Bu kadar sert ve kişisel tartışmalara girmek için ne bulunduğumuz platform ne de içinde bulunduğumuz zor dönem uygun değil. Aslında ortak düşman bu kadar aleni bir şekilde ortadayken neyin tartışmasını yapıyoruz onu da anlamıyorum.
Derneklerin
-ta en başından beri- bu tepkileri organize etmek noktasındaki gönülsüzlükleriyle ilgili bir süredir nedenler arıyordum. Başlarda en akla yatkın neden olarak derneklerin MEB'ten elde ettikleri olası kazanımları korumak için MEB'i karşılarına almak istemiyor olmalarını düşünüyordum. Ancak gelinen nokta ortaya koydu ki rehabilitasyon merkezlerinin üzerinde kafa patlattığımız hiçbir konuyla ilgili zerre kadar kazanımı yok. Hatta her geçen gün durum daha da kötüye gitmekte. Arkasından derneklerin, kurumların derneklerle birlikte hareket etme kararlılıklarıyla ilgili şüpheleri vardır diye düşündüm, ancak sosyal medyada ister büyük ister küçük deyin ciddiye alınması gereken bir tepki oluşmuş durumda. Okullar artık yönlendirilmek istiyor. Bu tepkinin de tek eksiği bir organizasyondan yoksun olması. Bu seçeneği de eledim. Ancak arkasından, geçenlerde forumda da ifade ettiğim gibi derneklerin kurumlarla birlikte bir görüntü vermek istememesi gibi bir tutumları olduğunu öğrendim. Tek kelimeyle felaket. Dünyada benzer bir örneği olmadığına kalıbımı basabilirim
Bugüne kadar dernekler hep arkalarında bir destek olmadığı, MEB'e karşı kurumlar tarafından yalnız bırakıldıkları gibi bir eleştiri yönelttiler sektöre.
-Ki bence gayet yerinde bir eleştiridir.- Ancak sanıyorum artık sektördeki kurumların da, derneklere üye olmamak ya da dernek faaliyetlerine iştirak etmemekle ilgili kapı gibi bir gerekçeleri olacak. Artık bu sektörde hizmet veren hiçbir kurumun derneklerin bu sorunları çözebileceğine inanacaklarına, dernek faaliyetlerine katılım göstereceklerine inanmıyorum. Kendi adıma konuşayım son 1 aylık süreçte yaşananlar benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Bu kadar sahici bir tepkiyi bile yönlendiremeyen, bu konuyla ilgili şu dakikaya kadar elle tutulur tek bir olumlu ya da olumsuz açıklama bile yapmayan derneklerin, bu süreci de yönetebileceklerine en ufak bir ihtimal bile vermiyorum. Derneklerin bu harekete katılmamakla ilgili gerekçelerini sunacak kadar bile saygısı yokmuş sektöre.
Ayrıca
"22 Ekim Ankara Buluşması" organizasyonuna dönük yapılan eleştiriler de benim için bir hayal kırıklığıydı. Bazı arkadaşlarımız, örgütlülüğün faziletleri üzerine söylev çekmiş
-ki normal zamanlarda o vaazın altına imzamı atarım- kimi arkadaşlarımız da
"önceden neredeydiniz" gibi bir ayar telaşına düşmüş. Ya saygıdeğer arkadaşım, yavaş yavaş ölüyoruz neyi anlatıyorsunuz? Bizans, Fatih S.M. tarafından fethedilirken meleklerin cinsiyetini tartışan Bizanslı din alimleri gibisiniz. Ya haklısınız da, zaman nutuk zamanı değil ki. Daha az nutuk daha fazla aksiyon. Anladınız?
Ayrıca derneklerin katılımından yoksun bir eylem ya da buluşmanın ses getiremeyeceğini düşündüğümü daha önce de ifade ettim. Ancak bu çabanın altında insanların artık boğulduğu gerçeği olduğunu görmek çok mu zor? Yahu bu eylemin odaklandığı tek mesele artık nefes alamıyor oluşumuz değil mi? Dernekleri sıkıştırmak bu harekete birazcık destek olmak dururken nutuk çekmenin manası ne? Hadi
"derneğe üye olmayanlar dernekle ilgili eleştiride bulunmasın" zırvasının tartışmaya açık noktaları var. Tamam da, dernek kendi üyelerinin eylem çağrılarını da dikkate almıyor onu ne yapacağız?
Sonuç olarak, özel nedenlerimden dolayı çok çok istesem de Ankara'da olamayacağım. Ancak bu protest ruhun sonuna kadar arkasında olduğumu belirtmek istiyorum. Her iki derneğe üye olan birçok kurum bu eylemi destekliyor. Belki kimi okullar o ya da bu nedenle Ankara'da olamayacak, kimi arkadaşlar da
"bakın biz demiştik" pişkinliğine girecek. Ki ellerine ne geçecek onu da anlamıyorum. Ancak bu durum onların da bu sorunlardan muzdarip olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, ya dernekler bu isyana kulak vermeli ya da isimlerini
"Kanarya Sevenler Derneği" olarak değiştirip daha mantıklı bir iş yapmalı.
Son olarak akıl veren arkadaşlar da bir fayda ortaya koyamıyorlarsa akıllarını
-en azından bir süreliğine- kendilerine saklamalı. Artık akıl almak değil, sonuç alınsın ya da alınmasın
"bir şeyler" yapmak istiyor insanlar.