BAŞLIK: Sustukça..

mobile.twitter.com/AliKevenYozgat/status/1206272103906992134

Söylemler iyice çirkinleşti.

Ne dernek çıkıp iki çift laf söyler, ne biz kendi içimizde ortak bir fikirde birleşiriz.

İlkokul mezunu, daha “rehabilitasyon” diyemeyen adam, eline tutuşturulan kağıtla yıllarca verilen emeği iki dakikaya sığdırıverir.

Bravo bize!

En son gördüğümde hemşireler cumhurbaşkanından reçete yazma yetkisi ve pratisyen hekim olarak kamuya atanmayı istiyorlardı. sosyal medya tabi ki göz ardı edilemez bir güç fakat bunu mantıklı istekler için kullanmak gerek aksi halde hiç bir mecrada karşılık bulmaz.
şimdi rehabilitasyon merkezlerinde çalışan öğretmenler neler istiyor bakalım.
1-Sgk primlerinin gerçek maaşları üzerinden yatması. bu son derece haklı bir istek. fakat artık asgari ücret ile öğretmen maaşları arasında ki makas daraldı ve sgk primini düşük göstermenin kurumlar açısından bir esprisi kalmadı.
2- Yaz tatilimiz yok. Bu son derece saçma bir istek. Ne isteniyor ? 3 ay çalışmayıp maaş almak mı? hem de özel sektörde. bu tamamen kendilerinin kamudaki öğretmenlerle karşılaştırma hastalığının bir sonucu? Yıllık izin kullanmak iş kanununa göre her çalışanın hakkıdır. Eğer işveren bu hakkı kullandırmıyorsa sözleşmeyi fesih edip yasal haklarını kullanabilirler.
3-Dersler çok ağır. Engelli bireylerle çalışmak kolay bir iş değil bu tartışılamaz ama kimse sizi işe alırken kolay olacağını da söylemedi. Az çalışıp yorulmadan para kazanma isteği genlerimize işlemiş devlet memuru olma isteğinin bir ürünü?
4-Maaşlar düşük. işçi ve işveren arasında bir sözleşme imzalanıyor ise bu her iki tarafında onayı ile gerçekleşir. Eğer teklif edilen maaş düşük ise sözleşme imzalamazsınız ve o kurumda çalışmazsınız olur biter. kimse silah zoru ile çalıştırılmıyor.
Benim çalışan arkadaşlara bir tavsiyem var. Birleşin ve işvereninize çalıştığınız kurumu satın almayı teklif edin. büyük ihtimalle olumlu bir cevap alırsınız. kişi başı çok cüzi miktarlara kurum sahibi olabilirsiniz. Sektörün şu anki haline bakarak size şunun garantisini verebilirim. Önceden aldığınız maaştan fazlasını asla kazanamayacaksınız. yine yıllık izin kullanamayacaksınız. hatta kendi sgk priminizi kendi elinizle düşük göstereceksiniz. denemesi bedava.

He iki taraf...yani kurum ve ogretmenler bazi problemler yasiyorlar kurum daha fazlasini..bunu adve cozebilirlermi.biraz zor gibi.kendi problemlerimizi sartlar dahilinde cozmeye calisyoruz zor bu bizim icin kurumlar icin.ogretmenler.ozel olan biyerde ne kadar neyi fazla isteyebiliyorlarki.belli bi denge var..

cemkilinc yazan:
Niyeyse çalışanlar bu tür şeylere çok sıcak bakmıyor.

Şahıs yine karalama kampanyasına başlamış.
İlkokul mezunu dediğiniz kişi eğitimcidir. 80 dönemine kadar öğretmenlik yapmış biridir. İlkokul mezunu arıyorsanız çevrenizdeki kurum sahiplerine bakın derim.İnsanları bilgi sahibi olmadan etiketlemeyin.Kendi cehaletinizi ortaya koymaktan başka bir işe yaramaz.

Konuşmanın gösterilen kısmına değil tamamına bakın.Sadece rehabilitasyon merkezlerinde olan sorunlara değil eğitimle ilgili çoğu soruna değinmiş.Kreşlerdeki cemaat yapılanması, kolej öğretmenlerinin mağduriyeti, 90 bin eğitimden bihaber ücretli öğretmen...
Ayrıca rehabilitasyon öğretmenlerinin tek derdi siz değilsiniz.Bu ve benzeri durumların kurum sahipleri ve öğretmenler arasında çözülemeyeceğinin herkes farkında.Eğer bir düzelme sağlanacaksa, sadece devlet eliyle olabilir. Siz kurumunuzda çalışan öğretmene eleman gözüyle bakabilirsiniz fakat öğretmenlik saygın bir meslektir.Bu saygınlığı kaybetmemek için uğraşıyoruz.
Tekrar söylüyorum şikayetler sadece sizle alakalı gibi davranmayı bırakın.
Bu tarz problemleri vekillere ulaştırmadan maalesef ki dikkat çekemiyoruz. Vekillerden dert yanmayı bırakıp, konfederasyon yöneticilerinize kendi bağlantılarını arttırmak, güçlendirmek yerine sektörün sorunlarına daha çok özen göstermesi gerektiğini hatırlatırsanız daha iyi olur.

Obey yazan:
Bakınız “şahsiyet”,

Her yazdığıma balıklama atlama gibi merakınız var, ancak bizler polemiğe değil işimize bakarız. Onun İçin görevlerimiz farklı farkındaysanız:)
1. Konuşmada “patronlara akıtılan para” denmiş, nereye kıvırıp bunu masum bir dile sokacağını şaşırmışsın. Bizler tüm ayı, önümüzdeki ayı, bir sonraki ayı düşünerek eğitim sektöründeki en zahmetli ve yorucu işi yapıyoruz. Eğitimci dediğin konuşmayı yapan bu şahıs önce bu kurumların idarecisinin sıfatının PATRON değil KURUCU olduğunu bilecek ve saygı duyacak. Siz ve sizin gibi düşünenler ELEMAN statüsünde davranılmaktan kurtulamazsınız. Kişi korkusunu yaşar sonuç olarak.

Öğretmenlik saygınlığını kaybetmemek için çalışıyorsunuz sözde, bunu; kişinin KURUCU ları, “PATRON-PARA AKITILAN BASİRETSİZ KİŞİŞER” yakıştırması destekleyerek, üzerimize basarak mı kazanmaya çalışıyorsunuz?

“ÖĞRETMEN, VELİLER VE ÖĞRENCİLER, her kurucu için özeldir, saygındır.

Bu aşağılayıcı konuşmayı yapan ve bu görüşte olanlar, her zaman ve çağda birilerinin ELEMANLAR” I olacaktır, haklısınız..

2. Konfederasyonda eğitim ve geliştirme toplantıları yapılır, Öğretmen arkadaşlardan fikir ve tavsiyeler alır, iletiriz..
ELEMAN lara sormuyoruz.

"Bu tarz problemleri vekillere ulaştırmadan maalesef ki dikkat çekemiyoruz." ........

Biraz fazlaca masum ambalajlama.... Katıp katıştırmazsak, ilaveler yapmazsak, ajite etmezsek, "SINIF" edebiyatı yapmazsak, yalnızca olanı söylersek olmuyor demeliler bence...

Zamanında maaş vs. gibi nedenlerle fazlaca eleştirdiğim patronumun bedduası tuttuğundan bende süreç içerisinde kurum sahibi oldum .12 yıl oldu. Şimdi onu çok daha iyi anlıyorum. Bende zaman zaman kendi personelime aynı bedduayı ediyorum..