Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: SİSTEME ALTERNATİF

SİSTEME ALTERNATİF 04 Nis 2015 16:13 #89

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
ozeltercih yazan:
Sayın seviisigi, şu anki sistem "ÇOCUK BAŞINA ÖDEME" değildir.

Bu konuda zaten pek çok şey tartışıldığı için fazla bir şey yazmak istemiyordum ama,

Sn. sevgiisigi'nin kasdettiği şey şu: Kurumun 100 çocuğu varsa devlet her ay 800+400 seans karşılığı 60.000TL'yi her halukarda ödesin. Biz de çocuk geldi gelmedi demeden, 800+400 seansa denk gelecek şekilde ders yapalım.

Tabi bu uygulama kurumların düzenli olarak ayda 60.000TL para alması dışında neye çözüm olacak soru işareti.

- Ay ortasında başlayan çocuk ne olacak?
- Her ay sürekli devamsızlık yapan, örneğin 6 ayda sadece 10 seans gelen çocuk ne olacak.
- Gelmeyen çocuğun aylık dersleri diğer çocuklara nasıl dağıtılacak.
- Dağıtılan fazla derslerin adaleti nasıl sağlanacak.
- Düzensiz az gelen bir çocuğun veya dengesiz bir şekilde fazladan ders alan çocuğun eğitimi nasıl planlanacak.

vs. vs. gibi sorunları birlikte getiriyor.

Diğer taraftan en önemlisi, MEB'in kafayı taktığı "yapılmayan dersin parasını ödemem" sorununa da hiç bir çözüm sunmuyor. Örneğin kurum 800+400 saat parasını aldı ama gerçekte 400 saat ders yaptı. Şimdikinden farkı ne? Nasıl kontrol edilecek?

Yine damar tanıma veya başka bir takip sistemi gerekecek!

Sn. sevgiisigi bu noktada diyor ki, artık damar tanıma bizim için sorun değil. İstiyorsa MEB damar tanıma ile takip yapsın. Ama işler pek öyle değil. Sonuçta;

- Bunun maliyetini yine biz karşılayacağız.
- El okundu, okunmadı dertleriyle biz uğraşacağız.
- Çocuk geç kaldı, erken gitti problemleriyle biz uğraşacağız
- İşin eğitime dönük olumsuzluklarıyla biz uğraşacağız.
- Ayın ilk yarısında yapılmayan dersleri ayın sonunda başka çocuklara yamamak için biz uğraşacağız.
...
...

Hepsinden öte velilerde "bu ay eksik gelsem de önümüzdeki ay fazladan ders yazarlar" gibi bir algı oluşturacak.

***********

Kişisel olarak bu kadar çok ve başka öngörülemeyecek sorunlarla uğraşmak yerine mevcut yapıda damar tanıma gelmesini tercih ederim. Çünkü bu sistemin bana göre tek getirisi kurumun ödemesinin sabit olmasından ibarettir.

Sektör olarak derdimiz düzenli ve sabit ödeme almak ise, bence bu işi bırakıp bir kamu kurumunda maaşlı işe girelim.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: ozeltercih

SİSTEME ALTERNATİF 04 Nis 2015 16:54 #90

  • cemkilinc
  • cemkilinc Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Gönderiler: 1051
  • Teşekkür Sayısı: 343
  • Başarı: -1
damar tanıma sistemi engelli bireyler söz konusuysa SAĞLIKLI UY-GU-LA-NA-MAZ. sen hastane 12 yaşından küçük çocukları uygulama dışı tut. bizde 72 aydan büyük ENGELLİ çocuklar damar okutmak için canından bezsin. sessiz sakin çocuklarımız bile damar okuturken bambaşka çocuklara dönüşüyor ve büyük korkular yaşıyorlar. bunu her seferinde çocuklara yaşatmak hangi mantığa sığar. özel eğitim temel amaçlarından biri nedir. çocuğu bağımsızlaştırmak, tek başına ve ya en az yardımla yaşayabilir hale getirmek. ama sen elini okut(a)madığı için onu refakatçıyla beraber yaşamak zorunda bırak. insan haklarını geçtim bu uygulama en başta özel eğitimin ruhuna, amacına aykırı. dikkat ederseniz yürütmeyi durdurma kararı çıktığında pek çok arkadaş başka ne yapabiliriz diye düşünmeye başladı. nasıl denetlenebiliriz diye konular açıldı. devlete hizmet satıp ta bunu yapan kaç sektör var acaba? bazı arkadaşlar diyor ki "yürütmeyi durdurma kararı çıkartana kadar başka çözüm yollarıyla uğraşsaydınız daha çok yol alırdınız." BUNU YAPMAK BENİM GÖREVİM Mİ? YOKSA BAKANLIĞIN MI? bakanlıktaki yüzlerce idareci memur oturduğu yerden sektörün İÇİNE EDECEK. dernekler ,kurumlar ,engelli bireyler bunu düzeltmek için uğraşacak. YOK YA.
BURDA KONUYA ÇOK HAKİM OLDUĞUNU SANAN kim olduğu belli olmayan bürokrat arkadaşlar.
engelli birey odaklı, ama her şeyden önce İNSAN odaklı bu işe yaklaşmadıkları sürece sığır gibi elimizi okutur geçeriz.
eeee ama öğrenci kuruma gelmeden gelmiş gibi gösteriyorlar diye zırlayan saygıdeğer milli servet bekçileri.
bu iş başlasaydı bu işi yapan kurumların tek ekstra maliyeti öğrenci taşımak için kullanacakları yakıt masrafları olacaktı. avantaya alışmış veliler bu kesilmesin diye gerekirse kurum bahçesinde yatar yine de o eli okutur. ne var benimde her ay 100 lira fatura mı ödeseler ,market alışverişimi yapsalar ben de gider ayda 8 kez elimi okuturum. taş atacağımda kolum mu yorulacak sanki.

ACELEYLE BİRAZ DA SİNİRLE YAZDIM hatalar için kusura bakmayın.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: egemenege

SİSTEME ALTERNATİF 06 Nis 2015 11:07 #91

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
barisltd yazan:
ozeltercih yazan:
Sayın seviisigi, şu anki sistem "ÇOCUK BAŞINA ÖDEME" değildir.

Bu konuda zaten pek çok şey tartışıldığı için fazla bir şey yazmak istemiyordum ama,

Sayın barısltd,

Son yazdıklarınızdan alıntı yaptığım giriş cümleniz bile sunmuş olduğum önerinin çözüm sağladığını sizin de bildiğinizi göstermektedir. Büyük bir sorunmuş gibi göstermeye çalıştığınız basit sorunlar da bunu teyit etmektedir.

Tartışmaya tekrar katılmak için vesileye ihtiyacınız yok. Önerdiğim sistemi eleştiren sorularınızı direkt bana sorabilirsiniz. Medeni bir şekilde tartışıyoruz. Kaldı ki, bir çözüm iddiasında olan kimseden bu iddiasının arkasında durması beklenir.Bende önerdiğim çözümün arkasındayım.

Soru ve tespitlerinize gelelim.

Kurumun 100 çocuğu varsa devlet her ay 800+400 seans karşılığı 60.000TL'yi her hâlükârda ödesin. Biz de çocuk geldi gelmedi demeden, 800+400 seansa denk gelecek şekilde ders yapalım. Dediğimi söylemişsiniz.
Bizler 1 aylık eğitimi buna karşılık gelecek ödeneği alacağımızı düşünerek planlayıp, hazırlık yapıyoruz. Ne sebeble olursa olsun gelemeyen çocuk sunulmuş bu imkanın kullanılmamasından ötürü kurum için bir zarardır.

Kurumun görevi eğitim imkanlarını çocuk için hazır edip sağlamaktır. Devletin de görevi çocuk gelsin ya da gelmesin bu hazırlanmış hizmeti satın almaktır. Ancak çocuk ne sebepten ötürü olursa olsun bir şekilde gelmeyecek ya da gelemeyecektir. Bu sorunu çözmenin tek yolu satın alınmış hizmetten diğer çocukları yararlandırmaktır.

Bu nedenle dediğiniz gibi evet örnekte olduğu gibi 60,000 TL her hâlükârda kurumlara ödenmelidir. Ancak DİKKAT edin “çocuk geldi gelmedi demeden” ders yapalım DEMİYORUM.

Sosyal devlet sadece gelmeyen çocuğun eğitim ödeneğini düşünmemelidir. Çocuğun eğitim almasına engel teşkil eden nedenleri de ortadan kaldırarak tüm çocukların bu hizmetten en verimli biçimde yararlanmasını da sağlamalıdır.

Diğer taraftan, biz kurumlar da neticede EĞİTİM gibi Sosyal bir hizmeti sunuyor olmanın bilinci ile sadece 60,000 TL nin garanti edilmesine değil aynı zamanda gerekli sorumlulukları yerine getirerek tüm çocukların bu hizmetten en verimli biçimde yararlanmasını sağlamalıyız.

Tüm bunlar da ancak MEB ve biz kurumların birbiri ile uyum halinde çalışmasını sağlayan yetki ve sorumlulukların düzgün paylaşıldığı bir MEVZUATLA olur.

Ben böyle bir mevzuat ortaya koyuyorum.

Buna göre “çocuk geldi gelmedi demeden” ders yapmıyoruz. Şöyle ki;

1- Çocuk mücbir neden olmaksızın eğitim gördüğü kurumdan ayrılamıyor. Meb bize bu imkanı çocuğun istikrarlı eğitim alması ve alınan eğitimin daha rasyonel denetlenebilmesi için veriyor. Kendisine bir yıl eğitim verilmesi istenen kurum sosyal sorumluluk gereği çocuğun devamlılığı konusunda kendisini daha çok sorumlu hissedecektir.

Kaldı ki sosyal bir devlet de her ne sebepten ötürü (veli keyfiyeti, hastalık, taşınma vs)olursa olsun eğitimden yoksun bırakılarak çocuğun mağdur edilmesinin önüne geçmek ister. Yani devamsızlık gösteren çocuğun devamlılığı da ancak çocuğun sistemde tutulması ile sağlanabilir. Bunu kolluk güçleri sağlayamaz. Bunun için MEB'in bizim desteğimize ihtiyacı vardır.

2- Bu nedenle Kurumlar psikolog ve Rehber öğretmenleri görevlendirerek çocuğun daha istikrarlı eğitim alabilmesi için aileleri bilinçlendirecektir. Mevcut sistemin önemsizleştirdiği Psikolog ve Rehber öğretmenler mesleklerinin gereği bu sorumluluğu layıkı ile yerine getirip gerekli başarıyı sağlayacaklardır. Tabi temel sorumluluk veli ve rehberlik merkezlerine aittir.

Çocuğun gerekli gelişimi gösterebilmesi İSTİKRAR ve AİLE BİLİNÇLENMESİ ile olur. Bunun yolu da tarafların KOORDİNASYONUNDAN geçer.

Tabi bu uygulama kurumların düzenli olarak ayda 60.000TL para alması dışında neye çözüm olacak soru işareti. Demişsiniz.

Toplamı UYGULANABİLİR, SÜRDÜRÜLEBİLİR ve DENETLENEBİLİR olan bu yapının nelere çözüm sunduğuna dair bazı örnekler vereyim.

1- Öncelikle sizinde belirtmiş olduğunuz 60,000TL örneğinde olduğu gibi düzenli ödeme sağlıyor.

2- İnsanı ve dahası ÇOCUĞU merkeze alıp koruduğundan, çocuğa istikrarlı ve denetlenebilir bir eğitim imkanı sunuyor.

3- Etkin bir aile bilinçlendirmesi sağlıyor.

4- MEB'e çocuk hakkında daha sağlıklı kararlar ( eğitime devam, kayıt dondurma, eğitimin sonlandırılması) verilebilmesi için imkan sağlıyor.

5- Devlet imkanlarının daha etkin ve verimli kullanılmasına imkan veriyor.

6- Kurumlara makul rekabet imkanları sağlayarak onları eğitim odaklı olmaya teşvik ediyor.

7- MEB'e Sosyal devlete yakışan bir yapı sunuyor.

8- MEB ve biz kurumları bir biri ile mücadele eden taraflar olmaktan çıkarıp birer PARTNER haline getiriyor.

9- Yetki ve sorumlulukları ilgili tüm taraflara dağıtarak taraflar arasında koordinasyonun sağlanmasına imkan veren düzenlemeler sunuyor.

9- Kurumların kamuoyu nezdindeki kötü zannı hızla ortadan kalkacak.

10- Kurumlar arası birlikteliğin daha kolay sağlanacak olmasından zam konusu Ya da diğer meselelerde derneklerin daha etkin olup sonuç almamıza imkan sağlayacak.

Bunlara daha başka ilavelerde yapılabilir.

Şimdi sorularınıza gelelim.

1- Ay ortasında başlayan çocuk ne olacak?
Öncelikle sistem mücbir sebep olmaksızın kurum değiştirmeye imkan vermediğinden ay ortasında gelen Ya da giden çocuk sayısı şimdiki kadar çok olmayacaktır.

Ay ortasında kaydı yapılmış çocuğun ilgili eğitim planı hazırlanır. Ayın kalan kısmı 8 saat eğitim vermeye ne kadar müsait ise okadar seans eğitim verilir. Sorun yok

2- Her ay sürekli devamsızlık yapan, örneğin 6 ayda sadece 10 seans gelen çocuk ne olacak.

Öncelikle 1 yıl kurum değiştirememe şartı ve aile bilinçlendirmesi sayesinde bu rakam şimdiki kadar fazla olmayacaktır. Ancak yine de hastalık ya da veli keyfiyeti gibi nedenlerden ötürü devamsızlık olacaktır.

Kurumlar hastalığı uzun süren ya da veli keyfiyeti nedeniyle 1 ay hiç devam etmemiş çocuk için ücret alamazlar.
Çocuk hasta ise iyleştiğinde kaldığı yerden devam eder. Veli keyfiyetine bağlı devamsızlıklarda ikna ile çözülür. Çocuğun kurumdan 1 yıl ayrılmama şartı olduğu için veli bu konuda daha sorumlu davranacaktır.

Önerdiğim sistemde bizim görevimiz bu çocukları ilgili rehberlik merkezine yazılı bildirmektir. Rehberlik merkezi bu çocukların velileri ile görüşür ve konu hakkında bilgi alarak karar verir. Ya kayıtlarını dondurur ya da tamamen durdurur. Bunu da kayıtlı olduğu rehabilitasyon merkezine yazılı bildirir.

Süreç bitmez ve rehabilitasyon merkezi sorumluluğu gereği çocuğun durumunu takip eder. Şayet hastalık bitmiş ise veliyi rehberlik merkezine tekrar yönlendirerek kaydını aktif hale getirebilir. Aynı durum keyfiyet gösteren veli içinde geçerlidir. Sorumluluklarının farkına varması sağlanan veli de ilgili rehberlik merkezine başvurarak çocuğunu eğitime tekrar dahil edebilir.

Burada biz kurumlar için büyük bir sorun yoktur. Çünkü eğitimi kesintiye bile uğramış olsa çocuğun kaydı yine kurumdadır.

Tüm bunlara rağmen suiistimaller olmaz mı? Elbette olur ve olacaktır.

Kurumlara işlerini düzgün yapmalarını sağlayan tüm imkanları sunmuş devlet, etkin denetim yaparak bu suçu işleyen kurumun ruhsatını iptal eder olur biter.

3- Gelmeyen çocuğun aylık dersleri diğer çocuklara nasıl dağıtılacak? Diye sormuşsunuz.

Gelmeyen çocuğun öğretmeni o imkandan bir diğer öğrencisini yararlandırır. Daha fazla detaya gerek olmadığını düşünüyorum.

4- Dağıtılan fazla derslerin adaleti nasıl sağlanacak?

Bu sorunun da cevabı bir önceki sorunuzun cevabı ile aynıdır. Öğretmenlerimiz bo sorumlulukları gayet güzel bir şekilde yerine getirecektir. En başta da adaleti.

5- Düzensiz az gelen bir çocuğun veya dengesiz bir şekilde fazladan ders alan çocuğun eğitimi nasıl planlanacak.

Bir çocuğun dengesiz bir şekilde fazladan ders alması mümkün değildir. Gelmeyen çocuğun 5 saatini bir öğrenciye vermezsiniz. Öğretmeni bu imkanı 5 öğrencisine paylaştırır. Bunu da ilgili eğitim planlarına yansıtır.

Diğer taraftan en önemlisi, MEB'in kafayı taktığı "yapılmayan dersin parasını ödemem" sorununa da hiç bir çözüm sunmuyor. Örneğin kurum 800+400 saat parasını aldı ama gerçekte 400 saat ders yaptı. Şimdikinden farkı ne? Nasıl kontrol edilecek? Demişsiniz.

Önerdiğim sistem kurumlara 1 aylık planlanmış eğitimin bedelini çok düşük kayıplarla alma imkanı sağladığından, bir kurum dediğiniz gibi 400 saat ders yaparak 800+400 saat parası almaya yeltenmeyecektir. Buna yeltenen çok az olacaktır, bunun için de etkin denetim yapılmalıdır.

Şimdikinden farkı nedir diye sormuşsunuz. Fark şudur.

Sistem mevcut hali ile biz kurumlara gelmeyen çocuklara fatura kesemezsiniz mantığı üzerine kurulmuştur.

Yani ne yaparsan yap kurum olarak zarar ediyorsun. Çünkü makine değil insan bu yani bir şekilde derse gelemeyecektir. Böyle bir sistem bir kurumu bahsettiğiniz o yanlışa zorlar ve yaptırır. Çünkü Sistem NEGATİF! Sonuç: Bugün geldiğimiz tablo. Geldiğimiz Tablo: Sistemi yönetemeyen bir MEB ve İTİBARI SIFIRLANMIŞ kurumlar.

Oysa benim önerdiğim sistem çocuğa değil alınan seansa fatura kesme mantığı üzerine kurulmuştur.

Yani kurum ödeneği çok düşük kayıplarla hedeflediği gibi alabildiğinden zarar etmiyor. Böyle bir sistemde normal bir kurum sözünü ettiğiniz yanlışı yapmaz. Düzgün bir şekilde hemde garanti olarak o ödeneği almak varken neden risk alsın ki! Almaz! Çünkü sistem POZİTİF! Varacağımız Tablo: Sistemi yönetebilen bir MEB ve İTİBARI ZİRVE YAPMIŞ KURUMLARdır.

Yine damar tanıma veya başka bir takip sistemi gerekecek! Demiştiniz. İşte gerek kalmıyor.

MEB'in kendi kurduğu yanlış sistemin meydana getirdiği sorunlara “kafaya takması” buradan hareketle Damar Tanıma gibi zımnen değil resmen bu işi yönetemediğini gösteren uygulama planları, hem MEB'in hem de bizim uygun çözümü bulmamızda baz alınamaz.

Normal şartlarda insanlar güvenilk kaygısı taşımazlar. Şimdi bir insanın ortada hiç bir somut durum yokken birisi tarafından öldürüleceği inancıyla bizden ter tanıdığımızın başına birer polis konulması talebini doğru mu kabul edeceğiz? Elbette hayır.

Eğitim gibi bir hizmetin gerektiği gibi yürütülmesi Damar Tanıma ile olmaz. Yetki ve sorumlulukları düzgün bir biçimde belirlenmiş ilgili tarafların KOORDİNASYONUnu sağlayan SİSTEM ile mümkündür.
Önerdiğim sistem tüm taraflara yetki ve sorumluluklar vermektedir.

Gelmeyen çocuk eskisi gibi kurumun değil devletin derdi oluyor. Bu nedenle kurum gelmeyen çocuğu kendi bildiriyor. Devlet için de bir paranoya haline gelen damar tanıma gerekçesi ortadan kalkıyor. Çünkü sistem MEB ile bizi birer partner haline getiriyor.

Ha illa da damar tanıma uygulayacaksa bunu kendisi açısından istemesi gerekir dedim. Gerekçe biz olmaktan çıktığımız için bakanlık bunu istemeyecektir anlamında söyledim. İfade ettiğiniz cihaz parası ve diğer sorular sorun olmaktan çıkıp anlamsızlaşır. Buraya dikkat ederseniz sevinirim.

Hepsinden öte velilerde "bu ay eksik gelsem de önümüzdeki ay fazladan ders yazarlar" gibi bir algı oluşturacak. Demişsiniz.

“Hepsinden Öte” vurgusuyla yaptığınız bu yorum verdiğiniz gayret ile çelişkide olduğunuzu gösterir. Ancak yine de velilerde oluşacağını belirttiğiniz o algı için;

Anımsarsanız sizinle geçenlerde “ikna” dan bahsetmiştik. İşte o algının oluşmaması için Aile Bilinçlendirmesi ile “ikna” edeceğiz.

Kişisel olarak bu kadar çok ve başka öngörülemeyecek sorunlarla uğraşmak yerine mevcut yapıda damar tanıma gelmesini tercih ederim. Çünkü bu sistemin bana göre tek getirisi kurumun ödemesinin sabit olmasından ibarettir. Sektör olarak derdimiz düzenli ve sabit ödeme almak ise, bence bu işi bırakıp bir kamu kurumunda maaşlı işe girelim. Demişsiniz.

Sistem belirttiğiniz gibi sadece kurumlara düzenli ödeme yapılmasını sağlamıyor aynı zamanda bu kadar çok diye ifade ettiğiniz sorunların çözümlerini de sağlıyor. Onları birer birer yukarıda açıkladım.

Sizin o tek getiri dediğiniz kurumlara düzenli ödeme getiriyor tespitiniz bile içinde bulunduğumuz sorunların en temeli olan bu konuya çözüm sağladığını gösteriyor. Kurumlar bu sistemde o düzenli ödeneği şimdiki gibi hak etmedikleri ön yargısı ile değil aksine şaibesiz alacaklar.

Unutmadan, önerdiğim sistem kurumlara sabit getiri sunmuyor. Tam aksine mevcut kazancın üstüne koyabilme imkanı sunuyor. Çünkü önerdiğim sistemde çocuk 1 rapor yıl devam ettiği kurumdan ayrılamıyor. Bu da işlerini düzgün yapan kurumlara hem her ay başka çocukların kaydı imkanını sağlıyor hem de mevcut çocuğa düzgün eğitim vererek onu kurumda sabit kılmasına imkan veriyor.

Şimdi tüm bunlar ortada iken sizin damar tanıma gibi akla ziyan bir uygulamayı tercih etmeniz tam bir çelişkidir. Sektör olarak derdimizin ne olduğuna önerilen çözümlerden hangisinin benimsendiği ile karar verilir. Ancak sizin bu işi bırakarak bir kamu kurumunda işe girme tercihinize saygı duyarız.

Damar tanıma bir sistem değildir. Bir denetleme biçimi de değildir. Damar Tanıma bir TEDBİRDİR. Tedbir de yapılmış hatanın dolaylı olarak da olsa kabul edildiğini teyit eder.

Oysa ben bir sistem önerdiğime inanıyorum. Sosyal bir proje olan eğitim ancak ilgili tarafların ortak sorumluluk bilinci gösterdiği bir SİSTEM ile yürütülebilir. Önerdiğim çözüm yolu bu gerçeğe göre hareket etmektedir.

Bir çözüm öneri sunmam nedeni ile sorulacak her soruya ve yapılacak yorumlara cevap vermek görevimdir. Size de cevap vermem bu sorumluluğumdan kaynaklanmaktadır. Yoksa damar tanımayı tercih ederim demeniz sizinle aslında tartışacak bir şeyimizin kalmadığını gösterir.

Peki, damar tanımayı önerdiğim sisteme tercih eden birisi olarak neden tartışmaya tekrar dahil oluyorsunuz?

Hatırlarsanız sizi dernek ortamında diğer kurumların huzurunda tartışmaya davet etmiştim. Gelin beni değil kurumları “ikna” edin demiştim. Sizde “ikna” doğru bir yol değil “algı” oluşturur demiştiniz. O rada yapmayı doğru bulmadığınız “algı” oluşturmayı burada neden sergiliyor sunuz?
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: anaeli

SİSTEME ALTERNATİF 06 Nis 2015 13:35 #92

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Değerli arkadaşım,

Kusuruma bakmayın. Çok uzun bir yanıt yazmışsınız ama ben gerçekte olabilecek şeyleri yazdım, siz temennilerden, velinin bilinçlendirilmesinden, ikna etmekten, sorumluluk almaktan falan bahsetmişsiniz.

Soyut kavramlarla sorun çözülmez. "Fazla dersi öğretmen kendi halleder, adaletsizlik olmaz" demek nasıl bir çözüm?

Tekrar iddia ediyorum; siz kurumlara sabit ödeme yapılmasından başka hiç bir şeye çözüm üretmiyorsunuz.

Benim bildiğim MEB böyle bir bahaneyle kesinlikle Damar tanıma gibi bir şeyden vazgeçmeyeceği gibi, üstüne çip tanıma da getirirse şaşmamak lazım.

Bir de yazdıklarımı daha doğru anlamaya gayret göstermenizi rica edeceğim. Damar tanımayı istiyor muşum gibi bir "algı" oluşturmanız doğru değil. Ben sizinki gibi sonucu belirsiz bir sistemde damar tanımayı yaşamaktansa şimdiki haliyle damar tanımayı tercih edeceğimi yazdım.

Damar tanıma ile düşüncelerimin sadece bugün değil 3 yıldır herkes iyi kötü farkına varmıştır.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Son Düzenleme: 06 Nis 2015 14:21 yazan barisltd.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 10:22 #93

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
barisltd yazan:
Değerli arkadaşım,

Kusuruma bakmayın. Çok uzun bir yanıt yazmışsınız ama ben gerçekte olabilecek şeyleri yazdım, siz temennilerden, velinin bilinçlendirilmesinden, ikna etmekten, sorumluluk almaktan falan bahsetmişsiniz.

Soyut kavramlarla sorun çözülmez. "Fazla dersi öğretmen kendi halleder, adaletsizlik olmaz" demek nasıl bir çözüm?

Tekrar iddia ediyorum; siz kurumlara sabit ödeme yapılmasından başka hiç bir şeye çözüm üretmiyorsunuz.

Benim bildiğim MEB böyle bir bahaneyle kesinlikle Damar tanıma gibi bir şeyden vazgeçmeyeceği gibi, üstüne çip tanıma da getirirse şaşmamak lazım.

Bir de yazdıklarımı daha doğru anlamaya gayret göstermenizi rica edeceğim. Damar tanımayı istiyor muşum gibi bir "algı" oluşturmanız doğru değil. Ben sizinki gibi sonucu belirsiz bir sistemde damar tanımayı yaşamaktansa şimdiki haliyle damar tanımayı tercih edeceğimi yazdım.

Damar tanıma ile düşüncelerimin sadece bugün değil 3 yıldır herkes iyi kötü farkına varmıştır.

Sayın barısltd,

Bir önceki kadar olmasa da yine de biraz uzun yazmam gerekecek. Sizde şimdiden kusuruma bakmayın.

Çözüm önerim için; Tekrar iddia ediyorum; siz kurumlara sabit ödeme yapılmasından başka hiç bir şeye çözüm üretmiyorsunuz. Diyerek iddianızı tekrar yineliyorsunuz.

Her nekadar “SABİT” değil “GARANTİ” ödeme diyor olsamda.
Ben de, siz sunduğum öneriyi çözüm sağlamadığından değil, aksine bu çözümü istemediğinizden dolayı kabul etmediğinizi iddia ediyorum.

Şimdi tüm arkadaşların her ikimizi de daha iyi anlaması için meseleyi daha ayrıntılı ortaya koymak gerekecek.
Devlet, Sosyal Devlet Mantığından hareketle tüm engelli çocukları özel eğitim destek hizmetinden yararlandırmak istedi. Bu görevi de Milli Eğitim Bakanlığına verdi.

Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu SOSYAL DEVLET PROJESİni hayata nasıl geçirdiğine bakalım;

1- Bilerek ya da bilmeyerek, her veliyi bilinçli bir tüketici dolayısı ile de onların bu hizmete olabilecek talebini de rasyonel bir talep kabul ederek,

2- Bilerek ya da bilmeyerek, kendi ödeyeceği ücret için velinin de tıpkı kendi parasını ödeyecekmiş gibi tam bir sorumluluk göstereceğini bekleyerek,

3- Bilerek ya da bilmeyerek, velinin de alınan hizmeti de en iyi şekilde denetleyebileceğini umarak;

“REKABETİN” bile değil, dahası “TAM REKABETİN” cereyan ettiği bir “PAZARA” neden olmuştur. Bu pazarda bir kurumun “GARANTİ” alması gereken miktardaki ödeneği veli keyfiyeti nedeniyle o miktarda alması mümkün değildi. Bu da kurumları haksız rekabete itmiştir.

İktisat kavramları içinde hiç bir yere konulamayacak bir piyasa meydana geldi. Ne aslan, ne kaplan fakat kaslan! Veliyi ödeme yapıyormuş gibi varsayan bir “PAZAR”. Bu yapıda sosyal devleti hatırlatacak tek şey, velinin inisiyatifine kalmakla birlikte her çocuğun teorik de olsa eğitimin içinde var kabul edilmesinden başka bir şey değildir.

Hem eğitimin kalitesi düşüktür, hem yapılan toplam eğitim seansı düşüktür hem de kurumlar zan altındadır. Bunların toplamına da VERİMSİZLİK denir.

Buraya dikkat ediniz lütfen. Şimdiki durum bu ve sizinle bu, toplamı verimsiz olan yapı içinde tartışıyoruz.
Katılmamakla birlikte, sizde anımsarsanız rekabet saiki ile ödemeyi nakitle ya da kupon olarak devlet veliye, veli de bize yapsın şeklinde bir sistem önermiştiniz.

Önerdiğiniz bu sistem, dediğiniz gibi rekabet imkanı sağlar ve çocuk kaliteli bir eğitim alır. Ancak hatırlarsanız size peki gelmeyen çocuk ne olacak diye bir soru sormuştum. Sizde o bizim değil devletin sorunudur demiştiniz.
Aslında önerdiğiniz bu “RADİKAL”sistemle siz şunu diyordunuz. Biz bu sisteme uygun yani bilinçli velilerle rekabete dayalı bir eğitim ortamını “sosyal devlet” imkanları ile sağlayalım ancak bu sisteme ayak uyduramayacak çocukta devletin sorunu olsun.

Artık devlet kolluk gücü ile mi bunu sağlar, nasıl yaparsa yapsın demekten başka bir şey demiyordunuz. Çünkü siz tüm tarafların kabul edebileceği bir çözümü değil de kendi istediğiniz bir çözümü savunuyordunuz.
Sunduğum önerinin sizinkine kıyasla çoğunluk tarafından kabul edileceğini de bu nedenle söylemiştiniz.

Buradan önerdiğim sisteme gelelim.

Madem sosyal devlet ruhuna uygun bir çözüm olacak, Bu sistem de ancak, yetki ve sorumlulukların ilgili tüm taraflara düzenli bir şekilde dağıtıldığı; kurumlara o ay için hazırlığını yaptıkları aylık eğitim ücretinin ödeneceğini “GARANTİ” eden, çocuğa değil seans dayalı ve buna karşılık etkin bir denetimi mümkün kılan bir mevzuatla mümkün olabilirdi.

Önerdiğim sistemin (yada revizyon da denilebilir) özü budur.

Bu sistem;

1- Her çocuğu var kabul ediyor.

2- Kurumlara o ay için hazırladıkları eğitim bedelini “GARANTİ” ederek sizin belirttiğiniz gibi “SABİT” değil üzerine konulabilecek bir getiri sunuyor ki bu nokta hep kıyametin koptuğu noktadır. Mevcut sistemde kurumları zan altında bırakan bu nokta olabilecek en asgari yada makul seviyeye etkin denetim şartı çekilebiliyor.

3- Yetki ve sorumluluklar paylaştırıldığı için çocuğun eğitim kalitesi şuan içinde bulunduğumuz yapıdaki gibi yerlerde sürünmüyor. Aksine çok makul seviyelere getiriyor. Şimdiki toplamı VERİMSİZ olan yapı ortadan kalkıp, kabul edilebilecek bir verimlilik seviyesine ulaşıyor.

Sizin zaten sabit demeniz bile bir çözüm sağladığını bildiğinizi ispata yeterlidir. Kaldı ki, işini iyi yapan kurumlar hem mevcut çocuğun kalmasını sağlayabiliyor hem de, başka kayıtlar yaparak üzerine koyabiliyor. Her çocuğun rapor başlangıç ve bitiş tarihleri farklıdır. Önerdiğim sistemde işini iyi yapan kurumun her ay kapısını kaçtane velinin çalacağını siz düşünün.

Şimdi, mevcut yapı ile neden olmadığı 9 yıldır anlaşıldı.

Sizin önerinizin neden olamayacağını da açıkladım ki zaten sizde biliyorsunuz.

Devletin bu alandan çekilmesi bir politika gerektirdiğinden, o da olmuyor.

Geriye sunduğum makul bir rekabete dayalı belirttiğiniz gibi “garanti ve sabit” değil, ” garanti ama artan” getiri sunan çözüm önerim kalıyor.

Daha önce ifade ettiğim gibi siz önerimi çözüm sağlamadığından değil, aksine bu çözümü istemediğinizden dolayı kabul etmiyorsunuz.

Önerdiğiniz sistemi olmayacağını bile bile sırf, rekabetten kaynaklı hem devetin hem de velinin vereceği ücretlerle, daha fazla kazanmak için savundunuz. Benim sunduğum öneriyi de bu nedenle eleştirip ret ettiniz.

Tüm bunlardan, sizin beklentinize en yakın olan statükoyu korumak istediğiniz çıkar. Damar tanımalı bir sistemi önerdiğim sisteme tercih etme nedeniniz de, damar tanıma sistemine karşı olmanız da ve, önerdiğim sistemde lüzum kalmadığı halde MEB'in değil damar tanıma hatta çip getirmek isteyebileceğini söylemeniz de hep bu yüzdendir.

Komik olacak ama önerdiğim sistemde damar tanımaya gerek yok illa lazımsa bu bizim için değil MEB için lazım ifadelerimi, biz rencide olmaktan kurtuluyoruz, kendisine ya da veliye kime güvenmiyorsa onlar rencide olsun anlamında kullanmıştım.

Sosyal devlet imkanlarıyla belli bir gurup öğrencinin, kurumun, öğretmenin olduğu, yığınla çocuğun, kurumun, öğretmenin dışarıda kaldığı bir yapı olmaz, dahası çok eleştirmemize rağmen öyle bir yapıyı kabul edebilecek bir MEB de; hem olmaz, hem de olamaz!

Benim önerimin en iyi öneri olup olmadığını bilmem ama enazından sizin önerinizden çok daha güzel bir öneri olduğundan eminim.

Önerdiğim sistem ile ilgili bana “adalet” ne olacak diye sorabildiniz. Peki, devletin diğer çocukların da hakkı olan imkanları gelen çocuk için kullanıp gelmeyen çocuğa da kendi çözüm bulsun şeklinde, sosyal devletin kendisini inkar anlamına gelen önerinizdeki "adeti" sorguladınız mı?

Önerimin soyut kavramlardan bahsettiğini söylüyorsunuz. Bakın, bir sistem de yetki ancak sorumluk taşıyabilecek olan kişilere ya da kurumlara verilir.

Meb'in binlerce aileyi sorumluluk gösterebilecek saiki ile tam yetkili, diğer taraftan biz kurumları da sorumluluk göstermeyecek saiki ile yetkisiz kıldığı sistemin bizi ne hale getirdiği ortadadır.

Önerdiğim sistem hiç değilse bunu başarıyor.

Son olarak, dürüstlüğünüze inanarak sizden şu soruyu cevaplamanızı istiyorum. MEB yola baştan şu önerdiğim sistem ile çıksaydı bugün yaşadığımız sıkıntıları yaşar mıydık? Ve kendiniz bu yapıyla bugün nasıl bir durum da olurdunuz?
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 11:24 #94

  • anaeli
  • anaeli Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 187
  • Teşekkür Sayısı: 69
  • Başarı: -1
Sn sevgiışıgı

Sisteme Alternatif(Revizyon) başlığı altında ileri sürmüş olduğunuz fikirlerinize çoğunlukla katılıyorum ve ilave olması noktasındaki görüşlerimi'de daha önce belirtmiştim.
Ayrıca benim dikkatimi çeken damar okuma sistemine karşı oldukça fazla sayıda eleştiri olmasına rağmen Sistemin revizyonu konusunda sınırlı sayıda arkadaşı görüş belirtmesi, Diğer arkadaşların farklı'da olsa görüş belirtmemesi anlaşılır bir durum değil. Burada bir çelişki var!!!
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 11:30 #95

  • ares94
  • ares94 Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 282
  • Teşekkür Sayısı: 192
  • Başarı: 1
sayın anaeli size daha büyük bir çelişki söyleyim mi, damar okuma sistemi gelmeden önce yapılan toplantıya istanbulda 150 kişi katıldı, damar okuma iptal olduktan sonra yapılan toplantıya 30 kişi katıldı, damar okuma öncesi günde 20 kişi arar birşeyler yapalım derdi şimdi insanlar tel açmaz oldu....ondan sonra burda sürekli suçu ve hatayı başkasında arayan ifadeler kullanırız, biz bir olamadığımız, sektör olamadığımız sürece kimse zaten sizin altrnatifiniz nedir diye sormaz...
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: barisltd, ozeltercih

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 12:31 #96

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Sayın anaeli,

Fikirlerime katıldığınız için teşekkür ederim. İlave noktasında belirttiğiniz görüşünüz ile ilgili size hem teşekkür edip hem de bir soru sormuş ama yanıt alamamıştım.

Diğer arkadaşların görüş bildirmemesi elbette bir çelişkidir. Ancak bunun aşağıda belirteceğim şeylerden ötürü tek bir nedeni olduğunu düşünmüyorum.

1- Biz öncelikle tartışmayı bilmiyoruz. Çoğu kez eleştiri ile hakareti karıştırıyoruz.

2- Sektörde yılların getirmiş olduğu tükenmişlik,

3- Meb'in bize bizim Meb'e duyduğumuz güvensizlik,

4- Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesi,

5- Sektörün kurumları birbirleri ile rekabete değil amiyane tabirle "düşmanlığa" sevk eden yapısı nedeniyle birlik olamayışımız,

6- Bu mevcut yapıdan memnun olanlar,

Ve benim aklıma gelmeyip diğer arkadaşların belirtebileceği nedenlerin toplamıdır bu çelişki diye düşünüyorum.
Son Düzenleme: 08 Nis 2015 12:34 yazan sevgiisigi.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Sayfa oluşturma zamanı: 0.503 saniye
Sistem Kunena Forum