Obey yazan:
Sayın Sevgiisigi.
Öncelikle emeğinize sağlık. Sadece parayı konuşan kişilere karşı, hiç para konusu geçmeyen çalışmanız için teşekkür ederim.
Servis ücretlerinin karşılanması konusunda ciddi şüphelerim var. Belediyelerde örneklerini gördük, kurumların insiyatifine bırakılınca ciddi suistimaller olabileceğini düşünüyorum.
Seans sayısındaki değişikliği, veliye anlatmak inanılmaz zahmet gerektiren bir durum. 16 saat derse aldığınız bir öğrenciyi sonraki ay 8 saat alacağız dediğinizde, velilerde oluşacak yüz ifadeleri gözümde canlanıyor.
Devamsızlık yapmayan iki öğrenci kıyaslandığında seans sayıları arasında oluşabilecek farklılık adil olmayacaktır.
Kotayı maksimum gelir için kullanacakları için grup eğitimleri önemini kaybedecek.
Sentez kısmından bahsederken, ortaya koyduğunuz teze karşı oluşabilecek minimum anti-tez sayısını kast ettim.
Ama yüz tanıma sistemiyle çürük elmalar ayıklanır, eğitim öncelikli kurum sahipleri sektörde kalırsa, suistimalleri konuşmak yerine faydaları üzerine tekrar fikir alış verişinde bulunmaktan memnuniyet duyarım.
Sayın Obey,
Tereddüt duyduğunuz konuları ifade ettiğiniz için teşekkür ederim. Hepsine teker teker cevap vermeye çalışacağım ancak önce mevcut sistemin temel yanlışlığından başlayarak YÜZ TANIMA SİSTEMİ ile ilgi değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Mevcut sisteminin 2006 yılından başlayarak bu güne kadar gelen en temel yanlışı, çocuğu eğitime gelir kabul edip, biz kurumlardan da o çocuğa özel bir öğretmeni hazır etmemizin istenmesi, olabilecek devamsızlığa çözüm olarak da TELAFİ önermesidir. Kaldı ki, hatırlarsanız ilk zamanlar telafi sadece aynı hafta içinde yapılacak şeklinde bir uygulama yapılmaktaydı.
Ancak, telafi kavram olarak ancak nadir vuku bulan olaylar ya da durumlar için geçerli bir kavramdır. Bu kavramın özel eğitim de kullanılması ya da uygulanması son derecede yanlıştır. Zira, bu çocuklar engelli olduklarından sürekli bir devamsızlık söz konusu olacaktır. Bu da doğal olarak eğitimin normal değil, sürekli telafi şeklinde yapılması gibi garip bir duruma yol açtı.
Sonuçta bu durum, kurumların eksik kapasite ile çalışmasına neden olmuştur. Çünkü, hem bir çocuğun kendi devamsızlığı, hem de bir kurumda kayıtlı tüm çocukların devamsızlığı hep değişiklik arz ettiğinden doğal olarak bu sonuç meydana gelmiştir.
Durum böyle olunca da kurumlar, "bizim sabit giderlerimiz var, hem gelecekmiş gibi çocuk başına bizden öğretmen bulundurmamız isteniyor hem de çocuk gelmezse bu sizin sorununuz deniyor." şeklinde bir gerekçe oluşmasına neden olmuştur.
Yüz Tanıma sistemine özetle böyle geldik. Elbette verilmeyen eğitimin ücretinin alınması yanlıştır ancak hem kurumların hem de çocuğun elini kolunu bağlayıp, sonra çocuktan eğitime gitmesini, kurumlardan da eğitim vermesini beklemek de yanlıştır. Hele bu gerekçenin arkasına sığınan art niyetli kişiler bu işe adeta tuz biber ekip, bugün kamuoyu nezdindeki mevcut algının katmerlenmesine neden olmuşlardır.
Bu sistemde kamera denetimi hem teknik olarak mümkün değildir. Hem de adil olmaz. Bakanlığın genel bir sorunun nedenini çözmeden yada düzeltmeden Yüz Tanıma Sistemini uygulaması doğru değildir. Dolayısıyla, önce sistemi düzeltmesi gerekir.
Bunun için, çocuğu "gelir" değil, "gelemeyebilir" kabul edip, TELAFİ uygulamasına bir son vererek, kurumların tüm çocuklara ödemeye esas seans sayısından fazla seans planlayıp verebilmelerine imkan sağlanması gerekir. Bunun detayları zaten çözümde mevcut.
Yüz Tanıma sistemine ancak düzgün sisteme geçildikten sonra geçilmelidir. Yani Bakanlık cezalandırmadan önce, önce hatasını düzeltmelidir. Cezalandırma ancak düzgün işleyen bir sistemde söz konusu olmalıdır.
Tereddüt ettiğiniz konu başlıklarına gelecek olursak....
Sayın Obey,
Ödemeye esas seans miktarı nasıl mebbise işleniyorsa, servis ücreti de öyle düzenlenebilir. Anımsarsanız Aile Danışmanlığı ücreti de önermiştim. Aynı şekilde bu ücrette mebbise işlenebilir. Gurup eğitim ücreti tüm çocuklara verilecek olduğundan, bakanlık bu ücreti, her iki hizmet için dilediği makul oranlarda bölüştürüp, bunun mebbiste gösterilmesini sağlayabilir. yani, belediyelerdeki gibi bir durum söz konusu olmaz. Zaten Yüz Tanıma sistemi uygulanacağından, seanslarla birlikte bu iki hizmetin alınıp alınmadığı da sistemde şüpheye mahal bırakmaksızın aktarılabilir.
Seans sayılarında meydana gelecek değişiklikler velide bir sıkıntı yaratmayacaktır. Çünkü her çocuğun hem kendi devamsızlığı, hem de tüm çocukların bir birlerine oranla devamsızlığı sürekli değişiklik araz edecektir. Kaldı ki, bırakın bizi, çocuğun ailesi bile çocuğun devamsızlığı hakkında kesin bir yargıda bulunamaz. Bunları velilerimize anlatacağız. Ancak makul bir süreçle sorun kalmaz.
Devamsızlık yapmayan iki öğrenci kıyaslandığında seans sayıları arasında oluşabilecek farklılık adil olmayacaktır. Demişsiniz. Bu aklıma gelmemişti. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. Kanaatimce bu duruma uygulama yaptıkça bir çözüm bulabiliriz. Örneğin, çocukların ihtiyaç durumu, birden fazla engeli olanlara pozitif ayrımcılık şeklinde uygulamalar şeklinde olabilir. Bunun için düşüneceğim. Eğer sizin bir fikriniz olur ve bildirirseniz memnuniyet duyarım.
Gurup eğitimleri için oluşan kaygınıza gelince. Her şeyden önce temel hedef kazanımlara ulaşmak olduğundan bura da eğitimin gurup ya da bireysel eğitim şeklinde verilmesi ilgili öğretmen arkadaşların inisiyatifinde olmalıdır. Kurumların bu temel gerçeği gözardı etmeleri ihtimali bu uygulamanın sakıncalı olduğu anlamına gelmez düşüncesindeyim. Yani doğru bir uygulamayı, sırf suistimal edilir diye uygulamaktan vaz geçemeyiz.
Son olarak, Yeter ki, antitez olsun ve benim önerimden iyi olsun. Seve seve tezimi çöpe atarım.
Selamlar,