elsoberano yazan:
Sayın telkin yazdıklarınız son derece doğru .Tabi bunlar bazı kurum sahiplerine garip geliyor ve böyle uygulamaların bi kaç kurum tarafından yapıldığını düşünüyor.Kaldı ki duyarlı ve bilinçli kurum sahiplerinin üye olduğunu düşündüğüm bu forumda bile bir çok üyenin böyle hesaplar için de olduğunu çok üzücü .Bilinçli ve eğitime önem verenlerin böyleyse gerisini düşünmeye bile gerek yok .okul öncesi öğretmeni arkadaşları bu zamana kadar zor duruma sokan yada gerekli değeri vermeyen özel eğitimciler, sertifikalı sınıf öğretmenleri değildi .Çalışana hak ettiği değeri verecek olan kurum sahipleridir .Her işin bir bedeli ve hak ettiği değer vardır .Siz çalışana hak ettiğini vermezseniz sonunda yine kaybeden siz olacaksınız .Çalışma şartlarından memnun olmayan öğretmenin performansı ister istemez ona göre olur .Sürekli yarınını düşünen ,kendini işine veremeyen öğretmenin - yönü kuruma daha büyük eksi olarak yansıyacaktır.Bu fırsatçılık dediğiniz kısır döngü çalışanlar ve kurum sahipleri orta yolu bulmadıkça devam edecektir.Bugün sertifika programlarıyla yön değiştirdi yarın atamalarla farklı yöne döner .
Sayın elsoberano,
Ücretlerle ilgili bir sıkıntı olduğu doğru. Sıkıntı en başta kurumlarda çalışan eğitimci personelin ücretlerinin 2009 - 2015 aralığında asgari ücretlerde yapılan artış kadar olsun artmaması, paranın satın alma gücündeki aşınmanın olsun ödenememesi. Bunun haklı, rasyonel, iler tutar bir tarafı tabii ki yok. Pozisyonlarımıza yaslanarak bir rasyonalizasyon çabasına girişilmesi konuyu çözümsüz bir çatışmaya evirmekten başka bir işe yaramaz.
Diploma cinsine göre ücret seviyelerinin farklılaştığı da doğru. Ancak bu durumun iradi olmaktan daha çok iş gücü piyasasının arz talep dengeleri ile açıklanabileceğini sanırım kabul edersiniz. Şimdi açılan kurslarla birlikte iş gücü piyasasının bileşenleri yer ve şekil değiştirirken bunun yeni piyasa dengeleri oluşturacağı da aşikar!
Ancak meseleyi taraflardan sadece birinin etikasına yaslayarak açıklamaya çalışırsak boş bir çabanın içine düşeriz. Okul öncesi öğretmenlerinin özel eğitimciler nezdinde gadre uğramış oldukları önermesi otomatik olarak onlardan %30 - 50 daha az ücretlendirilen psikologların da okul önceciler nezdinde gadre uğradıklarının önermesidir. Oysa ki ne o doğrudur, ne de öteki! Aynı işi yapan değişik meslek mensuplarına biribirilerinden farklı statü ve yetki atfının kaçınılmaz sonucu olarak bu türden abukluklar sirayet eder.
Hangi branştansınız bilmiyorum, ama eğer bu alanda çok farklı meslek yetkinliklerinin var olması gerektiğine inanıyorsanız tüm mesleklerden gelenlerin eşit statü ve haklarla alanda yer almaları gerektiğini de, ancak bu yolla diplomasına değil işine göre bir ücretlendirmenin mümkün olacağına da inanmanız gerekir. Tüm dünyada rehabilitasyon ekiplerinin en temel insan kaynağı psikologlardır. Ülkemiz de ise alandan sürgün edilmeleri için elden gelen her şey yapılmıştır, yapılmaktadır. Psikologların dünyaya koşut formlarda alanda yer alabildiklerinde şu bizim meşûm iş gücü piyasamız ne şekle girer, şu anda "normal" sayılan ücretler nasıl bir şekli alır?
Ben eğitimci değilim, ancak eğitimcilere hep çok yakın oldum, babam meslekte eğitici, idareci, bakanlık bürokratı olarak 36 sene çalıştı, eşim 25 yıllık eğitimci, kızım eğitimci. En azından bu yakınlıklarım nedeni ile hiç bir eğitimciyi kırmak da istemem, yalnız Fransız ansiklopedizminin kötü bir karikatürü olarak ülkemizde var edilmiş olan eğitimci şovenizmine de artık bir dur dememiz gerekmez mi? En azından 2015'te, 21. yüz yılda eğitim hayatımızın ürünlerine dönüp kendimizi değerlendirerek kendimize biçtiğimiz "kudsiyed" ve "uluvviyet"i tenzil etmeye başlamamız hayırlı olmaz mı?
Sınıfçının branşcıyı, fizikçinin bedenciyi, resimcinin müzikciyi, matematikçinin edebiyatçıyı, ahlakçının hiçbirini sevmediği bir iç rekabetin var olduğu bir mesleğin hangi branşında duranlar gerçekten de nesillerimizi ve geleceği "aydınlatıyor" olabilirler acaba? Ben bir mühendisim, MEB'in taşınamaz hale gelen yükü eşimi daha da ezmesin diye bu alana girdim, o zamandan bu yana da 7 yıldır sahiden ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Birbirlerini sevmeyen, birbirleri ve kurum sahibi hakkında bıdı-bıdı yapmaktan 2 satır yazı okumaya zaman ayıramayan, derslerden feragat edilerek yapılan kurum içi eğitimlerini "ben bildiğimi okurum, sen anlat bakalım" ile "gavurlar şöyle demiş, böyle yapmış beni ilgilendirmez, benden çok bilecek halleri yok!" mırıltılarıyla savuşturan, "ama" diye başlamayan bir tek cümle kuramayan bir dolu "eğitimci", bu kalabalığı idare etsin diye görevlendirilmiş, ancak en temel hukuk nosyonları ile dil bilgisinden dahi nasibi olmamış bir dolu "idareci", bir dolu mevzuat, mevzuatı izah eden bir dolu diğer mevzuat, biribirilerine mugayir ve muhalif bir dolu öteki mevzuat..... Bu kadar, anlayabildiğim bundan ibaret.
O yüzden bırakın sarhoşu yıkılana kadar gitsin!
Bir önceki yazımda yazdım, MEB gibi ücretlendirsek her ay sektöre 20.000.000 TL ek finansman sağlamak gerekli. Bunu velilerimizden talep edebiliriz. Sonuçta özel kurumlar bunlar. Peki siz eğitimci arkadaşlarım, velinizi böyle bir katkıya ikna edebilecek bir gayrette misiniz? Kaç öğrencinizin velisi siz çalışmaya devam edebilin diye bu fedakarlığa girişir? Hiç mi? O zaman devlet kurumlara ne kadar veriyorsa, siz de o ölçüde payınızı alırsınız. Kurumlar bodrum katında banknot basmadıkları sürece maalesef durum bundan ibarettir! Hiç kimse kendisinin etikasını ispatlamadan diğerlerininkine tasalluda kalkışmasın. Hz. İsa'nın diliyle "ilk taşı içinizdeki masum atsın!".
Yeter artık, yorulduk, bezdik, bıktık. Gelirlerimizin % 70'i personel giderlerine gidiyor, hala daha birileri "hakkının yendiğini" savlıyor. Hak yemeden yönetecek bir kişi iseniz yarın gelin kurumun tüm hisselerini bila-bedel size devredeyim de gününüzü görün!
Herkese selametler dileğiyle,
Ali galip bey özetlememiş, konuyu kapatmış. Teşekkür ederim, saygılarımla.