Arkadaşlar, dünyanın hiç bir yerinde herkes evde otursun, her yer kapansın diye bir uygulama yok.
İster istemez hükümetler işin ekonomik ve sağlık yönünü dengelemek zorundalar. Bu denge kurulamazsa ekonominin yarattığı kayıplar salgının yarattığı kayıpların önüne geçer.
Burada esas hata, basit önlemlerin daha erken hayata geçirilmemesi ve biriktirilmesidir.
Kurumları kapatalım demek kolay. Ama zaten bizler neredeyse 6 aydır çok ciddi bir maddi yükü sırtlamaya çalışıyoruz, hatta artık taşıyamaz hale geldik. Bazı arkadaşlarımız nasıl beceriyorsa telafi falan derken şubat ayı cirosunu bile aştıklarını söylüyorlar. Ne yazık ki bir kısmımız bu şanslı kurumlardan değiliz.
Şahsen ben bir kapatmayı daha kaldıramam. Külliyen kapatır, şapkayı alır giderim. Geri de dönmem.
Her ne kadar gönül kapalı olalım istese de, personelim bile kurumun açık kalmasını benden fazla istiyor. Hepsi dünden beri endişe içerisindeydi.
Evet, her şeyin başı sağlık demek kolay. Ama mal canın yongasıdır diye de bir laf var. Her çalışanın kredisi, borcu, kirası, çocuklarının masrafları vs. var. Kira bekleyen mal sahipleri var, tedarikçilerin alacakları var. Herkesin işi silsile halinde birbirine bağlı.
NE yazık ki biz bir Almanya, Kanada, İngiltere gibi güçlü ekonomiye sahip değiliz. Ben de evde oturayım, paramızı devlet versin isterim. Ama vatandaşa IBAN vermek durumunda kalan bir devletin de bunu sağlayamayacağı ortada. O zaman her koyun kendi bacağından asılır misali biz de kendi başımızı kurtarmak zorundayız.
Hiç bir çalışan zorla çalışmıyor, hiç bir veli zorla getirilmiyor. Devam zorunluluğu yok. O zaman her vatandaş kendi sorumluluğunu almak, ölçmek, biçmek ve karar vermek zorunda. Ben kapatMAma kararına katılıyorum. Sonuçta çarkların da bir şekilde dönmesi lazım.