Sayın esinti, öncelikli olarak cevaplarınız için teşekkür ederim. Bakın bu kadar savunmanıza rağmen siz bile Sertifikalı ile çalışmak zorunda kalıyorsunuz. İster Kaynaştırma öğrencilerine yazın isterseniz de en ağır çocuklara yazın farketmez. Size bir hikaye yazayım;
"Çocuğun birisi, “bal hastası” imiş... Yatar kalkar, gezer dolaşır, “bal” istermiş hep... Ana-baba, çocuklarının bu “bal tutkusu”nu önleyebilmek için her çareye başvurmuş... Hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!.. Çocuk, “bal” diye tutturuyormuş. En sonunda, İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri’ni tavsiye etmişler...
- “Bir de O’na gidin!”
Gitmişler...
İmam-ı Âzam; çocuğu almış karşısına, dönmüş ana-babasına;
- “40 gün sonra gelin” demiş.
Anne-baba bir anlam veremese de, çaresiz geri dönmüş. “40 gün” geçtikten sonra ise, tekrar varmışlar İmam-ı Âzam Hazretleri’nin huzuruna. İmam-ı Âzam, şöyle bir bakmış çocuğa... Sonra, iki eliyle yanaklarını okşayıp, şöyle demiş çocuğa:
- “Bundan sonra bal yeme evlâdım!”
O kadar!..
Anne-baba yine şaşkın... Öyle ya, “40 gün” boyunca bunun için mi beklediler?.. İmam-ı Âzam, bu sözü söylemek için 40 gün niye bekledi?.. Bunu düşüne düşüne dönmüşler evlerine. Aaa, o da ne?.. Dakka başı “bal” isteyen çocuk, artık bal-mal istemiyor! “Bal hastası” çocuk, artık bal sürmüyor ağzına!.. Merak etmişler bunun sebebini... Tekrar gitmişler İmam-ı Âzam Hazretleri’nin huzuruna. Sormuşlar;
- “Ya İmam, nedir bunun hikmeti?”
Gülümseyerek cevap vermiş İmam:
- “Niye 40 gün bekledim?.. Çünkü 40 gün önce, ben de bal yiyordum... Bal yiyen birinin, bir başkasına “bal yeme” demesinin hiçbir etkisi olmazdı... 40 gün önce bal yemeyi kestim... Önce kendi nefsimde denedim bal yememeyi... Kendim başarınca; sözüm de tesir etti evlâdınıza!”
SİZ NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ANLADINIZ...!