Arkadaşlar,
Son zamanların gündem konularından kota hakkında bir başlık açıp görüşlerimi aktarmak istedim.
İstanbul'da yaşayanlar (tabii diğer büyük şehirlerde yaşayanlar da) en acil durumda bir taksi bulabilmenin, bulunan takside beklenen hizmeti alabilmenin, alınan hizmetle ödenen bedel arasında rasyonel bir oran kurabilmenin ne kadar müşkül bir iş olduğunu bilirler.
Görece basit ve ucuz yetkinliklere dayalı olarak üretilen bu hizmetin arz, fiyat ve kalitesinde neden beklentilere erişebilmek mümkün olamamaktadır? Aşağıda maddeler halinde kendimce anlamlı bulduğum nedenleri sıralayayım;
1) İstanbul'da bir taksi plakasının güncel bedeli 1.000.000 TL ile 1.200.000 TL arasında ifade edilmektedir. Sadece plaka sahibi olmanın finansal maliyeti güncel kredi faizini %12 olarak kabul etsek yıllık 120.000 TL ile 144.000 TL, aylık 10.000 TL ile 12.000 TL arasında hesaplanabilir. Dolayısıyla her gün çalışan bir taksi günde 333 TL ile 400 TL arasında finansman gideri, ya da plaka sahibi payı ödemek zorundadır. Tabii piyasada oluşan "plaka kira" bedelleri hesaplanan bu finansal maliyetten daha yüksektir.
2) Plaka bedellerinin bu seviyesi sürücü esnafının bu plakalara erişimini olanaksızlaştırmakta, plakalar başka alanlarda kazanılan paralar için bir yatırım enstrümanına dönüşmektedir. Sayısız sinema, ses, sahne yıldızımızın (Bülent Ersoy, Hülya Koçyiğit...) çok sayıda taksi plakasına sahip oldukları söylenmektedir. Kendisi bir "esnaf" olma durumundan hızla bir "hizmetli" durumuna tahvil olan sürücünün mesleğe yaklaşımı, saygısı, sadakat ve vefası da zorunlu bir dönüşüme tabi olmaktadır.
3) Ödenmek zorunda olunan finansal maliyet ister istemez yolcuya (müşteriye) yansıtılmak zorundadır. Dolayısıyla yolcu hizmet, bedel kıyasında kendisini konforlu bir pozisyonda hissetmemektedir.
4) Hizmet bedelinin yüksek oluşu bir yandan hizmet kullanımını sınırlandırırken, diğer yandan sürücünün vardiya sonuna dek toplamak zorunda olduğu yüksek hasılat nedeni ile sürücüyü yolcu seçme, güzergah seçme, istikamet seçme zorunda bırakmakta, kimi durumda ise yerli müşteriyi tümüyle bırakıp görece daha yüksek ücretlendirebileceğini düşündüğü yabancı müşteriye yöneltmektedir. Taksilerin "yabancı" saydıkları yolculara uyguladıkları kimi trajikomik muamele güncel basın ve internet medyasında sıklıkla yer bulmaktadır.
5) Bu durum, bu işi gerçekten iyi yapabilecek, gerekli insani, ticari, ahlaki ve teknik vasıflara sahip sürücü adaylarının bu işe yönelmesinin önünü kesmekte, esnaflık hayalini sonlandırmaktadır. Yeterli genç meslek elemanı ile beslenmeyen sektör giderek bu işin "kurtlarının", odacıların, dernekçilerin, plaka simsarlarının, galerilerin, plaka yatırımcılarının eline kalmaktadır. Sadece sektör değil, tüm bir şehir ahalisi de bu kümenin insafına tabi hale düşmektedir.
6) En son İstanbul Belediye Başkan adaylığına hevesli bir CHP MV'nin taksiciler odası ziyaretinde sarf ettiği "UBER'i İstanbul'dan sileceğiz" sözü ile gündem olan UBER taksiciliği de aslında ortaya çıkan bu ucube durumun doğurduğu arbitraj olanaklarının bir yabancı kuruluş tarafından kullanılmasından ve üretilen hizmet hasılasının hatırı sayılır bir bölümünün arbitraj payı olarak yurt dışına transferinden ibarettir. Unutmayalım ki arbitraj mümkün olan bir piyasada zorunlu olarak bir arbitrör hasıl olur. Hedef arbitraja gerek duyurmayan, esnaftan tüketiciye dolayımsız bir zincirin inşa olunabilmesidir. Bu da ancak serbest piyasa şartlarında gerçekleştirilebilir
Tabii pek çok arkadaşın yazıyı buraya kadar okudu ise "iyi de ne alaka kardeşim, bu forum taksici değil özel eğitimcilerin forumu, meşgul etmeyin bizi böyle ıvır, zıvırla" diyeceğini biliyorum. Sabrınızı biraz daha zorlayayım yine de; Taksici esnafı, sürücü yerine Özel Eğitimci, plaka sahibi, simsarı, galerici yerine kurum sahibi, taksi yerine ÖERM, plaka yerine ÖERM ruhsatı, yolcu yerine engelli birey ve ailesi koyup bir kere daha yazıyı okuyabilir miyiz?
Düşeceğimiz durum üç aşağı beş yukarı farklı olmayacak değil mi?
Ömrünün epey bir kısmını arkada bırakmış benim için, kişisel olarak kota bir tür emeklilik ikramiyesi anlamını taşır. Plakamı (pardon kurumumu) ya satarım, ya da kiraya veririm, değmeyin keyfime.. Dolayısıyla benim itirazım şahsi bir itiraz değil.. Sektörün geleceği, rekabet serbestisi, bu serbestinin doğuracağı nitelik iyileşmesi, doğru yerde, doğru kişilerce, doğru hizmetlerin üretilebilmesi ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilmesi için sektörün kotadan kaçınması şarttır. "Ama yatırım yaptım, para harcadım, rekabet olmasın, iflas etmeyeyim" beklentisi, yani sıfır risk beklentisi içinde olanlara diyeceğim ise şudur; sıfır risk alıyorsanız, sıfır kazanç hakedersiniz! Gelirim garanti olsun diyorsanız bir sonraki KPSS için kaydınızı bir an önce yaptırın!
Bu satıra kadar gelen tüm arkadaşların sabrını tebrik ederim. Herkese kolaylıklar dileğiyle,