Ben çoğu kişinin bu konuda rasyonel düşünmediği kanısındayım.
Arkadaşlar kurumlar 1 veya 2 ay kapatıldığında salgın bitmeyecek. Sonrasında güle oynaya işe başlamayacaksınız. Bu süreç daha en azından 6 ay-1 yıl devam edecek.
Dolayısıyla esas mesele kapatmak açmak değil, salgınla birlikte yaşamayı öğrenmek.
Kurumlar kapatılsa, çoluk çocuk ve çalışanlar evlerine gönderilse bile hiç kimse için hastalanmama garantisi diye bir şey yok. Bizim şu ana kadar karşılaştığımız covid vakalarının hemen hepsi ev, akraba veya velinin işyeri kaynaklı.
Gerçekçi olalım... Kapanma durumunda devlet bize destek falan vermeyecek! Verecekleri en fazla kredi desteği. Onu da zaten geçtiğimiz dönemde fazlasıyla kullandık. Ben bazı arkadaşların "personel Kçö alır, oturur evinde" gibi bir yaklaşım içinde olduğunu görüyorum. Ne yazık ki herkes Kçö'den yararlanamıyor. Düşünün ki, işe 1 yıl önce başlamış, 3 bin küsür maaş alan personeliniz var. NÜD desteği ile ayda 1000TL ye geçinmesine razı mı olacaksınız?
Emekli olanı var. Hiç bir destekten yararlanamıyor!
Son 8 ayın bir kısmını kapalı, kalan kısmını ise %50 performansla geçirdik çoğumuz. Bu süreçte kredilerimiz, vergimiz, harcımız, borçlarımız, giderlerimiz durmadı. Birikip gelen bir borç stoğu var. Üstüne kredi kullananlarımızın kredi borçları bindi. Bu süreçte evini arabasını satan kurum sahipleri var.
************************
Yani sonuç olarak işi "çocukların sağlığı vs" gibi demagojik platformlara taşımanın pek anlamı yok. Çocuklar burada en az risk altında olan grup... Çalışan eğitimcilerin yaş ortalamaları düşük. Onlar da görece olarak düşük risk grubundalar.
Konuya sadece bir sağlık problemi bakış açısıyla yaklaşmak bizi bir yere, bir çözüme ulaştırmaz. Bunun hem sosyal, hem ekonomik boyutlarını birlikte değerlendirmek gerekir. İşsizlik de bir sağlık sorunudur.