Bu metinden anladıklarımı yazayım;
a) Özel Eğitim Alan Öğretmenliği adı altında İşitme, Görme, Zihinsel Engelliler Sınıf Öğretmenleri birleştiriliyor. Bu şekilde bir zihinselci işitme, bir işitmeci de görme engelliler programlarında görev alabilecek. TTK'nun bu kararının mantığını anlamak zor. Eğitim fakültelerinin özel eğitim bölümlerinin branşlaşma uygulamasına son verip tüm öğrencilere tüm alanların derslerini sunmaya başlamaları gerekecek. Özel eğitim eğitiminin ilk günlerine, özel eğitim öğretmenliği/uzmanlığı şekline rücu etmek kaçınılmaz.
b) Duyma - Konuşma bozuklukları ve Bedensel programları dışında ki programlar için özel eğitim alan öğretmeni zorunlu tek personele dönüşüyor. Bu durum kurumların program açma koşullarını hafifletiyor.
c) Psikolog / PDR zorunlu personel olarak sayılmıyor. Kurumda PDR / Psikolog olarak atanmış olan bir personel dışında da PDR / Psikolog varsa ona ders yazılabileceği ifadesi ile 20 saat ders yazabilmek için iki eleman görevlendirmek gerekliliği gibi acaip bir durum ortaya çıkıyor.
Sayın tartanç'ın dediği gibi MEB her nedense PDR / Psikolog sıfatlarına oldum olası alerjik. Hükümetler, bürokratlar, her şey değişse de bu alerji kurumsal bir araz. Her bahar, her yaz, her kış bir nedenle kendini gösteriyor. Eğer metinden anlayabildiklerim doğru ise özel eğitimde zaten son derece kısıtlanmış olan PDR / Psikolog mevcudiyeti kısa-orta vadede sıfırlanacak. Zorunlu personel olmaması, beklenilen ekonomik faydanın nerede ise sıfırlanmış olması, temininde ki güçlükler vb. nedenlerle bu branşlar özel eğitim dışına düşecekler.
Oysa başka (ve bizden daha tecrübeli) ülkelerin pratikleri tam da aksi yönde.. Özel eğitim ekiplerinin en temel insan kaynağı psikologlar. Bizde ise MEB'nın kadim meslek şovenizmi kargadan başka kuş tanımadığından bu kaynağı kurutmak için elden gelen yapılıyor.
Öte yandan alanların birleştirilmesi kurumların eleman temini ve program açma gibi konularda elini rahatlatsa da sunulan hizmetin kalitesini dramatik ölçülerde düşürecek bir girişim. İlgili branşlardan dahi gelenlerin uzun bir meslek içi eğitim ve deneyime gereksinim duyduğu bir pratiğe sınırlamasız olarak her branştan duhulün önünün açılması kaçınılmaz olarak traji-komik sonuçlara yol açacaktır. Örneğin CI vakaları ile görevlendirilmiş bir zihinselci ya da sertifikalı bir sınıfçı senaryosunu düşünmek bile istemem.
TTK'nun rolünün değiştirilmesi, azaltılması, giderek kaldırılması vb. yönünde siyasetten gelen mesajların yerini bulmadığı, TTK'nun bir HBB olarak ülkemizin eğitim hayatına vasi kalmaya devam ettiği, bu vesayet sürdükçe de eğitimde bilimsel yaklaşımların, yenilikçiğin, reformun önünün kapalı kalmaya devam ettiği gözüküyor. Ülkemizin en temel hazinesi olan insan kaynağımız da bu şekilde israf ve zayi edilmeye devam ediyor.
Hepimize kolaylıklar ve sabırlar dileğiyle,