garip yazan:
ben iddia ediyorum hastanede çadır kuran, hastane personelini gören, erken randevu almak için bilgisayar başındaki kişilere cep harçlığı veren, ramlarda öğrenci avına çıkan, sırf bu işler için personel görevlendiren, altına araba veren, ram personelini de gören BAZI kurumlar için onca masraf ve emekten sonra ilgisiz ailenin çocuğunu haftada 90 dk. kuruma her şekilde getirmek zor olmasa gerek, mutlaka getiriler ve böylece damar okuma sayesinde eğitimde fırsat eşitliği (!) sağlanacak.
Bir kurumun bu kadar kel alaka işi yapmasını hiç bir zaman onaylamadım, onaylamamda... Ancak bir çocuğu kuruma getirmenin yolunun "zorlama" olmaması gerektiğine inanırım.
Siz çocuğunuzu okula verirken devlet zoruyla mı verirsiniz, yoksa okusun adam olsun diye mi? Burada esas konu veliye bilinç kazandırmak, haklarını kullanmayı öğretmektir. Kaldı ki, etik dışı işler yapan bir kurumun gerek yasal anlamda gerekse sektörel olarak dışlanması doğru yöntem olur. Etik sınırlar dışında hareket eden bir kurum damar tanıma da gelse, karaciğer hücresi tanıma da gelse tavrını, tarzını değiştirmez. Yeni şartlara uyacak bir yöntemi mutlaka bulur.
Bir çocuğu tutup kuruma getirip, elini okutup, 1 saat orada oturtup, tekrar elini okutarak göndermek "fırsat eşitliğine" hizmet etmez. Bahsettiğiniz nitelikteki kurumlar "nasıl olsa çocuk geldi, bari eğitim verelim" demeyecektir.