1999 dan beri öğretmenlikten kuruculuğa uzun bir süredir bu sektördeyim. Aynı anda 2-3 kurumum da oldu, hepsini devredip bu sektörden çıktığım da.
İlk başladığımda çok kolay ve karlı görünüyordu bu alan. Çalışanlar olarak hep hesap yapardık şu kadar öğrenci şu kadar para falan. O yıllarda ssk ödemesi vardı. Ne öğrenci sayısı ne seans sayısı ne personel birbirini tutmazdı tutması da imkânsızdı zaten. Bize kolay gelen hesaplar da bunları göz ardı ediyorduk/bilmiyorduk. Yıllar sonra ilk kurumu açtığımda hiç de öyle kolay olmayacağını anlamıştım. 7-8 ayrı ssk müdürlüğü ve bir sürü emekli sandığı raporlu öğrencim vardı bazı öğrencilerin ödemesini 6-7 ay sonra anca alabiliyorduk. 5 zorunlu personel vardı Sosyal Hizmet uzmanı /çocuk gelimi eğitim mezunu bulmak mucize gibiydi. Okul öncesini kabul etmezdi mesela sosyal hizmetler çge yerine. Fizyoterapistlerin istediği ücret ultra astronomikti. Ama muhakkak denetim vardı neredeyse 3 ayda bir SHÇEK uzmanları ve her yıl bakanlıktan SHÇEK müfettişleri teftiş ederdi kurumları.
Sonra MEB e geçti kurumlar. Yanılmıyorsam 2006 haziran ayındaydı. Hazirandan eylül yada ekim ayına kadar tek kuruş alamamıştı kurumlar ama tüm giderlerimizi karşılayabilmiştik Ssk dan/ emekli sandığından önceki aylardan kalan alacaklarımızla. Ekim ayında MEB ödeme yapmaya başladığında –ki 1,2 aylık ödemeleri toplu yapıyordu- şaşırmıştık elimize geçen parayla ne yapacağız diye. Belki bu sektöre dışarıdan bakanların kazanmasa yapmazlar hem de çık kazanıyorlar diye ahkam kestikleri kadar, para kazandım be diyebileceğim tek dönem. Ama 1 sene geçmeden sağlık raporlarının önemli bir kısmını geçersiz saydı bakanlık. Özellikle Öğrenme güçlüğü dehb olanlar, başka türlü adlandırılamayan yazanlar, vb. neredeyse 3 te 1 kayıp yaşadı her kurum. 2008 yılında ÖÖG programı çıkardı da biraz rahatladı insanlar. Ama önce sağlık raporu randevusu sonra RAM randevusu ve 8-9 aylara süren randevu tarihleri sıkıntısı bitmek bilmedi. Bu sektörün sorunlarını çözmek istemedi hiç MEB. Çözmeye çalışırken eline yüzüne bulaştırdı. MEBBİS i aktifleştirdiğinde –hatırlayanınız vardır -öğrenci silme butonu aktif değildi. Öğrenciyi kaydediyordum ama benden ayrılan öğrenciyi silemiyordum. Dilekçesi ile ilçe meb e yolluyordum oradaki memur artık ne zaman işleme alıp silerse. İnandırıcı gelmeyebilir ama bir keresinde 3 haftadır eğitim verdiğim öğrencinin raporu silinmediği için kayıt edemiyordum, ayrıldığı kurum bir türlü dilekçe vermiyordu ilçesindeki meb e. Bakanlığın santralinden zor bela mebbis ile ilgilenen bölümü bağlattım. Durumu anlattım. Karşımdaki kişi “gerçekten biz neden silme butonunu size bırakmıyoruz “dedi, ne yazışma ne başka bir şey 10 dakika sonra silme butonu aktifti. Kurum müdürümüzle birlikte şaşkınlık içerisindeydik. Böyle yüzlerce hikaye vardır hepinizde. Bir keresinde bir arkadaşımın başına gelen ibretlik olay: kurumunun broşürüne “kayıt yapan herkese kömür yardımı yapılır diye bir kağıt zımbalanmış ve MEB e şikayet edilmiş. Gelen müfettişler her veliyi tek tek arayıp “kömürünüz eksik gelmiş olabilir size ne kadar kömür geldi ? “ diye sorarak sonuca ulaşmaya çalışmış. Bir broşürünüze birinin bir şey zımbalayıp şikayet etmesi korkunç, aklanıyorsunuz ama neye yarıyor ki. Kim şikayet etti diye uğraştı durdu arkadaşım. Zor bela gayri resmi yollardan bir isme ulaştı aynı ilçede başka bir kurumun “halkla ilişkiler” elemanı çıktı.
Velhasıl zor bir iş yaptık/yapıyoruz. Anayasal bir zorunluluk her bireyin eğitim alması. Farklı gelişim özelliği olan bireylerin haklarını tek tek yazmaya gerek yok herkes biliyor. Dile kolay 400 bin çocuk eğitim görüyor. Köprüler yollar yap işlet devret şeklinde diye düşünen olabilir. Biz neyi devredicez de garanti ücret istiyoruz. Biz Anayasal bir zorunluluğu, bakanlığın yapamadığı bir boşluğu dolduruyoruz. Çürük elmalar her zaman var ve olacak. Bu sayıyı keşke sıfırlasak ama olmaz minimuma indirebiliriz. Ayrı bir konu bu.
Ama bundan sonraki süreçte bakanlık bizi kendi girişimiyle yada bizim talebimizle kapatmaz. Bu sadece bir girişimle değer kazanır. Ortak hazırlanacak bir dilekçe kamuoyunu sunulur tarih verilir talepler sıralanır o tarihe kadar kamuoyu baskısıyla bakanlıktan cevap beklenir. Bana göre en önemli talep GARANTİ ÜCRET olmalıdır. Kurumların asgari şekilde ayakta kalmasını sağlayacak sayıda öğrenci için Garanti ücret ödenmelidir. Yoksa haziranda açılırız, 2-3 ay sonra sonbahar kış aylarında 1-2 aylık geçici zorunlu tatiller tekrar olabilecektir. Bu süreçleri avansla krediyle geçirmek imkansızdır. Sonrasını görebilsek belki avans işe yarar ama bilinmez bir süreç hatta bilim insanlarına göre gayet net bir şekilde uzayacak bir süreç.
Bakanlık bize acıyıp elini kolunu kıpırdatmaz. Hak verilmez alınır.