BAŞLIK: DERS SAATLERİ ARTACAKTI NOLDU?

yuzde 10 ile yüzde 50 kayıp yaşayan kurumların ayrılacağına inanıyorsanız sorun yok. bu sistemle tüm kurumlar hırsız olacak kimse sistem bozulmuş internet gitmiş bakmaz.

Yav neyi tartışıyoruz anlamadım ki...

Ahmet'in kurumu kapanır, Mehmet'in ki açılır. 3 gider 5 gelir.

Benim anladığım biz hala devletçi düşünce tarzından kurtulamamışız. Devlet yapsın, devlet sınırlasın, devlet kontrol etsin, devlet versin, devlet alsın.

Devlet kontrol etsin diye 40 türlü angarya ile uğraşıyoruz. Arkadaşlar herhangi bir sektörde dolandırıcılık yapan ne kadar süre ayakta kalabilir? Onları denetleyen mi var? Bizim müşterimizin devlet olmadığını anlayana kadar bu tartışmalardan kurtulamayız.

Bunca kontrol mekanizmasına rağmen hala ayakta kalan "dolandırıcılar" varsa onları kutlamak lazım. Eminim onlar bunu aşmanın bir yolunu da bulacaklardır.

Ama bizim tartışmamız gereken bu değil. Damar tanıma gibi bir sistemin kurumlara (dolandırıcı olmayanlara) yaratacağı sıkıntı ve eziyetler. Hadi diyelim ki 1 Eylül'de kurumların %30'u kapanacak, çocuklara ödenen para %40 azalacak... Bunun bize faydası ne?

Sanıyor musunuz ki devlet bu artan parayı bize verecek? Ya da kağıt üstünde görünen ve kurumlara devam etmeyen veliler size gelecek?

Ben dile getirilen bazı önerileri gerçekten çok anlamsız buluyorum. Rekabetçi bir sistemde bunların hiç birine gerek kalmaz. Kurucu eğitim kökenli olmuş olmamış... Bunun mesleki şovenizm dışında kime ne faydası var. Adam işini iyi yapıyor mu, yapmıyor mu ona bakalım. Bir ilçede 5 kurum olsa ne olacak? Siz işinizi iyi yaparsanız size gelirler, diğerleri kapatır gider. Bunların hiç biri işin esası değil, niteliğe yönelik konular değil.

Şurada gerçekten ders saatleri artmalı mı, artmamalı mı onun bile doğru dürüst analizini yapmıyoruz. Hadi anaokulu gibi otistiklere sabahtan akşama okul olsun. İçini dolduramadıktan sonra neye yarar? Her çocuğun böyle bir gereksinimi olduğunu kim söylüyor?

verdiğim linkte bulunan görüşüme de katılmamıştınız sn. barışltd.
buna da katılmamanızı normal buluyor ve saygıyla karşılıyorum.
lakin zamanı geldiğinde Allah ömür verirse ben yine bu yazıların linkini paylaşacağım.

görüşümde hiçbir değişiklik yok.

devlet aylık 175 milyon TL para veriyormuş bizim gibi kurumlara.
bundaki amaç bütçeyi kısıtlamak değil bilakis eğitimin karşılığını, eğitimi alan için eğitimi verenlere verecektir.

bu arada kurumlar üstüne düşeni yapmadığı, yapamadığı veyahut bilerek yapmadığı için, evet devlet yapsın.
devlet engellilere eğitim için ödeme yapmasaydı, kim kendiliğinden kurum açardı???
biz yapamıyoruz DEVLETİMİZ yapsın.

saygılarımla

serbest piyasa kontrolsüz piyasa demek değildir..

düzenli ve işlevsel denetim şart

oluşan veli bilinci de denetimin önemli parçası

bkds düzenli olacak ama işlevsel olmayacak

işlevsel olmadığı gibi özel bireyler ve sektör için yıkıcı/yıpratıcı sonuçları olacaktır

ak partinin ve devletin zirvesinin itirafları önemli

eğitimde ve kültürde başarılı olamadık.. önemli itiraflar ve gereği yapılması gereken itiraflar bunlar.

waramiral yazan:
Ben sizin görüşünüze değil, sistemin kendisine karşıyım.

Ekonomide bir prensip var. Rekabet olan yerde aldatma olmaz denir. Bizim rekabet koşullarımız tümüyle kesilmiş, kırpılmış, törpülenmiş durumda. Ondan sonra diyoruz ki adil koşullarda hizmet vermeyi devlet düzenlesin.

Sizin örneğinize dönersek bir ilçede 5 kurum var diyelim. Beşinin birbirinden ne farkı var? Ücret aynı, hizmet aynı, mentalite aynı. Ha ona gitmişsin, ha buna gitmişsin ufak ayrıntılar dışında farkeder mi? A kurumunun B kurumundan daha iyi olmaya ihtiyacı mı var? Düzgün çalışmaya ihtiyacı mı var?

Bakın Ankara'da 200 den fazla kurum var. Bir ara her köşe başına kurum açıldı. Zamanla bunların çoğu rekabete engel koşullara rağmen yok oldu gitti. İşini düzgün yapanlar ayakta kaldı.

Valla biz açtık!
98'den önce açılan kurumların çoğu çok kısıtlı devlet ödemesinden yararlanıyordu.
Ha devlet katkısı kötü nü? Değil elbette.. Ama biz bilemeyiz, biz yapamayız devlet yapsın demenin neresi doğru?

Bakın benim itiraz ettiğim konu devletin denetleme yapması değil, bize eziyet etmesi... Bu eziyetler sonucunda bir denetleme oluyor diyorsanız ona da katılmıyorum. Niyeti kötü olan, değil ki damar tanıma gelsin yine yapar yapacağını. El okutarak buna engel olunabilir mi? Hadi ben çocukları servise doldurup kuruma götürüp getirdim. Bu bir denetleme olabilir mi?

'Ama biz bilemeyiz, biz yapamayız devlet yapsın demenin neresi doğru?'

sn barış lütfen yazdıklarımı iyi okuyup değerlendirin. cümleleri lütfen dikkatle okuyun ki demek istenen amacına ulaşsın.

şimdi sizin yazdığınızla ;

'kurumlar üstüne düşeni yapmadığı, yapamadığı veyahut bilerek yapmadığı için, evet devlet yapsın.'

bunun arasında dağlar kadar fark var.

bunun dışında 98 de az bir destekle bunu yapıyordunuz, sizi kutlarım.

sizin şehrinizde veya ilçenizde kurumlar nasıl yürütüyor bilemem ama genele vurduğunuzda 175 milyon tl nin gerçekten en az 75 milyonu gereksiz yere veriliyor.
şimdi iyi düşünelim ve %5 - %10 kayıplarla bu sürecin aşıldığını varsayalım. hani bunda bile sizin anlattığınız gibi o servis olayı dönecek ve eğitimi bırakıp bakım merkezi işine dönenlerin sayısı artacak. resmiyette mi tabi ki hayır. yani en iyi haliyle bile sektörün tazelenmesi temizlenmesi gerekiyor bana göre.

kimse yoğurdum ekşi demez tabi. bu sektörde temiz işi yapanlar ayakta kalsın ve kalacak da. ekim gibi bu linki de atarız saygılar

waramiral yazan:
Biz 98 değil, 93'de başladık.

98 milattır çünkü SGK ödeme yapmaya başladı. Çoğu kurum da o yıllarda açıldı. Çok miktarda suistimal de oldu. Hala da suistimaller vardır, ona da katılıyorum.

Bakın benim burada eleştirdiği denetlemenin şeklidir.

Bir hizmet şekilce değil, hedef odaklı olmalıdır. Aradaki basamakların önemi yoktur.Siz çarşıdan kazak alırken kumaşın dokunduğu yünü veren koyunun neyle beslendiğine bakmazsınız. Aldığınız kazağın kaliteli olup olmadığına bakarsınız.

Burada devlet esas yapması gereken denetlemeyi düzgün yapamadığı için bizleri olmadık cendere içine sokuyor.
Bizler kesinlikle özel sektör değiliz. Devlet bize neyi, nasıl, hangi şartlarda, ne şekilde ve kaç paraya yapacağımızı söylüyor ve biz kendimizi ona uydurmaya çalışıyoruz. Buna uymayan veya uyamayanlar kara koyun oluyor.

Bakın çok korkunç rakamlardan bahsediyorsunuz. %30-40 gibi... Eğer Türkiye'de %30-40 haksız seans ödemesi alan kurumlar varsa ben sormak istiyorum: Bunlara ruhsat veren il müdürlükleri ne yapıyor, ödemelerini onaylayan ilçe müdürleri ne yapıyor, raporları veren Ram müdürleri ne yapıyor, denetleyen müfettişler ne yapıyor? Ha, bunların yapamadığı işi bir cihaz bağlayan Bakanlık yapacak diyorsanız, teşkilatını bu işte çalıştıramayan bakanlık nasıl yapacak?

Damar tanıma gibi bir uygulamada bütün kurumların kaybı olacak... olmaması mümkün değil. Ben burada %5-10 kaybı sineye çekelim ama diğerleri temizlensin mantığını kabul edemiyorum. Yani MEB bazı kurumlarda %20-30 tasarruf etsin diye biz hepimiz %5-10 zarar etmeye razı olacağız?

Bunun neresi adil, neresi doğru?

İyimser düşünüyorsunuz. Ben 23 senedir bu işin içindeyim... daha bugüne kadar bu tür düzenlemelerin bizim yararımıza sonuçlandığını hiç görmedim. Umarım ben yanılıyorumdur. Gerçi bu sektörde daha uzun yıllar geçirmeyi de düşünmüyorum ama değil geleceği, şimdi ki durumu dahi hiç parlak görmüyorum.

şimdi sistem diyoruz. bkds diyoruz. evet keşke olmasa da kamera sistemi olsa. canlı yayında kim neyi öğretiyor bunun görüntüleri izlense bakanlık tarafından. ya da deseler ki kardeşim her sınıfa kamera yerleştirin masayı da yüzleri görünecek şekilde olsun. ay sonunda getirin falan filan....

gerçek eğitim anlaşılacak mı? verilenleri çocuğun öğrendiği anlaşılacak mı? yoo toplu servisler, hafif düzeydeki öğrenciyle ağır düzeyde olanlar aynı oda da veya yerde, eski devlet hastanelerindeki kapı önü bekleme işine dönecek. vs. vs.

sn. barış;
benim bütün bu yazışmalardaki ana fikrim şu;
ne sistemi geliyorsa gelsin. ona da eyvallah fakat geçenlerde bir yazı görmüştüm sizindi sanırım. asgari ücret 2002 yılında şu, engellilerin destek eğitimi ücreti şu diye.
işte bu olsun. gerçek eğitim verenler hak hukuk tanıyanlar bu işte kalsın. kalınca da onlar hakettiğini alabilsin.
çok mu iyimserim?
göreceğiz