Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: Çözüm Yollarını da Konuşalım!

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 10:02 #49

  • hancan
  • hancan Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 165
  • Teşekkür Sayısı: 102
  • Başarı: 2
Sayın Sizgin teşekkürler.

Bütün yazdıklarınız bizim sıkıntılarımızı çok güzel bir şekilde anlatmış.ama özellikle , öğrenciyi derse alıp alamamamızın velinin o anki ruh haline bağlı oluşunun, öğrenci yi hiç bir sebep göstermeden yada gerçek olmayan sebeplerle kurumdan alışının önüne geçilmesi ile resmi okula giden öğrencilerimize kurumlarımızdaki ders saatlerinde kolaylık sağlanması , öğretmen sorununun kalıcı olarak düzeltilmesi bizim en onemli acilen çözülmesi gereken sorunlarımızdır.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: sizgin

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 10:22 #50

  • sizgin
  • sizgin Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 647
  • Teşekkür Sayısı: 401
  • Başarı: 14
KURUMLARIMIZIN HİÇBİRİ HIRSIZ DEĞİL, HİÇBİRİMİZ BİRİLERİNİN HAKKINI GASPEDEREK PARA KAZANMA ARZUSUNDA DEĞİLİZ. HEPİMİZİN ORTAK NOKTASI ENGELLİ BİREYLERİN EĞİTİMLERİ VE BU UĞURDA BÜTÜN ENGELLERİN AŞILMASIDIR.
ANCAK BU HEDEFLE BİZLERİ SADECE TİCARİ KURUM MANTIĞINA BÜRÜYENLER, BAZI İLLERDE RESMİ KURUMLARIN ÇOK KAZANIYORSUNUZ BİZE YARDIM EDİN DİYE SÖYLEMLERİ SEKTÖRDEKİ BİR ÇOK ARKADAŞIMIZI TİCARİ KAYGILARINI ÜST SEVİYELERE ÇIKARMIŞTIR.

ASLINDA ARKADAŞLARIMIZ SİSTEME UYMAYA, YOK OLMAMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR. ANCAK BUNU YAPMAK İSTERKEN DE BAHSEDİLEN USULSÜZLÜKLERE BULAŞMAK ZORUNDA KALMIŞLARDIR. BU BİR DOĞAL TEPKİMEDİR, KÜÇÜCÜK BİR SERÇENİN BİLE SİZDEN KURTULMAK İÇİN ELLERİNİZİ NE DERECE PARÇALADIĞINI UNUTMAYIN. HAYATTA KALMA, YOK OLMAMA İÇGÜDÜSÜ HER TÜRLÜ EYLEMİ DOĞURABİLİR.

AEP(ACİL EYLEM PLATFORMUNUN) 2009 YILINDAN DİLE GETİRDİĞİ ÇOK ŞEY VAR ASLINA.
HEPİNİZDEN acileylemp...ACLARI.htm ADRESİDNEKİ AMAÇLARI OKUMASINI TAVSİYE EDERİM.

ÖYLE BİR ŞEY YARATMALIYIZ Kİ ETİK ÇALIŞMAYAN KURUMLAR BAKANLIKTAN ÖNCE BİZİM DENETİM MEKANIZMAMIZA TAKILMALI,
ÖYLE BİR ŞEY YARATMALIYIZ Kİ BAKANLIĞIN VERDİĞİ HİZMET İÇİ EĞİTİMLERİ YETERLİ BULMAYIP PERSONELLERİMİZE BİZLER EĞİTİM VERMELİYİZ.
ÖYLE BİR ŞEY YARATMALIYIZ Kİ PERSONELLERİMİZİN SORUNLARIYLA, ÖZLÜK HAKLARIYLA BAŞKALARI DEĞİL BİZLER İLGİLENMELİYİZ. HAKLARINI SAVUNMALIYIZ.
ÖYLE BİR ŞEY YARATMALIYIZ Kİ ENGELLİ BİREYLERİN VE AİLELERİNİN TALEPLERİNİ İSTEKLERİNİ ŞİKAYETLERİNİ BİZLER ÇÖZMELİYİZ.
ÖYLE BİR ŞEY YARATMALIYIZ Kİ ENGELLİLER DENİLİNCE İLK SIRADA BİZLER GELMELİYİZ. YANİ ERİŞİLEBİLİRLİK KANUNUNUN ERTELENMESİNE BİLE SEVİNECEK HALDEYİZ. ALLAH AŞKINA ENGELLİLERİN ERİŞİLEBİLİRLİĞİNİ BİRİLERİNİN BİZE DEMEDEN BİZLERİN HAYIR ARKADAŞ BU BÖYLE OLMALI DİYE DÜZELTİLMESİNİ SAVUNMAMIZ GEREKİRKEN BİZLER BU YASA BİZİ BAĞLAMASIN DİYE SEVİNECEK HALE GELMİŞİZ. ANCAK BUNA MECBUR BIRAKILDIK MAALESEF. ÇÜNKÜ HEPİMİZİN VAROLMA KAYGISI ŞU AN DAHA BASKIN. HEPİMİZ YARIN NE OLACAĞINI BİLMİYORUZ.

OYSAKİ DEVLETİMİZ BU REHABİLİTASYON HİZMETLERİNE DAHA CİDDİ BAKSAYDI 10 YILLIK 15 YILLIK POLİTİKALAR HAZIRLARDI VE BİZLER DE MEVCUT YÖNETMELİKLERİN PAT DİYE DEĞİŞMEYECEĞİNE İNANARAK CİDDİ DÜZENLEMELER YAPARDIK. AÇIKÇASI KİMSE GÜVENMİYOR BU KONUDA DEVLETE. ŞAHSEN BEN ERİŞİLEBİLİRLİK HİZMETLERİNE TAM MANASIYLA UYACAK BİR YER YAPMA FİKRİMİ BİLE ERTELEMEK ZORUNDA KALDIM. NEDEN Mİ ONCA YATIRIM BİR BAKANIN BEN BÖYLE DEĞİL ŞÖYLE İSTİYORUM DEMESİYLE HEBA OLABİLME İHTİMNALİNE SAHİPSE KUSURA BAKMASINLAR KORKUYORUM. YAZIKTIR EMEĞİME, ALINTERİME...

KISACASI AEP OALRAK BİZLER 2009 YILINDAN BERİDİR SEKTÖREL BAZDA OLUMLU ÇALIŞMALAR YAPMA PLANLARINDAYIZ. ANCAK YERİ GELDİ DERNEKLER, YERİ GELDİ BÜROKRASİ GÜCÜ VE YERİ GELDİ SİZ DEĞERLİ AMA KUSURA BAKMAYIN BİRAZ TEMBEL KURUM SAHİPLERİ :) ENGELLEDİNİZ.

AEP OLARAK BİR YILLIK YOL HARİTAMIZ MEVCUT. BUNLARI GERÇEKLEŞTİRMEMİZ İÇİN HER İKİ DERNEĞİN DE ÜSTÜNDE BİR GÜÇ OLMAMIZ LAZIM. BUNA DESTEK VEREN ARKADAŞLARIMIZI FACEBOOK SAYFAIMZDAKİ ÖRGÜTLENMEMİZE BEKLİYORUZ.

AEP
Sus kimseler duymasın, duymasın ölürem ha,
Aymışam yarı gecede, seni bulmuşam sonra...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: hancan

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 10:44 #51

  • tartanc
  • tartanc Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Herşey neye layıksa ona dönüşür.
  • Gönderiler: 3651
  • Teşekkür Sayısı: 2865
  • Başarı: 54
Sayın telkin;

Eğitimin niteliği konusunda başarısız olan kurumlara rapor yenileme sürecinde söz konusu öğrenci için yönlendirme yapılmamalıdır. o çocuğun belirli bir süre en az 1 yıl tekrar o kurumda eğitim alması engellenmelidir.

Bu öneriniz hiç ama hiç doğru değil. Siz bir örnek vermişiniz. Doğru olabilir. Bizlerde size RAM Krallıklarından örnek verebiliriz. Hem de onlarca.

10-15 dakikada bir birey nasıl değerlendirebilirler ?

Aileye kurum adını nasıl verebilir ?

10 dakikalık bir değerlendirme sonucu hiç ilerleme yok raporunu nasıl ve ne hakla tutabiliyorlar ?

Kimi kişilerle ilginç ilişkiler içinde olabiliyorlar.


Ben daha önce de yazmıştım. İstanbul da olan bir KRALLIKTA bir dönem giden velilerimize bu çocukta

ilerleme yok denilebilmekte idi. Kurum değiştirin önerisi ile karşılasan velilerimiz tam 30 dakika

içinde bir kurum tarafından aranmakta idi. Arayan kurumun, oldukça etkili siyasi yakını olan

ortakları vardı.


Evet sayın telkin, yanlış yapanları mutlaka engelliyelim. Fakat ya Krallıkları ne yapacağız ? (Bir kısmından bahsediyorum tabi)
Son Düzenleme: 25 Oca 2015 11:24 yazan tartanc.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 10:44 #52

  • AliGalipDursen
  • AliGalipDursen Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 343
  • Teşekkür Sayısı: 655
  • Başarı: 16
telkin yazan:
barisltd yazan:

İşte benim sürekli anlatmaya çalıştığım temel yanlışlık bu! Sistemi ödemeler veya eğitimin niceliği üstüne değil, eğitimin niteliği üstüne kurmanız lazım.

Bahsettiğiniz konuda yapılacak çalışmaları sıralamak istedim.

1. Öncelikle destek eğitim modülleri sil baştan düzenlenmelidir. Bu modüller çocuğun ihtiyaçları gereksinimleri, akademik becerileri ve bireyin topluma kazandırılması açısından gerekli olan amaçlarla donatılmalıdır.
2. RAM'larda olması gereken uzman personel sayısı, niteliği ve yeterlilikleri konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
3. RAM'larda bireyler çok daha detaylı olarak değerlendirilmeli, detaylı ve gerekli tüm testler yapılamalı. Hazırlanan yeni modüllere göre çok daha kapsamlı değerlendirmeler yapılmalı. Önerilecek özel eğitim modülleri bireye fayda sağlamalıdır. Kuruma gönderilen raporlar uygulanabilir olmalıdır.
4. Yukarıda yazdığım bu maddeler profesyonel olduğu taktirde artık kurumların denetlenmesine başlanmalıdır.
5. Eğitimin niteliği konusunda başarısız olan kurumlara rapor yenileme sürecinde söz konusu öğrenci için yönlendirme yapılmamalıdır. o çocuğun belirli bir süre en az 1 yıl tekrar o kurumda eğitim alması engellenmelidir.

Bir kaç notum olacak:

RAM'lerinin değerlendirme süreçlerinin iyileştirilmesi gerektiği aşikar. Ancak bu iyileştirme RAM'lerinin bu günkü organizasyonu ile başarılamaz. Rehberlik hizmetlerine gereksinim duyan bireyin aile, okul ve sosyal yaşamında sürekli ve kayda bağlı izlenmesi mümkün olmadığında en iyi test kitlerini uyarlayıp, standardize edip kullansanız da maksada erişemezsiniz. Bireyin gelişimi hakkında doğal çevresi ile yürütülecek görüşmeler, hakkında serdedilen kanaatler olmadan sadece bir kaç saatlik bir test vasıtasıyla yeterli done toplanamaz. Bu da zorunlu olarak rehberlik hizmetlerinin "sokağa çıkmasını" gerektirir. Öyleyse ülkemiz sosyal çalışmacıların bu süreçlerden uzak bırakılması lüksüne sahip değildir. Öte yandan "rehberlik" işlevinin sahiden yürütülebilmesi için aile, okul ve sosyal çevre ile daha yakın, sıcak ve etkileşimli bir ilişki modelinin bulunması/kurulması gerekliliği de önümüzde durmaktadır.

Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti alan bireylerin kazanımlarının ölçümlenmesi ve kazanım/maliyet rasyolarının gözetilmesi yoluyla kurumların katma değerinin belirlenmesi çok parlak bir fikir olmakla birlikte istatistiki olarak anlamlı bir örnekleme verisinin oluşabilmesi için uzun zamana gereksinim vardır. Kurumsallaşmanın önüne yığılmış dünya kadar mania yerinde dururken, sektörün personel rotasyon hızları otobüs durağından birazcık hallice iken, el değiştirme, kapatma ve birleşmelerle, isim değişiklikleri bu kadar yoğunken, bu uzun zaman diliminde dahi elde edilecek verinin sıhhati şüpheli olacaktır. Dolayısıyla bu alanda ihdas edilecek bir yönlendirme/yönlendirmeme yetkisinin kolayca amaç dışına çıkması ve şaibe kaynağı haline gelmesi tehlikesi göz ardı edilmemelidir.

Aslında devletçi bakışla, serbest pazarcı bakış arasındaki ayrım da buradadır. Serbest pazar nihayetinde sadece ekonomik süreçlerin vulgarize edilmesine, basitleştirilmesine ve ekonomi öğrencilerinin pedagojik gereksinimlerine hizmet etmeye yarayan hipotetik bir modelden ibarettir. Gerçeklikte "pazar" her zaman kamu otoritesinin regülasyonuna tabidir. Regülasyonun cesameti, yaygınlığı, niteliği bir "pazarı" diğerinden ayırır. Regülasyonu sınırlayacak ve pazarı otomatik olarak regüle edecek olan şey rekabet ve rekabetin sunduğu seçenekleri değerlendirebilecek bilinçli tüketicinin varlığıdır. Rekabet ise ancak gereksinim duyulan mal ya da hizmetin gereksinim duyulandan bir parça daha fazla temin edilebilmesine muhtaçtır. Ancak böyle bir "bolluk" ortamında tüketici meşru seçeneklerle karşı karşıya kalır ve tercih kullandıkça bilinçlenir, bilinçli bir tüketici olur. Henüz elimizde sağlam veriler olmasa da 2002 yılında Başbakanlığın yayınladığı rapora göre %12 nispetinde bir engelli populasyonunun varlığını çıkış alırsak ve ülkemiz nüfusunun demografik dağılım oranlarını engelli populasyonuna yansıtırsak sadece eğitim çağında olan engellilerin sayısını 1.500.000 - 2.000.000 arasında buluruz. Buna normal eğitim çağı dışında olup özel eğitime gereksinim duyan "yetişkin" engellileri de katarsanız bu sayı daha da büyür. Oysa ki eldeki kapasite en iyimser tahminlerle 350.000 - 400.000 aralığında bir yerlerdedir. Bu oransızlık rekabet, rekabet yoluyla meşru tercihlerin yapılabilmesi ve bilinçli tüketicinin zuhurunu engeller niteliktedir. Dolayısıyla "pazarın" oto-regülasyon yoluyla düzenlenebilmesi mümkün olamamaktadır. Devlet bu açığı (çoğu kere hukuka, mantığa ve işin ontolojik kökenine aykırı olarak düzenlenmiş mevzuat üretimiyle) kamu regülasyonunu arttırarak kapatmaya çalışmaktadır. Ancak burada ortaya çıkan tehlike alanın nispetsiz sıkılaştırılmasının alana girecek müstakbel girişimcileri ve alanda bulunanları caydırıcı olmasıdır. Bu durum alanın giderek küçülmesine, arz ve talep oransızlığının büyümesine, her şeyin bir alıcı bulduğu pazarın satıcılarının hoyratlaşmasına ve doğal olarak kamu regülasyonunun daha da hoyratlaşması ve büyümesine yol açacaktır.

Çare en baştan engellilik gerçeğimizle sahici bir yüzleşmeye girişmemiz ve bunun günümüz ve yarının toplumu için taşıdığı risk ve maliyetleri doğru kavramamız, engelliliğin rehabilitasyonunun fayda/maliyet rasyolarını doğru anlamamız ve kendi kuşağımız için değil, çocuklarımızın ülkeyi yöneteceği zamanlar için bir projeksiyon üretebilmemizdedir. En başta; gerçekçi olarak belirlenmiş ihtiyaca uygun eğitimci eğitiminin önü açılmalıdır. Alanın multi-disipliner yapısı gözetilmeli ve alanda olması gerekli tüm meslek dallarının eğitim süreçlerine engellilerle çalışmanın temel teorik ve uygulamalı alt yapısı dahil edilmelidir. Tüm sosyal alanlarda olması gerektiği gibi bu alanda da girişimciyi özendirecek mali, hukuki ve diğer teşvikler var edilmelidir. En büyük öncelik kapasite artımına verilmeli, üretilecek kapasitenin kendiliğinden alanı düzenleyecek kurallılığı üreteceği iyi anlaşılmalıdır. Ucuzculuğun toplumsal maliyetinin ne kadar yüksek olduğu görülmeli, yapılan işin niteliğine ve beklenilen toplam faydaya uygun bir kaynağın tespiti sağlanmalıdır. Bu kaynağın oluşmasına her ahvalde engelli bireyin ailesinin katılması sağlanmalıdır. Tüketici (yada insan) davranışlarına göre bedava olanın israf olan olacağı bilinmelidir. Katılmayanın umursamayacağını görmeliyiz.

Bugünkü şekliyle engelli rehabilitasyonu hizmetlerinde bir modelin tükendiğini ve bir devrin kapandığını söyleyebiliriz. Ancak bu otomatik olarak daha iyiye gidiyor olduğumuz anlamını taşımaz. Devletin tek başına çözemeyeceği kadar geniş bir sorun alanında bulunuyoruz. Devlet, toplum, bireyler ve kurumlar kendi kamusal, toplumsal, bireysel ve kurumsal sorumluluklarına sahip çıkıp katılmadan bu alanda olumlu değişimler üretilemez. Çince'de fırsat ve kriz aynı kelime ile ifade edilirmiş. Belki de doğru olanı sahiden de budur. Nedenleri hakkında yıllarca tartışsak da sonuç alamayacağımız bir kriz (fırsat) ile karşı karşıyayız. Buradan yola çıkıp, sahiden kendimiz, toplumumuz ve gelecek kuşaklar için "mış" gibi yapmayan, rasyonel, gerçekçi ve insani bir "yeni düzen" kurabilmeyi becerebilirsek, çocuklarımız tarafından istihza konusu yapılmaktan belki kurtulabiliriz.

Kapitalistlerin hırsları, bürokrasinin haset ve dar görüşlülüğü, çalışanların zor bulunur olmayı değerlilik sanan şımarıklığı, ailelerin sadece oy sahibi olduğu için her şeyi devletten bekleme hakkına sahip oldukları yanılgıları vb. bir milyon şey bizi yıldırmamalıdır. Kazanılacak olanın cesameti yanında kaybedilenlerin sözü dahi edilmeye değmez.

Herkese sabırlar ve kolaylıklar dileğiyle,
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: barisltd, afrin, mkirilmaz ve bu kullanıcının diğerlerinden 2 teşekkürü var

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 12:51 #53

  • Egelim17
  • Egelim17 Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 375
  • Teşekkür Sayısı: 197
  • Başarı: 5
Çok haklı bir konuşma arkadaşım.Bizde aynı sizin gibi tam teşekküllü okul projemizi sırf bu kanun ve mevzuat değişikliklerine güvenemediğimiz için askıya aldık.İŞin ticari kısmını da düşünmek zorundayız.Akademik kısımları zaten herkes konuşuyor ama ticari kısmı pek ele alınmıyor.konuşulunca Hababam sınıfındaki gözlüklü müdür yerine konuluyoruz.Tüccar tacir vicdansız her şey biz olduk.Bakalım avuç içi okutma ne getirir ne götürür şahsım adına bir analiz yapıp a-b-c planlarını devreye sokmak durumunda kalacağız...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 13:03 #54

  • mdemircan
  • mdemircan Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 341
  • Teşekkür Sayısı: 31
  • Başarı: -1
faruk sevindi; Maliye Bakanlığına ,Zaman ayırıp hazırlamış olduğun yazıyı sende biliyorsunki okuyan olmayacak.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 14:10 #55

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Ne güzel! Sn. telkin de dahil olmak üzere çeşitli makul değerlendirmeler yapılmış.

Sevgili Ali Galip ise inanılmaz bir analiz/yorum yazmış. Neredeyse her satırıyla hem fikirim.

Sektörel düzenleyicilerin bu derece konunun özüne vakıf oldukları veya değerlendirmelerini bu derinlikte yaptıklarından şüpheliyim. Kamu bürokrasisi genellikle daha doğrudan sonuç alıcı ve getirisi, götürüsü kısa vadede dahi planlanmamış, dikkate alınmamış uygulamaları seviyor.

Bahsi geçen "niteliksel" konuların hiç birinin kısa vadede (hatta uzun vadede) çözüme ulaşacağını sanmam. Çünkü işin bu boyutu sadece MEB'in değil, kurumların da boyunu aşıyor. Kanımca, bu sorunu aşmanın en temel yolu, öncelikli olarak kurumsal etik değerlerin belirlenmesi ve sonrasında bu değerlerin bürokrasiye yansıtılmasıdır. Tabi bunu yapmak için 2 önemli ön koşul var.

1. kurumların ekonomik olarak güçlü olması lazım
2. kurumların güçlü bir birlikteliği lazım.

Her iki yol da tıkanmış görünüyor.

Mevcut sistemin devamının sektörün daha nitelikli hizmet vermesini sağlamayacağı aşikar. Hatta son 10 yıllık süreç incelendiğinde niceliksel bir artış olmasına rağmen daha kötüye doğru bir gidişat var. Bu çıkmaz sarmaldan kurtulmak için devletin içinden bir kurtarıcı beklememiz beyhude bir umut. Ya birlikte bunu çözeceğiz, ya da gemisini kurtaran kaptan misali herkes kendi çözümünü bulmaya çalışacak.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: mkirilmaz, AliGalipDursen, faruksevindi

Çözüm Yollarını da Konuşalım! 25 Oca 2015 23:31 #56

  • faruksevindi
  • faruksevindi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Kıdemli Uye
  • Gönderiler: 70
  • Teşekkür Sayısı: 108
  • Başarı: 1
Sorunlar belli, Çözüm yolları konusunda oluşturulacak stratejiler konusunda toplantılar yapıyoruz,

herkese de duyuruyoruz.

bir stk temsilcisi olarak bazı yaklaşımları anlayamıyorum.

stk ların dışında bir yapıyla çözüm yolu aramanın ne anlama geldiğine akıl sır erdiremiyorum.

herkese açık toplantı yapıyorsunuz katılım ortada. 100 ü bulmuyor.

benim stk temsilciliği yaptığım yapı her türlü eleştiriye açık.

eleştirir ikna edersiniz rotayı değiştirirsiniz.

muhalefet edersiniz, haklılığınızı anlatırsınız yönetimi değiştirirsiniz,

ama yönetimi söylediklerinizi ertesi gün yaptıracak bir sekreterya gibi görür,

sadece eleştirir, yardımcı olmazsanız,

çözüm yollarına katkı ve verimlilik içerisinde strateji üretmezseniz

belki de sinerjinin asıl engelleyicisi olursunuz.

yol alınacak ivmeyi belki de olumsuz etkilersiniz.

oysa sizsiz bir eksikse oluşum, varlığınızla bir eksiği tamamlamak konusunda el uzatmışsanız,

bir bakmışsınız eski eleştirdiğiniz konular azalmış...

bir bakmışsınız çözüm olmuşsunuz...

sağlıkla, sağlıcakla, huzurla tüm özel eğitim sorunların çözüldüğü günler dilerim.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.221 saniye
Sistem Kunena Forum