Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Kullanııcı Adı: Şifre: Beni hatırla
Forum kuralları dahilinde bulunan her konuda yazışabilirsiniz.

BAŞLIK: SİSTEME ALTERNATİF

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 13:41 #97

  • anaeli
  • anaeli Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 187
  • Teşekkür Sayısı: 69
  • Başarı: -1
Sn sevgiışığı

cevap; Kamu imtiyaz sözleşmeleri idare hukuku kapsamında olup bu konuda bize sözleşmeyle hizmet sunma hakkı tanır.Böylece bize neoklasik iktisadın monopson dayatmasına da karşı post otistik iktisat teorisini uygulama imkanı sunar.Detaylı bilgileri araştırırsanız kolaylıkla bulunulabilinir.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 14:00 #98

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Sayın anaeli,

Her iki teori hakkındaki öneriniz için teşekkür ederim. Mutlaka inceleyeceğim.

Ancak ben size daha önce kamu imtiyaz sözleşmesinin ne olduğunu sormadım. Bizim sektörümüze uygun bir sözleşme nasıl olmalı? bu konuda ki fikirlerinizi öğrenmek istedim.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 17:36 #99

  • nezaketaytar
  • nezaketaytar Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Yeni Uye
  • Gönderiler: 12
  • Teşekkür Sayısı: 1
  • Başarı: 0
Tebrik ederim Orhan Bey. Yazdıklarınız çok güzeldi, önerileriniz çok akıllıca size katılıyorum.
Bu forumları sık sık takip ediyorum bazılarının yazdıklarına çok şaşırıyorum ve ciddiyetsiz buluyordum. Sizin önerileriniz çözüm odaklı. Emeğinize sağlık.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 08 Nis 2015 18:12 #100

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Ben şu soruya bir türlü yanıt alamadım:

MEB diyor ki: "Sen çocuklar derse gelmediği halde gelmiş gibi fatura kesip parasını alıyorsun. Damar tanıma ile bunu önleyeceğim."

O sistem, bu sistem... Kuruma ister çocuk başı, ister seans başı ücret ödensin, "çocuk gelmeden gelmiş gibi fatura kesen ve ödeme alanı" nasıl önleyecek?

Kendimi MEB'in yerine koyuyorum. Tatmin edici mi? DEĞİL!
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 09 Nis 2015 09:13 #101

  • anaeli
  • anaeli Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 187
  • Teşekkür Sayısı: 69
  • Başarı: -1
Sn Barısltd

OECD’nin PISA 2012’den yola çıkarak hazırladığı okula gitmeme verilerine göre okulu en çok asan ülke Türkiye. Türkiye’de ‘iki hafta içerisinde okula en az bir kez gitmeyen öğrencilerin oranı’ yüzde 54.2. Türkiye bu oranla OECD ortalaması olan yüzde 14.5’in çok üzerinde yer alıyor.

OECD’nin PISA 2012 verileriyle hazırladığı grafiğe göre Türkiye ilk sırada okulu en çok asan ülke konumuna yerleşiyor. Ardından yüzde 48.2 ile İtalya ve yüzde 31.8 Avustralya takip ediyor.

Milli Eğitim Bakanlığı ilk önce buradaki devamsızlığı çözsün.Toplum olarak ödenen vergilerin nasıl harcandığının bizlerinde sorma hakkımız var.Toplum olarak bi sorabilsek.!!!

Sn Barısltd daha öncede dediğiniz gibi tüm bakanlığı kapsayacak bir proje daha adil olur,adeletli olur.
Sn Barısltd. Sn Sevgiışığı'nın önerisi kısaca;
Gelenlerle yola devam ettiğiniz için gelmiyen çocuklara işlem yapılmasını engelliyor Gelmiyenler gelenlerdeki gelişmeleri görünce onlarda kendileri gelmeye başlıyacaklar.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 09 Nis 2015 15:32 #102

  • barisltd
  • barisltd Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Platin Uye
  • Cats bite!
  • Gönderiler: 2509
  • Teşekkür Sayısı: 2514
  • Başarı: 10
Bakın şimdi ben -hak verdiğim için değil- bakanlığın gözüyle bakmaya çalışıyorum.

Nedir adamların derdi? Parayı veriyorum, düdüğü çalarım diyorlar. Çocuk 3 ders geldiyse 3, 5 ders geldiyse 5 ders parası öderim diyor. Ama daha önemlisi ne 3, ne 5 ders, hiç gelmeyen çocuklara, verilmiş gibi yapılan derslerin de parasını boşa ödemek istemem diyor. "O yüzden çocuğun derse gelip gelmediğini ben tespit edeceğim, çünkü sen sahtekarsın" diyor.

Biz alternatif adı altında ne önerirsek önerelim, bakanlığın derdi bu!

Burada 2 alternatifimiz var. Ya bu zihniyete tümüyle itiraz edeceğiz, ya da "iyi tamam bunu yap ama bu şekliyle bize haksızlık oluyor, bu işi daha adaletli yap" diyeceğiz.

Bakanlıkla aylardır görüşülüyor.
- Yıllık 96 saati serbest bırak: Olmaz!
- Aylık dağıtımı serbest bırak: Olmaz!
- Zorunlu eğitimciyi kaldır: Olmaz!
- Aylık planlamayı kaldır: Olmaz!
- Yapılamayan derslere doğru dürüst telafi imkanı sağla: Olmaz!

Bu böyle gidiyor.

Niye olmaz? Çünkü efendim bunlara eğitim uzmanları karşı çıkıyormuş! Bakın 2 ders arasında en az 3 gün ara verilmesi şeklinde görüş veren uzman(!) var! Bu uzman(!)ın eline kağıt kalem verseniz söylediği şekilde dersleri 1 aya yerleştiremez.

*********

Şimdi şunu netleştirelim... MEB bizim elimize parayı tutuşturup "bana şuradan iyisinden 8 seans ver" demeye devam ettiği sürece, "seçmece yok" deme hakkımız olmaz. Seansın fiyatını belirleme hakkımız da olmaz. Elimize 600TL tutuşturup 8 seans da ister 18 seans da ister. Bu sistemde batmamak için yapabileceğiniz yegane şey pazara en düşük kalitede ürün getirmektir. Aksi halde zarar edersiniz.

Halbuki seansları MEB değil, veli tüketmektedir ve velinin dilediği kalitede seansı dilediği şekilde tüketme hakkı vardır.

***********

Ben şimdi şunu anlamakta zorluk çekiyorum. Neden tüm Türkiye'deki eğitime muhtaç engelli çocukların kurumlara devamı ve eğitim alması bizlerin sorunu oluyor? Bu devletin sorumluluğu ve yükümlülüğü. Bununla ilgili önlemleri almak zorunda. Peki biz neden bu sorumluluğu paylaşmaya çalışıyoruz?

Devletin derdi de bu çocuklar eğitim alsın falan değil! Ayda 8 saat kurumun kapısından içeri girip, 45 dakika içeride kalsın. Böylelikle maksat dostlar alışverişte görsün. Bu sistemde hepimize potansiyel sahtekar gözüyle bakıldığı için mevcut yapı içinde sağa sola fazla kıpırdama imkanı yoktur.

Hizmet çeşitliliği artmadıkça ve gerçek tüketici, yani veli işin içine dahil olmadıkça ulaşacağımız yer hep aynıdır. Parayı veren düdüğü çaldığına göre, MEB çalacak, biz de oynayacağız.
It is better to be hated for what you are than to be loved for what you are not.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 10 Nis 2015 10:23 #103

  • sevgiisigi
  • sevgiisigi Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Tecrubeli Uye
  • Gönderiler: 139
  • Teşekkür Sayısı: 48
  • Başarı: -1
Sayın barısltd

Son açıklamalarımla sizin aslında neden gerçekten bir çözümden yana değil de, aksine STATÜKO'nun korunmasından yana olduğunuzu ispat ederek ortaya koydum.

Normalde sizden beklenen şey bunlara itiraz etmekti. İtiraz etmediniz. Çünkü edemezdiniz. Çünkü haksızdınız.

İtiraz etmeyen insandan da 2 şey beklenir. Ya artık sessiz kalır, ya da özeleştirisini yapıp, bulunduğu sektörle paylaşmak suretiyle çözüm arayışlarına katkı sağlamaya çalışacağını beyan eder.

Bunlardan hiç birini yapmadığınız gibi hala statükoyu korumaya gayret ediyorsunuz.

Bakanlığın, çocuğun gelip gelmediğini kendi tespit etmek istediğini, “sahtekar olduğumuz” için de alternatif adı altında ne önerirsek önerelim, olmaz dediğini gerekçe göstererek Damar tanımadan vazgeçmeyeceğini söylüyorsunuz.

Sunduğumuz ama MEB'in kabut etmediği dediğiniz önerilere de yıllık 96 saatin serbest bırakılması, aylık dağılımın serbets bırakılması vs. vs örnekler vermek suretiyle ÇÖZÜM yok diyorsunuz.

O sizin çözümsüzlüğünüz. Zaten çözüm filanda istemiyorsunuz.

Çözüm adına ne sunduysak bizim “sahtekar” olduğumuz değil, aksine kendisinin bizatihi “sahtekar” olduğu sistem içinde sunduk. Önce bunu bir tespit etmemiz gerekir.

Tabi 9 yıl, biz “sahtekar” değiliz! SİSTEM “sahtekar”! demediğimiz bu sistemde; ailelerin kurumlara olan güçlü desteğinden, kurumların birlikteliğinden, dolayısı ile güçlü derneklerden ya da rasyonel bakış açısına sahip bir MEB'den bahsedilebilir mi?

Bahsedilemez! Bu haldeki bir sektör de elbette çözüm üretemez. Ne veli kuruma, ne kurum kuruma, ne kurumlar MEB'e ne MEB kurumlara, ne kurumlar derneklere ve ne de dernekler kurumlara güvenebilir. Çünkü herkes SİSTEM yerine sorunun muhatabında olduğunu zannediyor.

Bakın şuan siz nasıl bir statükonun korunmasını istemiş oluyorsunuz.

Bu yapıda ne yıllık 96 saat ya da aylık seansların serbest bırakılması! hiç bir sonuç alınamaz.
Hem sonra sadece 96 saat serbest olsun dedik bıraktık. Önünü arkasını doldurarak tarafların kabul edebilecekleri konple bir yapı hiç sunamadık. Yöntemlere çözüm önerimde değineceğim.

Sistem sahtekar ise güven yoktur. Güven yok ise çözüm de yoktur!

Şuhalde, ÇÖZÜM için GÜVEN lazım, Güven için de, DÜZGÜN bir sistem gerekir.

Düzgün bir sistem önerdiğimi düşünüyorum. Düzgün olduğu için tüm taraflara güven verecek ve güven verdiği için de çözüm sağlanabileceğine inanıyorum.

Bir dahaki sefere bir sistemin nasıl hayata geçirilebileceği hakkında yazacağım.

Ben bir çözüm sağlanması için uğraşırken, sizde bulunmamasına uğraşıyorsunuz. Aslında siz yazdıkça ve itiraz ettikçe farkında olmadan çözüm bulunmasına yardımcı oluyorsunuz.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.

SİSTEME ALTERNATİF 10 Nis 2015 10:54 #104

  • ares94
  • ares94 Kullanıcısının Avatarı
  • Offline
  • Altın Uye
  • Gönderiler: 282
  • Teşekkür Sayısı: 192
  • Başarı: 1
Şuhalde, ÇÖZÜM için GÜVEN lazım, Güven için de, DÜZGÜN bir sistem gerekir....diye bir cümle üzerinden başlamak istedim, güven ve güvensizlik ilişkisi kurulması yönündeki talep daha çok denk işlişkilerde olur, denk ilişki biçimi aynı düzlem içinde ve aynı statüde insanların kurduğu güçlü bir bağdır, bunu anlamak için brokrasinin statükocu yapısını kavramak gerekir, özellikle son dönemde pranoyaklaşan bir idari anlayış, sürekli denetim mekanizmalarını ve baskı araçlarını ortaya koymuştur, bunun en tipik örneği iç güvenlik yasasıdır, devlet halkına güvenmelidir istediğimi zaman yasal olan hatta kime yanları ile meşru olan kendini ifade biçimini kullanmalıdır diyebilirmiyiz,yani devlet brokrasisi güven üzerine inşa etmez ilşkilerini devlet brokrarisi ve geleneği sürekli mahkum kılan ilişki biçimlerini denetleme yolunu seçer, sakın burdan hükemetle ilgili bir algıya kapılmayın , bu hükümetin değil devetin karekteridir, özellikle SSCB döneminde tampon bölge görevi görmesinden dolayı, ülke brokrasi anlayışı abd ve Avrupa tarafından şekillendirmiştir, ve merkezine sürekli denetim ve denge unsuru olarak yapılanmasını sağlamıştır, bütün bu gereksiz gibi görünen ayrıntıları meb yapısını ve devletin düşünme pratiğinin nasıl hayata geçtiği anlatmaya çalışmam ile ilgilidir, sayın barışta tamda brokrasisin gözünden bakarak çok basit bir denklem içinde ifade etmiştir, devletimiz zarara uğruyor ve yağmalanıyor bize bunu korumak düşer gibi düz ve değişkenleri gözardı eden bir yaklaşım biçimi içinde ifade edildiğinden bahsetmiş kendi gözünden değil brokrasisin gözünden bakarak ortaya koymuş, kaldıki, brokrasisnin karakterinde devlet çıkarları söz konusu olduğunda kendini iletişime kapatmak, değişkenleri göz ardı etmek, ve prakmatist bir yaklaşım içinde konu ele almak vardır.....Burdan anlatmak istediğim bir başka konu kendi zihninizle ve dilinizle brokrasiyi anlamaya çalışıp ortak nokta bulmaya çalışırsanız bir arpa boy yol ilerlemezsiniz, zatende bugüne kadar ilerlemedi....yani teorik olarak mükemmel verilerle donatılmış, bilimsel makaleler , araştırmalar ışığında muhteşem bir sistemde önerseniz, sadece toride kalacaktır, çok basit bir örnekle yıllarca özel öğrenme grup sınıfının boş ve kullanılmadığı verisi ,bilgisi bile kavratılması yıllar sürmüşken, bütün bu yazılanlar bana kominizm gbi teoride mükemmel ve ama günlük hayatta karşılığı yok gibi geliyor....barış hocama bu noktada katılıyorum devletin sana sorduğu soru nasıl bir özel eğitim değil? gelmeyen çocuğu nasıl faturalandırmam, aradığı cevap bu....evet tartışmayı bu noktadan sadece gelen gelmeyen noktasından tartışmak gerici bir tartışma gibi görünebilir, ama sektörde durduğu nokta bakımında çokta ilerici sayılmaz....
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
Şu kullanıcı(lar) Teşekkür etti: barisltd
Sayfa oluşturma zamanı: 0.223 saniye
Sistem Kunena Forum