Sayın barisltd,
Evvela “kırıcı bir üslup kullanmak istemiyorum ama” diyerek benim için kullandığınız “atıp tutmak”, “uydurmak” gibi deyimler ile ilgili bende sizi ikaz edeyim! Ayrıca ortada atıp tuttuğum ya da uydurduğum bir şey de yok.
Başta atıp tutma, uydurma olmak üzere, belirtiğiniz tüm diğer soru ve eleştirilerinize yine ispat ederek tek tek cevap vereceğim.
Başından beri ifade ettiğim gibi sistem, mevcut hali ile bilimsel olmadığı için “SAKAT” bir sistemdir. Bu sistemin de sorumlusu MEB dır. Daha önce uzun uzun anlatıp ispat ettiğim için detaya girmeye gerek yok.
MEB, sistem “sahtekar” deyip sorunu çözeceğine kurumlar “sahtekar” diyor ama; başta Milli Eğitim Bakanımız olmak üzere hiç kimse (her hangi bir STK, Siyasal Parti, Siyasetçi, Köşeyazarı, Gazete, vs) MEB'e; neden böyledir? Demiyor. (Not: bu prağrafta MEB ile kastım MEB bürokrasisidir. )
Çünkü devletin dili yazıdır. Bürokrasinin temel görevi, bir hizmetin mevcut yönetmelikler içinde devlete en az maliyetle verilmesini sağlamaktır. Çözümünü istediğimiz sorun, ancak Bakanın talimatı ile gerçekleşebilir. Bakan yazılı talimat verir ve bürokrasi de yerine getirir. Bakan da ancak bildiği bir sorun için talimat verir, bilmediği bir sorun için değil!
Diğer taraftan, kurumlar da sistem “sahtekar” diyeceğine, biz “sahtekar” değiliz diyor ama; ancak, KAMUOYU desteği ile sorunu hem ispat edip hemde çözüm sağlayabilecek bir alternatif hazırlayamıyor.
Çünkü mevcut sistem sakat yapısı gereği, aynı il ve ilçelerdeki kurumlar bir yana farklı illerdeki kurumları bile bir birinin bekasına engel görmeye sevk etmiştir. Bu yapı içinde kurumlar dernekleri iş yapmamakla, dernekler de kurumları destek verip birlik olmamakla suçluyordu. Desteği yetersiz bu nedenle de güçsüz olan dernek yönetimleri de tüm enerjilerini, kurumlara ancak nefes aldırabilecek düzenlemeleri sağlayabilmek adına, bakanlık bürokrasisine dert anlatarak harcıyordu.
Dernekler, geçen uzun zaman içinde örneğin hem sistemin neden işlemediğini, hem de düzgün bir sistemin nasıl olabileceğini, itibarı kendisinden menkul, kamuoyu tarafından da saygın görülen bağımsız bir denetleme kuruluşunun raporu ile ortaya koyarak çözüm sağlamaya çalışabilirdi. Daha detaylandırmaya gerek yok. Çünkü sonucun büyük olasılıkla çözüme varacağı ortadadır. Ama olmadı...
2006 yılından başlayarak günümüze bu şekilde geldik. Sorun her geçen yıl biraz daha kronikleşerek çözümü zorlaştırmış ve toplamı VERİMSİZ olan sakat sistem; MEB ile kurumları birbiri ile mücadele eden adeta kader mahkumları haline getirmiştir.
Tüm bunlardan hareketle doğru olduğuna inandığım bir çözüm önerisi hazırladım ve inanıyorum ki, bugün bağımsız bir denetleme kuruluşu bir rapor hazırlasaydı, kimsenin kuşkusu olmasın sorunun nedenini ifade ettiğim gibi ortaya koyup, çözüm olarakta üç aşağı, beş yukarı önerdiğim gibi bir çözüm önerecektir. Derneklerin bunu yapmasına hala bir engel yoktur.
Önerimde, önce sorunun mevcut SAKAT sistemden kaynaklandığını ortaya koyup, sonra çözümü detaylandırdım. Amacım, eğer kurumlarda doğru olduğunu düşünürlerse, dernekler önderliğinde KAMUOYU oluşturup, siyaset marifeti ile bir çözüm sağlanabilirdi. Başarılı olunmaz ise bile en azından kurumlar olarak; biz çözüm sunduk ama MEB kabul etmedi deyip şuan da olduğu gibi ya da kadar mahkeme ise mahkeme diyerek devam ederiz.
Çözüm önerim ile ilgili dernekleri arayıp sonra da kurumların değerlendirme yapması için de bu sitede yayınladım.
Sonra birden akıllara ziyan muhteşem fikriniz ile siz ortaya çıktınız ve dediniz ki devlet nakit ya da kupon şeklinde veliye, veli de bize ödesin.
Hem sizin önerinizin neden uygulanamayacağını hem de kendi önerimin neden uygulanabilir olduğunu ispat ederek ortaya koydum. Bunları zaten sizde biliyorsunuz.
Tüm bunlardan sonra yazdıklarınıza şimdi tek tek cevap vereyim.
Yani nereden uyduruyorsunuz anlamıyorum? Yok statükoyu korumak,yok aslında çözüm istememek, itiraz etmesi gereken yerde itiraz etmemek... Ben bu işe dün başlamadım. Hayallerden bahsetmiyorum. Demişsiniz.
Önerinizin neden olamayacağını ispat ederek ortaya koymuş ve demiştim ki;
Önerdiğiniz bu sistem, dediğiniz gibi rekabet imkanı sağlar ve çocuk kaliteli bir eğitim alır. Ancak hatırlarsanız size peki gelmeyen çocuk ne olacak diye bir soru sormuştum. Sizde o bizim değil devletin sorunudur demiştiniz.
Aslında önerdiğiniz bu “RADİKAL”sistemle siz şunu diyordunuz. Biz bu sisteme uygun yani bilinçli velilerle rekabete dayalı bir eğitim ortamını “sosyal devlet” imkanları ile sağlayalım ancak bu sisteme ayak uyduramayacak çocukta devletin sorunu olsun.
Artık devlet kolluk gücü ile mi bunu sağlar, nasıl yaparsa yapsın demekten başka bir şey demiyordunuz. Çünkü siz tüm tarafların kabul edebileceği bir çözümü değil de kendi istediğiniz bir çözümü savunuyordunuz.
Sunduğum önerinin sizinkine kıyasla çoğunluk tarafından kabul edileceğini de bu nedenle söylemiştiniz.
Şimdi durum bu kadar net bir şekilde ortada iken sizin hala önerinizi savunmanız, diğer taraftan çözüm sunduğunu bildiğiniz halde çözüm önerimi eleştirip ret etmeniz üç şey ile açıklanabilirdi.
Ya öneriniz hakkında yeteri bilgiye sahip değildiniz. Ya önerdiğim çözüm işinize gelmiyordu. Ya da gurur meselesi yapıyordunuz. Ben statüko dedim. Dördüncü bir tane varsa söylersiniz.
Asıl hayallerden bahseden sizsiniz, ben değil! Çünkü gerçekleşmesi mümkün olmayan ve adaletten yoksun önerinizi hala savunmaya devam ediyorsunuz.
Bu işe dün başlamadığınızı söylemeniz sektör hakkında yeterince bilgili olmanızı da gerektirir. Geçen bunca yıldan sonra çözüm adına bula bula ancak devlet imkanları ile tam rekabete dayalı bir çözümü mü bulabildiniz.
Sizin çözümünüz bunlar mı? Benim ne kadar yanlış şeyler düşündüğümü, yaptığımı söyleyerek kendi tezinizi haklı çıkartmak mı? Diye sormuşsunuz.
Bakın önerime güvendiğim için sitede yayınlayıp, herkesin değerlendirmesine sundum. Hatta samimiyet göstererek adımı, soyadımı ve telefonumu da belirttim. Aynı yanlışlarda sürekli ısrar ettiğiniz için bende cevap vermekten başka bir şey yapmıyorum. Sorunuzun cevabı budur.
Böyle olmaz! Sizi bu tarzınızla ilgili daha önce de ikaz ettim. Fikirleri eleştirmek başka bir şeydir. Kişileri eleştirmek başka! Demişsiniz.
Hem önerimin çözüm sağladığını, hem de önerinizin yanlış bir öneri olduğunu ispat edip ortaya koymama ve bunu da bilmenize rağmen tartışmaya devam ediyorsunuz. Şu halde, ispata rağmen kişinin ısrarı, artık kişinin eleştirilmesini gerektirir. Son olarak kendinizi meb'in yerine koyarak “Kendimi MEB'in yerine koyuyorum. Tatmin edici mi? DEĞİL!” Demeniz, sizi eleştirmemi zaruri hale getirmiştir.
Madem MEB size göre damar tanımadan başka bir şeyi kabul etmeyecekti benimle neden tartıştınız diye sorarlar adama.
Bakın sizin önerilerinizin muhatabı ben değilim: Milli Eğitim Bakanlığı! Onların bakış açısıyla bakmadan hiç bir çözüm oluşturamazsınız! Beni ikna edip etmemeniz hiç bir anlam taşımıyor. Çünkü karar verecek merci ben değilim. Bu tezlerle de MEB'i zerre kadar ikna edebileceğinizi düşünmüyorum. MEB öyle güven ilişkisi falan gibi soyut kavramlarla iş yapmaz! MEB'de fikrinizi destekleyecek birilerini bulabilecekseniz buyrun yolunuz açık olsun. İster sizin önerdiğiniz yöntem, ister damar tanıma, ister bir başkası beni etkilemez. Hatta sizin önerdiğiniz şey kolayıma gelir. Ama ben kolayıma geleni değil, doğru olanı savunuyorum. Demişsiniz.
Siz eğer önerinize güvenseydiniz çözüme bu şekilde mi ulaşmayı planlayacaktınız?
Bir defa bu yazdıklarınızla siz, benden değil de, “Don Kişot” dan bahsetmişsiniz.
Sektörümüzün sorunlarına nasıl çözüm bulunabileceğine dair yol ve yöntemleri az yukarıda, rasyonel bir şekilde ortaya koydum.
Sorun önerdiğim gibi bir yol ile çözülmeye çalışılırsa başarılı olunabilir. Bunun yolu da bürokrasiden değil Milli Eğitim Bakanı ve Siyaset Kurumundan geçer.
Mesele sizin dediğiniz gibi meb'in kendi bakış açısından bakma meselesi değildir. Mesele bizlerin bunu başarabilip, başaramayacağımıza olan inancımızdadır.
Çözüm önerimi de bunlara göre hazırladım. Yani sadece öneri sunmakla yetinmedim. Aynı zamanda bu önerinin hayata nasıl geçirilebileceği hakkında da öneri sunuyorum.
Buradan hareketle, benim önerimin muhatabı sizin belirttiğiniz gibi Milli Eğitim Bakanlığı değildir. Önerimin muhatabı kurumlardır. Bu nedenle çözüm önerimi sitede yayınladım ve derneklerle de paylaştım. Amacım yukarıda bahsettiğim süreç gibi bir süreçle çözüm sağlanmasına katkı sunmaktır.
Önerdiğim sistemin kolayınıza geleceğini ama kolayı değil doğruyu savunduğunuzu söylediğiniz cümlenize çok güldüm. Kolayınıza gelmek de ne demekse! Dahası yanlışlığını, dolayısı ile de uygulanamazlığını ispat ettiğim “doğrunuzu” hala savunmaya gayret ediyorsunuz.
Şu ana kadar sistemin zaafiyetleriyle ilgili sorduğum hiç bir soruya da tatminkar bir yanıt alabilmiş değilim. Demişsiniz.
Bunları çok önce yanıtlamıştım ancak belli ki hala “doğru” olduğuna inandığınız önerinizin etkisinden kurtulamamışsınız.