerek yayınlanmıştır.

Bu düzenlemeler ve özel eğitim alanı, özürlülerin mesleki eğitimini de içermekle birlikte Özürlülerin İstihdamı raporunda ele alınacağı için bu raporda değerlendirilmemiştir.

Türkiye, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren özel gereksinimli bireylerin haklarına değinen birçok uluslararası bildiri ve sözleşmelere imza koymuştur. Bu sözleşmelerin en önemlilerinden biri İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 10 Aralık 1948’de kabul edilen Bildirge, Birleşmiş Milletlerin engelli bireyler ile ilgili önemli düzenlemelerinden ilki olarak kabul edilebilir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 2., 3., 16., 22. ve özellikle 25. ve 26. maddeleri özel gereksinimli bireyler konusunda taraf devletler sorumluluklar getirmiştir.

Özürlülerin Mesleki Rehabilitasyonu Hakkında 99 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiye Kararı (1955), Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (1960), Çocuk Hakları Bildirisi (1959), İş Kazaları Durumunda Kazanımlar Hakkında Sözleşme (1964), yine 1960’lı yıllarda kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Uluslararası Vatandaşlık ve Politik Haklar Sözleşmesi, Sosyal Kalkınma ve Kalkınma Sürecine Dair Bildirge gibi uluslar arası düzenlemelerde zihinsel ve bedensel özürlülerin topluma tam katılımının arttırılması da dahil olmak üzere özel gereksinimli bireylerle ilgili olumlu yönde birçok hüküm bulunmaktadır. Zihinsel Özürlü Bireylerin Hakları Hakkında Bildirge (1971), İnsan Kaynaklarının Değerlendirilmesinde Mesleki Eğitim Yönlendirilmenin Yeri Hakkında Sözleşme (1975), gibi düzenlemelerle özel gereksinimli bireylerin mesleki rehabilitasyon ve mesleki eğitimlerine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

9 Aralık 1975’te BM Genel Kurulunun 3447 sayılı ilke kararı ile Birleşmiş Milletler Sakat Hakları Bildirisi kabul edilmiştir. 13 maddeden oluşan bildiride, Sakatlığın tanımı yapılmış, sakat kişilere hiçbir ayrıcalık gözetilmeden bildiride geçen hakların tanınması gerektiği, saygı ve düzgün yaşam koşullarına, medeni, ekonomik, sosyal ve siyasi haklara, tedavi hakkına sahip olmaları, kendi kendilerine yeterli olmalarını sağlayan önlemler alınması, istihdamlarının sağlanması, ulaşım imkânlarının geliştirilmesi ve bildirideki yazılı hakların mümkün olan her türlü vasıta ile sakat kişilere ve ailelerine tam olarak duyurulması gerektiği gibi konulara değinilmiştir. Sakat Hakları Bildirisi, sakat kişilerin topluma üretken bireyler olarak katılmaları konusunda olduğu kadar, toplumun sakatlara karşı yükümlülüklerini de saptamaktır.

1980’li yıllarda özel gereksinimli bireylerle ilgili uluslararası gelişmeler ise artarak devam etmiştir. BM Genel Kurulu, 3 Aralık 1981 tarihinde 1982 yılını “Özürlüler Yılı” olarak ilan etmiş ve “Özürlü Kişilerle İlgili Dünya Eylem Programı”nı yürürlüğe koymuştur. Bu dönemden itibaren 10 – 16 Mayıs tarihleri “Sakatlar Haftası” olarak ilan edilmiş ve 1983 yılında başlayan “Özürlüler On yılı” programın sona ermesiyle 3 Aralık tarihi “Dünya Özürlüler Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Ayrıca bu dönemde Özürlülerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 159 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi, 1 Haziran 1983 Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansında, kabul edilmiştir. Özürlülerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Hakkında 168 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Tavsiye Kararı da 21 Haziran 1988 Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Konferansında kabul edilmiştir. Bu kararlarda da engelli bireylerin istihdamı ve mesleki eğitimleri ilgili birçok karar yer almaktadır.

1990’lı yıllarda da birçok uluslararası gelişme olmuştur. Bunlardan Herkes İçin Eğitim Dünya Bildirgesi UNESCO tarafından, Herkes İçin Eğitim Dünya Konferansı’nda 9 Mart 1990’da, Özürlüler Alanında İnsan Kaynakları Geliştirme Eylem Planı için Tallinn Çerçevesi ise BM Genel Kurul 44/70 ilke kararı ile 15 Mart 1990’da kabul edilmiştir. Daha sonra Sakatlar İçin Fırsat Eşitliği Konusunda Standart Kurallar BM Genel Kurulu’nun 20.10.1993 tarihinde yapılan toplantısında 48/96 sayılı kararla kabul edilmiştir. Bu kurallar eşit katılım için ön koşullar, hedef alanlar ve yürütme önlemlerini içermekte ayrıca rehabilitasyon hizmetlerine değinmektedir.

Bu gelişmelerin ardından UNESCO Özel Eğitim Dünya Konferansında “Salamanca Bildirisi” 7–10 Haziran 1994’te kabul edilmiştir. Salamanca Bildirisinde özel eğitim prensipleri, politikaları, uygulamalar ve faaliyet çerçevesi hakkında kararlar alınmıştır. Bu kararlardan bazıları şunlardır;

  • Her çocuk, eğitim görme temel hakkına sahiptir; kabul edilebilir öğrenim seviyesini başarma ve devam ettirme fırsatı verilmelidir,

  • Her çocuk, kendine özgü özelliklere, ilgi, yetenek ve öğrenme ihtiyaçlarına sahiptir,

  • Bu özellik ve ihtiyaç çeşitliliğini dikkate alarak eğitim sistemleri düzenlenmeli ve eğitim programları gerçekleştirilmelidir,

  • Özel eğitim gereksinimi olanlar, normal okullara devam edebilmeli ve bu okullar onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek, "çocuğu merkez alan" eğitim sistemi içinde yetiştirmelidir.

  • Ayırıcı tutumla mücadelede, herkesi hoş karşılayan ve kabul eden bir toplumun oluşturulmasında ve herkes için eğitimin başarılmasında, normal okullar bu kapsayıcı durumlarıyla en etkili araçtır; bundan başka, bu okullar çocukların çoğuna etkili bir eğitim sağlar; yeterliliği ve sonunda tüm eğitim sisteminin maliyet etkinliğini geliştirir.

Salamanca Bildirisi hükümetlere de şu konularda seslenmektedir;

  • Bireysel ayrılıklara ve güçlüklere bakılmaksızın tüm çocukları kapsayacak imkâna kavuşturmak için eğitim sistemlerini geliştirmek amacıyla en üst politik ve bütçe önceliğini vermelerini,

  • Zorlayıcı başka sebepler olmadıkça, bütün çocukları normal okullara kayıt ederek, hukuki ve politik bir konu olarak kapsayıcı eğitim prensibini kabul etmelerini,

  • Kapsayıcı okullarla deneyimi olan ülkelerle deneyim ve bilgi alış-verişinde bulunmalarını, demonstrasyon (gösteri) projeleri geliştirmelerini,

  • Özel eğitim gereksinimi olan çocuk ve yetişkinler için eğitim imkânlarını, planlama, kontrol ve değerlendirme için yerelleşmiş ve katılımcı mekanizmalar kurmalarını,

  • Özel eğitim ihtiyaçları için hazırlıklarla ilgili planlama ve karar verme süreçlerinde, anne-babaların, toplumun ve yetersizliği olan kişilerin kuruluşlarının katılımını sağlamalarını,

  • Kapsayıcı eğitimin mesleki yönünde olduğu kadar, erken tanı ve müdahale yollarında da daha çok gayret harcamalarını,

  • Sistemli bir değişim kapsamında, hizmet öncesi ve hizmet-içi öğretmen yetiştirme programlarının, kapsayıcı okullarda özel gereksinim eğitimine hazırlayıcı nitelikte olmasını sağlamalarını teşvik ederiz.

Salamanca Bildirisi ile hem hükümetlere hem de uluslararası organizasyonlara özel eğitim ile ilgili birçok görev ve sorumluluk yüklenmiştir. Kaynaştırma eğitimine ağırlıklı bir vurgu yapılmasına rağmen öğretmen yetiştirme, akademik araştırma ve bilgi ağını güçlendirme, işbirliği, koordinasyon ve planlama konularında da taraf ülkelere tavsiyeler getirilmiştir. Salamanca Bildirisi çocuğu merkeze alan bir anlayış ve herkes için eğitim düsturuna sahip bir anlayışla oluşturulmuş, özel eğitim alanına katkısı olmuş önemli bir düzenlemedir.

Uluslarası alanda özürlülerle ilgili son ve önemli bir gelişme ise; Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesidir. Bu Sözleşme, 13 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletlerce kabul edilmiş ve 30 Mart 2007 tarihinde imzaya açılmıştır. Sözleşme, 28 Ekim 2009 tarihinden itibaren de Türkiye ‘de yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 1. maddesinde “Bu sözleşmenin amacı, özürlülerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik etmek, korumak ve sağlamak ve varlıklarına içkin onura saygıyı güçlendirmektir” denilmiştir.

Sözleşmede özel gereksinimli bireylerle alakalı olarak, “Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Eşitlik, Özürlü Kadınlar, Özürlü Çocuklar, Farkındalığın Artırılması, Erişebilirlik/Ulaşılabilirlik, Yaşam Hakkı, Risk Durumları ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar, Yasalar Önünde Eşit Tanınma, Adalete Erişim, Kişisel Özgürlük ve Güvenlik, İşkence, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Maruz Kalmama, Sömürü, Şiddet veya İstismara Maruz Kalmama, Kişisel Bütünlüğün Korunması, Seyahat Özgürlüğü ve Tabiiyet, Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dâhil Olma, Kişisel Hareketlilik, Düşünce ve İfade Özgürlüğü ve Bilgiye Erişim, Özel Yaşama Saygı, Konut ve Aile Dokunulmazlığı, Eğitim, Sağlık, Habilitasyon ve Rehabilitasyon, Çalışma ve İstihdam, Uygun Yaşam Standardı ve Sosyal Korunma, Siyasal ve Toplumsal Yaşama Katılım, Kültürel Yaşama, Dinlenme, Boş Zaman Aktiviteleri ve Spor Faaliyetlerine Katılım, İstatistikler ve Veri Toplama, Uluslararası İşbirliği, Ulusal Uygulama ve Denetim” gibi başlıklarla çok kapsamlı bir şekilde haklara ve taraf devletlerin yükümlülüklerine değinilmiştir. Sözleşmenin 34. maddesinde ise sözleşmede verilen görevleri yerine getirmek üzere bir özürlü hakları komitesi kurulacağı belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinin 24. maddesi engellilerin eğitim hakkıyla ilgili düzenlemeleri kapsar. Buna göre;

1. Taraf Devletler, engellilerin eğitim hakkını tanırlar. Taraf Devletler, bu hakkın fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için, eğitim sisteminin her seviyede engellileri de içine almasını ve ömür boyu öğrenim imkânı sağlamalıdır. Bunun için aşağıdaki hedefler gözetilmelidir:

(a) İnsan potansiyelinin, onur ve değer duygusunun tam gelişimi ve insan haklarına, temel özgürlüklere ve insan çeşitliliğine saygı duyulmasının güçlendirilmesi;

(b) Engellilerin kişiliklerinin, yeteneklerinin, yaratıcılıklarının ve zihinsel ve fiziksel becerilerinin en üst derecede gelişiminin sağlanması;

(c) Özgür bir toplumda, engellilerin etkili bir şekilde katılımlarının sağlanması.

2. Bu hakkın hayata geçirilmesi için taraf Devletler aşağıda belirtilenleri sağlamalıdır:

(a) Engelliler, engelleri nedeniyle genel eğitim sisteminin dışında tutulmamalıdır ve engelli çocuklar, engelleri nedeniyle parasız ve zorunlu ilk ve orta öğretimin dışında tutulmamalıdır;

(b) Engelliler yaşadıkları çevrede, engellerini gözeterek onları da içine alan, kaliteli, parasız ilk ve orta öğretime diğerleriyle eşit bir şekilde erişebilmelidir;

(c) Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul uyumlaştırmanın yapılması;

(d) Engellilerin genel eğitimden etkili şekilde yararlanabilmeleri için, genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almaları;

(e) Engellilerin eğitime dâhil olması hedefine uygun olarak, bireye özgülenmiş etkili destekleyici tedbirlerin akademik ve sosyal gelişimi azamileştiren ortamlarda sağlanması.

3. Taraf Devletler, engellilerin toplumun üyeleri olarak eğitime tam ve eşit katılmalarını kolaylaştırmak için yaşam ve sosyal gelişim becerilerini edinmelerini sağlamalıdır. Bu amaçla, taraf Devletler aşağıda belirtilen uygun tedbirleri almalıdır:

(a) Braille ve diğer biçemlerdeki yazıların okunmasının öğrenilmesine, beden dilinin, iletişimin alternatif araçlarının ve biçimlerinin, yeni çevreye alışma ve bu çevrede hareket etme becerilerinin öğrenilmesine ve akran desteği ve rehberlik hizmeti verilmesine yardımcı olunması;

(b) İşaret dilinin öğrenilmesine ve sağırların dilsel kimliğinin gelişimine yardımcı olunması;

(c) Kör, sağır veya hem kör hem sağır olanların, özellikle çocukların eğitiminin en uygun dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve sosyal gelişimini azamileştiren ortamlarda sunulmasını sağlamak.

4. Taraf Devletler, bu hakkın hayata geçmesini sağlamak için, engelli olanlar dâhil olmak üzere, işaret dilini ve Braille alfabesini bilen öğretmenlerin işe alınması ve eğitimin her düzeyinde çalışan uzmanların ve personelin eğitilmesi için uygun tedbirler almalıdır. Söz konusu eğitim, engelliliğe ilişkin bilincin yükseltilmesini, uygun alternatif iletişim araç ve biçimlerinin, destekleyici eğitim tekniklerinin ve materyallerinin kullanılmasını içermelidir.

5. Taraf Devletler, engellilerin genel yüksekokul eğitimine, mesleki eğitime, erişkin eğitimine ve ömür boyu süren eğitime ayrımcılığa uğramaksızın diğerleriyle eşit bir şekilde erişimini sağlamalıdır. Bu nedenle, taraf Devletler engellilerin ihtiyaçlarına uygun makul uyumlaştırmanın yapılmasını sağlamalıdır.

Böylece, taraf devletlere birçok konuda yükümlülükler getirilmiştir. Görüldüğü üzere özel eğitim alanında da kapsamlı kararlar alınmış ve taraf devletlerin bunlara uymaları istenmiştir. Türkiye de bu sözleşmenin bir tarafı olarak burada bahsi geçen kararlara uymak ve bunlar doğrultusunda yasal ve pratik düzenlemeler yapmakla mükelleftir.

2.1. Özel eğitim hizmetleri ve örgün eğitimde özel eğitim

Ülkemizde dil ve konuşma güçlüğü, görme yetersizliği, işitme yetersizliği, bedensel yetersizliği, otizm, özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, süreğen hastalığı, zihinsel yetersizliği ve birden fazla yetersizliği olan özürlü bireyler özel eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadır.

Özel eğitime ihtiyacı olan bireylere özel eğitim hizmetleri resmi veya özel, özel eğitim kurumları aracılığı ile verilmektedir. Bu hizmetler;

  • özür türlerine yönelik olarak açılan özel eğitim okullarında,

  • genel eğitim içerisindeki okulların özel eğitim sınıflarında ve kaynaştırma eğitimi uygulanan sınıflarda,

  • hastane ilköğretim okullarında,

  • gerçek ve tüzel kişilerce açılmış olan özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilmektedir.

Özel Eğitim Hizmetleri;

  • Erken Çocukluk ve Okul Öncesi

  • İlköğretim

  • Orta Öğretim

  • Yüksek Öğretim ve

  • Yaygın Eğitim döneminde sunulmaktadır.

Özel eğitim hizmetlerine ihtiyacı olan bireylerin uygun eğitim programlarına yerleştirilmeleri tanılama süreci ile başlamaktadır. Özel eğitimden veya destek özel eğitimden yararlanacak özürlü bireylerin öncelikle özürlüler için sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastanelerde tıbbi tanılamalarının yaptırılması gerekmektedir.

Tıbbi tanılama Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esaslarına göre yapılmaktadır. Tıbbi tanılaması yapılan özürlü bireylerin eğitsel değerlendirme ve tanılama hizmetlerinden yararlanabilmesi için her ilde ve bazı ilçelerde bulunan Rehberlik ve Araştırma Merkezlerine (RAM) başvurmaları gerekmektedir. Her iki tanılamada da erken tanı esastır. 2012 yılında sayıları 212’ye ulaşan RAM’lar yılda ortalama 250 bin başvuruyu inceleyerek yönlendirme yapmaktadır.

Eğitsel değerlendirme ve tanılama sürecinde, eğitsel amaçla bireyin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları belirlenen özürlü bireyler, kaynaştırma yoluyla eğitim ortamına, özel eğitim okul/kurumuna, hastane ilköğretim okuluna, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine veya evde eğitim ortamlarına yönlendirilmektedir.

Özel eğitim hizmetleri kurulu; özel eğitim değerlendirme kurul raporu doğrultusunda, özel eğitime ihtiyacı olan bireyi uygun resmî okul veya kuruma yerleştirmektedir. Yerleştirme, bireylerin yetersizlik türü ve derecesi, tüm gelişim ve akademik disiplin alanlarındaki performansı, eğitim ihtiyaçları ile ilgi ve istekleri doğrultusunda, bireyin yerleştirileceği okulun veya kurumun personel durumu, öğrenci mevcudu ve eğitim ortamı göz önünde bulundurularak, ikamet adresine göre mümkün olan en yakın okul veya kuruma yapılmaya çalışılmaktadır.

Okul öncesi dönemde; 37-72 ay arasındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin okul öncesi eğitimi zorunlu olup okul öncesi eğitimleri, öncelikle okul öncesi eğitim kurumlarında kaynaştırma uygulamaları kapsamında sürdürmeleri esasına dayanmaktadır.

İlköğretimde; özel eğitime ihtiyacı olan bireyler, öncelikle kaynaştırma uygulamaları yoluyla akranları ile bir arada sürdürebilecekleri gibi özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için açılan ilköğretim okullarında da sürdürebilmektedirler.

Ortaöğretimde; özel eğitime ihtiyacı olan bireyler, öncelikle kaynaştırma uygulamaları yoluyla akranları ile bir arada genel ve mesleki ortaöğretim kurumlarında sürdürebilecekleri gibi özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için açılan ortaöğretim kurumlarında da sürdürebilmektedirler

Yüksek öğretimde; ortaöğretimlerini tamamlayan özel eğitime ihtiyacı olan bireyler, RAM’lar, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri yürütme komisyonu veya rehberlik ve psikolojik danışma servisi tarafından yüksek öğretime yönlendirilmektedir.

Yaygın eğitimde ise özel eğitime ihtiyacı olan bireyler, temel yaşam becerilerini geliştirmek, öğrenme ihtiyaçlarını karşılamak, onları işe ve mesleğe hazırlamak amacına yönelik özel eğitim kurumları ile diğer kurum ve kuruluşlarda farklı konu ve sürelerde düzenlenen programlarda sürdürülmektedir.

Ayrıca, herhangi bir ilköğretim okulunda kaynaştırma yoluyla normal ya da özel eğitim sınıfına devam etmekteyken, okula geç başlama ya da geç tanılama-yönlendirme gibi nedenlerle ilköğretim programını tamamlayana kadar yaşı ilerleyerek, zorunlu eğitim çağı dışına çıkan öğrenciler, herhangi bir özel eğitim okulunda veya halk eğitim merkezinde ilköğretim programlarını tamamlamaları durumunda normal ilköğretim okul diploması alabilmektedir.

5378 sayılı Kanunun özürlülerin, her türlü eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma, sesli, elektronik kitap; alt yazılı film ve benzeri materyal üretilmesi sağlanacağı hükmü gereğince Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından, kaynaştırma uygulamaları kapsamında eğitime devam eden görme özürlü her bir öğrenci için yılda ortalama 7 kabartma kitap basılmaktadır. 2006-2007 öğretim yılında başlayan bu uygulama ile yılda ortalama 24 bin kitap bastırılıp dağıtılmaktadır. 2008-2009 öğretim yılından itibaren iş okulları ile eğitim uygulama okullarında eğitim gören zihinsel engelli öğrenciler için hazırlanan ders kitapları ücretsiz dağıtılmaktadır.

Okullarda özürlülerin ulaşabilirliğine yönelik fiziki düzenlemelerin yapılması için genelgeler yayınlanmıştır.

Özel eğitim ve rehberlik hizmetleri MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, özel özel okul ve eğitim ve rehabilitasyon merkezleri tarafından verilen özel eğitim hizmetleri ise MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülmektedir.

Bu çerçevede; Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesindeki özel eğitim okullarında özel eğitim hizmetlerinden yararlanan bireylere ilişkin veriler aşağıda verilmiştir.

Tablo 1- Özel eğitim alan bireylerin okul türüne göre dağılımı

 

Öğretim Yılı

Okul Sayısı

Öğretmen Sayısı

Öğrenci Sayısı

Özel Eğitim Okulları

Özel Eğitim Sınıfları

Kaynaştırma

Toplam

1999–2000

308

2.400

14.164

6.831

17.724

38.719

2000–2001

341

2.355

15.838

6.862

23.915

46.615

2001–2002

342

2.834

17.320

6.912

29.074

53.306

2002–2003

490

3.385

17.988

6.912

31.708

56.608

2003–2004

441

3.441

19.895

7.405

35.625

62.925

2004–2005

480

4.524

22.082

8.130

42.225

72.437

2005–2006

495

4.680

25.238

8.921

45.532

79.691

2006–2007

537

4.979

27.439

9.643

55.096

92.178

2007-2008

561

4.758

28.252

9.252

58.504

96.008

2008-2009

670

5.695

30.671

13.015

70.685

114.371

2009-2010

700

6.005

36.599

15.712

76.204

128.515

2010-2011

753

6.843

40.189

18.576

93.000

151.765

Kaynak: Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Tablodaki verileri 5378 sayılı Kanunun ve ilgili yönetmeliklerin çıktığı 2005-2006 dönemine göre değerlendirdiğimizde; okul sayısındaki artış % 65, özel eğitim okullarında eğitim alan öğrenci sayısı % 63, özel eğitim sınıflarında eğitim alan öğrenci sayısındaki artış % 48, kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrenci sayısındaki artış % 49, toplam öğrenci sayısındaki artış % 53 olmuştur. Öğretmen sayısındaki artış ise % 68’dir. Bununla birlikte, toplam 151.765 birey resmi özel eğitim hizmetinden yararlanabilmektedir.

Son yıllarda bu alanda MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Özel Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi uygulamaya başlanmıştır. 16 Mart 2011 tarihinde başlayan ve 30 ay sürecek proje; 10 pilot ilde ve 10 İlköğretim Okulu, 10 Anaokulu, 10 Özel İlköğretim Okulu, 10 Özel Anaokulunda uygulanmaktadır. Projenin amacı; kampanyalar, hizmetiçi eğitimler, psikolojik ölçme ve değerlendirme testleri aracılığı ve STK'ların, yerel kamu kurumlarının, belediyelerin ve özel sektör kurumlarının aktif katılımı ve desteği ile engelli bireylerin fırsatlarını arttırmak ve öğrenme ortamlarını geliştirmek, eğitime erişimlerini ve toplumla kaynaştırılmalarını arttırmaktır. Proje çıktıları ise kaynaştırma eğitimi ile ilgili politika tavsiyeleri ve toplum bilincinin artırılması için strateji geliştirmesi, özel eğitim ihtiyaçları konusunda öğretmenlerin niteliklerinin artırılması ve Engelsiz Okullar/Kaynaştırma Eğitimi uygulamalarının yaygınlaştırılması Engelsiz Okul Modelinin geliştirilmesi, yeni psikolojik araçların uygulanması ile Rehberlik ve Araştırma Merkezlerindeki (RAM) eğitsel tanı ve değerlendirme hizmetlerinin kalitesinin iyileştirmesi, engelli bireylerin iş ve mesleki eğitimlerinin kalitesinin iyileştirmesi, 20 pilot okula ekipman ve materyal tedarik edilmesi ve yeni psikolojik ölçme araçlarının tedarik edilmesi olarak öngörülmüştür.

Özründen dolayı (Cam ve Kas Hastalığı, Lösemi, Uzun Süreli Yatalak Olanlar gibi) okula gidemeyen okul öncesi ve ilköğretim çağındaki bireylere evde eğitimleri verilmektedir. Bu eğitim hizmetlerini düzenlemeye yönelik olarak 31 Mayıs 2006 tarihinde “Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Gerektiren Bireyler İçin Evde Eğitim Hizmetleri Yönergesi” çıkartılmıştır. 2007-2008 öğretim yılında 1.004 bireyin evde eğitim almasına yönelik çalışmalar yapılmıştır.

2 Eylül 2008 tarihinde “Kaynaştırma Yoluyla Eğitim Uygulamaları Genelge”si yayınlanmıştır. Genelge; kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam eden öğrencilerin başarılı olabilecekleri okuma-yazma yöntemleri esnek olarak belirlenmiş, özel eğitim sınıfı ile destek eğitim odası için ayrılan mekanların fiziki şartlarının eğitimine uygun ve kolay ulaşılabilir olmasına dikkat edileceği özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere istedikleri takdirde merkezi sistemle yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ile il düzeyinde yapılacak sınavlara katılabileceği, kaynaştırma yoluyla eğitim uygulamaları kapsamında eğitimlerine devam eden öğrencilerin yıl sonu başarı puanının ayrı hesaplanacağı ve okul genel başarısının dışında tutulacağı gibi hususlar belirlenmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Özel eğitimin eğitim kademelerine göre verileri ise şöyledir:

Tablo 2- İlköğretim kurumlarında okul türlerine göre okul, öğrenci, öğretmen, derslik sayısı 2011/’12

Okul Türü

Okul / Kurum

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

Derslik

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

İlköğretim Toplamı

32.108

10.979.301

5.622.661

5.356.640

515.852

238.854

276.998

344.710

Özel Eğitim ve Reh. Hiz.Gen.Müd. (Resmi)

369

18.141

11.370

6.771

5.661

2.543

3.118

3.624

Hafif Düzeyde Zihinsel Eng.İlköğretim Okulu

53

2.792

1.785

1.007

1.189

519

670

671

Görme Engelliler İlköğretim Okulu

16

1.362

793

569

445

225

220

293

Hastane İlköğretim Okulu

53

-

-

-

103

51

52

-

İşitme Engelliler İlköğretim Okulu

49

3.804

2.157

1.647

1.121

571

550

670

Ortopedik Eng. İlköğretim Okulu

3

545

294

251

110

33

77

56

Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi (İlköğretim)

51

2.066

1.629

437

683

268

415

548

Orta veya Ağır Düzeyde Zihinsel Eng. Eğitim Uygulama Okulu (İlköğretim)

143

7.507

4.647

2.860

1.990

860

1.130

1.375

Uyum Güçlüğü Olanlar (İlköğretim)

1

65

65

-

20

16

4

11

Özel Özel Eğitim İlköğretim Okulu

111

2.672

1.618

1.054

1.398

455

943

1.435

Kaynaştırma eğitimi

-

137.893

84.309

53.584

-

-

-

-

Kaynak: http://sgb.meb.gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2011_2012.pdf

 

Tablo 3- Ortaöğretim kurumlarında okul türlerine göre okul, öğrenci, öğretmen, derslik sayısı 2011/’12

Okul Türü

Okul / Kurum

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

Derslik

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

Ortaöğretim Toplamı

(Genel+Mesleki ortaöğretim)

9.672

4.756.286

2.526.428

2.229.858

235.814

134.153

101.661

121.914

Özel Eğitim ve Reh.

Hiz. Gn. Md.

112

8.099

5.378

2.721

937

489

448

430

Özel eğitim meslek lisesi (işitme engelliler)

21

2.053

1.282

771

353

221

132

148

Özel eğitim meslek lisesi (ortopedik engelliler)

2

97

69

28

39

28

11

9

İş okulu (mesleki ortaöğretim)

Hafif düzeyde zihinsel engelliler

89

5.949

4.027

1.922

545

240

305

273

Kaynaştırma eğitimi

-

10.860

6.744

4.116

-

-

-

-

Kaynak: http://sgb.meb.gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2011_2012.pdf

2.2. Özel özel eğitim

Özel özel eğitim okulları ve rehabilitasyon merkezleri, gerçek veya tüzel kişiler tarafından açılan ve destek özel eğitim veren kuruluşlardır. Ülkemizde özürlülere hizmet veren özel sektöre ait özel özel eğitim kurumlarının oluşturulma nedeni; kaynaştırma eğitimi içerisinde özel eğitime ihtiyacı olan bireylere sağlanması gereken destek eğitim hizmetlerinin mevcut okullarda sağlanamaması, var olan özel eğitim sistemi içerisinde eğitim hizmetlerinin takviye edilmek istenmesi ve özel eğitim hizmetlerindeki bölgesel farklılıkları kaldırarak, özel eğitimin yaygınlaştırılması isteğidir.

Özel özel eğitim okulları; özel eğitim gerektiren bireylere hizmet veren özel olarak yetiştirilmiş personelin bulunduğu, okulun özelliğine göre hazırlanmış örgün eğitim programlarının uygulandığı, ayrıca bireysel-grup destek eğitimi veya rehabilitasyon hizmetlerinin verildiği gerçek veya tüzel kişilerce açılmış olan okullardır.

Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri; Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenmiş destek eğitim programları ile özel yöntem, personel ve araç gereç kullanarak ilgileri, ihtiyaçları, yetenek ve yeterlilikleri doğrultusunda üst öğrenime, iş ve meslek alanlarına ve hayata hazırlanmalarını, toplum içindeki rollerini gerçekleştiren, başkanları ile iyi ilişkiler kurabilen, işbirliği içinde çalışabilen ve çevresine uyum sağlayabilen üretici bir vatandaş olarak yetişmeleri ile özürlü bireylerin engellilik halinin ortadan kaldırılmasını yada etkilerinin en aza indirilerek yeteneklerinin en üst seviyeye çıkarılması ve topluma uyumlarının sağlanması, temel öz bakım becerilerinin ve bağımsız yaşam becerilerinin geliştirilmesini sağlamayı amaçlayan; özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için hazırlanan bireyselleştirilmiş eğitim programları, özel yetiştirilmiş personelle ve her özür gurubunun özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş eğitim ortamlarında seanslı eğitim hizmetinin verildiği gerçek veya tüzel kişilerce açılmış olan merkezlerdir.

1986 yılından itibaren Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) bünyesinde 2828 sayılı Kanuna göre açılan eğitim ve rehabilitasyon merkezleri daha sonra gerçek veya tüzel kişilerce açılan merkezlerle önemli bir artış göstermiştir. 5378 sayılı Kanun ile SHÇEK tarafından yürütülen bu merkezlerin denetimi ve ruhsatlandırılmalarıyla, merkezlerden alınan hizmetin ücretinin ödenmesi yetkileri 2007 yılında Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. Böylece MEB bünyesinde Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre gerçek veya tüzel kişilerce açılan özel eğitim kurumlarıyla anılan merkezler MEB çatısı altında toplanmıştır. Bu düzenleme ile kurum hizmetleri arasında standardizasyon ve hizmet eşgüdümünün sağlanması öngörülmüştür. Bu hizmetler Özel Okullar Çerçeve Yönetmeliği kapsamında yürütülmektedir.

Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim almakta olan çocukların eğitim giderleri, çalışan ve emekli olan memur çocuklarına ödenmekteyken, 1997 yılında 572 sayılı KHK ile ile yapılan değişiklikle SSK’ya tabi sigortalıların ve emeklilerin çocuklarına da ödenmeye başlanmış, 5378 sayılı Kanun ile Bağ-Kur ve herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan bireylerin de eklenmesiyle tüm kesimlerin yararlanması sağlanmış ve özel eğitim hizmetlerinden yararlanan özürlü birey sayısında doğrudan bir artışa yol açmıştır. 2008 yılında 5793 sayılı Kanunla eğitimden yararlanacaklarda aranan özür oranı % 40’dan % 20’ye düşürülmüş ve yaş sınırı kaldırılarak kapsamı genişletilmiştir. Bu değişiklikler doğrultusunda, 2005 yılında Millî Eğitim Bakanlığı Özel, Özel Eğitim Kursları Yönetmeliği yayınlanmış 2011 yılında da bu Yönetmelik yürürlükten kaldırılarak Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği yayınlanmıştır.

5793 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gereğince özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin özel, özel eğitim kurumlarında yürütülecek destek eğitim hizmetlerine yönelik olarak üniversiteler, STK’lar ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapılarak Kanunda yer alan yedi özür grubuna (Özel Öğrenme Güçlüğü, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar, Dil ve Konuşma Bozuklukları, İşitme Engelliler, Görme Engelliler, Bedensel Engelliler, Zihinsel Engelliler) yönelik destek eğitim programları hazırlanmıştır. 2009 yılında bu merkezlerde uygulanacak destek özel eğitim programı modüllerinin uygulamaya konulmasıyla özel özel eğitim okulları ve rehabilitasyon merkezlerinde sunulan hizmetin kalitesinin artırılması hedeflenmiştir. Ancak bu modüllerde aile eğitimi bulunmamaktadır.

Özel özel eğitim kurumlarına ilişkin veriler aşağıda verilmiştir.

Tablo 4- Özel, Özel Eğitim Okul/Kurum ve Öğrenci Sayıları

 

Yıl

Özel, Özel Eğitim Okul/Kurum Sayısı

Öğrenci Sayısı

2006

410

82.952

2007

1.486

157.258

2008

1.755

196.044

2009

1.860

210.000

2010

1.609

216.106

2011

1.721

245.030

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak: Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü

 

Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu raporuyla asgarî % 20 oranında özürlü olduğu tespit edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek eğitimini almaları uygun görülen görme, işitme, dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin bireysel ve grup eğitimi giderlerinin her yıl Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarı Devlet tarafından karşılanmaktadır. Buna ilişkin olarak 2009 yılında Özürlü Bireylere Uygulanacak Destek Eğitim Programları ve Eğitim Giderlerinin Karşılanmasına Dair Yönetmelik yayınlanmıştır.

 

Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti için ödenen aylık tutarlar aşağıda verilmiştir.

Tablo 5- Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti için ödenen aylık tutar (Bireysel+Grup)

Yıl

Aylık Tutar (KDV hariç)

2002

245,00

2003

285,00

2004

300,00

2005

305,00

2006

360,00

2007

360,00

2008

376,00

2009

391,00

2010

400,00

2011

440,00

2012

471,00

Kaynak: Maliye Bakanlığı

Özel eğitim desteği alan öğrenciler için özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine ödenen tutar 2011 yılı için 983.940.000,00 TL’dir.

2.3. Özel eğitim toplamı

Tüm bu hizmetlerle birlikte özel eğitim hizmetlerinden yararlananlara ilişkin veriler ise aşağıda verilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

Tablo 6- Özel eğitim kurumlarında okul, öğrenci, öğretmen, derslik sayısı 2011/’12 öğretim yılı

Okul Türü

Okul / Kurum

Öğrenci Sayısı

Öğretmen Sayısı

Derslik

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

Özel Eğitim Genel Toplamı

975

228.110

140.469

87.641

8.293

3.566

4.727

5.747

Özel eğitim örgün eğitim toplamı

714

199.513

122.874

76.639

8.189

3.515

4.674

5.694

Özel eğitim okulu bünyesindeki ana sınıfları

122

890

516

374

193

28

165

205

İşitme engelliler ilköğretim okulu

49

3.804

2.157

1.647

1.121

571

550

670

Görme engelliler ilköğretim okulu

16

1.362

793

569

445

225

220

293

Hastane ilköğretim okulu

53

-

-

-

103

51

52

-

Ortopedik engelliler ilköğretim okulu

3

545

294

251

110

33

77

56

Hafif düzeyde zihinsel engelliler ilköğretim okulu

53

2.792

1.785

1.007

1.189

519

670

671

Otistik çocuklar eğitim merkezi (ilköğretim)

51

2.066

1.629

437

683

268

415

548

Uyum güçlüğü olanlar (ilköğretim)

1

65

65

-

20

16

4

11

Orta veya ağır düzeyde zihinsel engelliler eğitim uygulama okulu (ilköğretim)

143

7.507

4.647

2.860

1.990

860

1.130

1.375

Özel özel eğitim ilköğretim okulu

111

2.672

1.618

1.054

1.398

455

943

1.435

Özel eğitim sınıfı (ilköğretim)

-

20.958

12.939

8.019

-

-

-

-

Kaynaştırma eğitimi (ilköğretim)

-

137.893

84.309

53.584

-

-

-

-

Özel eğitim meslek lisesi (ortopedik engelliler)

2

97

69

28

39

28

11

9

Özel eğitim meslek lisesi (işitme engelliler)

21

2.053

1.282

771

353

221

132

148

İş okulu (mesleki ortaöğretim) Hafif düzeyde zihinsel engelliler

89

5.949

4.027

1.922

545

240

305

273

Kaynaştırma eğitimi (ortaöğretim)

-

10.860

6.744

4.116

-

-

-

-

Özel eğitim yaygın eğitim toplamı (1)

261

28.597

17.595

11.002

104

51

53

53

Orta veya ağır düzeyde zihinsel engelliler iş eğitim merkezi

135

4.302

2.804

1.498

104

51

53

53

Otistik çocuklar iş eğitim merkezi

14

657

512

145

-

-

-

-

Özel özel eğitim okulu (yaygın eğitim)

112

23.638

14.279

9.359

-

-

-

-

(1) yaygın eğitim kurumlarına ait kursiyer sayısı bilgileri 2010/’11 öğretim yılı sonu itibariyle verilmiştir.

Kaynak: http://sgb.meb.gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2011_2012.pdf

 

Bu verilere göre okul öncesi dönemde 890, ilköğretimde 179.664, ortaöğretimde 18.959 ve yaygın eğitimde 28.597 olmak üzere toplam 228.110 özürlü birey özel eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadır. Ayrıca, aynı kaynaktaki verilere (2010/’11) göre 1.605 özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde 241.746 birey de özel eğitim destek hizmetinden yararlanmaktadır. Özel eğitim alan öğrencilerin % 74,5’inin kaynaştırma yoluyla eğitimde genel eğitim sınıflarında yer alması önemli ve Bu veriler, yıllar içerisinde önemli bir artışı göstermekle birlikte, özel eğitim almayan veya genel eğitim sınıflarında tanı konulmadan ve değerlendirmeye alınmadan eğitim gören özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilerin olduğu da düşünüldüğünde, özel eğitime ihtiyaç duyan bireylere ulaşılması ve özel eğitim sistemine dahil edilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.

2.4. Özel Eğitime İhtiyacı Olan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Ücretsiz Sağlanması

Özel özel eğitim merkezlerinde eğitim alan özürlü bireylerin eğitim giderlerinin bir kısmını karşılayarak özel eğitimin teşvik edilmesinin yanında, Özel Eğitime İhtiyacı Olan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Ücretsiz Sağlanması Projesi ile de özel eğitim okul ve sınıflarına devam eden özürlü öğrenciler okul ve kurumlara ücretsiz taşınmaktadır.

İlk kez 2004-2005 eğitim-öğretim yılının II. Döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı) işbirliğiyle gerçekleştirilen proje sürdürülmekte olup yaklaşık 45 bin özürlü öğrenci yararlanmaktadır. Uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan ve sürekli bir hizmete dönüşmüş olan Projenin mali kaynağı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan sağlanmaktadır.

 

Tablo 7- Ücretsiz taşımadan yararlanan öğrenci sayısı ve yapılan harcamalar

Dönemi

Öğrenci sayısı

Maliyet (TL)

2004-2005

6.901

1.940.821,00

2005-2006

16.171

9.679.575,00

2006-2007

21.800

18.843.560,05

2007-2008

24.117

26.161.002,78

2008-2009

27.205

35.008.695,09

2009-2010

31.982

43.640.182,76

2010-2011

36.245

56.261.055,73

2011-2012

41.000

70.000.000,00

(yaklaşık)

Kaynak: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

2.4. Özel eğitimde personel

Öğretmen yetiştirme genel eğitimin her kademesinde önemli olduğu kadar özel eğitimde de önemli bir konudur. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı 1983 yılından itibaren lisans düzeyinde özel eğitim alanına öğretmen yetiştirmeye başlanmıştır. Zihin, görme, işitme alanlarında yetersizliği olan bireylere doğrudan eğitim hizmet verebilen özel eğitim öğretmenleri, Eğitim Fakültelerinin Özel Eğitim bölümlerince yetiştirilmektedir. Bu öğretmenler zihin, görme ve işitme alanlarında yetersizliği olan çocukların eğitim gereksinimlerinin belirlenmesinden, bireyselleştirilmiş eğitim programlarının geliştirilmesinden, uygulanmasından ve değerlendirilmesinden doğrudan sorumlu olan uzman öğretmenlerdir.

Özel eğitim genel eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğundan, özel eğitimde öğretmen yetiştirme de genel eğitimden ayrı düşünülmemesi gereken bir konudur. Temelde, genel ve özel eğitim öğretmeni arasında, eğitim programını planlama ve uygulama bakımından önemli farklılıklar yoksa da eğitim vereceği bireyin “özel” olması ve ona uygun gereksinimlerin belirlenmesi bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu durum özellikle kaynaştırma sınıflarında çalışan öğretmenlerin özürlülük ve özel eğitim konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olmasını gerektirmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı alandaki öğretmen ihtiyacı gidermek amacıyla üniversitelerle yapılan işbirliğiyle Zihinsel Engelliler Sınıf Öğretmenliği Sertifika Programı uygulamakta, her yıl özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitiminden sorumlu yönetici ve öğretmenler hizmetiçi eğitimden geçirilmektedir. Ayrıca Bakanlık özel eğitim alanındaki öğretmen açığını giderebilmek amacıyla ücretli öğretmen görevlendirmesi yapmaktadır.

2006-2007 yılından itibaren yükseköğretim düzeyinde öğretmen yetiştirme eğitim programları üniversite birinci sınıf öğrencilerine uygulanacak şekilde güncellenerek, özel eğitim öğretmenlikleri dışındaki tüm öğretmenlik programlarında da “özel eğitim” dersinin zorunlu ders olarak yedinci yarıyılda okutulmaya başlanmış olması önemli bir gelişmedir.

Resmi özel eğitim okullarında görev yapan yöneticilerin “Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”nde belirtilen genel usul ve esaslara göre atamaları gerçekleştirilmektedir.

Özel eğitim alanında hizmet veren resmi ve özel tüm eğitim kurumlarının denetimi de Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri/denetçileri/denetmenleri tarafından yapılmaktadır.

2.5. 6287 sayılı (4+4+4) Kanunla getirilen değişiklikler

Bilindiği gibi 30.03.2012 tarih ve 6287 sayılı Kanun ile zorunlu eğitim süresi 12 yıla çıkarılmıştır. Buna göre özel eğitim hizmetlerine ilişkin düzenlemelerde de değişiklikler yapılmıştır. Bu düzenlemenin yeni olması, halen çalışmaların sürmesi ve uygulama sonuçlarının görülmemiş olması nedeniyle bu raporda mevzuat düzeyinde ele alınmıştır.

6287 sayılı Kanuna göre yapılacak uygulamaları içeren 12 Yıllık Zorunlu Eğitime Yönelik Uygulamalar konulu 09.05.2012 tarih ve 2012/20 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesi yayınlanmıştır. 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda değişiklikler yapan 6287 sayılı Kanun gereğince özel eğitim mevzuatında da değişikliklere gidilmiş ve Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği, Özürlü Bireylere Uygulanacak Destek Eğitim Programları ve Eğitim Giderlerinin Karşılanmasına Dair Yönetmelik, Millî Eğitim Bakanlığı Özel Kurslar Yönetmeliği, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Okullar Çerçeve Yönetmeliği yürürlükten kaldırılarak;Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği yayınlanmıştır.

Bu düzenlemelerle özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin, eğitimlerini öncelikle kaynaştırma uygulamaları yoluyla akranları ile bir arada genel ve mesleki ortaöğretim kurumlarında sürdürebilecekleri yaklaşımı değişmemiştir.

Özel eğitim okul ve kurumları bünyesinde 0-36 ay arasındaki özel eğitime ihtiyacı olan çocukların eğitim aldığı birimler” Erken Çocukluk Eğitim Birimi” olarak, 37-66 ay arasındaki öğrenim gördüğü okul öncesi eğitim kurumları “Özel Eğitim Anaokulu” olarak özel eğitim okul ve kurumları bünyesinde 48-66 ay arasındaki çocuklar için açılan sınıflar ise anasınıfları olarak isimlendirilmiştir.

İşitme, görme ve ortopedik yetersizliği olan bireyler için açılacak okullar; birinci 4 yıllık (1, 2, 3 ve 4 üncü sınıflar) eğitimlerini sürdürecekleri ilkokullar; ikinci 4 yıllık (5, 6, 7 ve 8 inci sınıflar) eğitimlerini sürdürecekleri ortaokullar ile işitme ve ortopedik engellilerin eğitimlerini sürdürecekleri üçüncü 4 yıllık (9, 10, 11 ve 12 nci sınıflar) özel eğitim meslek liseleri olarak düzenlenmiştir.

Zihinsel yetersizliği olan bireyler ile otizmi olan bireyler için açılan okullara ilişkin maddeler birleştirilmiş ve hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan bireyler için açılan okulların ilk dört yılı ilkokul; ikinci dört yılı ortaokul olarak; ilköğretim kurumlarında uygulanan programları takip edemeyecek durumdaki orta veya ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan bireyler ile otizmi olan bireyler için açılan özel eğitim uygulama merkezlerinde birinci 4 yıl (1, 2, 3 ve 4 üncü sınıflar) I. kademe; ikinci 4 yıl ise (5, 6, 7 ve 8 inci sınıflar) II. kademe olarak düzenlenmiştir.

İlköğretimlerini tamamlayan, genel ve mesleki ortaöğretim programlarına devam edemeyecek durumda olan ve 21 yaşından gün almamış özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin temel yaşam becerilerini geliştirmek, topluma uyumlarını sağlamak, iş ve mesleğe yönelik bilgi ve beceriler kazandırmak amacıyla açılan resmî ve özel iş okulları için yaş koşulu 23 yaş olarak belirlenmiş ve bu okulların adı özel eğitim mesleki eğitim merkezi (okulu) olarak değiştirilmiştir.

Zorunlu öğrenim çağı dışında kalan ve genel eğitim programlarından yararlanamayacak durumda olan özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin; temel yaşam becerilerini geliştirmek, topluma uyumlarını sağlamak ve iş ve mesleğe yönelik beceriler kazandırmak amacıyla açılan ve farklı konu ve sürelerde meslek kurslarının düzenlendiği resmî ve özel yaygın eğitim kurumları (iş eğitim merkezleri); genel ve mesleki ortaöğretim eğitim programlarından yararlanamayacak durumda ve 23 yaşından gün almamış olan özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin yararlanacağı resmî ve özel, özel eğitim iş uygulama merkezleri (okulları) olarak düzenlenmiştir.

Hastane ilköğretim okulları “hastane sınıfı” olarak düzenlenmiştir.

Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesi 17.08.2012 tarih ve 8106 sayılı Bakanlık oluruyla yürürlüğe girmiş, Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü konuyla ilgili 22.06.2012 tarih ve 2499, 03.08.2012 tarih ve 3080, 16.08.2012 tarih ve 3284 sayılı yazılarla uygulamaya dönük açıklamalar yapmıştır.

Ayrıca; 12 yıllık zorunlu eğitimle birlikte özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin üçüncü dörtte (lise düzeyinde) eğitim veren iş eğitim merkezleri, iş okulları, özel eğitim meslek liseleri veya bu okul düzeyinde açılan özel eğitim sınıflarının zorunlu olacağı, birlikte eğitim verilebilecek yetersizlik türlerine bağlı okulların bir çatı altında toplanarak eğitim vermelerine imkân sağlayacak uygulamalara gidileceği, örneğin özel eğitim meslek okulu adı altında hafif düzey zihinsel yetersizlik/öğrenme yetersizliği olan öğrencilere yönelik iş okulları ile orta ve ağır düzeyde zihinsel yetersizlik/öğrenme yetersizliği olan öğrencilere yönelik iş eğitim merkezlerinin bir bina içerisinde program uyarlamaları yapılarak eğitim alabilecekleri Bakanlık tarafından açıklanmıştır. (http://www.meb.gov.tr/duyurular/duyurular2012/12Yil_Soru_Cevaplar.pdf)

2.6. Yükseköğretim

5378 sayılı Kanun ile ilk kez yükseköğrenim gören özürlü öğrencilerin, öğrenim hayatlarını kolaylaştırabilmek için Yükseköğretim Kurulu bünyesinde araç-gereç temini, özel ders materyallerinin hazırlanması, özürlülere uygun eğitim, araştırma ve barındırma ortamlarının hazırlanmasının temini gibi konularda çalışma yapmak üzere Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Merkezi kurulacağı öngörülmüştür. Bu hükme dayanılarak 2006 yılında Yükseköğretim Kurumları Özürlüler Danışma ve Koordinasyon Yönetmeliği yayınlanmış, 2010 yılında ise yeniden düzenlenerek yayınlanmıştır.

Bu hüküm gereğince; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) bünyesinde; yükseköğretim programlarında öğrenim görmek isteyen özürlü öğrencilere öğrenim görmek istedikleri program hakkında danışmanlık yapmak; üniversitelerin özürlü öğrenciler için açılmış olan entegre yükseköğretim programları listesini, yükseköğretim kurumları ile işbirliği yapmak suretiyle oluşturarak sınav kılavuzuna konulması için gerekli açıklamaları hazırlamak; adayın ÖSYM'ye göndermesi gereken özür türü ve rapor bilgileri ile sınav sırasında ne tür desteğe gereksinimi olduğuna dair dilekçe ve benzeri bilgilere ilişkin sınav kılavuzuna konacak açıklamaları hazırlamak; uzmanlar tarafından incelenen sağlık raporları ve talep formlarının kabul veya ret şeklindeki sonuçlarını sınav öncesi özürlü adaya bildirmek; sınav ortamlarının özür durumuna göre seçilmesi veya düzenlenmesi konusunda gerekli çalışmaları yapmak; merkezi sınavlarla yerleştirilen özürlü adayların istatistikî verilerini oluşturmak ve kamuoyunun bilgisine sunmak; bireylerin engel durumları esas alınarak sınavlarda görev alan okuyucuların seçimi hakkında çalışmalar yapmak üzere ÖSYM Özürlü Öğrenciler Danışma ve Koordinasyon Birimi,

Yükseköğretim Kurulu bünyesinde; yükseköğrenim aşamasına gelen veya yükseköğrenim gören özürlü öğrencilerin ihtiyaçlarını belirlemek, belirlenen ihtiyaçlara göre yapılması gereken idari düzenlemeleri planlamak ve gerekli alt yapı standartlarını oluşturarak ilgili yükseköğretim kurumları arasında koordinasyonu sağlamak üzere Yükseköğretim Kurulu Özürlü Öğrenciler Komisyonu,

Yükseköğretim Kurulu bünyesinde; Komisyona destek hizmetler vermek, raportörlük yapmak, özürlü üniversite öğrencilerine destekleyici ve iyi kaynaklarla donatılmış bir akademik ortam sağlamak için yükseköğretim kurumları özürlü öğrenci birimleri ile koordinasyon halinde çalışmak üzere kadrolu Özürlü Öğrenciler Danışma ve Koordinasyon Birimi,

Yükseköğretim kurumları tarafından bir rektör yardımcısı sorumluluğunda, öğretim elemanları ve ilgili daire başkanlıkları temsilcilerinden oluşan, özürlü öğrencilerin akademik, araç-gereç, idari, fiziksel, barınma, sosyal ve benzeri alanlarla ilgili ihtiyaçlarını tespit etmek ve bu ihtiyaçların karşılanması için yapılması gerekenleri belirleyip, yapılacak çalışmaları planlamak, uygulamak, geliştirmek ve yapılan çalışmaların sonuçlarını değerlendirmek üzere, medikososyal sağlık, kültür ve spor işleri daire başkanlığına bağlı özürlü öğrenci birimleri, oluşturulmuştur.

Bu kapsamda YÖK tarafından “Herkes için tasarım” yaklaşımının Türkiye’de tasarım ve planlama eğitim programları müfredatına entegre edilmesi amacıyla 16-17 Haziran 2011 tarihlerinde Anadolu Üniversitesi’nde 29 Üniversite’den eğitimci ve araştırmacıların katıldığı çalıştay düzenlenmiştir. Çalıştay sonuç raporunda Lisans ve Yüksek Lisansta özelleşmiş derslerin eklenmesi, Öğretim Elemanlarının farkındalığının artırılması ve bölümün öğretim çıktılarına ve ders yeterliliklerine eklenmesi gibi birçok öneri yer almıştır. (http://hertas.anadolu.edu.tr/calistay_hertas_eskisehir2011_sonucraporu.pdf)

Üniversiteye giriş sınavlarında özürlü öğrenciler için; gerekli fiziksel düzenlemeler, ortopedik ve görme özürlüler için uygun düzenlenmiş sınav mekânları, görme özürlüler ve az görenler için 30 dakikalık ek sınav süresi, sınav sorularını okuyacak ve söylenecek yanıtları yazacak uygun eğitimli ve diksiyonu düzgün refakatçi eşliğinde sınava girme olanağı sağlanmaktadır. Ayrıca özürlü üniversite öğrencilerine Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından öncelikli olarak öğrenim kredisi ve katkı kredisi verilmekte, yurt tahsisi yapılmaktadır.

Ancak, üniversite sınavına giren, üniversiteye yerleşen ve bu düzenlemelerden yararlanan özürlü sayısına ilişkin yayınlanmakta olan bir veri bulunmamaktadır.

3. Özürlülerin Eğitimi Konusunda Ülkemizde Yaşanan Sorunlar ve Gündeme Alınması Gereken Konular

Özel eğitim; özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ve akademik disiplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen eğitimdir.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de özel eğitimde bireylerin akranları ile birlikte eğitilmeleri temel ilke olarak benimsenmiştir. Bunun gerçekleşemediği durumlarda dahi, özel eğitim sınıf ve okullarında uygulanan programların temel amacı, bu bireyleri normal okullarda eğitim alabilecek yeterliliğe ulaştırmaktır.

Ülkemizde özürlülerin eğitim hizmetlerinde gözlenen olumlu gelişmelere rağmen, özel eğitimde okullaşma oranının düşük kalması, özel eğitimin genel eğitimin oldukça gerisinde bulunması, özel eğitim hizmetlerinin nitelik ve nicelik açısından arzu edilen düzeye gelememesi, alana özgü yaşanan pek çok sorunun hala devam etmesi bu konunun kapsamlı olarak ele alınması gerekliliğini göstermektedir.

Özürlü bireyin topluma tam katılımının sağlanması için erken eğitim ve destek hizmetlerinin sunulması ve aile eğitimine de bir o kadar erken başlanması gerekmektedir. Özellikle özürlülerin erken eğitimine yönelik çok az sayıda kurum ve kuruluş bulunmaktadır. Özürlü çocukların kreşe ve anaokuluna alınması konusunda sorunlar yaşanmakta ve yeterli sayıda çocuğun erken çocukluk dönemi ve okul öncesi eğitim hizmeti veren bu kurumlardan yararlanması sağlanamamaktadır. Özel eğitim okulları bünyesindeki anaokulu sınıflarının sayısının yetersiz olması, özel eğitimde, eğitim kademeleri arasında geçişin sistemli olarak sağlanamaması, kaynaştırma eğitimine devam eden öğrencilerin ilköğretim sonrası gidecekleri yeterli sayıda eğitim kurumun olmaması, var olanlara yönlendirmenin yetersiz olması da diğer bir sorundur.

Çocuğun eğitiminde ve gelişiminde doğal eğitimci rolünü üstlenen anne-babalar, eğitimde uygulayıcı olmaktan çok bilgi alıcı rolü oynamaktadır. Günümüzde programlarında aile eğitimine yer veren kurumlarda aile eğitimi olarak anne-babalara bilgi aktarılmakta, öğrenilenlerin davranışa dönüşüp dönüşmediği takip edilmemektedir. Bu nedenle, özürlü çocukla çalışan eğitimciler; anne baba eğitimi ve ailenin eğitime katılımı çalışmaları yapmaları için teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.

Özel eğitim alanının nitelikli personel ihtiyacı, diğer alanlardaki personel ihtiyacı ile kıyaslanamayacak kadar fazladır. Çünkü özel eğitim hizmetleri birçok elemanın bir arada ve disiplinler arası bir çalışmayı gerektiren bir hizmetler bütünüdür. Bu çalışmayı oluşturacak elemanların da tıp, eğitim, psikoloji, sosyal hizmetler, sosyoloji, çocuk gelişimi ve eğitimi, fizyoterapi, ev ekonomisi, odyoloji ve konuşma bozuklukları, iş ve sanat eğitimi gibi dallarda eğitim görmüş ve insan kaynağı olarak yetişmiş olması gerekmektedir. Öncelikle de mevzuat uyarınca özel eğitimde istihdamı zorunlu olan öğretmen, odyolog, fizyoterapist, psikolog gibi personelin nitelik ve nicelik olarak yeterli düzeye getirilmesi gereklidir.

RAM’ların yeni yasal düzenlemelerle birlikte iş yükünün artması; personel, ölçme ve değerlendirme araçlarının yetersiz olması; norm kadrolarının azlığı; personelin çoklu disiplinler arası bir anlayışla oluşturulmaması; RAM’larda fizyoterapist kadrosu olmamasına rağmen özel eğitim gerektiren bireylerin fizik tedavi/ortopedi gibi konularda hangi hizmetlerden yararlandırılacağının belirlenmesinin istenmesi; eğitsel değerlendirme ve yerleştirmede yeterli ve doğru yönlendirme yapılamaması gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Öğretmen yetiştirme genel eğitimin her kademesinde önemli olduğu kadar özel eğitimde de önemli bir konu ve sorundur. Özel eğitim hizmetlerinin başarısı bu hizmetleri sağlayacak olan personelin dolayısıyla da öğretmenlerin niteliklerine bağlıdır. Günümüzde doğrudan özürlülerin eğitimi konusunda özel eğitim öğretmeni yetiştiren 14 üniversite bulunmaktadır. Her yıl özel eğitim öğretmenliği bölümlerinden yaklaşık 700 civarında verilen mezun sayısı ile bu ihtiyacın karşılanması yakın gelecekte mümkün görünmemektedir. Mezun olan özel eğitim öğretmenlerinin çoğunun ekonomik yönden özel sektörü tercih etmesi ile de kamu sektöründeki ihtiyaç daha da artmaktadır.

Diğer taraftan, Ülkemizde kaynaştırma yoluyla eğitim hem yasal düzeyde, hem de uygulamada kabul görmesine karşın, genel eğitime öğretmen yetiştiren programların içerikleri incelendiğinde, özel eğitime ve kaynaştırmaya ilişkin derslerin bulunmadığı dikkati çekmektedir. Bu durum, uygulamada sıkıntı yaratmakta ve sınıflarında özel gereksinimli öğrenci bulunan öğretmenlerin bilgi eksiklikleri, hizmet içi eğitim programlarıyla giderilmeye çalışılmaktadır. Kaynaştırmaya devam eden öğrenci sayısının giderek artmakta olduğu göz önüne alındığında, kaynaştırma uygulaması yapılan genel eğitim okullarındaki öğrencilere ve öğretmenlere, genel eğitim sınıflarında özel eğitim desteği sağlanması daha da önem kazanmaktadır.

Okullarda kaynaştırma eğitimine dâhil olan çocukların okul idarecileri, öğretmenler, öğrenciler, veliler ve toplum tarafından sosyal kabulü sağlanamadığından kaynaştırma öğrencisine yönelik olumsuz tutum ve davranışlar devam etmektedir. Toplumun bilinçlendirilmesi yanında öncelikle okullarda “birlikte eğitim”e değil kaynaştırma yaklaşımına entegrasyon sağlanması gerekmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığının özel eğitim alanındaki öğretmen açığını giderebilmek amacıyla ücretli öğretmen görevlendirmesi yapması, bu kişilerin özel eğitim alanında herhangi bir eğitimden geçmemiş olması nedeniyle özel eğitim hizmetinin doğru verilmemesine neden olmaktadır.

573 sayılı KHK’de; özel eğitim okul ve kurumları ile özel eğitime destek sağlayan kurumların faaliyetlerinin teftiş ve denetiminin özel eğitim ve/veya rehberlik ve psikolojik danışma alanlarında yetişmiş müfettişlerce yapılacağı hükme bağlanmış olmakla birlikte denetim yapan müfettişlerin/denetmenlerin genel olarak özürlülerin eğitimi, davranış özellikleri, özel eğitim yöntem ve teknikleri gibi konularda yeterli bilgiye ve donanıma sahip olmadıkları gözlenmektedir. Bakanlığın son yıllarda hızla gelişmekte olan özel eğitim alanında, idari ve mesleki denetim yapmakla görevli olan mevcut müfettişler/denetmenler için bu alanla ilgili bilgi ve deneyimlerini artırmak amacıyla çeşitli hizmetiçi eğitim programları, seminerler düzenlemesine rağmen uygulama sonuçları bu eğitimlerin yeterli olmadığını düşündürmektedir.

Özel eğitim hizmetlerinin zor ve pahalı olduğu bilinmektedir. Bu pahalı hizmetin yürütülmesi büyük ölçüde mali kaynak gerektirmektedir. Özel eğitim hizmeti maliyetinin bir tek kurumdan beklenilmesi yanlış olabileceği gibi hiç bir kuruluşun ekonomik gücü de yalnız başına bu mali yükü kaldıramayacaktır. Bu nedenle, mali işler bir plan dâhilinde, kurum ve kuruluşların görevleri doğrultusunda koordinasyon sağlanarak yapılmalıdır.

Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısı 1600’e ulaşmış ancak bu artış beraberinde bazı sorunları da getirmiştir. Bu sorunlar, destek eğitime ve personelin niteliğine, alanda çalışma yapan kurum ve kuruluşların çalışmalarının kalitesine zarar vermektedir. Özel sektör tarafından verilen destek özel eğitim hizmetinin özel eğitime katkısı, rehabilitasyon programları uygulayıp uygulamadıkları, özel eğitim okullarından farkları gibi konularda yeterli araştırmaların yapılması ve sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu merkezlerde, izleme ve denetim hizmetlerindeki yetersizlik sayesinde yanlış uygulamaların sayısının artması nedeniyle yaşanan sorunlar bulunmaktadır.

Yükseköğrenimde özürlü hizmet birimlerinin kurulması farkındalık sağlamış, sınavlarda ve mekanlarda özürlüye uygun düzenlemelerin yapılması uygulamalarını başlatmıştır. Ancak bu konuda yapılan çalışmaların bir yerde toplanamaması ve düzenli verilerin olmayışı değerlendirme yapmayı güçleştirmektedir.

Yukarıda belirtilen sorunlar ve çözüm önerileri, “Özel eğitim hizmetlerine yönelik yasal çalışmaların yüksek standartlara çıkartılmasına rağmen, bunun özel eğitim okullarına yansıtılamamasının nedenlerini belirlemeye yönelik” Millî Eğitim Bakanlığı, Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (EARGED), Özel Eğitim Okullarında Özel Eğitim Hizmetleri Uygulamalarının Değerlendirilmesi (Görme, İşitme, Ortopedik ve Eğitilebilir Zihinsel Engelliler İlköğretim Okulları Örneği) Ankara, 2010 isimli araştırmada da tespit edilmiştir. Araştırmanın genel evreni 54 ilde bulunan görme, işitme, ortopedik ve eğitilebilir zihinsel engelliler okullarının 2’si dışında 119 okula ulaşılarak tam sayım örneklemle çalışılmıştır. Araştırmanın odağını yönetici-öğretmen ve veliler oluşturmaktadır.

Bu araştırmaya göre tespit edilen sorunlar özetle şöyledir: “Analizler sonucunda, özürlüler ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin günlük yaşama yansıtılmasında, uygulamaların yetersiz olduğu konusunda öğretmen ve veliler aynı görüşteler. Görme, işitme, ortopedik ve eğitilebilir zihinsel engelliler ilköğretim okullarındaki eğitim-öğretimin yeterliği konusunda yönetici, öğretmen ve veliler farklı düşünmektedir. Veliler, özel eğitim okullarındaki eğitimi öğretmenlere göre daha olumlu olarak değerlendirmektedirler.

Engellilerin eğitiminde geç kalınmaması için öğretmen ve veliler tarafından, sağlık kuruluşlarında bireyin engelli olduğunun teşhis edildiği hastane aşamasından itibaren, RAM’lara bildirilecek ve aile ile beraber hemen eğitime başlanacak bir sistem kurulması önerilmektedir. Yine her iki grup okullarda fizyoterapist, dil ve konuşma terapisti, sosyal hizmet uzmanı gibi tamamlayıcı eğitim veren personel ile, çocuk gelişimi ve eğitimcisi yardımcı personel olmamasını, birden fazla engelli öğrencilerle eğitim-öğretim yapılmasını ve sayısal olarak öğretmen eksikliğini özel eğitim okullarının eğitim-öğretim yetersizliğinde öncelikli neden olarak belirtmektedirler.

Yönetici, öğretmen ve veliler özel eğitim okullarının eğitim programlarının Talim ve Terbiye Kurulunca engel ve okul türlerine göre özel yapılmasını talep etmektedirler. Veliler özel eğitim okullarının her ilde, gerektiğinde ilçelerde de açılarak yaygınlaştırılmasını istemektedirler. Üniversite ve engelliler ile ilgili etkinlik gösteren sivil toplum örgütlerinin özel eğitim okulları ile ilişkileri ve RAM’ların engelliler ile ilgili faaliyetleri de yeterli ve işlevsel değildir. Özel eğitim okullarında çalışan öğretmen ve diğer çalışanların yaptıkları görevlerin zorluğundan dolayı ücretlerinin de daha fazla olması gerektiği belirtilmiştir.”

Sonuç olarak, özel eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi, öncelikle sistemin oluşturulmasını ve sistemi oluşturan öğelerin uyumlu çalışmasını gerekli kılmaktadır. Sistemin uyumlu çalışması; özel eğitim kurumlarının ve hizmetin amacının belirlenmesi, sistemin işlerliğini sağlayacak özel eğitim personelinin sayılarının arttırılması ve niteliklerinin yükseltilmesi, süreçteki hizmetlerin iyileştirilmesi ve kalitenin arttırılması ile sağlanabilir.

Gündeme Alınması Gereken Konular

  • Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin farklı ihtiyaçları ve diğer bireylerle eşit eğitim haklarına sahip olduğu bilincinin, toplumsal farkındalığın oluşturulması ve bütüncül eğitim anlayışının geliştirilmesi için neler yapılmalıdır?

  • Özürlüler yönelik toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla kitle iletişim araçlarının etkin kullanımının sağlanması gerekmektedir. Bu kapsamda başta TV programları olmak üzere özürlülük konusunda toplumsal farkındalığı ve olumlu tutumları arttıracak sunumların yapılması, teşvik edilmesi gerekmektedir. Ancak TV’lerde kamu spotlarının izlenme sıklığı düşük saatlerde yayınlanmasının önüne geçecek teşvikler sağlanmalıdır.

  • Temel eğitim ve ortaöğretim kurumlarında ayrımcılığa karşı eğitici kol faaliyetleri, öğrenci kulüpleri ve etkinlikler düzenlenmesi teşvik edilmelidir. İl/ilçe mili eğitim müdürlüklerince ayrı özel eğitim kurumlarıyla kardeş okul kampanyaları, tersine kaynaştırma gibi uygulamalar başlatılmalıdır. Ayrıca özürlü çocuklarla olağan gelişim gösteren akranlarının bir arada bulunacakları sosyal, kültürel etkinliklerin , proje ve gezilerin arttırılması sağlanmalıdır.

  • Yükseköğretim kurumlarında özürlülere yönelik farkındalığı arttıracak seçmeli dersler, proje ve ödevler, topluma hizmet uygulamalarının teşvik edilmesi yararlı olacaktır.

  • Toplumsal farkındalığı, özürlülüğün önlenmesi ve özürlülere sunulacak hizmetleri artırmak amacıyla sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve diğer kuruluşların projeler gerçekleştirilmesi teşvik edilmeli, yaygınlaştırılmalı ve desteklenmelidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ÖDES projesi bunun iyi bir örneğidir. Ancak bu projelerin tüm ülkeye yönelik hibe programları ile desteklenmesi yararlı olacaktır.

  • Eğitim sisteminin, özürlü çocuğa sahip ailelere ve özürlü çocuklara, özrü belirlendiği andan itibaren erken çocukluk dönemi ve okul öncesi eğitim dahil, destek hizmetlerini bütüncül olarak sağlaması ve özel eğitime ihtiyacı olan herkesi kapsaması için hangi programlar/yöntemler/modeller geliştirilebilir?

  • Özürlü çocuğun tıbbi tanılamasının ardından ailesine multi-disipliner bir ekiple tüm ihtiyaç alanlarında destek sunulması gerekmektedir. Bu kapsamda gereken müdahaleler yapılmalı, özürlü çocuğun eğitimine ivedilikle başlanmalıdır. Bu nedenle çocukların eğitsel değerlendirme ve tanılama için RAM’lara yönlendirilmesinin ilgili kurumlarca gerçekleştirilmesi gerekmektedir. RAM’daki eğitsel tanılama ve yerleştirme sürecinin ardından öğrencinin okul öncesi kurumlardan başlayıp, eğitim hayatını bitirene kadar geçen süreci, eğitim kademeleri arasındaki geçişler ve işe yerleştirilmesi sürecini bütüncül şekilde ele alacak yeni bir model geliştirilmesi gerekmektedir. Türkiye’de tüm bu süreçlerde Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumların çeşitli yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu kapsamda bütüncül bir politika belirlenebilmesi için bu kurumlar arasındaki koordinasyonun arttırılması ve gereken yasal önlemlerin alınması gerekmektedir.

  • Eğitim kademelerini veya kaynaştırma yoluyla eğitimini tamamlayan öğrencilerin devam edebilecekleri eğitim kurumları yeterli midir, geçişlerinin sağlanması için neler yapılmalıdır?

  • Mevcut istatistiklere bakıldığında eğitim kademelerini (teme eğitim düzeyinde) ve kaynaştırma yoluyla eğitimini tamamlayan öğrencilerin ortaöğretim ve yükseköğretime devamlarının önemli bir şekilde yetersiz olduğu görülmektedir. Özellikle zihinsel yetersizliğe sahip öğrencilerin temel eğitimden sonra mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmelerinde istenen düzeye ulaşılamadığı görülmektedir. Örneğin temel eğitimini kaynaştırma öğrencisi olarak tamamlamıl hafif düzey zihinsel yetersizliğe sahip birçok öğrencinin Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi (İş Okulları)na yönlendirildikleri görülmektedir. Oysa bu durum ulusal ve uluslar arası mevzuat ve politikaların temel felsefesi olan bütünleştirmeye uymamaktadır. Bu sebeple bu öğrencilerin mesleki ve teknik eğitim veren ortaöğretim kurumlarına, çıraklık eğitim merkezlerine ya da işe yerleştirilerek iş başında öğretim gibi uygulamalarla toplumsal yaşama kazandırılması gerekmektedir.

 

  • Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi (İş Okulları), Özel Eğitim Uygulama Merkezleri (İş Eğitim Merkezleri), özel eğitim meslek liseleri veya bu okul düzeyinde açılan özel eğitim sınıflarının birlikte eğitim verilebilecek yetersizlik türlerine bağlı okulların bir çatı altında toplanarak eğitim vermelerine imkân sağlayacak uygulamalardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu uygulamalardan Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi (İş Okulları), işleyiş ve yapısı çıraklık eğitimi ve hizmetleri sürdüren Mesleki Eğitim Merkezlerine benzetilmeli ya da devredilmeli, Özel Eğitim Uygulama Merkezleri (İş Eğitim Merkezleri) ise Halk Eğitim Merkezleri’ne devredilmeli ya da bu merkezler içerisinde faaliyetlerini sürdürmelidirler. Böylece yaygın ve mesleki eğitimde bütünleştirmenin önü açılmış olacaktır. Ancak mümkün mertebede bu öğrencilerin mesleki ve teknik eğitim verilen ortaöğretim kurumlarında kaynaştırma eğitimi almaları için gereken düzenlemelerin yapılmasına özen gösterilmelidir.

  • Kaynaştırma programına dâhil olan çocukların farklı disiplinlerden bireysel destek eğitim ihtiyacının karşılanabilmesi için neler yapılabilir?

  • Kaynaştırma eğitimine dahil olan öğrencilere yönelik sunulan destek eğitim hizmetlerinin büyük kısmı özel özel eğitim merkezlerince sürdürülmektedir. Bu kapsamda bu alanda önemli ve büyük bir sektör oluşmuş ve bu oluşum çeşitli sorunlara neden olmuştur. Destek eğitim hizmetlerinin devlet eliyle yürütülmesine öncelik verilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan sınıf, dal ve özel eğitim öğretmenlerinin tam gün şeklinde çalışmaları şartıyla destek özel eğitim hizmetlerinin önemli bir kısmı devlet eliyle sürdürülebilir. Bu kapsamda gezerek özel eğitim hizmeti veren öğretmenler, özel eğitim danışmanlığı ve kayna özel eğitim odaları yoluyla destek eğitim hizmetleri sunulabilir. Fizik tedavi, dil ve konuşma terapisi gibi çeşitli alanlarda da gereken destek eğitim ve hizmetlerinin sunulmasında ise mevcut personel dışında hizmet alımı yoluna gidilmelidir.

  • Rehberlik Araştırma Merkezlerinin nitelikli ve yeterli personel ve ölçme-değerlendirme araçları dahil kapasitelerinin güçlendirilmesi için yapılması gerekenler nelerdir?

  • RAM’lar bulundukları il ve ilçelerde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini sunan ve koordinesini sağlayan, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitsel değerlendirme ve tanılama işlemlerini yaparak uygun eğitim ortamı ile programlara yönlendiren merkezdir. 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ve MEB mevzuatının değişmesiyle birlikte RAM’ların görev alanları, hizmet sunduğu kişi ve kurumlar farklılaşmış aynı zamanda iş yükü ve yoğunluğu da artmıştır. Bu nedenle RAM’ların birçok sorunu olduğu görülmektedir.

  • RAM’ların sorunlarını ve bu sorunların çözümü için gerekli tedbirleri ele almak amacıyla Ulusal Düzeyde bir toplantı veya çalıştay yapılması yararlı olacaktır.

  • RAM’ların personel ve fiziki yapısı güçlendirilmeli, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri ile özel eğitim hizmetleri ayrılarak yeni bir RAM modeline geçilmelidir.

  • Ayrıca RAM’ların araştırma ve geliştirme faaliyetleri arttırılmalıdır.

  • Özel eğitim alanında yapılan analizler ve araştırmalar yeterli midir?

  • Özel eğitim alanındaki araştırmaların 2000’li yıllardan itibaren arttığı görülmektedir. Ancak multi-disipliner çalışmaların yapılması, farklı alanlarda yapılan araştırmaların sonuçlarından özel eğitim alanının istifade etmesi sağlanmalıdır.

  • Özürlüler içinde dezavantajlı grup olan özürlü kız çocukları ve yüksek seviyede desteğe ihtiyaç duyan özürlü kişiler için geliştirilebilecek programlar nelerdir?

  • Kız çocuklarının eğitimi konusunda yürütülen kampanyaların özel gereksinimli çocukları da içerecek şekilde planlanması gerekmektedir. Bu kapsamda özürlü kız çocuklarının okullaşma oranlarının düşük olduğu bölgeler, belirlenmeli ve bu bölgelere yönelik proje ve kampanyalar oluşturulmalıdır.

  • Özel eğitim alanında ilgili kurumların işbirliği sağlayarak temel politikaların belirlenmesi ve hizmetlerin bu politikalar çerçevesinde sistemli olarak yürütülmesi ve her kurumun kendi alanına ait konuların sorumluluğunu alması için hangi uygulamalar gerçekleştirilmelidir?

  • 1991 yılında gerçekleştirilen 1. Özel Eğitim Konseyi’nde alınan kararların özel eğitimin gelişimine önemli katkıları olmuştur. Bu konseyin ilgili kamu kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla iki yılda bir düzenli bir şekilde toplanması, kurumların işbirliği, temel politikaların belirlenmesi ve hizmetlerin bu politikalar çerçevesinde sistemli olarak yürütülmesi gibi konularda yararlar sağlayacaktır.

  • Alanın özelliği ve güçlüğü itibariyle bu alanda çalışan personelin (resmi özel eğitim okulları yöneticilerinin, özel eğitim okul ve kurumlarını denetleyen denetmenlerin ve özel eğitim alanında yetişecek personel dahil) özel eğitim alanında niteliğinin ve niceliğinin arttırılması ve doğrudan özürlü bireyle çalışan kişilerin özlük haklarının iyileştirilmesi için geliştirilecek programlar/yapılacak çalışmalar neler olmalıdır?

  • Öncelikle yetersizlik türüne göre (Görme, İşitme, Zihin) oluşturulmuş öğretmen yetiştirme programlarından vaz geçilmelidir. Özel eğitim alanına öğretmen yetiştirme lisans düzeyinde 2+2 veya 2+3 şeklinde yeniden düzenlenmelidir. Bu kapsamda özel eğitim öğretmenliği lisans programları ilk iki yılında genel özel eğitim formasyonu son iki-üç yıl ise görme, işitme, zihin, üstün yetenekliler, çoklu yetersizlikler, erken çocukluk özel eğitimi, otizm gibi çeşitli özel eğitim dallarında yeterlilik sunmalıdır. Özel eğitim öğretmeni sıfatıyla mezun olan bu öğrenciler, üniversiteden aldıkları dallara göre istihdam edilmelidirler.

  • Özel eğitim okul ve kurumlarında özel eğitim alanının dışından kişilerin yönetici olarak atanması bu okullardaki nitelik ve işleyişin anlaşılmasında güçlükler getirecektir. Aynı zamanda hem resmi hem de özel kurumların denetlenmesinde özel eğitim alanından mezun müfettişlerin görevlendirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple özel eğitim alanından mezun olan kişilerden en az 5 yıl öğretmenlik yapmış kişilerden ayrıca müfettiş seçilmesi yararlı olacaktır.

  • Özel eğitim alanı, doğası gereği diğer öğretmenlik alanlarından daha kapsamlı bir öğrenimi ve daha zor bir uygulamayı gerektirmektedir. Bu nedenle özel eğitim alanında çalışan öğretmenlere ek ücret ödenmesi uygulaması sürdürülmelidir. Ayrıca öğretmenlerin kendilerini geliştirmeleri için lisansüstü öğrenim görmeleri teşvik edilmelidir. Bu kapsamda tezli lisansüstü programların yanısıra uzaktan eğitim ve doğrudan tezsiz yüksek lisans programlarına katılmaları desteklenmelidir.

  • Kısa dönemde sorunların çözümü için özel eğitim öğretmenleri tarafından yapılacak “özel eğitim danışmanlığı/koordinatörlüğü” uygulaması ülkemiz için uygun mudur?

  • özel eğitim danışmanlığı/koordinatörlüğü” etkin olarak uygulandığında özellikle kaynaştırma uygulamaları için yararlı olacaktır. Bu kapsamda gezerek özel eğitim hizmeti sunan öğretmenler gibi kaynaştırma öğrencilerinin bulunduğu her beş okula bir “özel eğitim danışmanı /koordinatörü” görevlendirilebilir. Bu danışmanlar okullara giderek sınıf ve dal öğretmenlerinin sorunlarına çözüm bulabilir, davranış kontrolü, BEP hazırlanması, uygulamaların seyri ve değerlendirmelerde danışmanlık yapabilirler. Özel eğitim öğretmeni açığı bulunan yerlerde mevcut özel eğitim okul ve sınıflarında görev yapan özel eğitim öğretmenleri ders dışı zamanlarda bu görevi üstlenebilirler.

  • Özel eğitim alanındaki öğretmen açığını giderebilmek amacıyla uygulanan ücretli öğretmen görevlendirmesi yerine hangi önlemler alınabilir?

  • Özel gereksinimli öğrencilere yönelik eğitim uygulamalarının yanlış sunulması bu öğrenciler için geri dönüşü zor sakıncalara yol açacaktır. Bu sebeple konu ile ilgisi olmayan kişilerin ücretli öğretmen olarak görevlendirilmesi uygulamasından vazgeçilmelidir. Özel eğitim hizmetleri bu konuda lisans düzeyinde öğrenim görmüş kişilerce sürdürülmelidir. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi de bu konuda kesin hükümler getirmektedir. Ancak kısa vadede çözüm olarak sınıf öğretmenliği, çocuk gelişimi ve okul öncesi öğretmenliği gibi alanlardan mezun kişilere 500 saatin üzerinde bir sertifika programı uygulanarak bu alandaki açık kapatılabilir. Özel eğitim sertifika programını açacak fakültelerin doktoralarını özel eğitim alanında yapmış en az bir profesör, iki doçent ve dört yardımcı doçentten oluşan ekiple bu programları açabilmeleri sağlanmalıdır. Sertifika programlarına ihtiyaç duyulan sayıda yıllık olarak öğrenci kabul edilmeli, bu programları başarıyla tamamlayan öğrencilere istihdam sağlanmalıdır. Ancak bu uygulama mevcut özel eğitim programlarından mezun olacak öğrencilerin önünü tıkamamalıdır. Bu sebeple sertifika programından mezun olan öğrencilerle MEB iki yıllık sözleşme imzalamalı ve ihtiyaç azaldıkça bu öğretmenlerin kendi branşlarında çalışmalarına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

  • Özel eğitim hizmetlerinin finansmanına katkıda bulunacak yöntemler/modeller neler olabilir?

  • Özürlülere sunulacak hizmetler sosyal devlet olmanın gereğidir. Bu sebeple özel eğitim hizmetlerinin finansmanı Devlet eliyle sürdürülmelidir. Ancak bu alanda hizmet veren kurumlara bağış, teşvik ve destek verecek hayır sahiplerinin artması için kampanyalar sürdürülebilir.

  • Özel özel eğitim kurumlarına aktarılan kaynak; özürlü bireylere yeterli, kaliteli ve sürdürülebilir destek eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini sağlayabiliyor mu, özel özel eğitim kurumlarının hizmetlerinin izlenmesi ve denetlenmesi için neler yapılabilir?

  • Özel özel eğitim hizmetleri Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana hizmet vermektedirler. 2005 yılındaki düzenlemelerin ardından özürlü sağlık kurulu raporu (%20) ve RAM’ın değerlendirmesi sonucunda destek eğitim hizmeti alması uygun görülen öğrencilerin eğitim giderleri MEB tarafından ödenmeye başlanmıştır. Bu durum özel sektörün konuya ilgisini arttırmıştır. Ancak bazı özel merkezlerin niteliksel olarak öğrencilere uygun destek eğitim veremedikleri bilinmektedir. 2009 yılından itibaren Bakanlıkça hazırlanan destek eğitim programları ve RAM modülü ile bu durumun önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ancak RAM’ların iş yükü ve diğer çeşitli nedenlerle bu merkezlerin eğitim kalitesi net bir şekilde denetlememiştir. Mevcut müfettişler, yönetmelik hükümlerine ve genel olarak maddi konularda teftişlere ağırlık vermişler, eğitsel kalite ve yeterlilik konusunda gerekli denetimi gerçekleştirmemişlerdir. Bu sebeple bu kurumların destek eğitim hizmetlerini nasıl sürdürdüklerinin izlenmesi ve denetlenmesi için özel eğitim müfettişliği uygulamasının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca RAM’larda yeniden tanılama için gelen öğrencilerin destek eğitim hizmetlerinden ne ölçüde yararlanıldığını anlamak amacıyla informal ölçme araçlarının uygulanması sağlanmalıdır.

  • Tüm eğitim kurumlarının özürlüler için ulaşılabilir hale getirilmesi için yapılacak planlamalar nasıl olmalıdır?

  • Özürlü bireyler için eğitim kurumlarının ulaşılabilirliğini arttırmak büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de özel gereksinimli bireylerin resmi özel eğitim kurumlarına ulaşımı ücretsiz servisler yoluyla gerçekleştirilmektedir. Aynı şekilde özel merkezlerin büyük çoğunluğu da öğrencilerin ulaşımını kendi araçları ile ücretsiz olarak gerçekleştirmektedir.

  • Bu uygulamaların yanı sıra eğitim kurumlarının dış ve iç mekanlarının da özel gereksinimli bireylere uygun şekilde düzenlenmesi sağlanmalıdır.

  • 12 yıllık zorunlu eğitimin özel eğitim alanına uygulanması için neler yapılmalıdır?

  • 12 yıllık zorunlu eğitim modelinin özel eğitim alana ayrı özel eğitim okulları düzeyinde önemli bir aksaklık getirmediği görülmektedir. Ayrı özel eğitim okulları genel yapılarına göre 4+4 şeklinde ilk kademe şeklinde yeniden yapılanmış görünmektedir. Eski isimleri ile iş okulları, iş eğitim merkezleri ve özel eğitim meslek liseleri ise üçüncü 4 yıl olarak belirlenmektedir. Böylece daha önce zorunlu eğitimin dışında olan üçüncü kademe okul ve merkezler özel eğitim öğrencileri için de zorunlu olmuştur.

  • Yeni sistemdeki müfredat içeriği de özel eğitim alanına olumsuz bir etkisi olacağı düşünülmemektedir. Çünkü özel eğitim alanında genel müfredat yerine BEP uygulanmakta ve her öğrenci bireysel olarak değerlendirilmektedir.

  • Yeni sistemin özel eğitim alanı açısından en merak edilen durumu öğrencilerin eğitim kademeleri arasındaki geçişleridir. Önceki sistemde 8 yıllık kesintisiz kaynaştırma öğrencisi olan öğrencilerin ilk 4 yıl sonunda nereye hangi kuruma yerleştirileceği konusu önem taşıyacaktır. Bu kapsamda özel gereksinimli bireylerin mesleki eğitimi konusunda bu yeni sistem bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Öyle ki, mesleki ve teknik eğitim veren kurumların orta kısmını açması ve bu kısımlarda daha önce kaynaştırma öğrencisi olmuş dal öğretmenlerinin bulunması mesleki ve teknik eğitim kurumlarında olumlu bir etki sağlayabilir. Kaynaştırma öğrencileri orta kısımdan itibaren bir mesleğe hazırlanarak daha bağımsız ve üreten bireyler olarak yetiştirilmeleri sağlanabilir.

4. Özürlülerin Eğitimi Konusunda Dünyadaki Gelişmeler

Özürlülerin eğitimi, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi, ILO 142 Nolu İnsan Kaynaklarının Değerlendirilmesinde Mesleki Eğitim ve Yönlendirmenin Yeri Hakkında Sözleşme gibi birçok uluslararası sözleşme ve normlarda yer almıştır.

Özürlü bireyler için Amerika ve Avrupa Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkede kaynaştırma yoluyla eğitim uygulanmaktadır. Kaynaştırma yoluyla eğitimde uygulanan yöntemler günümüzde sosyal dışlanmanın önlenmesinden çok sosyal içermeye yönelmiştir.

Özellikle sosyal refah devleti olarak bilinen İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde 3-6 yaş özel eğitim hizmetleri hem her çocuğun gereksinimine uygun çeşitlilikte ve ailelerin maddi ve manevi olarak ulaşabileceği şekilde hem de yaygın olarak sağlanabilmektedir. Ayrıca gelişmiş devletler arasında yer alan tüm Batı Avrupa ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletlerinde ve Japonya’da hem nitelik hem de nicelik yönünden özel eğitim hizmetleri oldukça iyidir.

4.1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

Amerika’da özürlü bireylerin eğitimi “Yetersizliği Olan Bireylerin Eğitimi Yasası” (IDEA) ile düzenlenmiştir. 1975 yılında yürürlüğe giren ve 1990 yılında kapsamı genişletilen Yasa, 0-21 yaş arasındaki tüm bireylerin, engelleri ne olursa olsun, devlet tarafından ücretsiz eğitilmelerini zorunlu kılmıştır. Yasa beş temel özelliğe sahiptir:

• Uygun eğitim hizmetleri

• Nesnel eğitsel değerlendirme

• Bireyselleştirmiş eğitim planı

• En az kısıtlayıcı eğitim ortamı

• Eğitsel kararları ve uygulamaları denetleme

Uygun Eğitim Hizmetleri: Herhangi bir engele sahip olan 9-21 yaş arasındaki her öğrenci, gereksinimlerine uygun özel eğitim hizmetlerinden ücretsiz yararlanır. Özel eğitim hizmetleri kapsamına fizyoterapi, psikolojik danışma, odyoloji hizmetleri gibi destek hizmetler de dahildir. Özel eğitim hizmetlerinden yararlanabilmek için öğrencinin engelinin tanılanmış olması gerekir. 0-2 yaş grubundaki çocukların ise uygun özel eğitim hizmetlerinden yararlanabilmeleri için, yaşıtlarına kıyasla bazı gelişim alanlarında geri kalmış olmaları ya da risk faktörüne sahip olmaları yeterlidir.

0-2 yaş grubunda uygun özel eğitim hizmetlerinden yararlanma hakkına çocuk kadar aile de sahiptir.

Nesnel Eğitsel Değerlendirme: Özel eğitim hizmetlerinden yararlanmaya hak kazanabilmek için, 3-21 yaş arasındaki öğrencilerin ayrıntılı bir formal değerlendirmeden geçirilmeleri gerekir. Değerlendirme, disiplinlerarası bir değerlendirme kurulu tarafından gerçekleştirilmelidir. Ayrıca, engelin türünü ve derecesini tanılamak kadar eğitsel gereksinimleri belirlemek de dikkate alınmalıdır. 0-2 yaş grubundaki çocukların hem kendileri, hem de aileleri değerlendirilir.

A.B.D.’de son yıllarda hızla yaygınlaşan eğilim, normal sınıf öğretmeninin bir öğrenciyi özel eğitime aday olduğu gerekçesiyle formal değerlendirmeye yollamadan önce bazı girişimlerde bulunmasıdır. Bu ön girişimlerde öğretmenin, öğrenciyi sınıfta güçlük çektiği alanlarda değerlendirmesi ve eğitim programlarında değişiklikler yapması beklenmektedir. Bu etkinlikler sırasında öğretmene eğitim hizmetlerinin sağlanabilmesi için öğrencilerin “engelli” diye nitelendirilmiş olma zorunluluğu kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı: Özel eğitim kapsamına alınan her öğrenci için, her öğretim yılı yenilenmek üzere, bir bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlanır. 0-2 yaş grubundaki çocuklar için, bireyselleştirilmiş eğitim planı yerine, bireysel aile hizmetleri planı hazırlanır ve bu planda çocuk kadar ailenin özelliklerine de yer verilir. Bireysel aile hizmetleri planının hazırlanabilmesi için, engellilik durumunun tanılanmış olması gerekmez.

En Az Kısıtlayıcı Eğitim Ortamı: Çocuğa, eğitsel gereksinimlerini en iyi şekilde karşılayacak, en az kısıtlayıcı eğitim ortamı sağlanır. Kısıtlayıcılık, (a) çocuğun normal yaşıtlarıyla ne derece birarada bulunduğu ile diğer bir deyişle, kaynaştırmaya ne derece yer verildiği ile, (b) eğitsel gereksinimlerin ne ölçüde karşılandığı ile ilişkili bir özelliktir.

Eğitsel Kararları ve Uygulamaları Denetleme: Özel eğitime ilişkin verilen kararları ve uygulamaları denetlemek için yapılabilecekler üç maddede özetlenebilir:

a. Tanılama, değerlendirme ya da eğitsel uygulamalarla ilgili olarak aileler ya da eğitim kurumları soruşturma isteğinde bulunabilirler.

b. Aileler yapılan formal değerlendirmeden memnun kalmazlarsa, yeni bir değerlendirme yapılması isteğinde bulunabilirler.

c. Öğrencinin eğitimi ile ilgili yeni bir karar alınacağında, aile bu konuda bilgilendirilir ve ailenin onayı alınır.

Ayrıca, eğitim yardımlarına ilişkin ayrı düzenlemeler bulunmakta ve Rehabilitasyon Yasası ve Engelli Amerikalılar Yasası (ADA) da rehabilitasyon ve ulaşılabilirliğe ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Temelde normal eğitime entegre edilmiş kaynaştırma programları ile özür durumlarına göre her özürlü bireyin eğitim almasını sağlayacak programlar uygulanmaktadır.

4.2. İngiltere

İngiltere 1976 yılında kaynaştırma yoluyla eğitime geçmiştir. Genel Eğitim Yasası ile sürdürülen özürlülerin eğitim hizmeti 1981 yılında çıkarılan Özel Eğitim Yasası ile düzenlenmiştir. Özürlülerin tedavi, bakım, eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri yanında, işe yerleştirme, mesleki eğitim gibi geniş kapsamlı yardım sistemlerini sağlayan yasal düzenlemeler bulunmaktadır.

İngiltere’de 1994 yılında yürürlüğe giren Özel Eğitim Uygulama Kılavuzu ile tüm özel gereksinimli çocuklara ilişkin eğitsel düzenlemelerin esasları belirlenmiştir. İngiltere’deki son özel eğitim düzenlemelerinin en önemli özelliği, özel eğitim kapsamına girecek çocukların önemli bir bölümünün eğitimlerinin, formal eğitim süreçlerine yer vermeksizin, normal sınıflarda yapılabileceğini öngörmesidir. Tek tip değerlendirme ve eğitim yaklaşımının, tüm özel gereksinimli çocuklar için uygun olamayacağı görüşü benimsenmektedir. Bu görüşten hareketle, beş aşamalı bir özel eğitim değerlendirme ve öğretim sistemi oluşturulmuştur. İlk üç aşama, informal değerlendirme ve kaynaştırmayı, 4. ve 5. aşamalar ise formal değerlendirme ve gerekli görülen durumlarda, ayrı özel eğitim ortamlarında eğitimi içermektedir.

İngiltere’de, her okulda bir özel eğitim koordinatörü bulunmaktadır. Özel eğitim koordinatörü, tüm özel gereksinimli öğrencilerin dosyalarını tutmak, sınıf öğretmenlerine danışmanlık yapmak, okul dışı kurum ve kişilerle ilişkileri organize etmek gibi işleri yürütmektedir. Her okulun yazılı bir özel eğitim düzenlemesi bulunması gerekmektedir. Bu düzenlemede, özel eğitim koordinatörünün görevleri, informal değerlendirmelerin nasıl gerçekleştirileceği, verilecek hizmetiçi eğitim programları, vb. konular ayrıntılı olarak yer almaktadır. Yerel eğitim yönetimleri, formal değerlendirme ve kararlardan sorumludur.

Aşağıda, özel eğitim hizmetlerinin her bir aşamasının özellikleri kısaca yer almaktadır:

1.Aşama: Sınıf ya da branş öğretmeni, aldığı eğitimden tam olarak yararlanamadığını düşündüğü bir öğrenciyi informal olarak değerlendirerek, öğrencinin eğitim programını bireyselleştirir. Bu çalışmalarında öğretmen, özel eğitim koordinatörüne danışır ve koordinatör bu öğrencilerin kayıtlarını tutar.

2.Aşama: Özel gereksinimli öğrenciden öncelikle özel eğitim koordinatörü sorumlu olur. Koordinatör, öğretmenle birlikte çalışarak informal değerlendirme yapar ve bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlar.

3.Aşama: Özel eğitim koordinatörü, okul dışı uzmanlara danışarak ve onlardan destek hizmet alarak, informal değerlendirme yapar ve bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlar. Destek hizmet personeli, örneğin, odyolog ya da dil ve konuşma uzmanı, yerel eğitim yönetimlerinden ya da özel kuruluşlardan sağlanabilir.

4.Aşama: Özel gereksinimli öğrenci, formal değerlendirme istemiyle yerel eğitim yönetimine gönderilir. Burada, öğrenciye daha önce okulunda öğretmeni ve özel eğitim koordinatörü tarafından sağlanmış olan hizmetler gözden geçirilerek, formal değerlendirmeye gerek olup olmadığına karar verilir. Eğer gerek görülürse, disiplinlerarası bir ekip tarafından, formal değerlendirmenin gerçekleştirilmesi sağlanır. Bu değerlendirme sonucunda, öğrencinin öğrenimini sürdüreceği eğitim ortamına karar verilir. Bu ortam, normal sınıf olabileceği gibi, özel eğitim sınıfı ya da okulu da olabilir.

5.Aşama: Yerel eğitim yönetimi, çocuğun resmen özel gereksinimli olarak nitelendirilmesinin gerekli olup olmadığına karar verir. Resmi tanılama, bazı özel eğitim hizmetlerinin sağlanması için gerekli olabilmektedir.

Bu sistemde, öğrencilerin önemli bir bölümünün sorunlarının ilk üç aşamada çözüleceği; dolayısıyla, 4. ve 5. aşamaların, tüm çocukların yalnızca yaklaşık %2’si için gerekli olacağı varsayılmaktadır. Dolayısıyla, özel gereksinimli öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun normal eğitim ortamlarında özel gereksinimli diye nitelendirilmeksizin eğitilebileceği öne sürülmektedir.

4.3. Genel Olarak Avrupa Birliğine Üye Ülkelerde Özel Eğitim

AB’ye üye ülkelerde özel gereksinimli bireylere sağlanan eğitim hizmetleri ülkeler arasında farklılıklar göstermektedir. Her ülke özel gereksinimli bireylere yönelik eğitim hizmetlerini kendi benimsediği yaklaşımlarla yürütmektedir.

Örneğin; son yıllarda tüm dünyada giderek yaygınlaşan kaynaştırma uygulamaları ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. İtalya, Fransa, Portekiz, İspanya ve İngiltere gibi ülkelerde özel gereksinimli çocukların büyük çoğunluğu kaynaştırma imkânlarından yararlanmakta ve kaynaştırma yasalarla zorunlu tutulmaktayken, Almanya, Hollanda ve Finlandiya gibi ülkelerde özel gereksinimli bireyler genellikle gereksinimlerine yönelik özel okullarda eğitim hizmetlerinden yararlanmaktadır. Üye ülkelerin büyük bir kısmında ise, hem özel okullarda hem de normal okullarda özel gereksinimli bireylere eğitim hizmetleri sağlanmaktadır.

Hemen hemen tüm AB ülkelerinde özel eğitim hizmetleri erken çocukluk döneminde ya da okul öncesi dönemde başlamaktadır. Erken tanı koymak ve özel gereksinimli bireyleri erken dönemde eğitime yönlendirmek açısından İngiltere, Danimarka ve Avusturya gibi ülkelerde bireyler doğdukları andan itibaren özel eğitim açısından sürekli değerlendirilmektedir. Örneğin, Avusturya’da risk grubundaki çocukları belirlemek için, bir çocuk okula resmî kayıt yaşından aylar önce kayıt yaptıracağı okulun öğretmenleri tarafından değerlendirilmekte ve izlenmektedir. Bundan dolayı Avrupa ülkelerinde özel eğitim gerektiren çocukların eğitim ortamlarına yansımasında kayıplar olmamaktadır. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda zorunlu eğitim çağı içinde bulunan özel eğitime ihtiyacı olan öğrenci oranları oldukça yüksektir.

Avrupa ülkeleri, özel eğitim sistemleri açısından üç grupta toplanabilir

Tek sistem yaklaşımı: Bu grupta yer alan ülkelerde, hemen tüm özel gereksinimli öğrencilerin genel eğitimin bir parçası olması sağlanmaya çalışılmaktadır. Örnek olarak İspanya, İsveç, İtalya, Norveç ve Portekiz verilebilir.

Karma sistem yaklaşımı: Eğitim sistemi, genel ve özel eğitimin karması biçiminde işlemektedir. Danimarka, Fransa, Finlandiya ve İrlanda bu grupta yer alan ülkeler arasındadır.

İkili sistem yaklaşımı: Bu gruptaki ülkelerde iki ayrı eğitim sistemi vardır. Genel eğitim sistemi ve özel eğitim sistemi. Bu yaklaşımı benimseyen ülkelerde özel gereksinimli öğrenciler esas olarak ayrıştırılmış ortamlarda eğitim görmektedirler. Hatta bu ülkelerin bazılarında genel eğitime ve özel eğitime ilişkin yasal düzenlemeler de ayrıdır. İkili sistem uygulayan ülkelere örnek olarak Belçika ve İsviçre verilebilir. Çeşitli ülkelerde ise (Örnek: Almanya ve Hollanda) bu gruptan karma sistem grubuna geçme yönünde çaba gözlenmektedir.

AB’ye üye ülkelerin büyük bir çoğunluğunda, özel gereksinimli öğrencilere hizmet veren öğretmenler, sınıf öğretmenliği eğitimi görmüş, bu eğitim üzerine kurslara devam ederek ya da ek dersler alarak özel eğitim öğretmenliği yapan öğretmenlerden oluşmaktadır. Ancak, bazı ülkelerde özel eğitim öğretmeni yetiştirme ile ilgili uygulamalar farklılık göstermektedir. Örneğin; Avusturya’da sınıf öğretmenliği öğrenimi görmüş bireyler lisans üstü eğitim ile, Yunanistan’da öğretmenlik diploması aldıktan sonra gördükleri iki yıllık eğitim sonunda özel eğitim öğretmeni olabilmektedir. Finlandiya’da yedi ayrı alanda özel eğitim öğretmeni yetiştirilirken, İngiltere’de sadece görme ve işitme yetersizliği olan bireylere yönelik özel eğitim öğretmeni yetiştirilmektedir.

4.4. Polonya

Polonya’da okul öncesi eğitim kurumları 20. yüzyılın başında kurulmuştur. Okul öncesi eğitim, ilkokullara bağlı olarak faaliyet gösteren, 6 yaş grubuna yönelik sınıflarda ve 3 ile 5 yaş arası çocuklara yönelik yetiştirme okullarında verilmektedir. Çocuklar bu kurumlarda yaşlarına göre ya da ilgilerine göre mevcudu 25’i geçmemek üzere gruplandırılırlar. Özel eğitime muhtaç engelliler için ise 6 ile 16 kişilik gruplar oluşturulmaktadır. Her bir grupla iki öğretmen vardiyalı olarak ilgilenir. Okul öncesi eğitim kurumlarında Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış 20 farklı müfredat uygulanmaktadır. Bu müfredatlarda çocuğun görsel, işitsel yeteneklerini ile konuşmasını geliştiren oyun ve etkinliklere yer verilmektedir. 6 yaşındaki çocukların fiziki gelişimlerini ve sağlık durumlarını değerlendirmek için bir form hazırlanarak özel eğitime muhtaç çocuklar tespit edilir.

Engellilere yönelik ilk eğitim kurumu 1817’de kurulmuştur. Önceleri sadece kör ve sağırların kabul edildiği engelliler okuluna zamanla zihinsel engelliler, fiziksel engelliler, kronik hastalar ve sosyal yönden uyumsuz olan öğrenciler de kabul edilmeye başlanmıştır. Engelliler 11 farklı kurumda eğitim almaktadır. Bunlar: Anaokulu, 6 yıllık ilkokul, 3 yıllık ortaokul, 2 ya da 3 yıllık meslek liseleri, liseler ve yatılı okullar. Psikolojik ve pedogojik tavsiye merkezleri, engelli öğrencilerin her türlü sorunlarıyla ilgilenmektedir. Ayrıca psikolog, doktor ve öğretmenlerden oluşan bir komisyon öğrencinin gelişimini takip etmektedir. Öğretmenler engellilerle ilgili olarak üniversitede ayrı bir eğitime tabi tutulmaktadır. Okula gelemeyecek kadar bedensel engeli fazla olan öğrenciler evlerinde bire bir eğitim alırlar. Zihinsel engelliler hariç diğer bütün engelliler diğer eğitim kurumlarından mezun olanlarla aynı diplomayı almaktadır.

4.5. Fransa

Engelliler için özel eğitim kurumlarının yanı sıra, okullarda özel hazırlık sınıfları bulunmaktadır. 15 kişiyi geçmeyen hazırlık sınıflarında, engelli öğrencinin çevreyle uyumunun sağlanması amaçlanır. Hazırlık sınıflarının yanı sıra, mevcudu 12’yi geçmeyen özel sınıflarda engelli öğrenciler eğitim almaktadır. Öğrencilerin gelişim düzeyleri, rehberler ve öğretmenleri tarafından takip edilmektedir. Rehberlerden oluşan komiteler engelli öğrencinin rehabilitasyonu görevini de üstlenmektedir. Engelli öğrencilerle ilgilenen öğretmenler iki yıllık sertifika programından geçerler. Engelliler için eğitim komitesi, öğrencilerin mesleki eğitim alabilmeleri için uygun iş yeri şartlarını oluşturur. Öğrenciler, okul içindeki özel sınıflarda ya da diğer öğrencilerle aynı sınıfta eğitim alır.

4.6. İsviçre

Genel okul yükümlülüğü, bütün çocuklar için geçerlidir. Görme özürlü, işitme engelli, bedensel engelli, zihinsel engelli, konuşma özürlü ama aynı zamanda öğrenme güçlüğü ve davranış bozukluğu olan çocuklar ve yetişkin çocuklar için ihtiyaçlarına göre hazırlanmış özel tedbirler vardır ve bütün okul boyunca onların hizmetindedir.

Yasalar; kantonların çocukların ve ergenlik çağındaki çocukların mümkün olduğunca uygun eğitim-öğretim modeli ile standart okullara entegre olmalarını teşvik etmeyi ve refahlarına hizmet etmelerini öngörür.

  Entegreli okul modeli: Görme engelli olup ta diğer bütün çocuklar gibi ilk ve orta okul sınıflarında okumaya muktedir olan çocuklar bu sınıflarda entegre edilir. Çocuklar ve ebeveynlere tavsiyelerle refakat edilir ve  terapi  desteği verilir.

Özel Okullar: Engelli bir çocuğun standart okula yerleştirilmesi mümkün değilse, çocuğun özel bakım ve okul eğitimi kantonların yükümlü olduğu özel tesislerde gerçekleşir; bunlar Maluliyet Sigortası (Invalidenversicherung-IV) tarafından finanse edilen özel okullardır. Bu okullar zeka engelli çocuklar ve ergenlik yaşındaki gençler, bedensel engelli, davranış bozukluğu olan, duyma sorunu olan, konuşma engelli, görme sorunu olan ve kronik hastalığı olan çocuklar ve ergenlik yaşındaki çocuklar için ayrı ayrı düzenlenmiş özel okullardır.

Özel Sınıflar: Özel sınıflar yakından  standart okullarla (Regelschule) bağlantılıdır. Bunun yanında, ilkokul ve orta-okul birinci bölümü (sekundarstufe 1) için eğitim açıklarını doldurmaya yardımcı olan küçük ve özel sınıflar söz konusudur.

Ayakta Rehabilitasyon: Standart okulda (Regelschule) entegre edilmiş çocuklar öğrenme zorluklarında okul yardımı, rehabiliteye yönelik destek dersleri ya da özel ders alabilirler. Sorunların aydınlığa kavuşturulmasından sonra pedagojik terapi önlemleri yani logopädi (konuşma bozukluklarını tedavi yöntemi) Legasthenie (okuma-yazma zayıflığı) ve Dyskalkulie (dört işlem ve hesaplama bozukluğu) ya da psychomotorik terapilerin önü açıktır.  

  Konuşma özürlü çocuklar ve ergenlik yaşındaki çocuklar, mecburi okuldan önce düzgün konuşma tedavisi- ana okuluna gidebilirler. Bu okullarda en fazla haftada bir veya iki defa konuşma bozukluğunu tedavi yöntemiyle rehberlik alabilirler. Ayakta tedavi yapan merkezlerin bir ağı ve çok sayıda özel okullar vardır.

Açıklığa kavuşturma ve Karar: Açıklığa kavuşturma için bütün kantonlarda okul-psikoloji servisi, çocuklar ve ergenlik yaşındaki gençler için psikoloji hizmetleri ya da başka uzman kişiler yetkilidir. Her kantondaki düzenlemelere göre ve kantonal tekliflerden bağımsız olarak böyle bir kararda kural olarak ebeveyn, okul, öğretmenler ve de uzman daireler taraftırlar. Kantonal okul görevlileri bir çocuk veya ergenlik yaşındaki genç için özel bir okulun gerekli olup olmadığına karar verirler.

Ebeveynlerin çabalarının artması: Engelli çocukların eğitim ve yetiştirilmesinde önemli bir pay ebeveynler tarafından yerine getirilir. Bununla ilgili olarak başlıca teşvikler çok sayıda özel örgütlere, bilhassa ebeveyn derneklerine geri gider.

5. Politika ve Çözüm Önerileri

Eğitim, özürlü bireyler de dâhil olmak üzere herkes için sosyal bütünleşmenin ve bağımsızlığın sağlanmasında temel bir etmendir.

Tüm bireyler için olduğu gibi özürlü bireylerin de genel eğitime, mesleki eğitime, yüksek okul eğitimine, erişkin eğitimine; ayrımcılığa uğramaksızın diğer bireylerle eşit koşullar altında, ihtiyaçlarına uygun ve makul düzenlemeler yapılarak erişiminin sağlanması benimsenmelidir. Özürlü bireyler için genel eğitim programlarına katılım fırsatlarının yaratılması, sadece özürlü bireyler için değil özürlü olmayan bireylerin farklılıkları anlaması bakımından da yararlıdır. Diğer ülkelerdeki birçok eğitim sisteminde özürlü bireyler için genel eğitime ve özel eğitime erişim, uygun bir biçimde sağlanabilmektedir. Normal ve özel eğitim sistemleri özürlü bireyleri desteklemek üzere birlikte çalışmalı, ancak bunu gerçekleştirirken özürlüleri dışlamamalıdır.

Eğitim alanında rehabilitasyon hizmet ve programları da mümkün olan en erken evrede başlamalı ve bireylerin ihtiyaçlarının ve güçlü olduğu yönlerin çok disiplinli bir çerçevede değerlendirilmesine dayanan kapsamlı rehabilitasyon hizmetleri sunulmalıdır.

Özürlüler için eğitim politikaları;

- tüm eğitim kademelerinde özürlü bireylerin gereksinimlerini karşılayacak eğitim ortamları geliştirilerek, özürlü bireylerin genel eğitim sistemi içinde yer almasını sağlamayı,

- profesyonel olarak tespit edilmiş olan özel gereksinimlerinin genel eğitimde karşılanamaması gibi özel durumlarda ise tam bütünleştirme hedefi ile uyumlu alternatif destek tedbirlerini sağlamayı,

- örgün eğitim yolu ile ulaşılması mümkün olmayan özürlü gençlerin beceriler geliştirmelerine yardımcı olan yaygın eğitime erişimini sağlamayı,

- özürlü bireylerin kişiliklerini, becerilerini, yeteneklerini, yaratıcılıklarını, zihinsel ve fiziksel yeteneklerini tüm potansiyeli ile kullanabilmelerini sağlamayı amaçlamalıdır.

Bu politikalar için uygulanacak tedbirler; eğitim hakkının fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim sisteminin bütünleştirici bir şekilde her seviyedeki özürlü bireyi kapsamasını, eğitimin her aşaması arasındaki geçişi etkin bir şekilde yapabilmesinin desteklenmesini, özürlülerin özellikle çocukların eğitiminin ve bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirlerin, en uygun dille, iletişim araç ve biçimleriyle, onların akademik ve sosyal gelişimini artırıcı ortamlarda sunulmasını kapsamalıdır.

Yukarıda belirtilen uluslararası politikalar çerçevesinde, Ülkemizde mevzuat düzeyindeki politika ve yöntemler, özel eğitim sisteminin uygulanması bakımından yetersiz görünmemektedir. Ancak mevzuatın, erken çocukluk döneminden başlayarak sistemi bütünleştirecek şekilde ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi ilgili kurumları da sisteme dahil edecek şekilde uyumlaştırılması ve sistem dışında eğitim alması gereken özürlü birey kalmayacak şekilde düzenlenmesi gereklidir.

Uygulamalara bakıldığında; yaşanan sorunların çözümü için öncelikle, alanda çalışan personelin (özellikle öğretmenler, meslek elemanları, okul/kurum yöneticileri, karar verici yöneticiler ve denetmenler)niteliğinin arttırılması için özürlülüğe ilişkin bilincin artırılmasını, alternatif iletişim araç ve biçimleri ile destekleyici eğitim tekniklerinin, ölçme ve değerlendirme araçlarının ve materyallerin kullanılmasını içeren eğitim programlarının oluşturularak uygulanması ile bu eğitimden geçen kişilerin alanda görev yapması, genel eğitim sisteminde yer alan okullardaki eğitim programlarına özürlülere yönelik farkındalığa ilişkin dersler/konular eklenmesi, toplumun tüm kesimlerinde özürlerle ilgili farkındalık ve bilinç yaratılması için eğitim/bilinçlendirme programlarının ülke genelinde uygulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.