Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: SİSTEME ALTERNATİF

SİSTEME ALTERNATİF 21 Mar 2015 04:09 #41

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
sayın sevgiisiği;

kurum değiştirme meselesi üzerine tekrar yazmak istemiyorum. sadece şunu diyeceğim; bırakın kim, ne zaman, hangi koşullarda, hangi kuruma vb.(ki bunları açarakta konuşabiliriz) gideceğine kendisi karar versin. ayrıca bu iki kurum falan düzenlemesi olmadan öncede, sonrada; bu tür bir hareketliliğin ne sıklıkta, hangi grup engelliler, ne düşüncedeki veliler vb. tarafından yapıldığı belli olmalıdır. kanımca bu tür hareketlilikler can sıkıcı ancak sektörün çok ciddi sıkıntılar ile karşılaşmasını belirleyecek büyüklükte değildir... üzerine daha ayrıntılı konuşmak isterseniz, bazı ilginç istatistikler sunabilirim...

mesele bunlar değildir....

uzun bir yazı yazmak istemiyorum. ama biraz geçmişe bakmak gerekiyor...

bu alanın şekillenmesini 1989 lardan falan alacak değilim, bu benim yaşıma uygun değil. ancak eğitimim gereği, üniversitede sadece ders olarak gördüğüm, kısaca sadece teorisini ve gelişimini bildiğim bir dönem.

o dönemi anlatacak insanlar mutlaka vardır, ama uzun bir tartışma başlığı olarak burada değerlendirmek çok mümkün değildir...

içinde bulunduğumuz duruma bakarsak yakın tarihe dönmek faydalı ve bana kalırsa en doğru analiz bu yakın geçmiş üzerinden yapılabilir...

2000 li yılların ortasında; sadece: ssk, emekli sandığı, bazı vakıflar vb. ailelerin engelli bireylerine özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti verilmesinin, GENİŞLETİMESİ; yani herhangi bir sosyal güvenlik sistemine dahil olmayan engellilere, bağkur'u da içererek hiçbir ayrım gözetmeden özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti verilmesi EN BÜYÜK ADIM olmuştur... bana sorarsanız bu adımdan sonra, bir daha hiç bir şekilde büyük adım atılmamış, bu karardan sonra ilgili kurumlar, yeni düzenlemeye göre, sağlıklı bir politika üretememiştir...

atılan bu adımla MEB e geçiş hemen hemen aynı dönemleri kapsamaktadır... 2006 yılında bu kurumlar SHÇEK ten MEB e devredilirken; ilçe MEM ler den il MEM lare, genel müdürlüklerden, ilgili bakanlık birimlerine kadar ortada bir anlayamamazlık, kabul etmeme, bunun la bizim ne ilişkimiz var vb. nedenlerden dolayı bir yıldan fazla süre boyunca; MEB devir teslim, ve ödeme tebliği üzerinden hareket etmiş, hemen hemen hiçbir yeni adım atamamıştır...

MEB in ilk ciddi adımı 2007 genelgesidir ve bu alana nasıl baktığını ortaya koymuştur. genelgenin mahkemeden dönmesi; MEB e ikinci ciddi adımı attırmış ve bakanlık müfettişlerini kurumlara teftişe göndermiştir.ardından, bir sürü "garabet" nedenle kurumlara yüz milyonlarca ceza kesilmiştir. yani MEB in ikinci ciddi adımı da bu alana nasıl baktığını tekrar ortaya koymuştur...

bu dönem boyunca MEBBİS gibi bir sistemin yaratılması, tek başına MEB e bağlı kurumlarla ilgili değildir. devletin; teknolojiyi kullanılarak; hem kendi kurumlarının hemde özel sektör kurumlarının yeniden yapılanmasını, çağın gereği olarak kabul etmesindendir...
MEBBİS sistemi öncesini sadece bizim alanımızın mağarası olarak görmek yanıltıcı bir bakış açısıdır... çünkü bu bakış açısına göre; bundan 10 yıl önce, hemen hemen Türkiye'de ki, her özel ve kamu kurumu mağara döneminde yaşıyordu... sizin belirttiğiniz dönemlerde bir bütün olarak ülkemizin nasıl bir teknolojik alt yapıya sahip olduğu ortadır ...

basit bir soru 2000 li yılların başında SHÇEK in YBS sistemi, Adalet bakanlığının UYAP sistemi, başbakanlığın BİMER sistemi, sağlık bakanlığının bilmem ne sistemi vb. sistemleri var mıydı?

gelişen dünya, gelişen teknolojilerde göz önüne alındığında, sizin bir anlam atfettiğiniz MEBBİS bir kabus haline gelmiştir. şaka değil, bu kadar yeni kurulmuş bir sistem, çeşitli nedenler ile; teknolojinin ve dünyanın gelişimi açısından 2010 yılının gerçekliğinin gerisinde kalmıştır... bir "özürlü" kelimesini bile 2 yılda "engelliye" çevirememiştir...

bu kadar şeyi size bazı cevaplar vermek için yazmadım...

daha öncede ifade etmeye çalışmıştım: bazı tartışmalar yapılırken; kimi noktalarda 'alan temizliklerinin' yapılmasına inandığım için yazdım...

bakın; tartışma "referanslarımız" üzerine tartışamadan, tartışma yapamayız... dünden bugüne varolan "referansları" kabul edip tartışacaksak; hiç bir sonuç elde edemeyiz...
Son Düzenleme: 21 Mar 2015 05:49 yazan egemenege. Sebep: imla
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: ozeltercih

SİSTEME ALTERNATİF 21 Mar 2015 11:01 #42

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Sayın egemenege,

Öncelikle cevabi yazınız için teşekkür ederim.

Mebbis sistemi öncesini sadece bizim alanımızın mağrası olarak görmenin yanıltıcı bir bakış olduğunu belirtmişsiniz. Sonra buradan hareketle başka bakanlıkların bugün olup o tarihlerde olmayan UYAP,BİMER gibi sistemlerinin olup olmadığını sormuşsunuz.

Sizde bunun bir mağra devri olduğunu söylemekle birlikte diğer alanları da örnek vererek durumun sadece bizim alanımıza has bir şey olmadığını söylüyorsunuz.

Şu halde bende sizi o yıllara götüreyim isterseniz. Hatırlarsınız mebe yeni devir edildiğimiz o yıllarda; düzenlendiği ilgili ram merkezi dışında hiçbir yerde kaydı olmayan ve bu suretle aynı kurumun farklı şubeleri hatta şehirlerarası karşılıklı gönderilerle bir çocuk üstünden bir çok defa para alındığını da hatırlarsınız. Adeta ram raporu=hamiline çek ya da 388TL banknot idi.

Bundan daha kötü bir mağra devri olamazdı. Bunun önüne o tarihte başka bir şeyle geçilseydi ya da daha farklı bu tür suiistimallere imkan vermeyen tedbir alınsaydı bende mebbis demez bugün başka bir şey derdim. Yani orada anlatmak istediğim koşulların ne kadar kötü olduğu ve bizim de kurum ve dernekler olarak hiçbir şey yapmadığımızdı.

Mebbisin bugün başımıza bela olduğu tespitinize de katılmıyorum. Bıçağı ekmek kesmek için de adam öldürmek içinde kullanabilirsiniz. Bu tamamen kişi yada kurumun ne yaptığını iyi bilip bilmemesi ile ilgili bir durumdur.

Yazınızın son kısmında sizi iyi anlayamadım. Ne kastettiğinizi daha açık yazarsanız cevap vermeye çalışırım.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 21 Mar 2015 11:25 #43

  • anaeli
  • anaeli Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 187
  • Teşekkür Sayısı: 69
  • Başarı: -1
Sn Barısltd

Sorun şu ki; velinin etik dışı davranışı veya ahlaksızlığı bizim sorunumuz değildir. Biz dünyayı düzeltemeyiz. Kendimizi düzeltmemiz yeterlidir. Biz işimizi düzgün yapıp, veliden paramızı aldığımız sürece velinin devletin verdiği parayla ne yaptığı devletin sorunudur.diyorsunuz.da
Fakat veliden para alma olayına Türkiye Geneli itibariyle bakılınca Velinin demografik-psikografik-ekonomi v.s çercevesinden çok zordur.(Örn:Şu anda ödenen bakım paralarının çoğunun nereye gittiğine bakılabilir.........Bankalara) .istisnalarıda vardır.Otizm vakfı yıllık öğrenci başı 50/60 bin eğitim bedeli alıyor.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 21 Mar 2015 16:16 #44

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
anaeli yazan:
Fakat veliden para alma olayına Türkiye Geneli itibariyle bakılınca Velinin demografik-psikografik-ekonomi v.s çercevesinden çok zordur.

Bakın şimdi veliden para alma kısmına çok fazla takılmayın. Burada benim kasdettiğim konu parasal ilişkinin doğru kurulmasıdır. Yani,

Ali-->Ahmet'e para verir ---> Ahmet parayı Hasan'a verir

yerine

Ali---> Ahmet için parayı Hasan'a verir

modelinde Ahmet olayın dışında bırakılmamalıdır. Aksi halde Ahmet parasal haklarını savunmaz.

Bu, öyle olur, böyle olur, nasıl olduğu tartışılır. Önümüzde yıllardır uygulanan bir model var. Özel hastaneler... Ben öyle olsa bile razıyım ki, o model de son derece suistimale açıktır ama devlet yıllardır çok büyük rakamlarda ödemeleri bu sistemle tereddüt etmeden yapıyor.

Ne diyor devlet? Ben şunu öderim, bunu öderim, şuna şu kadar öderim, buna hiç bir şey ödemem diyor. İster hastane, ister hasta başının çaresine baksın diyor. Belki de bizim çıkış noktamız bu olmalıdır. Yani özel olmak.

Şimdi ben şunu anlamakta biraz zorlanıyorum. Neredeyse 7-8 yıldır başımıza her yönüyle dert olmuş bir model var. Bunu devam ettirmeyi arzulayarak ne elde etmeyi umuyoruz?

Diğer taraftan; velilerin sosyo ekonomik koşullarını elbette biliyorum. Ama bir veli çocuğu için ödenen paranın kıymetine inanmazsa zaten ne yaparsanız yapın boştur. Biz devletin sorumlulukları ile kendi sorumluluklarımızı birbirine karıştırmayalım. Her engelli veya engelsiz çocuğun eğitim almasının sağlanması bizim değil, devletin sorumluluğudur. Bizim yaptığımız iş bir vakıf veya dernek işi değil, özel sektör işidir. Yani babamızın gül hatırına veya hayır olsun diye yapmıyoruz. Para kazanmak için yapıyoruz.

Şimdi bu işin kutsiyeti, vefakarlık vs. gibi konulardan dem vurmayalım. Evet yapılan iş kutsaldır ama kurumlarımızın amacı para kazanmak ve kazandırmaktır. Aksi halde hepimizi MEB devralsın ve maaş versin, olsun bitsin. En kolay çözüm budur.

****************

Burada benim dile getirdiğim şey, PARA değil. Paranın nasıl alınıp verileceği de değil. Bununla ilgili modeller üretilebilir. Benim için önemli olan çalışma şartlarımızın olması gerektiği gibi belirlenmesi, özgürce hareket imkanı sağlanması, işin parasal kısmının bunun üstüne kurulmasıdır.

Basit bir soru sorayım. Neden 8 seans? Yanıtını verebilecek tek bir kişi var mı? Neden 3 değil, 18 değil, 180 değil? Neden tüm çocukların 8 seansa gereksinimi var? Ayda 2 seasn gelse yetecek çocuk yok mu? Veya ayda 80 seans gelmesi gereken yok mu?

8 seansın tek bir makul nedeni var! PARA!
MEB'e göre para bu kadarına yetiyor. Sistem bu!
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: ozal24

SİSTEME ALTERNATİF 21 Mar 2015 17:48 #45

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Maddeler üzerinde daha sonra fikir belirteceğimi ifade etmiştim. Tek tek gidecek olursak;
sevgiisigi yazan:

1 - Kurumlar bireysel ya da gurup eğitimi ile sınırlandırılmasın. Rehberlik raporlarında belirtilen hedefler esas olmak üzere ne zaman gurup ne zaman bireysel eğitim verilmesi konusunda kurumlar serbest bırakılsın. Kurum kontenjanları buna göre tekrar düzenlensin.

Katılıyorum. Ancak, kontenjan konusunun kurcalanması gerektiğini düşünmüyorum. Zaten çoğu kurumun verebileceğinden fazla kontenjanı var.

sevgiisigi yazan:
2 – En fazla 8 bireysel ve 4 saat gurup eğitim planlamasına imkan veren mevcut MEBBİS sistemi güncellenerek kurumlara haftalara eşit dağıtılmak şartı ile dileği kadar eğitim planlama yapabilmesine uygun hale getirilsin. Dileyen kurum dilediği çocuk için aylık 14,16,18 hatta 20 saat eğitim planlayabilsin.

Kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum. Haftalara eşit dağılım bir acuzedir. Zaten bu madde haftalara eşit dağılım ile kendi içinde çelişir. Bir ay 20 seans ders alan, diğer ay 8 seans alan çocuğun bir hafta 5, diğer hafta 2 dersi olur.

Haftalara dağılımın külliyen haldırılması gerektiği kanısındayım. Belki aylık sınırlamalar getirilebilir ancakbir çocuğum sünnet olup 2 hafta gelemeyecekse, diğer 2 haftada derslerini yapabilme imkanı olmalıdır.

sevgiisigi yazan:

3 – Mevcut 8 saat bireysel eğitim için kdv hariç 434 TL ve bireysel + gurup eğitim için kdv hariç 556 TL olan eğitim ödeneği her çocuk için 556 TL olarak ödensin.

Katılıyorum. Bireysel ve grup ayrımı kaldırılmalıdır. Ancak MEB buna yanaşmayacaktır.

sevgiisigi yazan:

4 - Raporu kurum önersin. Eğitime yeni katılacak bireye önerilecek eğitim programını kurumlar tespit etsin. Rapor süresi sonunda yapılacak değerlendirme ve yeni önerilecek modüller Ram yetkilisi ve kurum öğretmeni ve veli ile birlikte değerlendirilip tespit edilmelidir.

Katılıyorum. Zaten olması gereken budur.
sevgiisigi yazan:

5 – Rehberlik ve Araştırma Merkezleri denetleme yapsın. Konu hakkında detayı kazanımlar başlığında maddeler halinde ifade edeceğim.

Kesinlikle KATILMIYORUM!!!!
Bugüne kadar RAM'larla ilgili çok fazla sayısa suistimal ve ardniyet yaşanmış, görülmüştür. Elbette tüm RAM'ları itham etmek doğru değildir. Kurum ortağı olan RAM personelinden, çocuklara verilen raporlardaki grup oranları, abuk subuk modüller vs. gibi pek çok başka olumsuzluk hala yaşanmaktadır.

Böyle bir şeyi düşünmek için öncelikle RAM yapılanmasının baştan sona değişmesi gerekir. Şu anda RAM politikası "genel olarak" kurumları rakip ve kötü bir unsur gibi görmektedir. En baş tepesinden, en alt kademesine kadar...
sevgiisigi yazan:

6 - Çocuk mücbir sebep (ikamet değişikliği vb)hariç bir ya da iki rapor yılı bağlı bulunduğu kurumdan ayrılamasın. Şikayet üzere ayrılmak isteyen veli ile ilgili kararı Rehberlik ve Araştırma Merkezinin önderliğinde kurumdaki öğretmeni ve veliden oluşan heyet karara bağlamalıdır.

Kesinlikle katılmıyorum! Kurum öğretmeninin kanaati zaten bellidir. Hiç kimse kendi başarısızlığını kabul etmez. Veli zaten ayrılmak istiyorsa kanaati bellidir. Sonuçta karar RAM'a bırakılacaktır ve daha önce belirttiğim gibi bu karara güvenilemez... suistimale açıktır.

Kaldı ki, -bana göre- her insan istediği malı/hizmeti istediği yerden, istediği şekilde alma hakkına sahip olmalıdır. 2 yıl küçümsenecek bir süre değildir. Bizler küçük çocuklarla çalışıyoruz. Bir kaç aylık kayıp bile önemlidir. Ben ne bir kurum yöneticisi, ne de bir veli adına böyle bir sürenin kaybedilmesine rıza gösteremem.
sevgiisigi yazan:

7 – Sistem toparlanana kadar zorunlu öğretmen uygulamasından vaz geçilip kurumlara uygulama kolaylığı sağlanmalıdır. 2 saat zorunlu eleman uygulamasına son verilmelidir.

Kısmen katılıyorum. Kanatimce zorunlu eğitimciler olmalı, ancak çocuk saatine endekslenmemelidir. Örneğin çalıştığı yaş grubuve programına göre her kurumda ÖEÖ, ÇGE, OÖÖ, Psikolog, PDR vs. zorunlu tutulabilir. Eğitim programlarında böyle bir komisyon olması zorunlu tutulabilir. Ancak zorunlu eğitimci meselesi uygulamada garabetten ibarettir.

Diğer taraftan, kurumlarda uzun süre çalışmış olan meslek elemanlarının, çoğu kez yeni mezun ZORUNLU eğitimcilerden daha deneyimli ve muktedir olduğu herkezin malumudur. Bu kişiler için düzenleme yapılmalıdır. Şu anda 20 yıllık bir ÇGE çalışanının 10 günlük sertifikalı öğretmen kadar kıymeti yok.
sevgiisigi yazan:

8 – Aynı uzman ya da öğretmenle uygulanabilen programlar mevcut kurumlar için serbest hale getirilmelidir. Örneğin Zihinsel Engelli Birey eğitim programı olan kurum öğrenme güçlüğü programını da otomatikman alabilmelidir. Çünkü her iki program da aynı oda ya da sınıfta aynı eğitim elemanı ile verilebilir.

Buraya bir nokta koyup alternatif bir önermede bulunacağım. Mevcut programlar aslında SANAL sınırlardan ibarettir. Program sistemi MEB'in personel ve kayıt edilecek çocukları sınırlamak için getirdiği bir yanılsamadan ibarettir.

Hepimiz biliyoruz ki, bir çocuğa renkleri öğretmek için çocuğun zihinsel engelliler, YGB, ÖGDEP vs programında olmasının önemi yoktur. Zaten programlar ve modüllerine bakıldığında pek çok modül ve hedefin ortak olduğu da görülecektir.

Bu durumda, geniş kapsamlı tek bir PROGRAM yeterlidir. Bu programda esas olan;
- Çocuğun gereksinimlerinin tespit edilmesi
- Gereksinimler doğrultusunda hedeflerin seçilmesi
- Hedefler doğrultusunda çalışma planı yapılmasıdır.

Zaten BEP denilen şey budur. Çocuğu Zihin Engelli, Konuşma Engelli vs diye ayırmak, kategorize etmek değildir. Zaten bu sınırların keskin bir şekilde çizilmesi hiç bir zaman mümkün değildir. Bugün otizm için dahi SPEKTRUM BOZUKLUĞU diyoruz. Çünkü bir tanesi diğerine benzemiyor. İçlerinde deha olanı da var, zihinsel engelli olanı da...

Bu şekilde program ayırımı ortadan kalkarsa zorunlu eğitimci, zorunlu sınıf, grup vs. sorunlarının tümü ortadan kalkacaktır. Çocuğun gereksinimine odaklanılacaktır. Yani sorunun temeli aslında PROGRAMLAR ve MODÜLLERdir.
sevgiisigi yazan:

9 - Hukuken mümkünse seanslık toplam bir fatura kesilerek her çocuk için fatura kesilmesi zahmetinden de kurtulabilinir. Değilse bazı çocuklar için 2 saat bazı çocuklar için 8 den fazla seans için fatura kesilmesi gerekecektir.

Bunun önemsiz bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum. Tek fatura kesilmesinde sakınca olmasa da ekinde mutlaka icmal listesi istenecektir. Ha faturalar tek tek kesilmiş, ha her çocuk için ayrıntı listesi hazırlanmış bana göre önemli değil.


******************

Lafı çok uzatmak istemiyorum. Diğer ayrıntılara da zamanı gelince geçelim. :) :)
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 22 Mar 2015 00:15 #46

  • egemenege
  • egemenege Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 482
  • Teşekkür Sayısı: 380
  • Başarı: 4
sayın sevgiisiği;

bir başlık açıldığı zaman, başlığı açan kişinin yazdıkları üzerinden sadece yazmamız mümkün değil, arada yazılan her yorum değerli, ve bunun derinlik kazandırdığına inanırım. bu nedenle bu başlık altında yazdığım herşeyi kendi üzerinize alınmazsanız sevinirim... sonuçta hep beraber tartışıyoruz...

bu bağlamda; sizin yazdıklarınız, yada başka arkadaşların yazdıkları bazı fikirlerin; tartışma zeminini değiştirdiğine inanıyorum. bu nedenle, zeminin doğru kurulması adına "alan temizliği" yapmamız gereken bazı konular olduğunu düşünüyorum... başka kuruma kayıt, maaş kesme gibi meselelerin, böyle bir tartışmada argüman olmasını da istemiyorum...

tabi ki bu benim kişisel bakışım...

mebbis sistemi kötü oldu demek için "peynir ekmekle akıl yemek" lazım.

ben bu konuda iki noktaya dikkat çekmek istedim:

1- son 10 yılda bir çok özel yada resmi kurum çeşitli sistemler kurmuşlardır. sanırım bunu "biz bilgisayardan anlıyoruz, yada teknolojiye uyum sağlıyoruz" diye kurmamışlardır...

temel mesele; bu teknolojiyi kullanarak ne kadar daha verimli çalışılır üzerinedir. bu açıdan farklı kurumlardan aynı kişiye fatura kesilmesinden, aynı diplomayla, aynı anda farklı kurumlarda çalıştığı görünen eğitimciye vb. bir kontrol mekanizması geliştirilmesi tabi ki iyi birşeydir. aynen aynı anda farklı yerlerden sağlık raporu almaya çalışan kişilerin sağlık bakanlığınca, teknolojik olarak tespit etme mekanizması gibi, ASPB tarafından yapılan mükerrer ödemelerin engellenmesi için teknolojinin kullanılması gibi... lafı fazla uzatmadan bu tür sistemlerin kurulması çağımızda zaten bir zorunluluk haline gelmiştir...

2- benim için asıl önemli olan; teknolojinin kullanılmasından yararlanma ile; özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri politikası arasında bağ kurulmasıdır...

aslında bir kaç gündür "bölük pörçük" şunu ifade etmeye çalışıyorum; hem teknolojinin bu şekilde kullanılması, hem kurum değişikliği, hem maaş meseleleri gibi konulardaki tartışmalar ile kalıcı politikalar oluşturulması arasında büyük bağlantılar kurmamak gerekiyor... bunlar bu alanla ile ilgili politika tartışmaların da hiç bir önem arz etmemektedir...

şunu ifade etmeye çalışıyorum; bir kaç ay sonra kurumların MEB e devredilişinin 9. yılı dolacak...

9 yıl nasıl geçti anlamadık, bir kaç nefesli gün dışında, hep gerilim, hep kaos, hep yeni düzenlemeler vb.

peki bu dokuz yıla bakıp; 3 yıl sonrası için, sürecin tüm tarafları için "şu şöyle olacak" kesinliğinde bir şey söylemek mümkün müdür...

örneğin;

- üç yıl sonra; zorunlu seans sisteminin devam edeceği belli midir?

- üç yıl sonra; kurumlarda çalışan eğitimci tanımı belli midir?

- üç yıl sonra; aile eğitimi ile ilgili bir düzenlemenin olacağı belli midir?

- üç yıl sonra hangi kriterlere göre zam alacağımız belli midir?

- üç yıl sonra; kurumların standardının ne olacağı belli midir?

- üç yıl sonra; alt sınıfa, iş okuluna, OÇEM e devam eden ve kaynaştırma eğitimine tabi olan engellilerin, kurumlarımız ile ilişkisi belli midir?

- üç yıl sonra; günlük, haftalık, aylık dağılım ile, iş planı ile, telafili veya telafisiz bir sistem ile devam edeceğimiz belli midir?

- üç yıl sonra; RAM raporlarının verilişi ilgili bir standart oluşturulacağı belli midir?

- üç yıl sonra; program yapılarının bu şekilde devam edeceği, yada nasıl devam edeceği belli midir?

bundan 9 yıl önce, bundan 7 yıl önce, bundan 5 yıl önce bu başlıklarda nasıl bir netlik oluşturulmuştur ki; 3 yıl sonrasına dair plan yapalım...

yazdıklarım sadece size dair değildi. ama bundan üç yıl sonrasına; önerdiğiniz sistem ne kadar cevap veriyor; bu değerlendirmeyi size bırakıyorum...

ısrarla; bu devletin, bu alana dair bütünlüklü politikası yok diyorum... bu politikayı üretmekle sorumlu bakanlıkların veya ilgili devlet kurumlarının "yan gelip yattığını düşünüyorum"...
Son Düzenleme: 22 Mar 2015 01:14 yazan egemenege. Sebep: imla
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: sizgin

SİSTEME ALTERNATİF 22 Mar 2015 21:25 #47

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
Sayin egemenege, iste butun mesele bu. Artik kimse burokrasiye guvenmiyor. Daha kaliteli egitim ortamlari icin borclanip yatirim yapmak istiyor ancak yarinin bile belirsizlikler icinde oldugunu dusunurseniz sorunumuzun bu oldugu acikca cikacaktir ortaya. Yani devletimizin bize su kadar sure su maddeler degismeycek diye guvenceye almasi gerekir. İste o zaman kalite nedir gorun.
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 22 Mar 2015 22:37 #48

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Maksat üzüm yemek bağcı dövmek değil. Dolayısı ile önerimin bir çözüm sağlayabileceğini görmüş olmanızdan memnuniyet duydum.

Teşbihte hata olmaz. Ancak daha tekerleğin bile yeni icat olunduğu bir yerde araba imal etmeyi hayal etmek güzel olmakla birlikte onu gerçekleştirmeye çalışmak beyhude bir çabadan başka bir şey değildir. Yoksa sizinle idealler konusunda bir çok ortak noktada buluşabiliriz. :)

Çözüm önerimi tasarlarken mevcut durum ne? ve ben (biz) ne yapabilirim (yapabiliriz) ? diye düşündüm.

Mevcut Durum:

Bağlı olduğumuz bakanlık hem bizi, mevcut maddi manevi imkanlar ölçeğinde üretebileceğimiz maksimum hizmeti sunmamıza engel olmak suretiyle verimsizliğe neden oluyor, hemde bize güven duymuyor. Ve bu güvensizliği Damar Tanıma Sistemi diyerek zirveye taşıyor.

Kamuoyunda itibar algımız sıfırlanmış. Sistem bizleri rakip değil düşman ettiğinden kurumlararası bir birliktelik sağlayıp sorunun çözümüne varamıyorduk. Böyle olunca da bakanlık fil biz karınca misali. Ne çözüm bulacaksak bu şartlarda bulmalıydık.

Çözüm:

Madem güven duymuyor ve tüm ısrarlarımıza rağmen bizleri rencide eden damar tanıma sistemini getirmek istiyor o halde bizde öyle bir alternatif sunmalıydık ki hem bu güven bunalımı giderilsin hemde kurumlar mevcut imkanlar dahilinde verebileceği hizmeti maksimum miktadarda versin ve ne kamu imkanları, ne bizlerin yatırımı ne de çocukların paradan kıymetli olan zamanları heba olsun.

Bir tek yol vardı. O da “Sizin tespit etmenize gerek yok gelmeyen çocuğu biz size bildirelim” demekten başka bir şey değildi. Bu da ancak gelmeyen çocuk yerine gelen çocuğa bu hakkın kullandırılması prensibi ile mümkün olabilirdi.

Bu yol hem bakanlık hem de kurumlar tarafından kabul edilebilirdi.Ancak güven duygusu gelişip eşik geçildikten sonra geleceğe daha umutlu bakabilirdik.

Tüm bunları hem sizin hemde diğer arkadaşların; beğenime göre değil aksine mevcut duruma göre düzenlediğim maddeleri değerlendirirken, birbirimizi daha kolay anlayabilmesi için belirttim.

Şimdi sistemi oluşturan maddeler hakkındaki değerlendirmelerinize cavap vereyim.

1.Madde: Kurumlar bireysel ya da gurup eğitimi ile sınırlandırılmasın. Rehberlik raporlarında belirtilen hedefler esas olmak üzere ne zaman gurup ne zaman bireysel eğitim verilmesi konusunda kurumlar serbest bırakılsın. Kurum kontenjanları buna göre tekrar düzenlensin.

Katıldığınızı belirtmişsiniz. Teşekkür ederim. Kontenjan konusunun kurcalanmaması yönündeki teklifinizi bende olumlu buluyorum. Şayet benim ve sizin fark etmediği ancak diğer arkadaşların gördüğü bir sakınca olmaz ise kaldıracağım.

2.Madde: En fazla 8 bireysel ve 4 saat gurup eğitim planlamasına imkan veren mevcut MEBBİS sistemi güncellenerek kurumlara haftalara eşit dağıtılmak şartı ile dileği kadar eğitim planlama yapabilmesine uygun hale getirilsin. Dileyen kurum dilediği çocuk için aylık 14,16,18 hatta 20 saat eğitim planlayabilsin.

Kısmen katılmayıp aylık sınırlama getirilsin yönündeki önerinizi de doğru buluyorum. Haklısınız aylık olması daha doğru. Kaldırıyorum. Teşekkür ederim.

3.Madde: Mevcut 8 saat bireysel eğitim için kdv hariç 434 TL ve bireysel + gurup eğitim için kdv hariç 556 TL olan eğitim ödeneği her çocuk için 556 TL olarak ödensin.

Katıldığınızı söylemekle beraber MEB buna yanaşmayacaktır demişsiniz.

Gerçekte değilse bile en azından kağıt üzerinde verilmiş. Bu zaman kadar bize hep önyargı ile yaklaşmış MEB'e bu önyargıyı kırıp aramızdaki güveni tesis edecek bir teklif ile gitmiş olacağız.

Sektöre hakim olmak adına yaptığı tüm uygulamalar ile aksine işi içinden çıkılmaz hale getirmek suretiyle eline enerji tüketmekten ve bizleri canımızdan bezdirmekten başka bir şey geçmeyen Bakanlığı bu sıkıntıdan kurtarmış oluyoruz. 2008 yılındaki bakanlık denetimleri neticesinde açılmış tüm davaları meb kaybetmiştir. Ama bizde denetimlerden ve mahkeme kapılarından kurtulamadık.

Son olarak da ortada henüz iptaline karar vermemiş olsa bile en azından yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş Damar tanıma sistemi hakkında mahkeme kararı var. İptali olursa meb yine sıkıntıya girecek.

Böyle bir meb'in hem kendisi hemde biz kurumlar için Gazap Üzümleri romanının yeni versiyonunu hazırlamayacağını kim garanti edebilir? :)

Dolayısı ile kağıt üzerinde verdiği ücreti, sadece kurtulacağı sıkıntının teşekkürü olarak değil aynı zamanda karşılığını hizmet olacak olmasından dolayıda vermelidir.

4.Madde: Raporu kurum önersin.Eğitime yeni katılacak bireye önerilecek eğitim programını kurumlar tespit etsin. Rapor süresi sonunda yapılacak değerlendirme ve yeni önerilecek modüller Ram yetkilisi ve kurum öğretmeni ve veli ile birlikte değerlendirilip tespit edilmelidir.

Aynı fikirde olduğumuz için geçtim.

5.Madde: Rehberlik ve Araştırma Merkezleri denetleme yapsın.

Bir yandan vurgulama yaparak katılmadığınızı söylediğiniz bu madde de diğer bir taraftan böyle bir şeyi düşünmek için RAM yapılanmasının başta sona değişmesi gerektiğini ifade ederek bir çözümün olabileceğini aslında sizde kabul etmişsiniz. Bu madde ile ilgili görüşlerinizi bağlantılı olması nedeniyle 6. madde ile ilgili eleştirileriniz ile birlikte ele alacağım.

6.Madde: Çocuk mücbir sebep (ikamet değişikliği vb)hariç bir ya da iki rapor yılı bağlı bulunduğu kurumdan ayrılamasın. Şikayet üzere ayrılmak isteyen veli ile ilgili kararı Rehberlik ve Araştırma Merkezinin önderliğinde kurumdaki öğretmeni ve veliden oluşan heyet karara bağlamalıdır.

Kesinlikle katılmadığınızı belirtmişsiniz. Gerekçeler olarak da;
kanaatinin belli olmasından hareketle kurum çalışanının başarısızlığını kabul etmeyeceğini, ayrılmak isteyen velinin kanaatinin belli olması,Ram ların suistimal edebilecek olması olarak gösterip son olarakta dileyenin istediği hizmeti istediği yerden,, istediği şekilde alması gerektiğini, 2 yılın küçümsenmeyecek bir süre olduğunu belirterek katılmadığınızı ifade etmişsiniz.

Bende size Kesinlikle KATILMIYORUM!!!!!

İfade ettiğim gibi 5. ve 6 madde bir birleriyle çok ilintili bu yüzden eleştirilerinize birlikte cevap veriyim.
Bir defa veli mevcut durumda zaten dilediği an dilediği yerde eğitim alabiliyor, hatta rapor yılı değil takvim yılı esas olarak alındığından bir takvim yılı içinde 4 kez kurum değiştirebiliyor.

Peki değişmesin dediğiniz bu kural ile istikrarlı ve kaliteli bir eğitim verilebiliyor mu? Hayır! Görev ve yetkileri olması gerektiği gibi belirlenmemiş bir RAM yapısı ve kurumlar arası bu haksız rekabet koşullarında birbiri ile ilintili olduğu için ne istikrarlı ve ne de buna bağlı kaliteli bir eğitim verebilirsiniz.

Çünkü istikrarın olmadığı yerde sorumlulukları olan kişi ya da kurumların bu sorumlulukları yerine getiriken yaptığı hataları iyi denetleyemeyeceğiniz gibi üstüne üslük sorumluların gerekçe üretmesine de imkan verirsiniz.

Bugün olup biten de budur. Ram, kurumları ve veliyi diğer taraftan kurum veli ve ramı, nihayet veli de hem kurumları hemde ramı suçlayıp nasrettin hoca misali herkesin haklı olduğu bir yapı ortaya çıkıyor. Oysa ortada çocuktan başka haklı birisi yoktur.

Gerek kurumların ve gerekse velinin suistimal ve sorumsuzluklarını tespit etmek suretiyle çocuğu korumak devletin görevidir. 6. madde ile bakanlık kuruma çocuğa istikrarlı ve kaliteli eğitim verme imkanını hemde herhangi bir mazerete yer bırakmayacak şekilde sağlamış olacağından hesapta sorabilecektir. Yoksa çocuğun tekelinin bir kurama verilmesinden bahsetmiyorum.

Mevcut hali ile sistem her taraftan çocuğa saldırıyor. Çünkü veli hep telkin ve etki altında. Örgün eğitime gittiğinde oradaki öğretmeni, rama gidiyor bu kez oradaki öğretmen, hastaneye gidiyor bu kez kapıda kümelenmiş kurum temsilcileri, dahası evine gidiyor bu kezde evi aranmak sureti ile surekli etki altında tutuluyor. Not: Bunlar sistemin mahzurlarıdır yoksa ne tüm öğretmenleri ne de Ramları toptancı bir anlayışla böyle görebiliriz.
Bu anlatıklarımı çevirip bir de kurumlar açısından değerlendirin. Öğrencisi örgün eğitime gittiğinde den başlayın geri yazdıklarımı aynen uyarlayın.

Sonra tüm bunların yanına bir de eğitimsizlikten kaynaklanan bilinçsizlik ve kalıtsal olması hasebiyle yapılan bu telkin ve etkilemelere karşı koyamayan veli sayısını düşünün ...

Şimdi çoğu, yukarıda belirttiğim nedenlerden kaynaklı olmak üzere rasyonel bir gerekçeye bağlı olmadan kurum değiştirmek isteyen velilerin mi? Yoksa sizin dediğiniz gibi gerçekten alınan eğitimden memnun olmayan velinin mi sayısı çoktur? Emin olun çoğu rasyonel değildir.

Bu nedenle sizin asıl endişe duymanız gereken, haklı gerekçelerden ötürü kurumdan ayrılmak isteyen veli değil aksine diğer gurup olmalıdır. Sorunların olması doğal ve kaçınılmazdır. Bunun içinde sistem veliye şikayet mekanizması sunuyor. Sorunu önce kurumu ile çözmesi öneriliyor.

5 ve 6. maddelerle görev ve sorumlulukları belirlenmiş kurum haksız rekabet koşulları ortadan kalkmış olduğu için hatasını düzeltmek yoluna gider. Buna rağmen olmuyorsa emin olun rama gitmesine gerek kalmadan veliye çocuğun raporunu teslim eder.

Baştan sona değişmiş bir ram sistemi ve haksız rekabet koşullarından kurtulmuş kurumlar ayrılma taleplerinde en az hata ile karar verecektir. Dahası bu 5 ve 6. maddeler ile sağlanacak istikrarlı yapıda velinin, hem biz kurumlar hemde ram larca daha iyi bilinçlendirilmesi mümkün olabilecektir.

Haksız rekabetin olmadığı kurumlar Rehberlik merkezlerini, görev ve yetkileri olması gerektiği gibi belirlenmiş Rehberlik merkezleride kurumları olumlu etkileyerek bu güne kadar evrilerek gelen ram kurum kutuplaşmasını önleyecektir. Bunun işleyişini somutlaştırmak adına talep edilirse uygulamaya örnekler verebilirim.

Ve son olarak hareket noktasını amiyane tabirle belirtecek olursak Bakanlığa “Derse gelen gelmeyni sizin öğrenmeye çalışmanıza gerek yok biz size bildirelim” olarak belirttiğim sistemin düzgün işlemesi için 6. Madde ZORUNLUDUR. Çünkü rehberlik merkezleri ancak bu madde ile eğitiminde başarı sağlanmış yada sağlanmamış çocuğu tespit edip çözüm üretebilir.

Süreyi bir yada iki rapor yılı olarak ifade etmiştim. 2 yıl çok olabilir ama 1 yıldan az olmamalıdır.

7.Madde: Sistem toparlanana kadar zorunlu öğretmen uygulamasından vaz geçilip kurumlara uygulama kolaylığı sağlanmalıdır. 2 saat zorunlu eleman uygulamasına son verilmelidir.

Bu madde üzerinde kısmen değil tamamen anlaşıyoruz çünkü bir kurumda zorunlu elemanın bulunması başka onu illa derse sokmak yada sokmamak başka. Halühazırda alan mezunlarının yok denecek kadar az olması yeterince garabettir ve bu nedenle sistem toparlanana kadar diye ifade ettim. Çocuğun hangi meslek elemanından nasıl yararlanacağına kurum karar versin. Kurul önerinizi bende destekliyorum.

Diğer taraftan 20 yıl tecrübeli ÇGE çalışanının 10 günlük sertifikalı öğretmen kadar kıymeti yok tespitinize de katılıyorum. Ancak bunun nasıl bir düzenleme ile sağlanabileceği konusunda bir fikriniz varsa belirtin. Değilse buna çözüm olabilecek yolun ancak haksız rekabetten sıyrılmış kurumların marifet iltifata tabidir diyebilecek piyasa arz talep dengesini görmesi gerekir demekten başka aklıma bir çözüm gelmiyor.

8.Madde: Aynı uzman ya da öğretmenle uygulanabilen programlar mevcut kurumlar için serbest hale getirilmelidir. Örneğin Zihinsel Engelli Birey eğitim programı olan kurum öğrenme güçlüğü programını da otomatikman alabilmelidir. Çünkü her iki program da aynı oda ya da sınıfta aynı eğitim elemanı ile verilebilir.

Bu tek program önerinizden son derecede memnuniyet duydum. Çünkü önerdiğim çözümü daha genişletmiş oluyorsunuz. Ancak üstünde hep birlikte biraz daha değerlendirme yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun gerek mevzuat gerekse teknik açılardan ne derece uygulanabilir olduğunu bilmemiz lazım. Bu konuyu detaylandırırsanız sevinirim.

9.Madde: Hukuken mümkünse seanslık toplam bir fatura kesilerek her çocuk için fatura kesilmesi zahmetinden de kurtulabilinir. Değilse bazı çocuklar için 2 saat bazı çocuklar için 8 den fazla seans için fatura kesilmesi gerekecektir.

Eğer ekinde icmal listesi ile tek bir fatura kesilirse faturada bu kez falancı oğlu filancı değil meb demek durumunda kalacağız. Bunun sorun olmadığını düşündüm ama emin olamadım. Bu olursa siz her ne kadar önemli değil deseniz bile kurumları ve mebi zaman ve kırtasiye ısrafından kurtaracaktır. :)
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.344 saniye
Sistem Kunena Forum