Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.
  • Sayfa:
  • 1
  • 2

BAŞLIK: GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 14:03 #9

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
Sayın telkin destan yazmıştım size yemin ederim :) ama öğrencimin beni öperken yanlışlıkla bir tuşa basması tüm yazıları yok etti.

Boşver üstadım yazmayayım belki böylesi hayırdır.

varsayalım Kurum sahipleri hırsız siz göre ama
1-Öğretmenler hırsız değil
2-aileler hırsız değil
3-Müffettişler hırsız değil
4-Milli Eğitim ve Şube Müdürleri hırsız değil
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 14:21 #10

  • türkiyem
  • türkiyem Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 813
  • Teşekkür Sayısı: 239
  • Başarı: 0
sayın telki yazdıklarınızda tabiki haklısınız kontrol mekanızması kurulmalı ama uygulanabilir olmalı bu çok önemli!! Hangi kontrol mekanizması getirilirse getirilsin önemli değil şeklindeki yorumunuz doğru değil... damar okuma sistemi uygulanabilir olması için öncelikle ciddi birin biçimde esnetilmeli ve öğrenciyi bizleri robot haline getirmemeli esnek olmalı uygulanabilir olmalı ve telafi mutlaka olmalı... biz hırsız değiliz zorluklarla hiçbirşey elde edilmez bu sistem bu şekliyle zorbalıktır ama daha uygulanabilir olsaydı kesinlikle bu şekil tepki almazdı yani yanlış burada!!!!
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 14:24 #11

  • mutluluk
  • mutluluk Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Kıdemli Uye
  • Gönderiler: 67
  • Teşekkür Sayısı: 36
  • Başarı: 1
Sayin telkin ben sayin sizgine katiliyorum,hep ayni şeyleri konusmaktan söylemekten biktik damar okumanin gelmesini isteyenler isini düzgün yapanlar istenmeyenler usulsüzlük yapan kurumlar neden anlamiyorsunuz su durumda gerekli düzenlemeler yapılmadan bu sistem yürümez ama sikinti surda devletin uzum yemek gibi bir derdi yok tek derdi bagciyi dovmek siz damar okuma gelmeden önce kurumları rahatlatacak değişikliklerin yapilip sistemin ondan sonra geleceğine inaniyormusunuz 1 nisan gelip catmisti bizim daha router cihazimiz yoktu ve biliyorum ki iptal olmasaydi devlet gozumuzun yasina bakmayacakti
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: sizgin

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 15:55 #12

  • cemkilinc
  • cemkilinc Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 1051
  • Teşekkür Sayısı: 343
  • Başarı: -1
telkin konuyu çarpıtıyorsunuz. sayın sizgin damar tanıma uygulamasının engelli bireyler için insani olmadığını yazmış. siz ise sanki devamsızlık takibi yapmanın insani olmadığını söylemiş gibi cevap vermişsiniz. yazılanları cımbızlayarak algı yönetimi yapmaya çalıyorsunuz.

zaten iddianız yanlış olduğu için verdiğiniz örnek havada kalmış maalesef.
bakanlığın hali hazırda meb in bir kontrol mekanizması var. bunu yeterli görmüyor olacak ki bu işlere girdi.

fakat devam takibinin şu ve ya bu yolla yapılması neyi değiştirecek.
başka bir konuda yazmıştım.
avantaya alıştırılmış veliler her halükarda çocuklarını kuruma getirip o eli okutacaktır.
çocuk kurumda olunca, 1 saat çizgi film seyretse veya etkinlik adına boyama yaptırılsa devletin ödediği para boşa gitmemiş mi olacak. önce bunu sonra eğitimin niteliğini denetleyecekler diyorsunuz.

zaten ilk dertleri eğitim niteliği olsa ne damar tanıma ya ihtiyaç kalır ne parmak izine.

eğer devam takibinin kontrol edilmesine karşı çıkarsak bize olan bakış açılarının değişeceğini yazmışsınız ama henüz neye karşı çıktığımızı anlayamamışsınız.

sgk da 12 yaştan küçük çocukların ve engelli bireylerin kapsam dışı bırakılmasının nedenine hiç değinmemişsiniz.
sizce bakanlık bu hassasiyeti gözeterek pilot illerde bu uygulamaya başlasaydı sektörün tepkisi böyle mi olurdu?

damar tanıma yerine hangi alternatif yöntemler kullanılabilir.
bundan hiç bahsetmiyorsunuz.
sizden bunun cevabını bekliyoruz.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 17:28 #13

  • AliGalipDursen
  • AliGalipDursen Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 343
  • Teşekkür Sayısı: 655
  • Başarı: 16
Arkadaşlar,

Herhangi bir müşterinin satın aldığı mal ya da hizmetin nicelik ve nitelik olarak vaat edilene, sipariş edilene, satın alma şartnamesine, ihale dosyasına, vb. uygunluğunu denetlemesi en doğal, en sıradan bir gerekliliktir. Bunda hiç kimsenin bir şüphesi, itirazı olamaz.

Sorun şurada; Satıcı kendi ihtiyarı ve iktidarı içerisinde olan nicel ve nitel uygunluğu sağlamakla yükümlü iken, alıcı da satın aldığını amacına ve kullanım şekil ve şartlarına uygun olarak kullanmakla mezundur. Elektrik süpürgesinin borusuyla halı dövmeye kalkar ve boruyu sakatlarsanız bu konuda satıcıya rücu edemezsiniz. Bizim alanımızda ortaya çıkan sıkıntı devletin, yani müşterinin vekilinin, satın almaya niyetlendiği hizmetin şekil ve evsafını keyfine göre tadile ve satış sözleşmesini müteaddit kereler tek taraflı olarak değiştirmeye yeltenmesinden kaynaklanmaktadır.

Sonuçta ÖERM'leri Özel Öğretim Kurumlarıdır ve pek çok konu bakımından da Özel Öğretim Kurumları yönetmeliğine tabidirler. Bir veli (müşteri) bir özel öğretim kurumuna çocuğunu kaydettirdiğinde, kurum ona belirli bir süre (öğretim yılı) için çocuğunun okuyacağı sınıfta bir öğretmen bulundurmayı, oturacağı bir sıra sağlamayı, ölçme ve değerlendirme süreçlerinde nesnel, bilimsel yöntemlere yaslanan bir geri bildirimde bulunmayı taahhüt eder ve bu taahhüdü karşılığında da bu taahhüdün yarattığı maliyet ve kendi kar payından oluşan bir ücreti talep eder. Veli ve öğretim kurumu arasında ki sözleşme sürdüğü sürece ( çocuk kuruma kayıtlı oldukça) veli üzerinde anlaşılan tutarları ödemeye mezundur. Sonuçta bu kurumlar birer hayrat olmadıkları, ticari sürdürülebilirlikleri ticaret usul ve esaslarına uymaya bağlı olduğu için tüm bu anlatılan süreçlerde olağan dışı bir durum algısı oluşmaz.

Gelin görün ki, konu özel eğitim hizmeti olunca, müşteri adına ödeme yapıyor olan müşteri vekili, aynı durumu gayri ahlaki bir hırsızlık olarak algılamaya eğilimlidir. Satıcının, çocuğun kaydını yapabilmek için üstlendiği maliyet yok sayılır, satıcının ihtiyarında ve iktidarında olmayan devam, devamsızlık meselesinin sorumluluğu kuruma yıkılır, kurum devamsız öğrencinin hakkını yağmalayan bir hırsız derekesine tenzil olunur ve bu tutum vatanperverlik, hakperestlik, adaletlilik vb. cinsten yüksek pek çok sıfat ile taltif olunur. Acaiplik budur!

Kendi çalıştırdığı öğretim kurumlarında devamsızlık OECD rekorları kırar, en azından üst ve orta düzey yöneticilerin maaşlarında bir eksilme yaratmaz, sınıfta ders veren öğretmenin ders ücretlerinden tenzil olunmaz, ancak engelli ve sağlık sorunları frekansı diğerlerinin bir kaç misli olan bireylerin devamsızlığının tüm yükünü kurumların üstlenmesi istenilir. Bu da adaletlilik olur!

Temelde sorunun esası bu alanın gerçek bir pazar olmamasıdır. Bu hizmetin ayırdında ve kendi gereksinimlerinin farkında olmayan müşterilerin (velilerin) pazara envai tür saikle (kamusal ve kurumlara bağlı saikler bunlar) çekilmiş olması ve aldığı hizmetin nicelik ve nitelik denetimini sağlayabilecek, rasyonel davranan bir müşteri kitlesi oluşturamamasıdır.

Çözüm şudur; devlet, kamu, herhangi bir hizmeti özel olarak seçip sübvanse etmekten tümüyle vaz geçmeli, oluşan tüm kaynakları yurttaşlarının yokluk ve yoksulluğunu izale etmeye sarf etmeli, bu şekilde imkan sahibi kılınacak, cebinde eğer ihtiyacı varsa özel eğitim için dahi harcayacak parası olan GERÇEK MÜŞTERİ (VELİ) pazara gelip beğendiği yerden, beğendiği kadarını, beğendiği fiyattan temin edebilmelidir. O zaman ne kontör kalır, ne geleni geçeni dıtlamak mecburiyeti, ne yaratılan ucube manzaranın insan hak ve onuruna ne ölçüde uyumlu olduğu tartışmaları.

Gerçek müşterinin ve onun rasyonel tercihlerinin olmadığı yerde, onun yapamadığı denetimi yapmak için biz daha bir milyon yıl tartışabilir, birbirimizi olur olmaz sıfatla damgalayabilir, dövebilir, onursuzlaştırabilir, ötekileştirebiliriz. Ancak inanın bana, kayıkçı dövüşü bittiğinde yine bir parmak dahi yol almamış oluruz.

Kamunun anayasal görevi tüm yurttaşlara insani yaşam şartlarını sağlamak, insan hak ve hürriyetleri ile insanlık onurunu korumaktır. Kamu bu görevini yerine getirsin yeter, bakın o zaman gerçek yurttaş olan, gerçek müşteriler, gerçek pazarlara indiğinde ne hile bırakırlar, ne de hurda.. Her şey kısa zamanda olması gerektiği her ne ise ona rücu eder, su yolunu kendiliğinden bulur. Kamu bu görevini yapmak yerine, kendisini zenginliğin yeniden dağıtımının basit bir aracı derekesine tenzil ettiğinde ise hiç bir denetim pazara sulh ve sükun getirmez. Sikkenin ayarını namusu sayan sultanların pazarında terazide hile olmaz, ahiler de pazara çürük çarık malı sokmaz! Sikkenin ayarını bozan sultanların pazarında ise işe yarayacak bir demet nane dahi bulunmaz, bereket olmaz!

Şimdi hepimizin, gerçek yurttaşlar olarak, dönüp kamuya anayasal yükümlülüklerini hatırlatmak ve üstenci, hoyrat bir eda ve kalın bir sopa ile bizi terbiyeye yeltenmeden önce kendi görevlerini ne ölçüde hallettiğini, aldığı maaş, yolluk, tazminat vb.'ni ne kadar hak ettiğini sormamız gerekiyor. Hani artık nasıl olsa tahakküm eden değil hizmet eden bir kamu idaresi kurduk ya, en temel görevlerinden başlayarak nerede, ne ile meşgul bulunduklarının hesabını tutmaya başlasak fena olmaz!

Sabırlar ve selametler niyazıyla,
Son Düzenleme: 05 Nis 2015 17:37 yazan AliGalipDursen.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: kurs2, barisltd, NergisOzelEgitim ve bu kullanıcının diğerlerinden 1 teşekkürü var

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 05 Nis 2015 18:13 #14

  • tartanc
  • tartanc Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Herşey neye layıksa ona dönüşür.
  • Gönderiler: 3651
  • Teşekkür Sayısı: 2865
  • Başarı: 54
Sayın Ali Galip Hocam,

Belki de istenen odur aslında.Devlet bu alanda sübvanseden vazgeçecek. Belki hemen değil. süreç içinde.Kimbilir?

Peki bu durumda ortaya nasıl bir tablo çıkacak?

Eğitim alan 200.000 engelli ve ailesi ne yapacak ? % kaçı özel gelebilecek?

Değişik haber kaynaklarından öğrendiğimize göre maaşlar,evde bakım ücretleri,yaşlılık maaşları dahi tehlikede imiş.

Bizlerin yaptığı aslında sizin dediğiniz gibi ...miş gibi yapmak. Böyle yapmak bu güne ne kadar neler kazandırdığı da ortada,,,

Sürecin gidişatı bence tabi,iyi değil. Ama bizler miş gibi yapmaya devam edeceğiz gibi...

Sağlıklar dilerim.
Son Düzenleme: 05 Nis 2015 18:14 yazan tartanc.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: AliGalipDursen

GELMESİN DEDİKÇE UZERIMIZE GEL 06 Nis 2015 09:19 #15

  • AliGalipDursen
  • AliGalipDursen Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 343
  • Teşekkür Sayısı: 655
  • Başarı: 16
Sayın tartanc,

Belki de öyledir.. Eğer öyle olursa bu önemli bir kazanım sayılmalıdır. Sübvansiyonlar yoluyla bozulan yurttaş ve tüketici davranışları belki bu yolla bir parça rehabilite olabilir. Bu da bizi siyasette, ekonomide, hukukta ileriye götürür.

Eğer bir ihtiyaç varsa, ekonomi kendi mekanikleri içinde o ihtiyacı karşılamanın yollarını üretir. Dolayısıyla 200.000 engelli bireyin ihtiyaçları da aynı döngü içerisinde karşılığını bulacaktır. Evde bakım, yaşlılık maaşı vb.'nin kesilmesi ise doğru olmaz. Yokluk ve yoksulluğun önlenmesi, engellilik - yoksulluk bağlamının kırılması vb. pek çok sebeple doğrudan nakdi ödemelere gerek vardır. Kamunun sosyal harcamalardan tümüyle çekilebileceği bir ekonomik gelişmişlik hali mevcut olmadığına göre sosyal harcamaları doğrudan ihtiyaç sahibine yapılan nakdi ödemeler olarak genişletmek dahi lazımdır. Yoksa umulan rasyonel tüketici profiline erişilemez.

"miş gibi yapma"nın kimseye en ufak bir faydası yoktur, "miş gibi yaparak" ülkenin zamanını, kaynaklarını, emeğini israf etmekten başka bir sonuca ulaşılamaz. Bir işi ancak "olması gerektiği gibi" yaparsak , başta daha yüksek maliyetli gibi gözükse bile, zaman içerisinde, kazandıran, katkı sağlayan, zenginleştiren bir ekonomik faaliyet inşa edebiliriz.

Herkesin herkesi kandırdığı, herkesin herkesten şekvacı olduğu, "miş gibi yapılan" günlerimize bir son verip, sahiden elimizden gelen her ne ise onunla, kendisine ve topluma yararlı, üretken ve onurlu bir "yeni hayat" tasarlayıp yaşamaktan başka çözümümüz yoktur.

Selamlar, sevgiler,
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: tartanc
  • Sayfa:
  • 1
  • 2
Sayfa oluşturma zamanı: 0.345 saniye
Sistem Kunena Forum