yürütme siyasidir, seçimle gelir; siyasi projeleri vardır, yürütmenin sorumlu olduğu alanlarda, kendi siyasal fikirlerini hayata geçirecek, kendine yakın, güvendiği bakanları ataması normaldir...
birçok kişi yazmış mesele sadece siyasi değildir diye... bende katılıyorum.
mesele bürokratik yapıdır, bürokratik algıdır. sayın etikgrup "gelselerde görselerdi" diye yazmış... bürokrasi adı üstünde "büro yönetiminden" gelir... bizim bürokratlarımız bürokrasiyi "bürokratik egemenlik" olarak görmektedirler...
bürolarından çıkmadan, aldıkları bir kaç brifing, bir kaç "manşet haber", bir kaç bilgi notu, vb. vb. vb. çok büyük alanlara dair fikir yürütür ve açılımlar yaparlar.(bana kalırsa bir kısmı tamamen art niyetlidir, bir kısmı alanlardan gelmesine rağmen umursamazdır, bir kısmı yanlışı görmesine rağmen geldiği pozisyon nedeniyle kimseyi dinlemezdir, bir kısmı hiçbir şeyden anlamazdır vb. vb. vb.)
bence anahtar çözüm; bürokratları ikna etmek değildir; tam tersine atanarak gelmiş bu insanları seçilerek gelmiş siyasetçilere doğru anlatmaktır...
yani aslında durum çok SİYASİ dir...
arkadaşlar yazmışlar: 250.000 engelli, 35.000- 45.000 aralığında çalışan, ortaklarıyla birlikte 2000 den fazla kurum sahibi, 500.000 veli, en yakın aile üyeleri ile 1.000.000 aile üyesi vb.
ben bu ülkenin hangi siyasi partiden olursa olsun; cumhurbaşkanın, başbakanın, milli eğitim bakanın, maliye bakanın; bu kadar büyük bir alana bütçeden ayrılan yıllık 700-800 milyon TL yüzünden savaş açtığına inanmam...
ortada art niyetli siyasetçiler yoksa; mesele "bürokratlardır"...
ekmek kavgasını veren, siyaseti dar kalıplara sığdırmayan, siyasetten destek ve yardım isteyen bir anlayışa kimse kapılarını kapatmaz...
22 ekim buluşması öncesi yapılacak çalışmalarda herkese kolaylıklar dileğiyle...