Önümüzdeki süreci zamansal, yasal zamansal, yeni yönetmelik, anayasa mahkemesi süreci, vb. Birçok açıdan değelendirmek zorundayız...
Ben kendi açımdan tahmin ettiğim süreci açıklamak istiyorum(eğer ülkemizde 15 Temmuz da yaşanan gibi, yada benzeri “akıl dışı” bir saldırı ve onun ardından gelen süreçler olmazsa... ve bu ülkenin hiçbir insanı bu süreçleri haketmiyor)...
Öncelikle; 3 kısma ayrılmış kanun tasarısının 1. Kısmı mecliste oynaylanmıştır. 1. Kısım bizi de ilgilendiren maddeleri kapsamaktadır. Önümüzdeki hafta “veya” haftalar diğer kısımlar ve bu kısımlar içerisindeki maddeler görüşülecek ve oylamaya sunulucaktır... 405 sıra sayılı kanun, aynı zamanda bir torba kanun olduğu için; yani torba kanun bizim ile hiç alakası olmayan bazı kanun tasarılarını da kapsadığı ve bunlar meclite görüşülüp, kabül edilene kadar geçecek süre ve süreç belirsiz...
Gerçek şudur ki; bazı değişiliklerde olsa, önümüzdeki 1-2 ay içerisinde bizi ilgilendiren maddeninde kabül edildiği, 405 sıra sayılı kanun tasarısının; kanunlaşarak resmi gazetede yayınlanmasını beklemeliyiz...
Yani önerge ile TBMM Genel Kurulunda kabül edilen ve bizi de ilgilendiren kanun maddesi, tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkacaktır...
Olağanüstü durum olmazsa manzara “üç aşağı beş yukarı” budur...
Şimdi; önerge sonrası kabül edilmiş kanun maddesi iyi okunmalıdır... yani ilgili madde üzerine hem MEB, hem kurumlar, hem “destek eğitim” alanlar, hemde onların yasal koruyucuları; “kendileri için en iyi olanı” isteyecektir...
yasa açıktır, taraflar bellidir...
bazen bir veliyiz,aynı zamanda ÖERM lerde çalışan; bazen bir bakanız, aynı zamanda yasal koruyucusu olduğumuz kişinin ÖERM lerde “sağlıklı” “destek eğitim almasını isteyen... bazen MEB iz, bazen kurum sahibi... bazen “destek eğitim” alan insanlarız, bazen dışarıdan bakan herhangi biri...
bence bu kanun maddesi ençok engellilere zarar verecektir, sonra ailelere ve kurumlara. eğer “biz” birleşmezsek...
yani taraflar ortadır...
iç içe geçen bir sürü süreç yaşanacaktır. Ama ne olursa olsun Anayasa Mahkemesine başvuru önceliklerden biri olmalır...
ama madem gerçeklik; Anayasa Mahkemesi süreci bir şekilde başlasa bile 01/09/2017 tarihinden önce sonuçlanacağı meçhuldür. Belirtilen tarihten önce olumlu(ki benim düşüncem budur) yada olumsuz karar çıkması hepimizi “rahatlatacaktır”. olumsuz bir durumda “uluslararası sözleşmeler” gereği başka hukuki süreçler mutlaka başlatılacaktır.
Ben “şeytanın avukatı “ olayım. Anayasa Mahkemesi belirtilen tarihe kadar olumlu bir karar almazsa yada belirtilen tarihe kadar karar alamazsa; karşımıza, verilen önerge ile birlikte “yeni kanun maddesi” çıkacaktır...
Kanun maddesine göre;
1-Uygulama tarihi,
2-Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi “veya” Kameralı Görüntüleme Sistemi,
3-Kanuna aykırı olmamak kaydıyla, bunlara ilişkin “çıkarılacak yönetmeliğin” MEB tarafından hazırlanması.
İlgi alanlarımızın bu başlıklar olması gerektiğini düşünüyorum...
1-Uygulama taihi konusunda, olağandışı bazı kararlar alınmaz ise; yapılacak çok fazla şeyin olduğunu düşünmüyorum...
2-Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi “veya” Kameralı Görüntüleme Sistemi konusunda, bizim sektörümüz için en uyglanabilir “sistemi” tartışmalı, ve çoğunluğun istediği olmalıdır... burada MEB in bir kaybı yoktur. hangi sistem gelir ise gelsin; MEB te bazı kişiler, sayın vekilinde dediği gibi “akçeli işlere” girmediyseler, bu konuda çoğunluğu zorlama hakları yoktur...
Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemleri “genel” olarak; 4 biyometrik kimlik unsurunu veri alıyor.
A-yüz tanıma,
B-iris tanıma,
C-parmak izi tanıma,
D-avuç içi damar tanıma.
Benim bazı fikirlerim var bu konuda, ama sektörümüzün her ayrıntısı ile tartışması gerektiğine inanıyorum...
3-bu sistemlerin uygulanabilmesi ve “kimse zarar etmeden”, varlığını sürdürebilmesi için, yeni yönetmeliğe nasıl şekil verebiliriz?
Bu konuda, bir çok başlıkta bir çok fikir var... MEB in öncelikle bizi dinlemesi, yada kendimizi nasıl dinlettirebileceğimizi tartışmalı ve belli verilere ulaşmamız gerekir...
**************
süreç ile ilgili daha önce bu fikirlerimi ifade etmiştim. "güme" gitmesin diye, kendi yazdığını; kopyalıyıp-yapıştıran biri olmak zorunda kaldım...