Öncelikle belirtmeliyim ki devletin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında %35 artış bir başarısızlık değildir.
Yeterli mi? Kesinlikle değil!
Daha önce de ifade ettiğim gibi %50 artış bile bizi ancak 1 yıl önceki rakama taşırdı.
Ancak burada ahlanıp vahlanmanın da kimseye faydası yok. Şahit olduğum kadarıyla en az 3 dernek ve bir takım bireysel girişimler son 1-2 aydır cansiperane bir mücadele vererek yayınlanan rakamın gerçekleşmesinde katkı sundular. Daha 2 gün öncesine kadar yayınlanacak rakam %30 larda, daha öncesinde ise %20 ler seviyesindeydi.
Yani derneklerin ve bireysel girişimlerin bir işlevi olmadığını söylemek büyük haksızlık olur. Bu girişimler sayesinde yayınlanacak rakamda %70-80 oranında bir artış gerçekleşmiştir.
Yeteli mi? Yetmez elbette.
Ancak, 3000 kurumun olduğu bir sektörde örgütlü kurum sayısı 300, aktif kurum sayısı 30 iken fazla da bir şey beklememek lazım.
******************************************************
Diğer taraftan; genel olarak durumun çözümü için pek çok arkadaşın çareyi
- Kota
- Kayıtta ilçe/bölge sınırlaması
- Servis ücreti
- Yüz tanıma vs. gibi denetimler
- %3 ücretsiz öğrenci de gördüğünün farkındayım.
Bunlardan hiç bir mantığı olmayan %3 ücretsiz öğrenci dışındaki önerilerin çözüm olmadığını, tam tersine ilerde ciddi sorunlara yol açacağını düşünenlerdenim.
- Kota ve bölge sınırlaması bir çözüm olmadığı gibi dışarıdan bakan bir kişi için bencilce bir taleptir. Bunun anlamı önce ben geldim, her şey benim olsun demektir. Kendi çocuğunuzun bir okula gideceğini ve sizi evinize en yakın 2 okulla sınırladıklarını, halbuki daha ileride çok daha iyi bir okul olduğunu düşünün.
Kabullenmek ister miydiniz?
Kota veya sınırlama sizin bulunduğunuz alanda başka kurum açılmasını ve tüm çocukların size gelmesini sağlar ama sizin karlılığınızı veya verimliliğinizi arttırmaz. 150-200 çocukla para kazanamıyorsanız 250-300 çocukla da kazanamazsınız.
Ailelerin sizi tercih sebebi mecbur kalmaları değil, size daha fazla güvenmeleri, daha iyi eğitim alacaklarına inanmalarıdır. Yani rekabettir.
Servis konusuna gelince... ben bu sektöre girdiğim ilk günden beri ücretsiz servis işine karşı oldum, hala da karşıyım. Devlet bize taşımacılık yapalım diye para vermiyor... eğitim verelim diye veriyor. Oturup hesap kitap yaptığınızda ücretsiz servis için harcadığınız paranın en az %10-15 gelirinize denk geldiği ortaya çıkar. Özellikle taşrada ve küçük yerlerde servis olmadan bu işi yapmanın ne kadar zor olduğunun farkındayım. Ama arkadaşlar 50 km'den çocuk alıp bırakıyorsanız o çocuk için aldığınız tüm parayı yola harcıyorsunuz demektir.
Devlet bunun için bir katkı verir, vermez bilemem ancak servis varsa mutlaka ücretli olmalıdır.
Yüz tanıma vs. gibi denetim mekanizmalar:
Arkadaşlar çalıştığımız sektörde bu tür üst seviye denetim mekanizmalarına gereksinim duyulması bile utanç vericidir. Yaptığımız işin denetimi kafa sayarak değil, elde ettiğimiz sonuçla, ailenin memnuniyeti ile ölçülmelidir. Boş boş gelip gidiyoruz, çocuğu burada eyliyorlar diyen bir velinin olduğu ortamda 8 seans olmuş, 18 seans olmuş ne değişir? Bu denetimler niteliği değil niceliği ölçer. Niceliğin olduğu yerde ise kalite diye bir şey kalmaz.
Bizim hedefimiz çocuklara eğitim vermek mi, yoksa çok fatura kesip çok para kazanmak mı karar vermeliyiz.
En iyi denetim hizmet verdiğimiz müşterilerin denetimidir. Burada bizim temel müşterimiz (veya hizmet alanımız) MEB değil, ailedir. Bu denetimin etkili olması içinse ailenin aktif olarak sürecin içinde olması gerekir.
Pek çok arkadaşımız "mesaj geldi, bana para yatmış" diyen velilerle karşılaştığından şikayet ediyor. Buna niye şaşırıyorsunuz ki? Siz velinin kapısına gidip çocuğu bana verin, hastaneden raporunu çıkartayım, ramdan rapor alayım, her gün evinden servisle alıp servisle bırakayım, bunları da bedavaya yapayım derseniz veli de canıma minnet, bir de üste para verecekler der. Sizin ne yaptığınızla, ne ettiğinizle de zerre kadar ilgilenmez.
Yıllar içerisinde parası olmadığı için çocuğunu otobüsle sırtında getirip götüren veli bile gördüm. Yani bu bir para olayı değil bilinç olayıdır. Velileri bilinçlendirmek ise bizim görevimizdir.
******************
Pek çok arkadaşın karşı çıktığını biliyorum ancak yaptığımız iş veliye dokunmuyorsa, talep oluşmuyorsa biz bu işi daha yıllarca Maliye'nin ödediği üç kuruşa MEB'in anlamsız koşullarında yapmaya devam ederiz. Özel kurumlar olduğumuz düşünülüyorsa;
- Hizmet çeşitliliği
- Rekabetçi ücretlendirme
- Özel çalışma imkanı
olmak zorundadır. Yan sokağımdaki kurum asgari şartlarda eğitim verir gibi yapıp 1000 küsürTL alırken ben çok daha iyi eğitim verip aynı paraya razı olamam. Yani mevcut sistem herkesi aşağı çeker, başka işe yaramaz.
Kendi ücretlerimizi belirleyip gerekirse ekstar ücret alınabilmesi elzemdir.